KOBANÊ/SURUÇ RAPORU

Kasım 2014

 

GİRİŞ

Tarih, insan denen canlı varlığın kendi türüne karşı yaptığı ve yaşattığı sayısız trajedi ile doludur. Bu durum, sosyal ve yal-sınıfsal ayrışmaların yapısal bir hal almasından başlayarak günümüze gelene kadar daha da vahim bir noktaya ulaşmıştır. Bu tarihsel vahamet durumu Kimi zaman farklı etnik kimlik, kimi zaman farklı inanç ve kültür, kimi zaman farklı coğrafik etmenler biçiminde karşımıza çıkmıştır. Egemen ve güçlü olanlar saldırganlıklarını haklı göstermek, ona meşruiyet ve yasallık kazandırmak için en kirli yol, yöntemlere ve araçlara başvurmuşlardır.

Bu durum, insanın yaşadığı tüm kara parçalarında değişik doz ve yöntemlerle gelişirken, yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında ise çok farklı bir karakterkazanmıştır. İnsan türünün doğuşuna analık yapan bu coğrafya, insanın insana yaptığı en korkunç kötülüklerin de tanığı olmuştur. Zalimleşen insanın zulmüne karşı, mazlum olan insan üzerinden de direnişin en büyük ve görkemli gelişmesinin de tanığı olmuştur Ortadoğu.

İşte Kobani ve Rojavadirenişi, uluslar arası kimi güçlerin ve bölgede ki işbirlikçi rejimlerin taşeronluğunu üstlenen paramiliter güçlerin de ciddi anlamda içinde yer aldıkları devşirme bir çete olan DAİŞ(işid) ve efendilerinin başlattığı tarihin en aşağılık ve zalim saldırısına karşı insan olanı yaşatma ve ezdirtmeme direnişidir.

Rojava ve özgülde Kobani ye yapılan saldırı gerçeği, bu coğrafyanın en kadim halklarından biri olan Kürtlerin ve Kürdistan’ın statüsüzlüğünün sonucudur. Ne zaman ki Kürtler kendi ülkelerinde kendi gerçeklikleriyle birlikte yaşama iradesi beyan etmişlerse; her seferin de saldırıyauğramış, katliamlardangeçirilmiş, tarih sahnesinden silinme riskiyle karşı karşıya kalmışlardır. Özellikle son yüzyıl da bu coğrafya da halklara yönelik geliştirilen soykırım ve katliamcı saldırganlık büyük acıların sebebi olmuş birçokenik, kültürel ve inançsal kimlik yok edilirken, Kürtler de bu coğrafya da büyük trajedilerle karşılaşmış ama her zaman da direnerek Ulusal-toplumsal varlıklarını sürdürme iradesi göstererek varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Rojavadevrimi, yok edilmekle karşı karşıya bırakılan, baskı ve zulme maruz kalan farklılıkların bir araya gelerek özgürce yaşama kararında buluşarak gerçekleştirdikleri tarihsel bir gelişmeyi ifade etmektedir. Rojava kantonlarında yaşayan Kürt, Türkmen, Asuri-Süryani, Ermeni, Arap Alevi ve diğer kimlikler şahsında DAİŞ tarafından geliştirilen saldırı tüm insanlığı tehdit eden bir saldırı iken, ona karşı direniş de tüm insani değerleri temsil eden kimliğiyle insani ve evrensel tüm değerleri koruma ve yaşatma direnişidir. İşte bunun içindir ki vicdanı olan her kes yüreğini, beynini ve varlığının tehdit altında olduğunu görerek ses vermeye çalışmaktadır. Bu ses yükselerek arşa değmeli, tüm insancıl yürekler çabalarını bu direnişin zaferle sonuçlanmasına akıtmalıdır. Zafer sonrasında ise, bu direnişin sahibi halk ve onun savunma güçleri hak ettikleri her türlü desteğe sahip hale gelmelidir.

Bu zulmün ve bu zulme karşı gelişen tarihsel direnişin yarattığı gelişmelere ilişkin olarak durum değerlendirmesi yapmak gerekirse;

 

Tarihi Kobanê Direnişi üçüncü ayına girmek üzere olup, savaşın ve sınırdan geçişlerin başladığı günden bu yanaSuruç’,Urfanın diğer ilçeleri ile Kürdistan ve Türkiye nin çeşitli illerine geçen insan sayısı yaklaşık 180000 civarındadır.

 Bu dağılım,çadır kentlerde kalanların sayısı zaman zaman değişmekte olup son kesin verilerdir.Diğer rakamlar ise yakın rakamlardır. Genel kesin rakamların belirlenmesi için HDP ve DBP il ve ilçe örgütleri tarafından  bu yönlü tespit çalışmaları devam etmektedir.

Elimizde bulunan yaklaşık sayı Şanlıurfa merkez 35.000, Birecik 15.000, Siverek 4.000, Ceylanpınar 600, Hilvan, 3.000, Bozova 12000 Suruç merkez 20101, Suruç çadırlar9864,  Suruç köyler17 000,AFAD çadırları 6100 kişi olarak tespit edilmiştir.

Diğer illerden elimize geçen sayılar ise şöyledir; Amed 11 000,Mardin 4000, Malatya 3000(403 aile kesine yakın rakam), Adıyaman 5500(kesine yakın rakam), Gaziantep 4500, Antalya 1800( kesine yakın rakam), Güney Kürdistan a geçen ise sayı ise 7000(Halil İbrahim kapısından geçtikleri Federe Kürdistan Parlamenterlerinin verdiği bilgidir).

Diğer illerden elimize henüz gerçekçi rakamlar ulaşmadığından buralar da da 25 ile 30 000 cıvarındaKobani li insanımızın yaşadığı tahmin edilmektedir,

Suruç ve diğer il ve ilçelere geçen Kobanê halkımız kendi evlerine gelmişlerdir. Her ev, her mahalle ve köyonlara kapılarını açarak dayanışma içine girmiştir. Kurulan 5 çadır kent (1226 çadır), 1 aş evi, 1 fırın, eğitim sınıfları, ihtiyaçları düzenleyip karşılayan bir depo; Kobani Kriz Masası bünyesinde oluşan diplomasi birimi, basın birimi, bilgi işlem ile çalışmalara devam edilmektedir. Bunun yanında halk ve duyarlı demokrat kamuoyu her türlü desteği kişisel olarak yapmayı sürdürmektedir. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Rojava ile Yardımlaşma-Dayanışma Derneğiöncülüğündeki koordinasyon tarafından oluşturulan yardım ağı ile Suruç’a 240 kamyon yardım gelmiştir. Bunlar giyinme, barınma, yiyecek üzerine her türlü malzemeyi içeren yardımlardır. Bu yardımlardan 87 kamyon ve 1 TIR’ı savaşın başladığı günden bu yana Kobanê’ye geçmiştir. Kobanê’yeşimdiye kadar gönderilen yardım ise totalde 840 kamyondur.

Gönderilen tüm bu yardım kayıtlarını Kızılay alıyor. Sınır kapısında problem çıkmaması ve yardımların ivedilikle yerine ulaşması için toplanan yardımlar şartlı olarak Kızılay'a bağışlanıyor. Yani yardımlar zorunlu olarak Kızılay adı altında gidiyor.  Kaymakamlık burada sadece aracı konumdadır. İşlerikolaylaştırıp yardımcı oluyorlar. Fakat 3 Kasım 2014’te bir ulusal gazeteye Suruç Kaymakamlığınca verilen demeçte tüm bu yardımları devlet hazırlayıp göndermiş gibi yansıtılmıştır. Devletin şimdiye kadar gönderdiği yardım 3 kamyon malzemedir.

Ulusal ve uluslararası düzeyde onlarca ülkeden (Avustruya, Almanya, Fransa, Letonya, İspanya, Bask bölgesi, İngiltere, Belçika, Yunanistan, Federal Kürdistan, Amerika ve BM vb.) yüzlerce heyet karşılanmış olup Kobanê ve Suruç’a dair birinci elden aktarım yapılmıştır. Gelen heyetlerden kimileri küçük de olsa çeşitli yardımlarda da bulunmuştur. Özellikle basın çalışanlarına rahat çalışabilmeleri için gerekli yardımlar sağlanmış yabancı olupda çalışma yürütenlere araç-gereç ve gönüllü tercüman tahsis edilmiştir. Ayrıca DBP’ye bağlı belediyelerin ambulans, sağlık ekipleri ve altyapı çalışması yürüten birimleri Suruç’a gelerek destekte bulunmuştur, bu destekler devam etmektedir.

Eğitim alanında çadır kentlerde hızla yeni okullar açılmakta, gelen kış için tüm çadır kentler yeniden yapılandırılıp ısınma problemi çözülmekte, gelen tüm Kobanêli halkımızın sağlık taraması her gün düzenli yapılıp hastalıklara karşı önlemler alınmakta olup tüm çalışmaların koordinasyonu Suruç Belediyesi tarafından sağlanmaya/kontrol edilmeye devam edilmektedir.

