Kobanî Kumpas Davası: Ceza tehdidi altındayız ama biz sizden düşünsel olarak daha özgürüz

Kobanî Kumpas Davasının 17’nci duruşma periyodu, yedinci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü. 

Müşteki: "Kimseden şikayetçi değilim"

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşma, 6-8 Ekim olaylarında Adana’da kendine ait işyerinin camlarının kırılmasından dolayı davaya müşteki olarak eklenen Hamza Dağ’ın dinlenilmesiyle başlandı. Dükkanının camlarının kimler tarafından kırıldığını bilmediğini belirten Hamza, kimseyi görmediğini söyledi. Hamza, tutuklu siyasetçilerden şikayetçi olmadığını ve davaya katılma talebinin olmadığını ifade etti. Mahkeme heyetinin iddia makamının mütalaasını okuduğu sırada, tutuklu siyasetçiler “Hiçbirimize mütalaa verilmedi” diyerek mütalaanın kendilerine verilip öyle okunmasını istedi.  

Alp Altınörs: "Kalemle yazılanı balta ile kesemezsiniz”

Mütalaanın ardından önceki dönem MYK Üyemiz Alp Altınörs söz aldı. Yüksekdağ’ın “Yıkılacak Duvarlar” isimli şiir kitabının imha edilmesine tepki gösteren Altınörs şiirlerin yakılamaz olduğunu söyledi. Rus atasözünden, “Kalemle yazılanı balta ile kesemezsiniz” cümlesini anımsatan Alp, kalemle yazılanın ateşle yakılmayacağını ve Yüksekdağ'ın şiirlerinin de yok edilmeyeceğini kaydetti. Davası dosyasında yaşanılan usulsüzlüklere dikkat çeken Altınörs, “Kumpasa karşı hakikat mücadelesi verdik. Gerçekte ne olduğunu anlatmak için bu davayı bir imkan saydık. İddia sahipleri hiçbir iddialarını doğrulamazken, biz bu iddiaları çürüttük. HDP MYK çağrısının uluslararası bakımdan meşruluğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koyduk. IŞİD’e karşı yapılan bir sosyal medya çağrısı suç kabul edilerek, en ağır ceza almamız isteniliyor. Bu iki yıl boyunca buzdan duvarları nefesimizle eritmeye çalıştık. Tüm dostlarımıza çağrımızdır; bu davanın etrafından örülen korku duvarlarını yıkmak için birleşelim. IŞİD’e karşı mücadele ettiğimiz için bizlere bedel ödettirmek istenilmektedir. Bütün demokrasi güçlerinin HDP’lilerin ağır cezalarla cezalandırılmasına sessiz kalamayacaklarını düşünüyorum” dedi.

"HDP birleşik özgürlük fikridir ve bu fikre müdahale edemezsiniz"

HDP’nin bu yıl 10 yaşına basacağını ifade eden Altınörs, “HDP bugün yine Kobanî Kumpas Davası, parti kapatma davası ile egemenlerin yoğun kuşatması altındadır. HDP bu on yılda Türkiye siyasetinde kalıcılığını kanıtlamıştır. HDP birleşik özgürlük fikridir ve bu fikre müdahale edemezsiniz. Ki Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en büyük örneğidir” dedi. Altınörs, 10 Ekim Ankara Gar Katliamının 7’nci yıldönümünde yaşamını yitirenleri de andı ve “10 Ekim’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 10 Ekim davası ile yapılan yargılamada, katliamın arkasındaki siyasi bağlantılar karanlıkta bırakılmıştır” dedi. Kobanî Kumpas Davasının kurgulanmış bir dava haline geldiğini, iddia makamının mütalaasını çürütmelerine rağmen mahkeme heyetinin ön yargılı yaklaştığını dile getiren Altınörs, “Bizler halkın vicdanında zaten suçsuzuz” dedi. Altınörs, iki yıldır devam eden haksızlığa son verilmesini talep etti.

Sebahat Tuncel: "Adalet beklemiyoruz"

Ardından Sebahat Tuncel söz aldı. Mahkemede maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gibi bir dert olmadığını dile getiren Tuncel, “Savunma hakkı sadece gelip burada savunma yapmak değil. Hukuki destek almak noktasında bir koşul yokken, adil ve bağımsız bir yargılama devam ediyormuş gibi gösteriliyor. Defalarca sizi reddettik ama bizim ret gerekçelerimiz, sizin reddimize ret ile cevap vermeniz bu sorunları ortadan kalkmıyor. İktidarın toplumsal muhalefeti baskı altına almasında yargı sistemi araç haline getirilmiş durumda. İktidar bize baskı yapamaz ama size yapıyor, verdiği demeçler ortada. Hukuk sistemi öyle bir hale geldi ki kimse adalet beklemiyor zaten. Ankara’da bir sanatçı ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısını söylemediği için katlediliyor. Bu politik bir cinayettir. Yine Kürtçe şarkı dinlediği için insanlar katledildi. Hala sorumlular açığa çıkarılmış değil” sözlerini kullandı.

