Kobanî Kumpas Davası: AYM ve AİHM kararlarına aykırı şekilde savunmalardan önce tanıklar dinlendi

Kobanî Kumpas Davasının 10’uncu duruşması 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde devam etti. Sincan Cezaevinde bulunan tutuklu siyasetçiler salonda hazır bulunurken, farklı cezaevinde tutulan siyasetçiler SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Kimlik tespiti ardından mahkeme başkanı tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk hakkında hazırlanan ATK raporunun dosyaya geldiğine dair belgeyi okudu. Belgede Tuğluk’a dair, “Sanığın bulunduğu suçlara karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu, halihazır durumuyla savunmasını kısmi olarak ana hatlarıyla yapabileceği oy birliği ile mütalaa olunur.” ifadeleri yer aldı. 

Avukat Sevda Çelik Özbingöl: Savunmalardan önce tanıkların dinlenmesi AYM ve AİHM’e aykırıdır

Mahkemenin tanıkları dinlemek istemesi üzerine söz alan avukatlardan Sevda Çelik Özbingöl, müvekkillerinin savunmaları alınmadan tanıkların dinlenmesinin aksaklık olduğunu ve ayrıca AYM ile AİHM kararlarına aykırı olduğunu belirtti. Özbingöl’ün tanıkların savunmalardan sonra dinlenmesi talebini dile getirmesinden sonra savunma avukatlarından Cemile Turhallı Balsak, usule dair itirazda bulundu. “Müşteki ve tanık dinleme ısrarınız adil yargılanma hakkına müdahaledir. Tanıklar ve müştekilerin ısrarla dinlenmesi etkin savunma hakkına müdahaledir.” diyen Balsak, ağır suçlamalar yöneltilen müvekkillerine ve avukatlara verilen sürenin kısıtlı olduğunu söyledi. 

Gür ve Altınörs: Savunma hakkımızı gasp ediyorsunuz

Söz alan tutuklu siyasetçi Nazmi Gür, “Tutuklu yargılananların savunma hakkını gasp ediyorsunuz.” diyerek başladığı konuşmasında mahkemenin CMK’yı tanımadığını ve usule uymadığını ifade etti. Devamında siyasetçi Alp Altınörs, tutukluluğa dair beyanların alınmamasına itiraz etti. Altınörs, “Bu sabah geliyoruz en az 10-15 tanığı sıraya koymuşsunuz. Etkili bir savunma yapılmasını istiyoruz. Tutukluluk konusunda konuşma hakkım var. Hakkımı gasp ediyorsunuz.” diye konuştu. Altınörs, mahkemenin yönetme yetkisini kendilerini susturmak amacıyla kullandığını kaydetti.  

Savcılık itiraz ve talepleri reddetti

Savcılık, söz konusu itirazlara karşın daha önce mahkemenin iki kez karar verdiğini söyleyerek taleplerin reddedilmesini ve tanıkların dinlenmesine devam edilmesini istedi. Savcılık mütalaasının ardından mahkeme heyeti, tanık dinlemeye engel bir durum olmadığını belirterek tanık ve müştekilerin dinlenmesinin devamına karar verdi. Bunun üzerine avukatlar mahkeme heyetinin kararına itiraz etti, ancak mahkeme başkanı tüm itirazlara rağmen tanıkların dinlenmesine geçti.  

Tanık anlatımları: "HDP’den mesaj gelmedi"

İlk tanık olarak Van Savcılığı’ndan bağlanan Berfin Ağkaya dinlendi. Mahkemedeki beyanları ile daha önceki ifadeleri çelişen Ağkaya, “O zaman çok küçüktüm, hatırlamıyorum.” dedi. Tutuklu siyasetçi Selahattin Demirtaş Ağkaya’ya, “Sosyal medya üzerinden gördüğünü söylüyor. ‘Tweeti okuyarak mı gittin?’” sorusunun yöneltilmesini talep etti. Ağkaya, soruya “Twitter kullanmıyordum.” yanıtını verdi.  