Devlet Şiddeti!
Başta Kürdistan ve Türkiye’nin pek çok yerinden gelen yüz binlerce insan sınır hattında nöbet tutmuştur. Bu süre zarfında asker ve özel hareket birimleri tarafından “güvenliğiniz için” denilerek kalınan köylere her türlü şiddet uygulanmış olup maddi manevi zarar verilmiştir.Halkın geçmeye başladığı 2. Günlerdir güneş altında bekleyen çocuk ve yaşlıları dinlendirmek,onların su ve mama ihtiyaçlarını karşılayarak uygun yerlere göndermek için kurulan çadırlar AFAD a devrederek birlikte çalışmak istendi. Valilik bunu kabul ettiği halde bir saat sonra emir aldığını söyleyen bir subayın komutasındaki asker ve polisler tarafından sökülerek tahrip edilmiştir. Köylülere ait saman yığınları atılan gazlar sonrası yanmıştır.Etmanek ve Dewşan köylerinde 2 araç yakılmıştır. Dewşan köyünde bekleyen halka saldıran kolluk güçleri içinde çoğunluğu yaşlı insanların bulunduğu bir otobüsü yakmıştır. 5 kişinin yaralandığı 0lay da, içindeki insanlar kendini zar zor dışarı atıp öyle kurtulabilmişlerdir.

Gerçek mermilerin kullanıldığı saldırılarda mehter marşları çalınmıştır. 80 kişi gözaltına alınmış, sınırdan geçen sivil 274 kişiye bodrum katlarda 4 gün boyunca kötü muameleleryapılıp daha sonra 14 Ekim 2014 günü, gece yarısı 02:30’da64 kişi skandal bir şekilde savaşın ortasına geri gönderilip sınır dışı edilmiştir. Sınır dışı edilenler arasındaolan 16 yaşındaki Halil Mustafa bir gün sonraİŞİD’in bombalı saldırısı sonucu bir bacağından olup sakat kalmıştır. Bu gelişmeler olurken Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet yetkilileri her fırsatta 'Kobanê’lilere sahip çıkıyoruz, kucak açıyoruz' biçimindeki açıklamaları basında boy boy işlenmeye devam etmiştir.
Dewşan, Zehwan, Boydê ve Etmanek köyleri başta olmak üzere İŞİD tarafından buralara defalarca havan topu atılmasına rağmen bu katliam girişimlerine hiçbir cevap verilmemiştir. Yine Tîlşeîr bölgesinde sınır hattında kalan Kobanêli sivillerin bulunduğu alana İŞİD çetecileri tarafından gerçekleştirilen havan saldırısı ile 8 Kasım 2014 günü iki sivil vatandaş hayatını kaybetmiştir. İŞİD yer yer köylere açık şekilde ateş etmiştir. Tüm bunlara rağmen angajman kuralları hiçe sayılmıştır. Atılan havan toplarından köylüler ve araçlar zarar görmüştür. Saldırılar sınır boyu ile sınırlı olmayıp Suruç DBP ilçe binasına da sürekli saldırılarda bulunulmuştur. Keyfi olarak ilçe binasına gaz atılıp yüzlerce insan mağdur edilmiştir. Yapılan saldırılarda yaralananlardan bazılarının çeşitli hastanelerde halen tedavisi sürmektedir.  Devam eden tedavi süreçlerinde ise hastaneye keyfi saldırı yapılıp zorla gözlaltılar yapılmıştır. Çalışan sağlık görevlilerine hastanede silah doğrultarak tehdit edilmişlerdir. Sınırda bekleyen yaralılara gönderilen ambulanslarda zorluklar çıkartıp kapıda 17 insanın kan kaybından yaşamını yitirmesine sebep olunmuştur. Devlet, ambulans geçişine, en insani durum olan yaralı/ölüm meselesine konjonktür el bakarak hem etik, ahlak hem de yasal bağlamda suç işlemiştir.

Sınırdaki şiddetin son kurbanı katledilen Kader Ortakaya’dır. Kader Ortakaya’nınkatledilmesinden bir hafta önce aynı mıntıkada ellerinde silahları ile Türkiye sınırını ihlal eden IŞİD çetelerini 'ikaz' ettiğini iddia eden askerler sivilleri ikaz etmeden ateş etmektedir.

TARİHSEL ARKA PLAN

1920 yılında Fransa ile girdiği savaşı kaybeden ve 26 yıl kadar Fransa’nın sömürgesi altında kalan Suriye, 1946 yılında bağımsızlığını geri kazandı. Bu tarihten özellikle 70’lere kadar darbe ve karşı darbeler ile kaostan kurtulamayan ülke, ilan edilen Birleşik Arap Cumhuriyeti(1958-61) ile de tutunamadı ve Baas darbesi ile yeni bir rejim başladı.

Bu rejimin ilk işlerinden biri yüz binlerce Kürt’ü vatandaşlıktan çıkarmak oldu. Vatandaşlıktan çıkarılan Kürtlerin doğan çocukları da hiçbir haktan yararlanmamak üzere izole edildi. 1971’de iktidarı ele geçiren Esad ailesi döneminden bugüne kadar gelinen süreçte Kürt kimliği kültürel ve siyasal soykırım tehdidi altından kurtulamadı. Ortadoğu’da tarihin akışını hızlandıran ve büyük alt üst oluşlara neden olan “Arap Baharı” ile birlikte yıkılmaz addedilen diktatoryal yönetimler Orta doğuyu yeniden şekillendirmek isteyen güçlerce tasfiye edildi. Tunus, Mısır, Libya, Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde otoriter ve otokratik yönetimlere karşı alanlara çıkan halkların politik talepleri ve haklı toplumsal öfkelerini devrime dönüştürebilecek demokratik öncü yapının olmaması büyük bir kaosun yaşanmasına neden oldu. Özgürlük ve demokrasi için alanlara çıkan hakların birikmiş tarihsel öfkelerini kendi küresel menfaatleri için dizayn etmeye çalışan Uluslararası ve bölgesel güçler “devrimi çalarak” Arap Baharına müdahil oldu. Özellikle Suriye iç savaşında halkların özgürlük ve demokrasi umutları gerici güçler tarafından heba edildi. Ancak, Suriye’de dipsiz bir kuyuya atılan, yıllarca inkâr ve asimilasyonun en ağırını yaşayan Kürt halkı, onlarca yıllık mücadele birikimi ve demokratik öncü gücü sayesinde “Arap Baharı”nı, Demokratik Ulus devrimine dönüştürdü.

Kürdistan’ın en küçük parçası/bedeni olan Rojava, 19 Temmuz 2012’de Kobanê’den tüm dünyaya Rojava Devrimi’ni armağan etti. Uzun yıllardır Suriye rejiminin işgali altında bulunan yaklaşık 3 milyon Kürdün kaderi, çok önemli gelişmelerin, alt üst oluşların yaşandığı ulus-devlet ve onun her tarafa sinmiş statükosuna karşı bir başkaldırı olarak ortaya çıkıp farklılıkların ortak devrimine dönüştü. 

İnsanlığın yıllarca özlemini duyduğu özgür yaşam ve özgür insan hayalinin gerçeğe dönüşmesi için mücadele eden Rojava Devrimi işin enbaşında Özgür Suriye Ordusu,ardından El Nusra ve şimdi de uluslararası güçler ve bölgesel gerici güçlerin imalatı olanVahhabi-Selefi ideolojisini referans alan fundamentalist  bir terör  örgütü olan DAİŞ (IŞİD)çetesinin  saldırılarına maruz kalmaktadır. Küresel ölçekteki saldırının amacı, RojavaDevrimi özgülünde ezilen halk,kültür ve inançların özgürlük arayışını boğmaktır.

Rojava’daDemokratik Halk Devrimi büyüdükçe saldırılar da arttı. Başta yerel güçler olmak üzere, uluslararası saldırılara maruz kalan Rojava; öz savunma ile saldırılara karşı koydu. 2004 yılında kurulan, 2011 yılında resmi ilanı yapılan Halk Savunma Birlikleri (YPG) bu birlik içinde özgün olarak oluşturulan Kadın Savunma Birliği(YPJ), tüm Rojava hattında öz savunmayı hayata geçiren kurumlar oldu. Bu saldırı, sadece askeri değildi; ulusal, kültürel, inançsal, hukuksal, sosyal, ekonomik, düşünsel-felsefik ve hepsinin toplamı olan insanî olan her şeyi kapsayan bir içerik taşıyordu. Bu saldırı aynı zaman da diğer üç parça Kürdistan da giderek dal budak sallayarak büyüyen özgürlükçü çizgiyi tasfiye amaçlı bir karakter de taşıyordu.Kürt halkının özgürlük merkezli mücadeleyi boğmaya, kazanımlarını yok etmeyi hedefleyen bu çeteler düzenli olarak Rojava’ya saldırmaya devam etti. Sistematikleşen bu saldırılarda ağır silahlar kullanıldı. IŞİD, Ortadoğu’daki açık/dolaylı ve uluslararası destekçilerinin planı ile 2014’te, devrimin yıl dönümüne az bir süre kala tüm güçlerini seferber ederek en küçük ve stratejik konumda bulunan KobanêKantonu’na saldırdı. Türkiye’de de çokça yankı uyandıran ve halkı sokaklara, sınırlara döken bu saldırılar yine YPG Savaşçıları ve halkın kendisi tarafından püskürtüldü.

