Kışanak: Azami tutukluluk sürem dolmuş ise neden hala içerideyim?

Kobanî Kumpas Davasında verilen öğlen arasının ardından tutsak siyasetçiler mahkemenin ara kararına ilişkin savunma yaptı. 

Bülent Parmaksız, bugüne kadar 30 defa ara karar kurulduğunu ancak kendisinin hiçbir zaman tahliye talebinde bulunmadığını söyledi. İlk kez tahliye talebinde bulunacağını söyleyen Parmaksız, “Sanat beni çağırıyor. İtalyan tenor, söz yazarı ve besteci Andrea Bocelli Türkiye’ye geliyor. Onun konserine gitmek için tahliyemi talep ediyorum” dedi. 

Dilek Yağlı, “İsnat edilen suçlamalara dair bir tane somut delil sunulamamış. Onun için mütalaanın tamamını reddediyorum. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.

Gültan Kışanak: Ortadoğu’ya müdahale etmek isteyen güçler Kürt ve Filistin sorununu miras bıraktılar

Azamı 7 yıllık tutukluluk süresi dolan ancak tahliye edilmeyen Gültan Kışanak da Kocaeli Cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. İçinden çıkılmaz bir mütalaayla baş etmeye çalıştıkları için duruşmalardan kopma noktasına geldiklerini söyleyen Kışanak, şöyle konuştu:

“Bu hukuksuzluğun altını çiziyorum. Bu durum bir kere adil yargılanma hakkımın otomatik olarak ihlali durumudur. Siz de bunun farkındasınız. Savunma yapmadan önce Filistin halkına selam göndermek istiyorum. Yaşadıkları acıyı ve trajediyi yüreğimde hissediyorum, bir dönem Kobanî’yi yüreğimde hissettiğim gibi. Maalesef Ortadoğu’nun sınırlarını çizenler şeklen buradan çekildiler ama çıkarken geriye iki büyük sorun bıraktılar. Bunlardan biri Kürt sorunu, diğeri Filistin sorunudur. Ortadoğu’ya müdahale etmek isteyen güçler, bu iki sorunu miras bıraktılar ve böylece istedikleri gibi Ortadoğu’da sörf yapıyorlar.”

“Böyle bir ülkede sizden tahliye talep etmek akıllıca bir iş olur mu?”

Kışanak, AYM üyeleri hakkında Yargıtay 3. Ceza Dairesinin suç duyurusunda bulunmasını hatırlatarak, “Böyle bir ülkede sizden tahliye talep etmek akıllıca bir iş olur mu olmaz mı sizin takdirinize bırakıyorum. Keşke mesele bu kadar olsaydı. Meselenin asıl nedeni son bir yıldır AYM’nin kapısına kilit vurulmasıdır. AYM her kararı doğru değerlendirir demiyorum. Ancak hukuk devleti ile aramızda bir ip kadar bağ kalmış, onun da kopmasını istemiyorum. Böyle bir ülkede hukuk güvencesinden nasıl bahsedilebilirim?” dedi.

"Tek merkezli bir devlet yönetimi, bir sultan yönetimi isteniyor" 

Demokratik hukuk devletlerinde yasama, yürütme ve yargının birbirlerinin alanlarına müdahale etmeden belli bir denge içinde çalıştıklarını, fakat Türkiye’de yürütme erkinin tüm erkleri belirlemek istediğini söyleyen Kışanak, “Tek merkezli bir devlet yönetimi, yani bir sultan yönetimi isteniyor. Bakın Erdoğan bu yargı krizine ilişkin olarak, ‘Hakem konumundayım’ dedi. Maçın ne zaman biteceğine ben karar veririm, kimin oyundan atılmasına ben karar veririm ya da kırmız kartı ben veririm demek oluyor bu. Böylesi bir ortamda uzun tutukluluk durumumuzdan dolayı sizden mi tahliye istesek, yoksa Saray’dan mı istesek bilmiyorum. Aslında biliyoruz. Hem Gezi hem de Kobanî için yargıya, davaları kılıfına uydurma ve mahkeme kararıyla mahkum etme görevinin verildiğini biliyorum. İktidar, toplum üzerinde iktidarını baki kılmak için Gezi ve Kobanî’yi ‘şeytanlaştırdı’. Durum bundan ibarettir” dedi.

"Azami tutukluluk sürem dolmuş ise o zaman ben neden hala içerideyim?”

Kışanak, “Bugün burada savunmamızda, Türkiye’de ortaya çıkan bu hukuksuzluğu biz Kürtlerin yıllarca yaşadığımızı söyleyebilirdik. Ama biz meselelere öyle yaklaşmıyoruz. Çünkü yanlışlara sessiz kaldığınızda arkasından daha fazla yanlış gelir. Bizler bedel ödüyoruz, evet. Başka seçeneğimiz de yok. Çünkü bizler özgür insan iradesinin tesisini istiyoruz. Buna devam da edeceğiz. Bakın siz de karar vereceksiniz. Ama neye hükmedeceksiniz? Çünkü siz de çok iyi biliyorsunuz ki azami tutukluluk süresi dolmuştur. Mütalaaya da bakabilirsiniz. Madem azami tutukluluk sürem dolmuş ise o zaman ben neden hala içerideyim?” dedi.