Kocaeli Savcılığından bağlanan tanık Yılmaz Ekinci isimli tanık, tutuklu siyasetçilerin isimlerini duyduğunu ancak tanımadığını belirtti. Mahkeme başkanının 6-8 Ekim olaylarına dair hatırladıklarını anlatmasını istemesi üzerine, “O gün herhangi bir eyleme katılmadım. Çevreden duydum. HDP’den mesaj gelmedi. Akıllı telefonum yoktu, sosyal medyadan bir şey görmedim.” yanıtlarını verdi. 

"Hiçbir sanık bizi suça teşvik etmedi"

Tanık olarak dinlenen Hatay’dan dönemin HDP il yöneticisi Mehmet Sapar ile Didim’den HDP üyesi Kibar Boza, anayasal haklarını kullanarak Kobanî'ye yönelik IŞİD saldırısını protesto etmek için düzenlenen basın açıklamalarına katıldıklarını söyledi. Antalya Savcılığından bağlanan tanık Nedime Tunç da “O dönemde IŞİD terörünü protesto etmek amaçlı eylemler vardı. Emniyetin bilgisi dahilinde basın açıklaması yapıldı. Sadece HDP değil, emek güçleri ve halk katıldı.” açıklamasında bulundu. Tunç, “Tutukluların hepsinin tahliyesini talep ediyorum. Hiçbiri bizi suça sevk etmedi.” ifadelerini kullandı.

"Selahattin Başkan kimseyi öldürmemiz için çağrı yapmadı"

Antalya Savcılığından bağlanan tanık Neriman Bakır, emniyet amiri ile diyalog halinde IŞİD’i protesto ettiklerini ve herhangi bir taşkınlık yaşanmadığını söyledi. Bakır, yargılananların kesinlikle kendilerine herhangi bir talimat vermediğini sözlerine ekledi. Antalya Savcılığından bağlanan bir diğer tanık Birgül Aydemir, “IŞİD, Kobanî’ye saldırdığında halk ve sivil toplum örgütleri basın açıklaması yaptı. Eylemde suç işlenmedi.” derken, yine Antalya Savcılığından bağlanan tanık Sevim Alpar ise “IŞİD, Kobanî'ye saldırıyordu. Basın açıklaması yapıldı ve dağıldık. Selahattin Başkan kimseyi öldürmemiz için çağrı yapmadı. Hiç kimse bize talimat vermedi.” dedi.

"Emniyetin kontrolü ve bilgisi dahilinde protesto yaptık"

Verilen aranın ardından duruşma tanık ifadeleriyle devam etti. Antalya’dan SEGBİS ile bağlanan dönemin BDP Kepez İlçe Başkanı Abdurrahman Balcı, Emniyetin kontrolü altında ve belirtilen güzergahta bir protesto eylemi yaptıklarını söyledi. Eylemin bitiminden sonra güzergah dışında bazı yerlerde kimi gözaltılar olduğunu söyleyen Balcı, Emniyetteki ifadenin kendisine ait olmadığını kaydetti.  

"HDP’den şiddet içerikli bir mesaj gelmedi"

Antalya’dan SEGBİS ile duruşmaya katılan tanıklardan Ahmet Kaya, “Antalya’da gerçekleşen eylemde ben de vardım. Eylem diye bahsettiğim şey, Antalya'daki demokrasi güçleri tarafından ve Emniyetin bilgisi dahilinde yaptığımız basın açıklamalarıdır. Kimsenin zoruyla katılmadım. Ardından ara sokaklarda bir takım taşkınlıklar oldu.” diye konuştu.  Antalya’dan SEGBİS’le katılan tanık Mustafa Beyazdaş, “Bir yürüyüş yaptık, demokratik bir şekilde eylemimizi gerçekleştirdik ve ardından dağıldık. Yürüyüş sonrası eylemde olmayan birilerinin IŞİD lehine bir takım sloganlar atıp su şişeleri attığını duydum ve bunun ardından taşkınlıklar oldu.” dedi. Antalya’dan SEGBİS ile duruşmaya katılan Nazmi Kahraman adlı tanık ise şunları söyledi: “Demokratik bir hakkımız olan basın açıklamaları ve yürüyüşler yaptık. Bu açıklama ve yürüyüşlerde birine zarar verecek, mala zarar verecek herhangi bir talimat söz konusu değildir. HDP’den şiddet içerikli bir mesaj gelmedi.”