Kobanê’de10 Eylül 2014’te en yoğun hali ile başlayan saldırı dalgaları 15 Eylül tarihinde sınırları taşırdı. Kobanê’ye bağlı yüzlerce köyden insanlar yerlerini terk ederek tek çıkış yolu olan Türkiye(Küzey Kürdistan sınırına kendini vurdu. Çünkü İŞİD köylere tank top vb ağır silahlarla saldıraraktoplu katliam girişimlerine başlamıştı

MEVCUT DURUMA DAİR!

İnsani-sosyal boyut
Kobanê savaşı, son yüzyılın en vahşi terör çetesine karşı büyük bir direnişruhu ile devam etmektedir. Ortadoğu’daki politik tüm alan ve kesimlerin kaderini belirlemede önem arz eden bu savaş, Kürtler üzerinden Türkiye’nin sıfır noktasında, tüm dünyanın gözü önünde vuku bulmaktadır. Savaş, doğal olarak en çok çocuk ve kadın şahsında on binlerce sivili etkilemiştir. Sivillerin büyük çoğunluğu Suruç sınırından çeşitli yollarla geçerek köy, mahalle, sokaklar, kurumlar, çadır kentlere yerleştirilmiştir. Büyük bir kısımda Urfa merkez ya da ilçelerine bir kısmı Kürdistan ve Türk, yenin değişik şehirlerine geçmek zorunda kalmıştır. bu süre zarfında savaşın yaratmış olduğu çok yönlü travmaların daha ağır tahribatlara yol açmaması için ,eğitsel, sosyal, psikolojik, diplomatik, basın-yayın, ulaşım, halkla ilişkiler ve sağlık alanlarında ihtiyaçların karşılanmasına dönük önemli bir çaba gösterilerek bu konu da daha etkin bir çalışmanın sağlanmasına çalışılmaktadır.Suruç bu süre zarfında büyük bir sınav vererek, nüfusunun iki katı insanı kucaklamaya çalışmakla herkesin gözünü çevirdiği bir ilçe olmuştur. Savaşın yaratmış olduğu korkunç travmalarınyanında Kürt ulusal birliğine katkı sağlayacak bir ortamın doğmasına da zemin oluşturmuştur

Ekim ortasına yakın İŞİD’inKobanê’ye Doğu cephesinden girmesi ile başlayan şehir savaşı, başta uluslar arası kamuoyu nezdinde  olmak üzere sınırın iki yakasını politik, sosyal ve kültürel bağlamda köklü değişimlere yolaçmıştır. Köylerin boşaltılması ile başlayan ve Kobanê kentine yaklaşan çetelere karşı verilen savaş, üçüncü ayına girmek üzere olupson yüzyılın en büyük direniş örneklerinden biri olmuştur

Savaşın başladığı tarihten bugüne kadar sınıra yığılan halk, nöbet eylemlerine devam etmektedir. İlk zamanlarda topluca beklenilen köyler, alanlar daha sonra 30 km’lik sınır hattında yaklaşık 8 ayrı bölgeye(Elîzer, Kop, Behtê, Dewşan, Aşağı ve Yukarı Etmankê, Boydê, Siwêdîvb…) konumlandı. Ekim sonuna doğru ise savaşın şehirde ve özellikle kapı bölgesinde yoğunlaşması üzerine nöbet alanlarıdeğişerek daralmıştır. Sınır direnişçileri şu an Mehser, Misenteyr’denöbetlerine devam etmektedir. Özellikle ilk on gün devletin sınır boyunda bekleyen halka karşı uyguladığı şiddet; sınırları zorlayan, fiziksel şiddet ile süslenen, gaz kullanımında rekora ulaşan ve gerçek meri kullanımı ile sonuçlanan bir boyuta vardı. Yüzlerce insan mağdur edilip, hedef gözeterek saldırılar gerçekleştirildi. Mehter marşları ile yapılan saldırılarda anonslar ile vur emri verildi. Halkın sınır boyuna akışını engellemek için yoğun önlemler aldı. Suruç merkez de yapılması düşünülen miting yasaklanarak engellendi. Tüm engellemelere karsın halk sınır boyuna bir örnekte olduğu gibi; 15 km yol yürüyerek Surucaulaştı. köyleri sınır nöbeti tutan halka kapatmak için yoğun bir baskı uygulandı ama halk direnerek insani ve tamamen demokratik olan sınır nöbetini sürdürmeye devam etti.

Uluslararası Boyut
İlk günlerde sınırın bu yakasında, Suruç’ta, artan şiddeti New York Times gazetesi manşetten görünce dünyanın gözü Suruç’a çevrildi. Tüm dünya basını buraya yığıldı. Bu geliş ve gidiş hala devam etmektedir. Kobanê’yi gören her noktada canlı yayın araçları ile konuşlanan basın ordusu, her durumu, bombalamayı, çatışmayı belgelemeye çalıştı. Bundan kaynaklı sınırları aşan Kobanê/Suruç,  tüm politik değerlendirmelerin odağına girdi.

Pentagon’un 16 Ekim 2014 günü Kobanê’ye dair yaptığı açıklamalar ise savaşın herkesi ilgilendirdiğinin açık beyanı oldu. Bir itiraf olarak savaşın sürpriz şekilde uzadığını, bu kadar süreceğini beklemediklerini söyleyen Pentagon, bu saatten sonra taktik savaşın başladığını duyurarak koalisyon uçaklarının daha sık vuracağının işaretini verdi.

Artan İŞİD saldırılarına karşı geliştirilen direniş hattı karşısında PYD ile “zorunlu bir ittifaka” giden, havadan YPG/YPJ güçlerine silah indiren ve çok geçmeden PYD adına Salih Müslim ile Paris’te resmi görüşme yapan ABD, Türkiye tarafından geliştirilen ve Kürtlerin tüm kazanım/hamlelerini boşa düşürme girişimlerine cevap vererek, Ortadoğu’da Kürtleri artık dikkate aldığını deklare etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından defalarca “terör” olarak lanse edilen PYD/YPG resmi taraf ve yine ABD/Avrupa tarafından “terörist” ilan edilen İŞİD’e karşı savaşan en önemli güç ilan edildi. Bu gelişmeler yerel siyasete de sirayet edince Duhok’ta buluşan Suriye/Irak’taki Kürt siyasi tarafları(TEV-DEM ve ENKS) bir anlaşmaya imza atarak kantonları tanıdı. Bunu PeşmergeninKobanê’ye geçişinin Kürdistan parlamentosunca kabul edilmesi takip etti. Kobanê’nin ortaya çıkardığı en önemli siyasal sonuçlardan biri Ortadoğu’da oluşan yeni dengelerde Türkiye’nin işlevsiz kaldığı gerçeğidir. Günü birlik oluşturulan politikaların çözüm süreciyle ilgili ciddiyetsizliğini de ortaya koyarak TC hükümetinin anti Kürt siyasetinin deşifre olmasını sağlayan bir mihenk taşı rolünü de oynamışolmasıdır.

Yerel boyut
Hükümet yetkililerince Kürt karşıtlığı üzerinden geliştirilen söylem ve çözüm sürecini bilinmezlere ha sarkıtan tutumu, Kobanê savaşının başlaması ile birlikte daha da tırmandırıldı. KürtÖzgürlük Hareketi’ni tasfiye etmegirisimleriyapılan tüm işlerde, söylenen tüm sözlerde kendini bu iki ay içinde tekrar tekrar gösterdi. Düşmanlık hukuku üzerinden geliştirilen siyaset, ard arda yanlış politikalara yol açarak Türkiye’yi sıfır sorun politikasından sıfır ilişki konumuna doğru getirmiştir bulunmaktadır

Bu yanlış politikalar sınırdaki tutumda n da yansıtmaktadır.. Özellikle Mürşitpınar sınır kapısında uygulanan ve sağlığın politik bir koz olarak kullanılması, sınırdan insanların geçişine dair takınan tavırlar bir akıl tutulması olarak okunabilir. Tüm hak ihlallerin yaşandığı sınır hattı, devletin taşan kibrine doydu…

Kobanê savaşı ile beraber büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kalan Suruç’ta ilk etapta tüm sokaklara, mahallelere dağılan ve günlerce parklarda yatan insanların görüntüsü şimdi kalmasa da etkileri devam ediyor. Suruç’un var olan kapasitesine bir anda kendisini aşan bir yoğunluk eklenince altyapıdan tutalım halk tabanına kadar bir zorlanma yaşadığı açıktır.

