Kobanî Kumpas Davası: Bu dava AKP’nin kendi siyasi rakibini ortadan kaldırma çabasıdır

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası, rehin alınan siyasetçilerin esasa ilişkin beyanları ile devam ediyor. Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen davanın 38’inci oturumunun ikinci gününde Aynur Aşan savunmasını sürdürdü.

Aşan şunları söyledi:

Tecrit kalkarsa ülke rahatlayacak

Aşan, İmralı tecridine ilişkin yaptıkları bir açıklamanın dahi suç olarak gösterildiğini belirterek, “Mütalaada yer alan çalışmalarımdan biri de Sayın Öcalan üzerinde devreye konulan tecride karşı yaptığımız basın açıklamasıdır. Kadın hareketi olarak, DBP olarak, HDP olarak tecrit bizim gündemimizdedir. Kaldı ki tecrit kamuoyunun da gündemindedir. Toplum da tecridin kaldırılmasını istiyor. Çünkü, tecrit ortadan kaldırıldığında ülkenin rahatlayacağını biliyor. Herkes rahatlayacak. Bunu iktidar mensupları da iyi biliyor” dedi.

Devletin toprak bütünlüğünü parçalama derdimiz yok

Yargılanan siyasetçiler şahsında tüm muhalefete mesaj verildiğini kaydeden Aşan, “Eğer öyle olmasaydı, Sayın Öcalan’ın haklarının verilmesini talep etmek neden yargılama konusu yapılsın? Bizler, cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyoruz. Bizler, demokratik bir cumhuriyette siyasi tutukluların haklarının savunulmasının suç olmayacağını biliyoruz. Demokratik bir cumhuriyette, Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istemek suç olmayacaktır. Ama şöyle bir durum var, Demokratik Cumhuriyet talep etmek ile devletin topraklarını parçalamak birbirine karıştırılıyor. Bizim Demokratik Cumhuriyet talebimiz çarpıtılıyor. Bu, devleti parçalamak anlamına gelmiyor. Ne bizim ne de partimizin böyle bir amacı yoktur. Bizim devletin toprak bütünlüğünü parçalamak gibi bir derdimiz yok. Biz sadece eşit bir yaklaşımın sergilenmesini istiyoruz. Eğer devleti bölme ya da parçalama derdi varsa o da iktidarın zihniyetidir” ifadelerini kullandı.

Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istemek yasal olarak da suç değildir

Aşan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizler çok iyi biliyorsunuz ki Sayın Öcalan 24 yıldır İmralı Adası’nda tutulmaktadır. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, MİT olsun, derin devlet olsun Abdullah Öcalan’ı diğer siyasi tutuklular gibi değerlendirmiyor. Bazen düşüncelerinden faydalanmak için yanına gidiyorlar. Zaten ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Devlet ihtiyaç gördüğünde görüşür’ demişti. Şimdi Türkiye toplumu da Sayın Öcalan’ın ailesinin kendisiyle görüşmesini istiyor. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılmasını istiyor. Tecridin kaldırılmasını bir yana bırakın Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istiyor. Bakın bir kez daha diyorum, Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü istemek suç değildir. Anayasa'da da yasalarda da bu suç olarak görülmüyor. Sayın savcı bunu neden mütalaaya koymuş. Neden tüm mütalaalarda tecride karşı yaptığımız açıklamalar suçlama konusu yapılmış, illegal olarak gösterilmiş? Bu suçlamaları reddediyorum. Ama sizden, heyetinizden bir talebim var. Bu davanın sonucunda karar aşamasında tüm arkadaşlarımın tecride karşı açıklamalarını illegal bir örgüt yöneticisi olarak tanımlamaları sizin kararınız için temel oluşturmasın ki bu bizim yasal hakkımızdır.”

Bu dava AKP’nin kendi siyasi rakibini ortadan kaldırma çabasıdır

Aşan, “Sayın başkan ben bütün suçlamaları reddediyorum. Eğer bu dava aydınlatılmak istenseydi, bizim lehimize olan ve davaya dahil edilmesini istediğimiz birçok belge davaya dahil olurdu. O yüzden bu karar önceden verilmiş bir karardır ve ben tüm suçlamaları reddediyorum.  Düşünebiliyor musunuz, benim ilçe eşbaşkanlığım dahi suçlama konusu olmuş. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bu durum içimi acıtıyor. Yani şunu demek istiyorum, savcı tüm suçlamalarıyla bizi ve kurumlarımızı illegal bir yapı olarak göstermeye çalışıyor. Bu dava AKP’nin kendi siyasi rakibini ortadan kaldırma çabasıdır."

Beraatini talep etti

Aşan, 6-7-8 Ekim olaylarında ne olup bittiğini bilmediklerini; ancak bildikleri tek şeyin olayların karanlık güçlerin dahil olması ile karıştırıldığını belirterek, “Eğer öyle olmasaydı halkın demokratik talepleri nasıl olur da böyle bir sonuca evrilirdi. Halkın eylemi provoke edildi ve bu sonuçlar ortaya çıktı. Dolayısıyla ben bu suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum. Bu 2 yıllık tutukluluk sürecimde örgüt yöneticisi olduğuma dair ya da olayları başlattığımıza dair belge de dosyama dahil olmadı. Dolayısıyla savcılığın beni 302’den cezalandırma isteğini kabul etmiyorum. Bu aşamada hakkımda herhangi bir somut delil yoktur. İlk olarak tahliyemi talep ediyorum, karar aşamasında ise beraatimi talep ediyorum” dedi.

24 Ekim 2023