Tanık beyanlarının ardından iddia makamı, dosya kapsamında tutuklu bulunan siyasetçilerin tutukluluk hallerinin devamı yönünde ara mütalaasını sundu. İddia makamı, mütalaası sırasında siyasetçiler ve avukatlarını suçlayarak savunma yapılmadığını öne sürdü. Avukatların mahkeme heyetinin usule aykırı itirazlarını da mahkeme düzenini bozmaya yönelik olduğu yorumunda bulunan iddia makamı, mahkemenin uzatılmaya çalışıldığını iddia etti.

Avukat Muhittin Metin Kaya: Failin olmadığı olayda azmettirenden bahsedilemez

Mahkeme heyeti daha sonra savcı mütalaası ve tanık beyanlarına dair savunma için siyasetçiler ve avukatlara söz verdi. Demirtaş’ın avukatı Muhittin Metin Kaya, “Savcı suçu gerçekleştiren failleri araştırmadan iştirak kurallarına aykırı bir soruşturma düzenlemiştir. Azmettiricilere ceza verilebilmesi için önce öldürmeye katılan faillerin bulunarak, cezalandırılması ve bu ceza maddesiyle azmettirenlerin cezalandırılması gerekir. Faili olmayan bir olayda azmettirenden bahsedilemez, ceza davası açılamaz. Soyut kavramlarla ağırlaştırılmış müebbet ceza talebi TCK’ye, AYM’ye, AİHS’e aykırıdır. İddianamede yer alan tüm isimlerin hakkında beraat kararı verilmesi gerekir.” dedi.

Avukat Ezgi Güngördü: Adalet Bakanlığı daha Ocak 2022'de “PYD terör örgütü değil” dedi

Avukat Ezgi Güngördü, savcının mütalaasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, AİHM’in dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’li milletvekilleriyle ilgili olarak verdiği Türkiye/Encü kararını hatırlattı. Mahkemenin temel tutuk devam kararına PYD’den gelen bir maili sunduğunu belirten Güngördü, şunları söyledi: “6 Ocak 2022’de Adalet Bakanlığı’ndan talep ettiğiniz yazıda ‘PYD terör örgütü değildir’ cevabı geldi. Birinci kararınız çöp oldu. Duruşmanın başladığı günden bu yana yapılan her türlü işlem gariptir. Tanıkların kendileri müvekkilerimiz için tahliye talebinde bulundu. Bu da çöp oldu. AİHM’in tweet kararı var bundan daha fazlasını söyleyemez, bu kararınız da çöp. Bu aşamada Sayın Yüksekdağ ve diğer milletvekilleri açısından tutuklamaya gerekçeniz kalmadı. Burada yaptığınız tüm işlemler AYM’ye, AİHM’e de aykırıdır” diye belirtti.

Kadın mücadelesini yargılıyorsunuz

“Bu dosyada kadın mücadelesini yargılıyorsunuz” diyen Güngördü, şöyle devam etti: “Bugün HDP’nin eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, Kürt kadın aktivist Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak yargılanıyor. Aysel Tuğluk bu ülkede eşbaşkanlığı meşru zeminde oturtan ilk kadındır. Aysel Tuğluk’a dair size aylardır raporlar sunuyoruz. İki tweet ve bir gizli tanık yüzünden tutukluluk devam veriyorsunuz.”

Güngördü, Aysel Tuğluk’un cezaevinde kalabileceğine dair nörolog imzası olmayan bir rapor geldiğini belirterek, “Üç haftalık gözlem süreci ATK’de 3 gün sürdü. Olayların olduğu dönemde Tuğluk’un cezai ehliyeti olmadığına dair bir iddiamız yok. ATK’nin 25 Şubat’ta gelen raporunda kısmi şekilde savunma yapacağına karar verilmiş. Bu raporun ne vicdana ne hukuka ilişkin bir durumu yoktur. Aysel Tuğluk’un tahliyesi önemlidir.” dedi.