Şuan çoğunlukla Aligör yolu üzerinde bulunan çadır kentlere yerleştirilen Kobanêli halkımız; Suruç ile karşılıklı etkileşimi ve ilçe hayatına bir yerden dokunmaya devam edecektir. Bu anlamda Suruç’un Şengal’den gelip yerleştikleri Silopi, Viranşehir, Midyat vb. ilçeler gibi yardıma/desteğe ihtiyacı vardır. Bu desteğin sürdürülebilir olması hayati önemdedir. Dvlet uluslar arası anlaşmaların bir gereği ve de kendi yurttaşlarının akrabaları olan rojavalı Kürtlere yardım etmek onları konumlandırmak, bunları yaparken de yerel yönetim ve sivil toplumla birlikte çalışmalıyken bu ağır yükün tüm sorumluluğunu DBP li belediyelere, halk ve sivil topluma yıkacak kadar bir aciz içine girmiştir.

No

YER

TOPLAM SAYI

ÇADIR SAYISI

AİLE SAYISI

BEBEK (0-3 YAŞ)

 

1

KOBANÊ ÇADIR KENTİ

1471

211

257

228

 

2

ROJAVA ÇADIR KENTİ

1100

110

200

117

 

3

ARÎN MİRXAN ÇADIR KENTİ

3037

440

488

443

 

4

FABRİKA (SUPHİ NEJAT)

1100

40 (3 Ambar)

170

149

 

5

YENİ KAMP

3156

382

450

393

 

6

KÖYLER (ALİGOR HARİÇ)

14481

 

2395

1655

 

7

ALİGOR BÖLGESİ

2419

 

444

278

 

 

(ALİGOR + KÖYLER)

16900

 

2839

1933

 

8

MAHALLELER

20101

 

3479

1653

 

 

TOTAL

46865

1183

7883

4916

 
             

 ÇADIRKENTLER

 ARÎN MÎRXAN ÇADIR KENTİ

488 aile ve 3037 kişinin kaldığı çadır kent, Aligör istikametinden Suruç ilçe merkezine girişinin sağ tarafında kurulmuştur. Yaklaşık 24 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan yerleşim yeri 459 adet çadır ve 2 konteynırdan müteşekkildir.

NOT:Toplamda 456 küçük çadır, 3 büyük çadır var:

440 küçük çadır – Kobanêliler kalıyor

4 küçük çadır – depo

2 küçük çadır – gönüllüler için

1 küçük çadır – öğretmen konaklaması için

1 küçük çadır – psiko-sosyal çalışma için

2 büyük çadır – eğitim için  (1 kreş – 1 normal)

8 küçük çadır – eğitim için (2 çadır birleştirilip tek sınıf haline getirilmiş)

1 büyük çadır – kültür-sanat etkinlikleri için

1konteynır- revir için

1konteynır- kamp görevlileri için

ü  Kurulu bulunan mevcut çadırların zeminleri kilitli taş olarak da tabir edilen parke taşlarıyla izole edilmeye çalışılmıştır. Geçici yerleşim alanının ana arterlerine ise mıcır dökülerek yağışın neden olabileceği çamur ve benzeri olumsuzlukların önüne geçilmeye çalışılmıştır. Tüm çadırlarda paletleme ve yer izolasyonu (palet üzerine yer battaniyesi) çalışması yapılmıştır.

ü  Çadırların hepsinde aydınlatma arnatürü mevcut olup geçici olarak kurulmuş bir trafo merkezi tarafından beslenmektedir. Elektrik hala verilmemiştir. Isıtma en büyük sorunlardan biri olarak aciliyetini korumaktadır.

ü  Kampta, 20 tuvalet ve 20 banyo bulunmaktadır. Yaklaşık 50 tuvalet ve 25 banyonun yapım çalışması devam etmektedir. Bununla birlikte 2 içme suyu çeşmesinin ve su tankerinin  kurulumu sürmektedir.  Bir çamaşırhane de kurulmuştur.

ü  Geçici yerleşim alanında konaklamak zorunda kalanların çadırlarda kullanmak durumunda kaldığı (yatak, minder, battaniye v.b.) barınma malzemeleri, Suruç Belediyesi’nin organize ettiği yardım toplama merkezi tarafından karşılanmaya çalışılmış ancak yetersiz kalmıştır. Kış koşullarının kendisini iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde barınma malzemelerinin acilen ve yeterli ölçüde takviye edilmesi hayati önem taşımaktadır.

ü  Çadır kentte kalanların gıda ihtiyaçları, Urfa Büyükşehir Belediyesi tarafından sabah kahvaltısı olarak çorba dağıtılmak suretiyle, öğlen ve akşam yemekleri ise Kızılay tarafından temin edilmektedir.  Fakat bu dağıtımın oldukça yetersiz olduğu ve gereken ihtiyacı karşılamadığı görülmektedir. Kamp sakinleri ile yapılan görüşmelerde özellikle sabah kahvaltı ihtiyaçlarının sadece çorba ile karşılanması ve zamanlama itibariyle düzensizliği bıkkınlığa neden olduğu görülmüştür. Özellikle kahvaltı öğününde yumurta, pekmez, peynir, zeytin benzeri normal kahvaltı çeşitlerinin yer alacağı şekilde arttırılması gerekmektedir.

ü  SES bünyesindeki gönüllü sağlık ekipleri tarafından haftalık planlamayla sağlık sorunları çözülmeye çalışılmaktadır. Ancak gönüllü sağlıkçılarla yürütülen mevcut çalışmanın acilen Aile Hekimliği üzerinden sürdürülmesi gerekmektedir. Özellikle aşı ve gebe takibi için bu  çalışma bir zorunluluktur. Çocukların genel sağlık taramasından geçirilmesi ve muhtemel salgın hastalıklara karşı aşılama çalışmasının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir. Yenidoğanların soğuktan korunması için beşik ve çocuklar için de mama ihtiyacı önemini korumaktadır.

ü  Eğitim ve öğrenim çağında olan yüzlerce çocuk için eğitim çalışmaları henüz başlatılamamıştır.

SUPHİ NEJAT AĞIRNASLI ÇADIR KENTİ

ü  170 aile ve 1100 kişinin kaldığı çadır kent, Suruç ilçe merkezi girişinde bulunan bulgur fabrikası alanında yaklaşık 10 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuştur. Fabrika alanında bulunan 3 adet ambarın içine kurulu 15 ve açık alandaki 40 adet çadırla birlikte toplam sayı 85tir. Çadır kent alanının etrafı fabrika olması hasebiyle duvarla çevrili olup muhafaza ve güvenlik açısından oldukça uygun koşulları barındırmaktadır. Ama havasız ve çatıların onarımsız olmasından dolayı sağlık sorunlarında ciddi artışlar görülmektedir.

ü  Kurulu bulunan mevcut çadırların tamamının zeminleri tahta paletlerle izole edilmiş, açık alanlar ise önceden yapılmış beton zeminden oluşmaktadır. Beton zeminde yer izolasyonu bulunmamaktadır. Bunun dışında tahta paletlemenin üzerine de tüm kamp için halı gerekmektedir.

ü  Çadır kentte, 16 tuvalet ve 16 banyo kurulmuştur.

ü  Battaniye, döşek ve kilim benzeri barınma malzemeleri, Suruç Belediyesi tarafından organize edilen yardım toplama ve dağıtım merkezi tarafından karşılanmıştır. Bu alanda hala açık bulunmakta, yastık ihtiyacı bulunmaktadır.

ü  Bu Çadır kentte de Urfa Büyükşehir Belediyesi tarafından sabah kahvaltısı temin edilmektedir. Diğer çadır kentlerdeki sorun burada da yaşanmaktadır. Bebek maması ve ek gıda ihtiyacı bu kampta da mevcuttur.

ü  Çadır kentte revir olarak kullanılan bir alan oluşturulmuştur.

ü  Eğitim ve öğrenim çağında olan 482 çocuğun bulunduğu yerleşim alanında henüz eğitim amaçlı herhangi bir altyapı oluşturulmuş değildir. Eğitim için çadır kurulumları gerçekleşse de diğer tüm teknik imkanların oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

ü   Eğitim-Sen öncülüğündeki girişim ve çalışmalar bu çadır kenti de kapsamaktadır. Ayrıca Kobanê’den gelen öğretmenlerin de dâhil olacağı eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin olarak eğitimci noktasında herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağı ifade edilmiştir.

