Kobanî Kumpas Davası: Anlaşılıyor ki HDP’ye yönelik yeni hazırlıklar yapılıyor

Aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve MYK üyelerimizin de bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişinin ‘yargılandığı’ Kobanî Kumpas Davasının üçüncü duruşması son gününde devam ediyor. Duruşmayı, Karadeniz illerinden gelen çok sayıda partilimizin yanı sıra yöneticilerimiz ve milletvekillerimiz takip ediyor.

Kazanımlarımız mücadelemizin sonucudur

Duruşmada ilk olarak kadın siyasetçi Zeynep Ölbeci, tutukluluk incelemesine dair söz aldı. İzmir İl Örgütümüze yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anarak konuşmasına başlayan Ölbeci, esasa ilişkin savunmasını yüz yüze vereceğini söyledi. HDP’de daha çok kadın alanında çalışma yürüttüğünü belirten Ölbeci, “Kadınlar için mücadele ettim ve etmeye devam edeceğim. Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar erkek zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin sonucudur” dedi.

Kayyım, kadın kazanımlarına yönelik saldırıdır

Ölbeci, Süleyman Soylu’nun “PKK kadın hareketidir” sözleriyle Kürt kadınlarının yaptığı çalışmaları hedef gösterdiğini ve bunun üzerine aralarında Rosa Kadın Derneği’nin de bulunduğu pek çok kadın kurumunun saldırıya uğradığını söyledi. Kayyım politikalarının aynı zamanda kadın iradesine yönelik bir saldırı olduğunun altını çizen Ölbeci, “Bugün temsili demokrasiyi bile mumla arıyoruz. Kayyım saldırılarında kadın düşmanlığının ne kadar derin olduğunu anladık ve gördük. Aynı zamanda mücadelemizin doğruluğunu da gördük” dedi. Ölbeci, bütün bu saldırılarla “devletin Kürtlere karşı olan düşmanca tutumunun” deşifre olduğunu dile getirerek, “Bu dönem ne 1925’tir ne 1938’dir” dedi. Ölbeci konuşmasını şöyle sürdürdü:

“AİHM kararları uygulanmıyor, hukuk ayaklar altında alınıyor. Ben Adıyamanlıyım. IŞİD Kobanî’ye saldırdığında Adıyaman’da büyük bir korku ve panik yaşandı. İnsanlar gelecekleri için kaygılandılar. Özellikle Aleviler bu korkuyu daha derinden yaşadı. Bu korku iki yönlüydü, birincisi kendileri içindi, ikincisi ise Şengal’de yaşanan katliamın Kobanî’de yaşanma ihtimaliydi. Bu nedenle insanlar sokağa çıktı. Bu aynı zamanda insan olmanın gereğiydi. Bir yandan IŞİD’i protesto ediyorlardı, öte yandan IŞİD’den kaçanlara yüreklerini açtılar. Bunu yapanlar sadece HDP’li ya da bileşenleri değildi. AKP ve CHP’ye oy verenler de dahil olmak üzere bütün halk Kobanî halkına gönlünü açtı.”

Faşistlerin konforu için halkımızın geleceği üzerinde oyunlar oynanmasına izin vermeyeceğiz

IŞİD’e karşı yapılan eylemlerin suç olarak gösterilmesine tepki gösteren Ölbeci, “O dönemde Sayın Öcalan ile devlet arasında barış görüşmeleri yapılıyordu. Türkiye’de yaşayan bütün halklar için barış içinde, eşitlik ve özgürlük içinde yaşama hayali vardı. Herkes bu sürecin hassasiyetiyle hareket ediyordu” dedi. Bunun üzerine mahkeme heyeti Ölbeci’nin sözlerine müdahale ederek “davaya ilişkin konuşmasını” istedi. Sözlerini sürdüren Ölbeci, “Bu hassasiyeti gösteren de HDP, HDK ve BDP gibi kurumlardı. Bu iddianame yüzyıllık inkarın tekrarıdır. Faşistlerin konforu ve geleceği için halkımızın geleceği üzerinde oyunlar oynanıyor. Buna izin verecek miyiz? Bütün arkadaşlarımız söyledi biz de halkımız da buna izin vermeyeceğiz” dedi.