Avukat Hülya Yıldırım: Tuğluk tahliye edilmelidir

Ardından söz alan Avukat Hülya Yıldırım, Aysel Tuğluk’a ilişkin ATK raporu için “Uzman doktordan alınan rapor değil de uzman olmayan ATK doktorunun verdiği raporu esas almanız ilginç. 'Tuğluk’u gözlemledik ve gözlemlerimiz bu şekildedir’ şeklinde bir rapora itibar edilemez. Cezaevi arkadaşları ve personellerinin tanıklığına başvurulmadan böyle bir ATK raporunun düzenlenmesi hukuka aykırıdır” ifadelerini kullandı. Tuğluk’un cezaevinde kalmasının hak ihlali olduğunu ve işkenceye vardığını ifade eden Yıldırım, “Hastalığından dolayı tutuklu kalmasının mümkün olmadığı gözetilerek tahliyesini talep ediyoruz.” dedi. 

Figen Yüksekdağ: Bu dava kadın özgürlüğü davasıdır

Ardından Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinden SEGBİS ile bağlanan siyasetçi Figen Yüksekdağ, tüm kadınların geçmiş 8 Mart’ını kutlayarak sözlerine başladı. Her günün bir 8 Mart olduğuna dikkat çeken Yüksekdağ, “Kadınlar şiddete karşı 8 Mart’ı çok yüksek bir boyuta taşıdılar. 8 Mart’ta polis şiddetine karşı barikatları yıkan ve direnen tüm kadınlara selam olsun!” dedi. Kadın mücadelesi ve kadın özgürlüğü yolunun yaşamlarının bir parçası olduğunu ifade eden Yüksekdağ, “Kadın mücadelesi sayısız saldırı ve baskıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu bizim için bir mücadele davasıdır. Kobanî Davasını işlemediğimiz bir suçun davası olarak görmüyoruz. Bu dava kadın özgürlüğü davasıdır. Burada söz söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Siz bu iddianamenin kendinizce makul ve meşru olduğunu düşünüyorsunuz ama bizler durduğumuz yerin haklı ve meşru olduğunu biliyoruz.” şeklinde konuştu.

Yüksekdağ, Aysel Tuğluk’un SEGBİS salonuna getirilmesinin sistematik işkence olduğunu belirterek, “ATK’nin siyasi saiklerle ‘duruşmaya çıkabilir’ raporu vermesinin neden kaynaklandığını biliyoruz. Buraya getirilmesi sistematik işkencenin sürdürülmesidir.” dedi. 

Demirtaş kararını okumayım yok saydınız

“Zamanın ve sizin baskınız altında konuşmak zorunda değiliz, bize bunu dayatamazsınız.” diyen Yüksekdağ, şöyle devam etti:

“Savcının mütalaası ve son duruşmada sizin ortaya koyduğunuz tavırdan anlıyoruz ki bu dosya resmen battı. Dört bir yandan kurtarma gemilerinden can simidi atılıyor. Önce ABC123 ortaya atıldı. Onun ömrü, inandırıcılığı 15 gün dayanabildi. 15 gün sonra en son savcının okuduğu mütalaada çok enteresan bir biçimde anlaşılmaz, inanılmaz bir biçimde hakkımda verilen AYM kararını okudu. Hepimiz için emsal teşkil eden, davanın seyrini doğrudan etkileyen Demirtaş-AİHM kararını okumadı. Heyet başkanına ‘AİHM kararını okudunuz mu?’ diye sorduk, bunlar tartışıldı. Demirtaş kararını ne savcı ne heyet okudu. AYM açısından da bağlayıcı olan en üst mahkemenin aldığı Demirtaş kararı okunmadı, yok sayıldı." 

Siz bizim suçluluğumuzu kanıtlayamıyorsunuz, biz iktidarın suçluluğunu ifşa ediyoruz

Kendilerine olan saygı gereği davayı hukuka uygun hale getirmenin mücadelesini verdiklerini söyleyen Yüksekdağ şunları söyledi:

“Tutukluluk gerekçeleri ortadan kalktı, davanın gerekçeleri ortadan kalktı. Bu tip dış müdahaleler dosyayı kurtaramayacaklar. Bu dosya, pimi çekilmiş ve sizin de tutmak zorunda kaldığınız bir bomba. Bu dosyayı siyasi saiklerle sürdürenlere, zapturapt ile sürdürenlere, size talimat verenlere daha dikkatle bakın. Bu bombanın sizin elinizde patlayacağını göreceksiniz. Her gün hukuk ve yargı adına işlenen suçların dosyası kabarıyor, sicil kabarıyor. En son çıkardığınız gizli tanık, bundan önceki gizli tanıklara ulaşılamadı. Tutukluluğa gerekçe sayılan kararlar bakanlıklardan gelen yazılarla çöktü. Matbu gerekçelerle benim hakkımda tutukluluğa devam kararı veriliyordu. Yeni bir şeyler, yazalım denilerek gizli tanık ABC123 çıkarıldı. Gayet açık ve net bir şekilde böyle. Bu öyle büyük bir bela ki, işin içine girdiğiniz zaman çıkamıyorsunuz. FETÖ girdi çıkamadı. Şu an bu yöntemleri kullananların hepsi cezaevinde. Herkes şikayetinden vazgeçiyor, tanıklar tahliyemizi talep ediyor. Biz başka bir hukuksuzluğa, zorbalığa tanık olmak zorunda kalıyoruz. Tanıklar zorla getiriliyor. Müştekiler polis zoruyla buraya getiriliyor. Bu insanlar canıyla tehdit ediliyor. Müştekiler gelecekleri, ikballeriyle, yakınlarıyla tehdit ediliyor ve baskı altında salona getiriliyor. Kobanî Davası artık çok daha karanlık bir noktaya sürüklenmektedir. Güvencelerini dahi yitirmiş noktadır. Burada yargılanan insanların, siyasetçilerin töhmet altında, saldırı altında olduğunu haykırmaktadır. Siz bizim suçluluğumuzu kanıtlayamıyorsunuz burada, biz siyasi iktidarın suçluluğunu ifşa ediyoruz.”  

Gültan Kışanak: Bu dava kadın özgürlüğüne karşı açılan bir davadır

Yüksekdağ’ın ardından Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevinden duruşmaya SEGBİS ile bağlanan önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak, konuştu. “Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde olan herkesin 8 Mart’ını kutluyorum.” diyerek sözlerine başlayan Kışanak, oda arkadaşı olan Tuğluk’un gündelik yaşamından örnekler verdiğini hatırlatarak, Tuğluk’tan savunma istenmesinin hem ona hem de tüm siyasetçilere işkence olduğunu vurguladı. Davanın özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren kadınlarla derdi olan bir dava olduğunu belirten Kışanak, şunları söyledi: “Bu dava kadın özgürlüğüne karşı açılan davadır. ‘DAİŞ barbarlığı durdurulsun’ dediğimiz için yargılanıyoruz. Bunu suç konusu olarak önümüze getiriyorsanız. Bu ‘DAİŞ kadınları alsın, satsın, cariye yapsın, köle pazarlarında cinsel bir sömürü gibi kullansın.’ diyorsunuzdur. Biz kadınlar buna izin vermedik, vermeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, biz kadınlar buna izin vermeyeceğiz. Bu dava DAİŞ barbarlığının yanında duran ve buna karşı çıkanlara, kadınların eşit özgür mücadelesinin yanında olanlara karşı açılan davadır. Bunu kabul etmiyoruz.” 

Kayyım atamak için beni tutukladılar

“Benim tutuklu olmam sadece kişisel olarak tutuklu olmam anlamına gelmez.” diyen Kışanak, tutuklanmasının Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atama gerekçesi yapıldığını hatırlattı. Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha doğrusu kayyım atamak için beni tutukladılar. Kayyım 2016’dan bu yana devam ediyor. Bu, kadın düşmanı bir uygulamadır. Kayyımların ilk görevleri kadın kurumlarını, kadın sığınma evlerini kapatmak olmuştur. Oradaki kadın mahremiyetine ait evraklara el koyup polise teslim etmektir. Tüm bunlar şiddettir. Kadın mücadelesinin yükseldiği, güçlü olduğu alanlarda özellikle Kürdistan'da kadın cinayetleri neredeyse sıfırlanmıştı. Ama kayyımdan sonra yine çoğaldı. Bu bir zihniyet sorunudur. Erkek egemen zihniyeti bize dayattığı için iktidarla mücadelemizi sürdüreceğiz. 

Duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi. 

10 Mart 2022