ROJAVA ÇADIR KENTİ

ü  200 ailenin kaldığı ve nüfusun  1100 kişi olduğu Rojava çadır kentinde toplam 110 çadır bulunmaktadır. Suphi Nejat Ağırnaslı çadır kentinin hemen bitişiğinde olan kamp alanı yaklaşık 12 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuştur.

ü  Kampta alt yapı için paletleme yapılmamıştır. Acilen hem paletleme hem yer battaniyesi gereklidir. Ana arterlere mıcır dökülmüştür.

ü  Bulgur Fabrikası’ndan projektörle ışık sağlanıyor. Acilen elektrik altyapısı kurulması için malzeme ihtiyacı vardır.

ü  Kamp sakinleri banyo ihtiyacını belediye tarafından ücretsiz hizmet veren umumi hamamlara giderek karşılayabilmektedir. 24 tuvalet, 16 banyo Belediye ve sivil toplum kuruluşları tarafından kurulmuş olup alt yapı çalışması devam etmektedir.

ü  Yatak, minder, battaniye gibi barınma malzemeleri, Suruç Belediyesi tarafından organize edilen yardım toplama ve dağıtım merkezi tarafından karşılanmaya çalışılmaktadır. Havaların soğumasıyla birlikte ihtiyaç duyulan yorgan ve battaniye gibi malzemelerin takviye edilerek acilen karşılanması gerekmektedir.

ü  Eğitim ve öğrenim çağında olan yaklaşık 560 çocuğun bulunduğu yerleşim alanının en önemli sorunlarından birisi de eğitim alanında yaşanmaktadır. Henüz tüm çocukların eğitim öğrenim ihtiyacına cevap olabilecek alt yapı oluşturulamamıştır. Ancak çok az sayıdaki çocuğun gönüllü öğretmenlerin gösterdikleri kişisel çabalar vasıtasıyla eğitim ve öğrenimleri devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Ehmedê Xanî adıyla açılan mini bir eğitim çadırı mevcut olup çocuklar kısmi şartlarda eğitim görmeye çalışmaktadır. Eğitim çadırında hizmet veren 5-6 tane Rojava’lı öğretmen bulunuyor. Yaklaşık 200 çocuğa hizmet verilebiliyor. 3-5 yaş arası çocuklar kreşe, 5-10 yaş arası ise okula gidiyor. Eğitim çadırının da acilen paletlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır .

 

KOBANÊ ÇADIR KENTİ

ü  257 aile ve 1471 kişinin kaldığı Kobanê çadır kenti yaklaşık 16 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuştur.

ü  Kampta kurulu bulunan mevcut çadırlar tahta paletlerle izole edilmiş olup ana arterlere mıcır dökülmüştür. Her çadır içinde aydınlatma armatürü kullanılarak çadır içi aydınlatma sağlanmıştır. Her çadıra ayrıca kalorifer peteği dağıtılmış durumdadır. Ancak altyapı aslen ısınmayı karşılamaya yeterli olmadığından burada hızla kış koşulları nedeniyle elektrik altyapısı çalışması yapılmalıdır.

ü  211 çadır ile birlikte 10 adet dükkân barınma amaçlı kullanılmaktadır.

ü  Yatak, minder, battaniye gibi barınma malzemeleri, Suruç Belediyesi tarafından organize edilen yardım toplama ve dağıtım merkezi tarafından karşılanmaya çalışılmakta, ancak kış koşullarına uygun ilave malzemeler beklenmektedir.

ü  Kampta mevcut 8 tuvalet ve 3 banyo vardır. Bunun dışında 3 konteynır  gelmiş, 24 tuvalet 12 banyo daha kurullarak faaliyete geçmektedir. Çadır kent alanında kolaylık tesisi olarak sayabileceğimiz ortak mutfak ve çamaşırhane henüz bulunmamaktadır.

ü  Viyan Amara adında bir eğitim çadırı açılmıştır. Küçük çocuklar için temel okul çalışması yapılmaktadır ancak eğitim çağındaki yaklaşık bin kadar çocuğun mevcudiyeti düşünüldüğünde kurulmuş olan çadırın yetersiz olacağı açıktır. Bu nedenle ek eğitim alanı ihtiyacı halen devam etmekte olup mevcut eğitim çadırının da paletlenmesi gerekmektedir.

5- YENİ ÇADIRKENT

ü  Federe Kürdistan Parlamentosu tarafından verilen 260 çadırlık katkıyla kurulan çadır kent toplamda 382 çadırdan oluşmaktadır. Suruç ilçe merkezindeki kapalı spor kompleksi çaprazında bulunmaktadır.  Yaklaşık 20 dönümlük bir arazide planlanmış olan kampta, çadırların kurulmasına yönelik çalışmalar halen devam etmektedir.

ü  Arazi, kamp alanı için oldukça uygun koşullara sahiptir. 500 çadırın yer alabileceği kampın bulunduğu arazide düzenleme çalışmaları tamamlanmıştır. Tahta palet kullanılan zemin yalıtımı ile yanmaz malzemeden oluşan iç yalıtım çalışmaları ise peyderpey devam etmektedir. Her çadıra ayrıca kalorifer peteği dağıtılmış durumdadır. Ancak altyapı aslen ısınmayı karşılamaya yeterli olmadığından burada da elektrik altyapı çalışması yapılmalıdır

ü  Çadırların bulunduğu alanın hemen yanı başında bir okul, çocuk oyun parkı ve sosyal etkinlik çadırının yapılması planlanmaktadır. 

ü  Bunların dışında çadır kent görevlileri için bir adet konteynır,  40 adet tuvalet, 40 adet banyo, 30 tonluk su tankı ve 1 adet malzeme deposunun yapılması düşünülmektedir. Toplam 135 tuvalet 45 banyonun yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Su ısıtması hem elektrik hem de odunla çalışan ısıtıcılarla gerçekleştirilecektir. 5 ayrı noktada temiz su musluğu kuruluyor. 10’ar tonluk 4 ayrı su deposu yapılmak durumundadır.

 

HUKUK

ü  Kobanê saldırılarının başlangıcından Ekim ayı sonuna kadar kolluk güçlerince resmi olarak kabul edilen gözaltı sayısı 80’dır. Resmi olarak kabul edilen gözaltı vakalarından 13 kişi için tutuklama kararı söz konusu olmamıştır.

ü  Bu süreçte yaşanan en büyük hukuk ihlalleri; sınır boyunca tutulan dayanışma nöbetlerine kolluk güçlerince uygulanan gazlı coplu ve tazyikli suyla yapılan müdahaleler ile Mürşit pınar sınır kapısından giriş yaptıktan hemen sonra günlerce alıkonulan 274 kişiye uygulanan insanlık dışı muameleler ve sınır dışı edilme vakaları olmuştur.

ü  Sınır hattı boyunca dayanışma ve destek nöbetlerini boşa çıkarmak ve eylemcileri yıldırmak için vahşet boyutuna ulaşan polisiye tedbirler uygulamaya sokulmuştur. Bu süreçte askeri darbe dönemlerindeki sıkıyönetim uygulamaları fütursuzca uygulanmış, hukuk askıya alınmış, köyler arasındaki bağlantı kesilmiş, nöbet evlerinin içine dahi gazla müdahale edilmiş, özellikle Suruç ilçe girişleri birçok noktadan tutulmak suretiyle dayanışma ve direnme ruhu kırılmaya çalışılmıştır. Kolluk güçlerinin hukuk tanımazlığı sadece sivil halka yönelik olarak kalmamış, aynı zamanda seçilmiş milletvekillerimize de uygulanmıştır. Milletvekillerimiz kimi zaman gaza, copa ve toma sularına maruz bırakılmış, kimi zaman yolları kesilerek geçişlerine izin verilmemiş, dolayısıyla denetim yapma görevi ile yetkileri engellenmiştir.

ü  Hukuk ihlalleri noktasında üzerinde durulması gereken önemli başlıklardan birisi de Mürşitpınar sınır kapısından giriş yapan 274 kişiye uygulanan insanlık dışı muameleler ve sınır dışı edilme vakasıdır. 6 Ekim 2014 tarihinde Mürşitpınar sınır kapısından prosedürlere uygun olarak 274 kişilik bir kafile giriş yapmış, ancak hemen akabinde jandarma tarafından gözaltına alınmıştır. Aralarında hamile olanların da bulunduğu kadınlar, bebekler, çocuklar, tıp doktorları ve gazetecilerin bulunduğu sivil insanlar önce Suruç İlçesine bağlı Aligör Mahallesindeki Fen Lisesinde 4 gün boyunca sorgulanmıştır. Sorguları tamamlanan bu insanlar daha sonrasında Suruç ilçe merkezinde bulunan ve toplama kamplarını aratmayan koşulların hâkim olduğu spor kompleksine nakledilmişlerdir. Yaşanan bu sürecin her safhasına gerek milletvekillerimiz gerekse avukat arkadaşlar müdahil olmuş, milletvekillerimizin gösterdiği yoğun girişimler neticesinde parçalı olarak ve zamana yayılmak suretiyle kimisi serbest bırakılmış kimisi ise sınır dışı edilmiştir.