Ölbeci, Kobanî protestolarında esas olarak anayasal hakkını kullananlara karşı saldırı düzenlendiğini ve bunun da IŞİD zihniyetinin devamı olduğunu söyledi. Ölbeci, Kobanî protestoları sürecinde yaşanan bütün bu gerçeklerin ortaya çıkarılmasını istedi.

RTÜK Üyesi Ali Ürküt’ün avukatlığını yapan oğlu Erhan Ürküt, cezaevinde gerçekleşen kötü muameleyi hatırlatarak, “Sizin bu kötü muameleye müdahale etmemeniz hak ihlalidir. Kötü muamele ve işkence insanlık onurunu zedeler. Buradan insan hakları örgütlerini harekete geçmeye çağırıyorum. Cezaevindeki arama ahlaki boyutu aşmıştır. İki tane zavallı, kendince işgüzarlık yapmıştır. Suç duyurusunda bulunuyorum” ifadelerini kullandı. Müvekkili Ürküt’ün “Artık kardeş kanı akmasın” dediği için yargılandığını ifade eden avukat Ürküt, “Ürküt, diplomatik pasaportla 50 defa yurt dışına gidip gelmiş. Kaçmadı, kaçmaz. Bu kötü muameleye son verilmesi için Ali Ürküt’ün tahliyesini talep ediyorum” dedi.

Bütün ağır ithamlara rağmen sadece insanların düşüncelerini soruyorsunuz, aksini sormanız da mümkün değil

Daha sonra söz alan Gülfer Akkaya’nın avukatı İbrahim Ergün de, yargılama boyunca sadece mahkemenin tutuklu siyasetçilere “şöyle düşündünüz mü” diye soru sorabildiğini ifade ederek, “Ağır ithamlar var ama bunlara dair tek bir soru sorulamadı, Sorulması da söz konusu olamaz, çünkü gerçeklerin böyle olmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz” dedi. Ergün, “Dürüst yargılama ilkelerinin hiçbirinin uygulanmadığını, bu duruşmalar süresince de uygulanmayacağını düşünüyorum. Adil yargılamanın sağlanabilmesi için duruşmaların 10 gün üst üste yapılması yerine ara verilerek yapılması gerekir” ifadelerini kullandı.

Kürtlere yönelik ölüm çağrısı yapanlara ilişkin tek bir soruşturma yaptınız mı?

Gülser Yıldırım avukatı Veysi Eski, müvekkilinin tutuklu olduğunu ancak dosya kapsamında kendisine “ev hapsi” verildiğini belirterek çelişkiye dikkat çekti. Sebahat Tuncel ve Figen Yüksekdağ'ın avukatı Ezgi Güngördü, İzmir il binamıza yönelik gerçekleşen saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anarak sözlerine başladı. Güngördü, “Bu yargılama devam ederken bir Kürt kadın, bir HDP’li kadın katledildi. Burada Sebahat Tuncel’i, Beyza Üstün’ü yargılıyorsunuz. Katilin ifadelerinden anlıyoruz ki katil oraya daha çok kişiyi öldürmek için gitti. Savcılık ya da yargı HDP’lilerin peşine düşeceğine ‘ortalığı kana bulayacağız' diyenlerin peşine düşseydi bu katliam yaşanmayacaktı” dedi. Görgördü, “Bakın katilin sosyal medya hesaplarına; ‘hepinizi öldüreceğiz’ diye paylaşımlar yapmış. Peki, bir tane soruşturma açılmış mı? Ama siz müvekkillerimizi attığı 3 tweetten dolayı ağırlaştırılmış müebbetle yargılıyorsunuz. Bugün HDP, Kürtler haklılıklarını ölümleriyle ispat etmeye çalışıyorlar. Yıl olmuş 2021. Bunlar tesadüfi değildir, bir linç kampanyasının sonucudur. Siz de bu kampanyanın parçasısınız” dedi. Güngördü şöyle devam etti:

“Deniz Poyraz'ın katledildiği gün burada herkes başsağlığı temennisinde bulundu. Ancak iki gün sonra Devlet Bahçeli, Poyraz’ın ‘terörist’ olduğunu iddia etti. HDP’nin her gün kriminalize edildiği bir süreçte Deniz Poyraz katledildi. Deniz Poyraz'ın katledilmesinden sonra HDP ve birçok kurum sokağa çıkma çağrısında bulundu. Bu insanları IŞİD katliamlarına sessiz kalmadıkları için yargılıyorsunuz. AİHM kararıyla bu çağrının meşru olduğu kanıtlandı.”