Günay Kubilay: Savcı Bey bu mütalaanın yarısını bile okumamıştır

Kışanak’ın ardından savunma yapan Günay Kubilay ise tutukluluğunun gözden geçirilmesinin her ay CMK gereği yapıldığını söyledi. “Ne olursa olsun tahliye etmiyorsunuz” diye devam eden Kubilay, şunları kaydetti: 

“Hukuk garabetinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Hakikaten formel düzeyde de olsa bir anayasal süreç işleniyordu. Şimdi AYM’nin kapısına kilit vuruldu. Yani AYM bundan sona karar alsa ne olur, almasa ne olur. Bize gelecek olursak, eğer tutukluluğumuzu gözden geçirmeyi dikkate alacaksanız konuşalım. Sayın Başkan hakkımızdaki en büyük iddia MYK’nın yaptığı çağrıydı. Ben MYK çağrısını inceledim. Hakikaten önden bakıyoruz olmuyor, arkadan bakıyoruz olmuyor. Çağrıya hangi taraftan bakarsanız bakın, olaylar ile arasında bir neden sonuç ilişkisi bulamıyorsunuz. Bir illiyet bağı yok. Savcının bir tane hukuksal dayanağı yoktur. Bizi niye tutuyorsunuz? Mesela neye dayanarak tutuyorsunuz? Savcı önce ‘azmettirme’ dedi olmadı, ‘talimat’ dedi olmadı, şimdi de diyor ‘bırakırsak kaçarsınız.’ Dolayısıyla böyle traji-komik bir sürecin içinden geçiyoruz. Adım kadar eminim ki bu mütalaayı bir ekip yazmış ve Savcı Bey bu mütalaanın yarısını bile okumamıştır.”

Meryem Adıbelli: Savcı önüne ne gelmişse mütalaaya koymuş

Meryem Adıbelli ise Kürtçe yaptığı savunmasında, mütalaanın hukuken hiçbir karşılığının olmadığını kaydetti. Adıbelli, “Sayın Başkan 3 yıldan fazladır cezaevindeyiz. Bu mütalaayı kimin önüne koyarsanız koyun aynı şeyi söyleyecek. Tarafıma suçlama konusu olarak yöneltilen hiçbir suçun delili yoktur. Birçok arkadaşımız da söyledi, Savcı önüne ne gelmişse mütalaaya koymuş. Hiçbir kanıta yer vermeden önüne gelen her şeyi doldurmuş ve bizi bunlarla suçlamaktadır. Söyleyeceklerim bunlardır ve tahliyemi talep ediyorum” dedi. 

Pervin Oduncu: Kürt sorununu çözemeyen kurumlar çözüldü

Pervin Oduncu ise savunmasında şunları söyledi:

“Çözülmeyen Kürt sorununun devletin tüm kurumlarını çözdüğünü görüyoruz. Şu an yaşadığımız durum budur. Kürt sorununu çözemeyen kurumlar çözüldü. Bu anlamda sizin işinizin de çok zor olduğunu biliyorum. Çünkü siyasi davaların yönetenleri vardır. Böyle bir durumda sizin nasıl inisiyatif alıp bizi bırakacağınızı bilmiyoruz. Bizim dosyada olan gizli ve açık tanıklar başka dosyalarda da tanıklık yaptılar. Ama o başka dosyalarda yargılananların hepsi serbest bırakıldı. En son dün TJA’lı kadınlar -ki bizim dosyamızdaki tanık ifadelerinden dolayı tutuklanmıştılar- serbest bırakıldılar. Bunun da göz önüne alınmasını istiyoruz. Ama bu dava siyasi bir dava olduğu için sonucu da siyasi olacaktır.”

Zeynep Ölbeci: Bu kadar terör faaliyeti yapılırken siz neredeydiniz?

Zeynep Ölbeci de Kürtçe yaptığı savunmasında yargının geldiği duruma dikkat çekerek, “Savcının esasa dair mütalaasını da sabahki mütalaasını da kabul etmiyorum. Çünkü bizim çalışmalarımızın tamamı terörize edilmiş. Yaptığımız çalışmaların tamamı PKK KCK’ye mal edilerek onların faaliyetiymiş gibi gösterilmiş. Savcıya şunu sormak istiyorum; bu kadar terör faaliyeti yapılırken siz neredeydiniz? Şimdiye kadar bize ilişkin somut bir delil bulamadınız, bundan sonra mı bulacaksınız?” dedi ve tahliyesini talep etti.

Duruşmaya 13 Kasım Pazartesi günü devam edilecek.