ü  Mülki amirler tarafından ısrarla misafir edildikleri vurgulanan bu insanların maruz kaldıkları uygulamalar ve sınır dışı edilmeleri tam bir hukuk skandalına dönüşmüştür. İlk sınır dışı edilme vakası ise 14 Ekim 2014 tarihinde sabaha karşı yaklaşık 02:30 sıralarında gerçekleştirilmiştir. Sınır dışı edilen 64 kişilik ilk kafilede bulunan 16 yaşındaki H.M. aynı gün DAİŞ çetelerinin silahlı saldırısı sonucunda sağ ayağını kaybetmiştir. Sınır dışı etme vakası ilk kafile olan 64 kişi ile sınırlı kalmamış sonrasında da peyderpey devam etmiştir.

ü  Türkiye’nin de taraf olduğu Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 33’üncü maddesi ve 6459 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun geri gönderme yasağı yan başlıklı 4’üncü maddesini açıkça ihlal etmiştir.

ü  Türk hükümeti ve devleti açık bir şekilde hem uluslararası sözleşmeleri hem de iç mevzuat hükümlerini hiçe sayarak aslında bir hukuk skandalına imza atmıştır.

AŞ EVİ

ü  Şuan aktif olan 1 aş evi(Van Belediyesi tarafından açılmıştır) bulunmaktadır. 7 kişi tarafından öğle 7 bin akşam da 7 bin olmak üzere günlük 14 bin kişi için yemek yapılmaktadır. Bu yemekler gün içinde 3 araç ile mahallelere, taziye evlerine, sokakta kalanlara(şuan yok gibi) ve geriye kalan ise çadır kentlere dağıtılmaktadır.

ü  Sabahları sadece çadır kentlere çorba dağıtan Urfa Büyükşehir Belediyesi ile sorun yaşanıyor. Belediye 10 bin kişiye yemek verdiğini ancak sadece günde 1 kez çorba 5 bin kişiye veriliyor. Bu protestolara neden olmaktadır. AFAD yemek konusunda herhangi bir destekte bulunmamaktadır.

FIRIN

ü  Sadece Kobanê halkı için çalışan 1 adet fırın mevcuttur.
Fırında günde 15 çuval un kullanılıp yine gündelik 11 bin ekmek çıkarılmaktadır. Ekmekler mayalı olup poşetlenmektedir. Bu ekmekler çıkan yemek ile beraber dağıtılmaktadır.

ü  Suruç Belediyesi tarafından yeni bir fırının kurulmasına dönük proje çalışması başlatılmıştır. En kısa sürede faaliyete geçmesi hedeflenmektedir.

SAĞLIK

ü  Kobanê savaşının başlamasına eş zamanda işlev gören en önemli saç ayaklarından biri olan Hastane, halen aktif olarak sürecin gidişatını gösterme açısından önemlidir.

ü  Gelen yaralıların yüzde 60’ı ayakta tedavi edilirken, ağır yaralılar Urfa başta olmak üzere Diyarbakır, Adıyaman ve Mardin illerine sevk edilmiştir. Bu süreçte yüzlerce TTB, SES ve DTK Sağlık Meclisi üyesi sağlık gönüllüleri ve öğrencileri hastanede çalıştı. Yine SES ve TTB üyesi sağlık çalışanları sevk edilen hastanelerde çalışmalara yardımcı olmuştur. Ayrıca Urfa merkez ve Suruç Devlet Hastanesinde görevlendirmek üzere TTB ve SES tarafından hazırlanan hekim ve sağlık çalışanı havuzu Sağlık Bakanlığı’na bildirilmiştir; ancak şu ana kadar bu gönüllü havuzundan görevlendirme yapılmamıştır. Bunun dışında kısmi görevlendirmeler yapılmıştır.

ü  Dönemsel olarak yaralılar Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda bekletilmektedir. Bu durum konjoktürel duruma göre değişim gösteriyor. En büyük sorunlardan biri ambulanstır. Bürokratik engellerle boğuşan doktorlar, en önemli sorun olarak yaralıların alımı konusunda ambulans problemini göstermektedir. Ambulansın geçişine çatışmalar gerekçe gösterilerek yaralıların alınmasına izin verilmiyor. Bu bekletmelerden kaynaklı olarak onlarca yaralı yaşamını yitirmiştir. Ayrıca mevcut ambulans sayısı ihtiyacı karşılamazken, DBP’li belediyelerin Suruç’a gönderdiği ambulansların kullanılmasına izin verilmemektedir. Şu an kapının anahtarı sağlık çalışanlarına verilmiştir. Kapıda alınan yaralıların yüz fotoğrafı çekilmektedir.

ü  Acil durumlar dışında Tedavinin dışarıda yapılması sürecinde AFAD kimliği olmayan yaralılar ilaçlara ancak para ile ya da kampanya sonucu toplanan ilaçlar ile tedavilerini sürdürebiliyor.Taburcu olan ve ikinci bir ameliyata (Örneğin platin çıkarılması) gerek duyanlar ancak AFAD kimliği ile tedavi olabiliyor.

ü  İlk günden itibaren Kobanê’lilere başta Amara Kültür Merkezi’nde oluşturulan revirde, daha sonra Van Belediyesi’nin gezici sağlık aracında, Bulgur Fabrikası revirinde, ve en son da Arîn Mirxan’da oluşturulan revirde düzenli sağlık hizmetleri yürütülmüştür. Gönüllüler tarafından gönderilen ilaçlarla bu hizmet SES, TTB, ve sağlık gönüllüleri tarafından yürütülmüştür. Şu anda da her çadırda bu gönüllüler tarafından bebek, gebe takibi yapılmakta, sağlık eğitimleri verilmektedir.

HASTANE

ü  Kobanê savaşının başlamasına eş zamanda işlev gören en önemli saç ayaklarından biri olan Hastane, halen aktif olarak sürecin gidişatını gösterme açısından önemlidir.

ü  Gelen yaralıların yüzde 60’ı ayakta tedavi edilirken, ağır yaralılar Urfa başta olmak üzere Diyarbakır, Adıyaman ve Mardin illerine sevk edilmiştir. Bu süreçte yaklaşık 50 TTB ve SES üyesi gönüllü doktor hastanede çalıştı. Yine SES’in her hastanede görevlendirdiği doktorların olduğu ifade edildi. SES ve TTB üyesi doktorların resmi olarak geçici süre ile Suruç Devlet Hastanesi’nde çalışma talepleri Sağlık Bakanlığı’nca reddedilmiştir. Sağlık Bakanlığının Urfa Devlet Hastanesi’nde çalışan beyin cerrahı ve ortopedist resmi olarak görevlendirilmiş olup, ameliyatlara girmektedir.

ü  Dönemsel olarak yaralılar Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda bekletilmektedir. Bu durum konjoktürel duruma göre değişim gösteriyor. En büyük sorunlardan biri ambulanstır. Bürokratik engellerle boğuşan doktorlar, en önemli sorun olarak yaralıların alımı konusunda ambulans problemini göstermektedir. Ambulansın geçişine çatışmalar gerekçe gösterilerek yaralıların alınmasına izin verilmiyor. Ayrıca mevcut ambulans sayısı ihtiyacı karşılamazken, DBP’li belediyelerin Suruç’a gönderdiği ambulansların kullanılmasına izin verilmemektedir. Şu an kapının anahtarı sağlık çalışanlarına verilmiştir. Kapıda alınan yaralıların yüz fotoğrafı çekilmektedir.

ü  Tedavinin dışarıda yapılması sürecinde AFAD kimliği olmayan yaralılar ilaçlara ancak para ile ya da kampanya sonucu toplanan ilaçlar ile tedavilerini sürdürebiliyor. Taburcu olan ve ikinci bir ameliyata (Örneğin platin çıkarılması) gerek duyanlar ancak AFAD kimliği ile tedavi olabiliyor.

KÖY ve MAHALLELER

ü  Şu an Kobanê’nin 206 köyden den gelen yaklaşık 17000 kişi bulunmaktadır. Köylerde kalan vatandaşlarla Suruç Belediyesi ilgileniyor. Barınma ve yiyecek tüm ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Mahallelerde 7 ayrı mahallede (Cumhuriyet, Yıldırım, Hürriyet, Aydın, Yenişehir, Dikili, Sarayaltı) toplam 20,101 kişi bulunmaktadır. Buraya dağıtım ayrı mahalle deposundan yapılmaktadır. Aylık gıda kiti, hijyen kiti, kahvaltı kiti, çocuk bezi ve maması şeklinde dağıtım yapılmaktadır.

 

EĞİTİM

ü  Yerinden zorla göç ettirilen Kobanêli ailelerin çoğunluğunu çocuklar oluşturmaktadır. Eğitim hayatlarından kopan çocuklar burada eğitime devam edebilmesi hayati önemdedir.