Heyet üyeniz ‘Neden HDP binaları saldırıya uğramıyor’ dedikten 1 saat sonra HDP İzmir İl Binası saldırıya uğradı

Zeynep Ölbeci'nin avukatı Ali Bozan da Deniz Poyraz’ın katledilmesine işaret ederek, “Deniz Poyraz katledilmeden1 saat önce mahkeme heyeti üyelerinden biri ‘neden HDP binaları saldırıya uğramıyor’ diye bir soru sordu. Bu sorunun üzerinden 1 saat geçmeden HDP İzmir İl Binası saldırıya uğradı. Tarihi bir yargılama yapılıyor; sizlerin, bizlerin hepimizin kurduğu sözlere dikkat etmesi gerekir. Heyetiniz o üyesinin HDP İzmir İl Binasının saldırıya uğraması üzerine sonra özür dilemesini, üzüntüsünü dile getirmesini beklerdim” şeklinde konuştu. 

Anlaşılıyor ki bazı yerlerde yeni hazırlıklar yapılıyor ve savcı da bunun gereğini yerine getiriyor

Nazmi Gür'ün avukatı Kenan Maçoğlu, savcının yeni delil arayışında olduğunu belirterek, “HDP’nin kapatma iddianamesini istemiş. Bunu neden istediğini açıklamadı ama açıklama yapması gerekiyor. Bunun dosya ile ne ilgisi var? Anlaşılıyor ki bazı yerlerde kimi hazırlıklar yapılıyor. Savcı Beyin kulağına bunlar fısıldanıyor ve o da gereğini yerine getiriyor” dedi. Maçoğlu, kapatma davası iddianamesinde yeni bilgilere ulaştıklarını, Kerem Gökalp’in detaylı ifadelerinin kendilerinden gizlendiğinin bu kapatma iddianamesinde gördüklerini söyledi. Savcının Erdoğan’ın “karşı hamlemizi yaparız” sözlerinin gereğini getirdiğini beliren Maçoğlu, “Demirtaş ve Yüksekdağ’ı aynı dosyadan 3’üncü kez tutuklamaya hazırlanıyorlar” dedi. Maçoğlu, savcının mahkemeden gizlediği belgeleri kapatma davası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısıyla paylaştığını belirterek, “İddianamede belge de unutulmuştu, orada HDP’nin kapatılmasına hazırlık yapılması isteniyordu. Anlıyoruz ki savcı Ahmet Altun ile Cumhuriyet Başsavcısı ortak hareket ediyor. Tahliye talebinde bulunmak bana zul geliyor” dedi.

Bülent Parmaksız’ın avukatı Gülşen Uzunel, Dosyanın siyasi olma niteliğinin ortada olduğunu ifade ederek, “Bu siyasi bir dosya ve sizin burada tuttuğunuz müvekkilimiz de siyasi bir tutuklu. Bir takım konjonktürel gelişmeleri bekliyoruz. Hukukçu olarak, müvekkilimize hukuk uygulansın, deliller bu noktada değerlendirilsin. Savcı Bey deliller diye belirtti ama dosyada bir delil göremedik. Dosya kapsamı müvekkilin tahliyesine el verdiğinden tahliye talep ediyoruz” diye konuştu.

Meryem Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, “Bu davanın HDP’nin kapatılma davasının bir delili olduğu kesin. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 7 Haziran’da iddianameyi hazırlaması ve sunması manidardır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 7 Haziran’da neden dosyayı hazırladı? Bunların sembolik olduğunu biliyoruz. Kültürde, tarihte karşılığı yok ama siyasal karşılığı var. Bu karşılık nedir: ‘HDP, sen 7 Haziran’da fazla oy alarak tek başıma iktidar olmamı engelledin, ben de sana gününü gösteririm.’ İşte anlamı budur” dedi.

Duruşmaya öğleden sonra avukatların beyanlarıyla devam etmek üzere ara verildi. 

25 Haziran 2021