ü  RojavaÇadırı’nda açılan EhmedêXanî eğitim çadırı ile yaklaşık 1 aydır eğitim veriliyor. Yine Kobanê çadır kentinde Viyan Amara Eğitim Çadırı yeni açılarak eğitim çalışmalarına başlamıştır. Eğitim için çadır kent bölümlerinde ekleme yapılmışyıt. Bunun dışında eğitim ve sosyal etkinlik çadırı olarak kullanılmak üzere 8 çadır da eğitim çalışmasına destek verilecek şekilde kullanılacaktır.

ü  Henüz sonuçlanmayan 16 derslikli prefabrik okul projesi Eğitim-Sen Urfa Şubesi tarafından Avrupa Birliği’ne sunulmuş bulunmaktadır. 

ü  Bunun yanı sıra çalışmalara başlamak adına Urfa Eğitim-Sen Şubesi kendi imkânları ile 200 takım sıra almıştır.

BASIN

ü  Kobanê savaşının başladığı ilk günden bu yana Suruç’ta çalışmalara başlayan Özgür Basın çalışanları, olayları daha iyi takip etmek adına, daha sağlıklı bilgi akışı sunmak adına ilk gün ilk iş olarak basın havuzu oluşturmuştur.

ü  Dünya basını Suruç’a gelmiştir. Suruç’tan Kobanê yayınıyapanuluslararası düzeyde yüzlerce kurum ve kuruluş mevcuttur.

ü  Basına devlet tarafından sürekli saldırılar olmuştur, araçları hedef gözetilerek tahrip edilmiştir.

DEPO:

Bugüne kadar  kurulan depolara gelen yardımların kaydı 19 Eylül’den itibaren tutulmaya başlanmış olup, şimdiye kadar alınan muhtelif yardım kamyonu  sayısı 272’dir. Neredeyse tamamı halk, belediyeler, çeşitli sivil toplum örgütleri ve uluslar arası yardım kuruluşları tarafından organize edilmektedir.

ü  Mevcut stokların önümüzdeki dönem ihtiyaçları karşılayamayacağı tespit edilmiştir. Bu stoğun ancak bir aylık ihtiyacı karşılayabilme durumu söz konusudur.

ü  Depodaki yükleme, boşaltma, tasnif ve dağıtım organizasyonu gönüllüler tarafından sürdürülmektedir. Bu çalışmanın devamlılığı konusunda insan kaynağına oldukça ihtiyaç duyulmaktadır. Günlük olarak uzun süreli olarak çalışmalarda yer alabilecek gönüllülerin acilen Suruç’a yönlendirilmesi gerekmektedir.

ü  Başta kuru gıda ve konserve olmak üzere battaniye,  katalitik soba, bebek maması, temizlik araçları ve temel düzeydeki insani tüm ihtiyaçlara ve kahvaltılık, hijyen malzemesine gereksinim duyulmaktadır. Kuru ve sıvı gıda yardımlarının çeşitlendirilmesi ve özellikle kahvaltı ihtiyacı talebi devam etmektedir.

ü  Kış koşullarını sağlayabilecek kıyafet ve ayakkabı ihtiyacı aciliyetini korumaktadır. Ancak  depoda şu an kullanıma elverişsiz olan giysilerin bulunması çalışmaları zorlaştırmaktadır.  Depo kullanımının ve kapasitesinin kullanımı elverişsiz kılan bu yardımların gönderilmemesi gerekmektedir.

 

SONUÇ/DEĞERLENDİRME

Kobanê bir savaştan öteye geçmiştir. Şuan dünyanın orta noktasıdır.
Küçük bir kasaba/kent kimliğini bir tarafa bırakarak Ortadoğu’nun geleceğini belirleyen, psiko-sosyo-siyasal tüm dinamik ve planların yeniden gözden geçirilmesine sebep olan tarihi bir mekândır artık.

Kobanê direnişi, yüzyıllık Kürt mahkûmiyetinin, kolonize edilmiş tüm hayat damarlarının yeniden açılması için tarihi fırsatlar doğurmuştur. Tüm dünyanın gözünü buraya çevirmesi, Kürt savaşçılarının dünya gündeminden düşmemesi, bir özerk yaşam projesini bu kadar savunması herkeste şok etkisi yaratmak bir tarafa, gelecek açısından da kaçınılmaz bir aktör oluşunu zorunlu kılmıştır.

Kobanê ile Ortadoğu’daki ulus devlet paradigması bir kez daha çökmüştür. Ulus devlet eksenli, merkezi iktidar hegemonyası ile zehirlenmiş devletlerin bünyesi bir kaos ve gürültü hareketi olan IŞID saldırıları ile sarsıldı. IŞID’in Suriye'de başlayan ve Irak'a yayılan saldırıları ve bu saldırılar sonrasında sivillere yönelik geniş çaplı katliamlar, kısa vadede tüm Ortadoğu'yu uzun vadede Dünya'nın büyük bölümünü etkileyerek kaotik bir duruma sürüklemektedir. Kobanê uluslararası toplumun IŞİD ve benzeri radikal köktenci örgütlere karşı kolektif tarzda önlemler alması gerektiğini açığa çıkarmıştır.

Herkesin Kobanê düşecek dediği süreçte Yalçın Akdoğan’ın Kürt hareketine “Git İŞİD ile savaş”, Davutoğlu’nun “PKK geçen yıl çekilmiş olsaydı daha olumlu olurduk”, R.Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” deyişi Türkiye’nin bu savaşın hangi tarafında durduğunu net olarak göstermiştir. Güç dengelerinde ABD ve İngiltere attığı adımların izinden ayrılamayan Türkiye, daha sonra kendi politik çıkarlarına tüm dünyanın gözü önünde mahkûm edilerek saf dışı bırakılmıştır. Sadece Türkiye değil, tüm ülkeler pozisyonunu yeniden belirliyor. İran’ın Federal Kürdistan’a yardım etmesi ve ABD ile yakın temas çalışmaları, Almanya ve Fransa’nın ilk olarak resmi düzeyde temasa geçişleri yeni oluşacak Ortadoğu denkleminde söz hakkı olmak isteyişlerinden kaynaklıdır. İngiltere Başbakanı David Cameron’nun “Biz, Akdeniz'in kıyılarında, kontrolsüz bırakılmış bir terörist halifelikle karşı karşıya geleceğiz” deyişi bunun basit bir göstergesidir.

Ortadoğu’da her şeyin alt üst olduğu bir dönemde Rojava Toplumsal Sözleşmesi ve üçüncü çizgi teorisi ile kendini dayatarak kantonlarını ilan eden Rojava Kürtleri, tüm dünyaya daha iyi bir yaşamın mümkün olabileceğini göstermeye çalışmaktadır.Kobanê’nın bu denli yoğun saldırılara uğramasının bir sebebi de nitelik ve nicelik bağlamda Kürtlerin artan stratejik değeridir. Bu konsept saldırıların amacı Rojava devrimini ve tüm bu kazanımları tasfiye etmek, oradan da Kürt Özgürlük Hareketi özelinde Kürdistan’ın tasfiye edilmesini sağlamaktır. Ancak çağımızın sosyal gerçekliği, Kürt halkının ulaşmış olduğu politik düzey, direniş bilinci ve pratiği, kırk yıllık mücadele gerçekliği tasfiyeye fırsat vermeyecek kadar büyük bir iradeleşme yaratmıştır.

 

ÖNERİLER

1-      Kobanê artık sadece "Kürtlerin meselesi olmaktan" çıkıp barbar güruhuna karşı evrensel değerlerin korunmaya çalışıldığı bir mevziiye dönüşmüştür.İnsanlığın asırlardır özlemini duyduğu özgür yaşam ve özgür insan hayalinin gerçeğe dönüşmesinin bir ürünü olana Rojava Devrimi’ni kan ile boğmaya çalışan IŞİD’in durdurulması için uluslararası camia başta olmak üzere bütün demokrasi güçleri acilen sonuç alıcı girişimlerde bulunmalıdır.

2-      Çoğunluğu yaşlı ve çocukların olduğu on binlerce insan hala açlık, barınma ve sağlık sorunu yaşanmaktadır. Bu bağlamda bütün Kürdistan ve Türkiye halkları, savaştan kaçan Kobanêlilerinyaşadığı açlık ve barınma sorununu gidermek için seferber olmalıdır. İlk dönemlerde üst seviyede olan yardım seferberliğinde bir düşüş yaşanmaktadır. Yaklaşan kış mevsimi nedeni ile kışlık giysi ve battaniyeler başta olmak üzere diğer ihtiyaçların giderilmesi için yardım kampanyalarına daha fazla destek sunulmalıdır.

3-      İleri düzeyde teknolojik ağır silahlar ile Kobanê’yi kuşatan DAİŞ’e karşı Uluslararası koalisyonun gecikmiş de olsa başlattığı hava saldırılarını önemsiyoruz. AncakDAİŞ’in ikmal yollarının kesilmesine dönük daha etkili hava saldırıları yapılmalı ve mali kaynaklarının kurutulması amaçlanmalıdır.

4-      Kürtler mevzu bahis olduğunda sürekli“kardeşlik ve akrabalık” retoriğine başvuran AKP Hükümeti, Kobanê sürecinde kardeşlik politikaları ile örtüşmeyen uygulama ve söylemlerde bulunmuştur. Hükümet, derhal Kürtleri inciten bu politikalardan vazgeçerek; Kobane’ye insani ve askeri yardımların ulaştırılması için gerekli tüm kolaylıkları sağlamalı ve DAİŞ tehlikesi bertaraf edilene kadar güvenli geçiş koridoru açık tutulmalıdır.

5-      Hükümet, Kürtleri bir tehdit olarak gören tarihsel kodlarını bir yana bırakıp Cizîr, Kobanê ve Efrîn kantonlarını tanımalı ve ilişki geliştirmelidir. Rojava kantonları ile kurulacak olan barışçıl ilişki Türkiye’nin toplumsal barışına da hizmet edecektir.

6-      AKP Hükümeti’nin özellikle Rojava Kantonlarının bulunduğu sınır hattını insansızlaştırmak için başlattığı "güvenli bölge" girişimi doğu, batı ve güney cephelerinde kuşatılmış olan Kobanê’yi Kuzey’den de nefessiz bırakmanın nihai hedefidir. Kürtler ile Türkiye arasındaki ilişkiyi “güvensizleştirmekten” başka bir şeye hizmet etmeyen ve Rojava Kantonlarını yalnızlaştırmak için yapılması düşünülen “güvenlikli bölge” girişiminden hükümet derhal vazgeçmelidir.

7-      PeşmergeninKobanê’ye geçme ve ortak savunma içerisinde yer alma kararı oldukça anlamlıdır. Bu ruhun yaratılmasına vesile olan Kobanê direnişi her zamankinden daha fazla bir şekilde Kürt Ulusal Kongresini zaruri kılmıştır. Kobanê başta olmak üzere diğer bölgelerde Kürtlere dönük saldırıların önüne ancak ulusal birliğin sağlanması ile geçilebileceği tüm Kürdistsni güçler tarafından bilince çıkarılarak somut ve elle tutulur adımlar atılmalıdır. Bu nedenle derhal ulusal kongrenin gerçekleştirilmesi için adımlar atılmalı, ortak savunma stratejisi etrafında bir araya gelinmelidir

8-      Tüm Kürt kurumları ve siyasi partiler uluslararası toplumu sürekli bilgilendirmek, duyarlılık yaratmak ve harekete geçirmek için;

-Diplomatik ve toplumlararası ilişkilerini yoğunlaştırmalı,

-Kapsamlı enformasyon dosyaları oluşturmalı ve dağıtıma sokmalı

-Ortak heyetlerle resmi temaslar sağlanmalı 

9-      Ağır silahlar ile Kobanê’de yıkılan ve tahrip edilen yerleşim alanlarının yeniden yaşanabilir bir hal alması için uluslararası düzeyde yardım eli uzanmalıdır.

10-  Cumhurbaşkanı ve Hükümet yetkililerinin “ 200 bin Kobanêliye kucak açtık” sözleri gerçeği yansıtmamaktadır. Devlet sadece AFAD bünyesindeki yaklaşık 7 bin Kobanêlinin barınma ve diğer ihtiyaçlarını gidermektedir. Devlet, AFAD kampları dışında bulunan Kobanelilereciddi hiçbir destek sunmaktadır. Yardım ulaştırması halinde tüm hizmetlerin organizasyonunu üstlenmeyi şart koşmakta; yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği ve dayanışmasının önünü kapatmaktadır. Geriye kalan onbinlerce kişinin barınma, gıda ve giysi ihtiyaçlarının büyük çoğunluğu Demokratik Toplum Kongresi (DTK), DBP ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde oluşturulan Koordinasyon tarafından giderilmektedir. Bir an önce devlet, BM ve UNİCEFKobanê Koordinasyon ile diyaloğa geçip gerekli desteği sunmalıdır.

11-  Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın yaralıların geçişine açık tutulması önemsediğimizi belirtirken şu uyarıda da bulunmak istiyoruz: Türkiye’nin siyasi iklimine bağlı olarak sınır kapısının bir şantaj aracı olarak kullanılması ve  görevli polis memurlarının keyfi tutumları nedeni Kobanê’den getirilen 15 yaralı yaşamını yitirdi. Hükümet, yaralılar üzerinden şantaj yapma politikasından derhal vazgeçmelidir. Devam eden tedavi süreçlerinde hastanelerde yaralılara dönük keyfi baskı, saldırı ve gözaltılara derhal son verilmelidir.

12-  Bir an önce tüm Kobanê’lilerin AFAD kayıtları tamamlanmalı, sağlığa ait tüm hizmetler AFAD’ın tanımladığı kamp içi/kamp dışı ayrımı yapılmaksızın verilmelidir.

13-  Birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimlerine entegre edilmelidir. Muayene, aşılama ve gebe ve çocuk takibi aile hekimleri ve TSM üzerinden yürütülmelidir. Eksik kalınan yerlerde ise geçici görevlendirmeler yapılmalıdır.

14-  Kobanê’lilerden ilaç katkı payı ve reçete katılım payı alınması uygulaması sonlandırılmalıdır.

15-  Sağlık örgütlerinin önerdiği; yaralıların çevre illerdeki hastanelere sevki için hava ambulansı hizmetinin geliştirilmesi ve Sahra Hastanesi projesinin acilen devreye sokulması gerekmektedir.

16-  Kobanêliler için sağlık hizmetleriyle entegre bir şekilde psiko-sosyal destek programlarının planlanması ve sürdürülmesi konusunda gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

 

17-  Sağlık Bakanlığı bütün Kobanêlilere yönelik Türkiye’de uygulanan normal aşı programını uygulamalı, bunun için de kampanya başlatmalıdır.

 

18-  Binlerce yıldır erkek egemen toplum yapısı altında ezilen kadınlar ise savaş zamanlarında çocuklar ile birlikte en büyük mağduriyetleri yaşamaktadır. IŞİD çetelerinin saldırılarının da yine en büyük mağduru kadınlar olmuştur. Kürdistan, Türkiye ve uluslararası arenada faaliyet yürüten kadın örgütleri savaşın travmasını yaşayan Kobanêli kadınlar için seferber olmalıdır.

19-  -Çadır kentlerde kadınlara yönelik özgün çalışmaların olmadığı ve bazı çadır kentlerde sadece sorumlu düzeyinde erkeklerin olduğu tespit edildi. Bu nedenle çadırlarda özellikle kadınlar ile daha iyi diyalog kurabilecek gönüllü kadın aktivistlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

20-  Savaştan kaçan sivillerin önemli bir kısmı hayvan ve otomobilleri sınırdan alınmadığı için kabul noktasında günlerdir beklemektedir. Özellikle susuzluk ve yemsizlik sebebiyle ölen hayvan cesetleri Kobanililer ile aynı ortamda beklemekte, adeta hastalık saçmaktadır. Bakanlık hayvanların satın alınacağını açıklamışsa da kısa sürede vazgeçmiştir. Hayvanların kontrolden geçirilerek alınması, satın alınarak kesilmesi ve etinden yararlanması gibi seçenekler değerlendirilmelidir.

21-  Gelen büyük zorunlu göç dalgası nedeni ile hızlı bir şekilde yapılan çadır kentlerin alt yapısı kış koşullarına hazır değildir. Mevsim şartları kötüleşmeden derhal çadır kentlerin alt yapısı tamamlanmalı ve çadırlarda ısı problemini giderecek donanım hazır hale getirilmelidir. Bunun için desteğe ihtiyaç vardır

22-  THİV’in raporun da belirttiği üzere çadır kentlerde bölge ziyaretçileri ve/veya medya çalışanları tarafından fotoğraf çekilebilmektedir. Fotoğraf çekerken savaş mağduru yetişkin veya çocukların fotoğraflandığı unutulmamalıdır. İnsanların mahremiyetine saygı çerçevesinde mutlaka izin alınması gerektiği akılda tutulmalıdır.

23-  Çadır kentlerde acil olarak çocukların eğitimi için prefabrik okullar kurulmalıdır. Öte yandan Kürtçe bilen gönüllü öğretmenlere de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu anlamda bölge belediyelerinin kullandığı iftar çadırlar ilk etaptaokul, kreş ve sosyal hizmetlerinin sunumunda kullanılabilir.

24-  -Çadır kentlerde çamaşırhane projesi hayata geçirilmelidir.