"Yargı, verdiği kararlarla Türkiye’yi mafya düzenine dönüştürdü"

Tuncel şöyle devam etti: “2015’ten bugüne sistematik olarak Kürt kurumlarına dönük baskılar bugünü ördü. Yargının verdiği kararlara bakın, Türkiye’yi mafya düzenine dönüştürdüler. Bu bütün Türkiye halklarının sorunu. Halkı açlığa mahkum ediyorlar. Önümüzdeki seçim dönemi bu değişecek. Bu düzen değişmediği sürece ne buradan adalet çıkar ne demokrasi olur ne barış. Hak ve özgürlüklerin olmadığı, demokrasinin işlemediği bir yerde adaletten söz edebilir misiniz? KHK’larla yönetiliyoruz hala, bir KHK rejimi devam ediyor. Her şey siyasaldır bu davada olduğu gibi. Bu, dava sürecine de yansıyor. İddianamenin hazırlanmasından sonraki süreçte gelen evraklarda, dosya ilerledikçe eklenen evraklarda net görüyoruz."

"Yargıda adil olsaydınız dönemin AKP'lilerini de getirirdiniz"

"Kürt meselesini mahkeme salonlarında çözemezsiniz. Erdoğan ne diyor, ‘Biz o sorunu çözdük’. Ne yapmış kabinesine iki Kürt koymuş. Bunlar Kürt sorununu savunmuş mu, anayasal hakları savunmuş mu? O iki Kürt bakan hakikati açığa çıkarmak için ne yapmışlar? Musa Anter Davasını düşürdüler, bunun peşine düştüler mi? 40 milyon Kürdü nasıl görmeyeceksiniz? Biz her zaman haklının, devletin yok saydığı insanların yanında olduk o yüzden bu kürsülerde yargılanıyoruz. Elbet bir gün gerçek sorumlular açığa çıkarılacak. Ape Musa’nın da sorumluları açığa çıkarılacak. Bu dosyada bu kadar insanın yaşam hakkı elinden alınmış, kim aldı bunları? Gerçek failler henüz ortada yok. Bu davayla siz gerçekleri gizlemek istiyorsunuz. Eğer yargıda adil olsaydınız dönemin AKP'lilerini de getirecektiniz. Gelen belgelerin hepsi siyasi amaca hizmet ediyor. Savcı Altun tam tamamlayamamış, siz de buradan eksiklikleri tamamlayıp ceza vermek istiyorsunuz.”

"Ceza tehdidi altındayız ama biz sizden düşünsel olarak daha özgürüz"

“Yine söylüyorum Kobanê halkını, kadınların direnişlerini selamlıyorum. Ben politik bilinç edindiğimden beri erkek egemen düzenin değişmesini istiyorum. Ben bunun için örgütlenme yapıyorum ama örgütlenme yaptığım için ‘terörist’ ilan ediliyorum. Bunu kabul etmiyorum. Biz şiddet ortadan kalksın diye çabaladık ama şimdi onlarca insan sokakta öldürülüyor. Her gün suçlu üretiliyor. Şiddeti toplumsallaştırdılar. Ben siyaset yaptığım için, mitingde konuştuğum için suçlu ilan ediliyorum. Sesim olsa şarkı da söylerdim her yerde ama bu ülkede sanatçılar da özgür değil. Böyle bir süreçte insan doğal olarak öfkeleniyor. Böylesi bir Türkiye’nin kimseye faydası yok. Siz beni yargılıyorsunuz ama ben sizden daha özgürüm. Ceza tehdidi altındayız ama biz sizden düşünsel olarak daha özgürüz. En azından biz itiraz ediyoruz, bu kürsüyü özgürlükler için kullanmaya çalışıyoruz. Bu haksızlığa ve zulme neden ortak oluyorsunuz? Siz de benim kadar biliyorsunuz ki bir tweetle bu iş olmadı. Hiçbirimizin azmettirme ile alakası olmadığını biliyorsunuz. Ama bu hukuksuzluğa nasıl ortak oldunuz onu anlamaya çalışıyorum. Hala zaman var, dosyadan çekilin, bu dosyayı hazırlayan çete çıktı.” 

Ayşe Yağcı: "Nagihan’a sıkılan kurşun Kürt kadınlara sıkılan kurşundur"

Tuncel’in ardından siyasetçilerden Ayşe Yağcı söz aldı. Nagihan Akarsel’in Süleymaniye’de katledildiğini yeni duyduklarını belirten Ayşe, “Nagihan, bütün ömrü boyunca Kürt kadın aydınlanmasına emek veren bir arkadaşımızdır. Bu kurşun Kürt kadın aydınlanmasına ve Kürt kadınlara sıkılan bir kurşundur. İran’da Jîna Mahsa Amini'nin katledilmesiyle denk getirilmesi aklımızda soru işareti bırakıyor” ifadelerini kullandı. 

Ardından Kürtçe söz alan Zeynep Ölbeci, iddia makamının mütalaasına katılmadığını, daha önce de tahliye taleplerinde savcının hakkında kopyala-yapıştır iddialarının olduğunu kaydetti. 

Ayla Akat Ata, mütalaada herhangi bir değişiklik olmadığını dile getirdi. Mütalaanın buradaki yargılamayı anlamsız kıldığına işaret eden Akat Ata, “Hiçbirimizin beyanlarına itibar etmediniz. 2013 yılının ajandasına göre 8 Eylül 2013 yılında Hakkari’de Cilo festivaline katılmışım. Siirt'ten sinyal gelmiş orada da bir panele katılmışım. 97’den beri tek bir numara kullanıyorum. Parlamento bize bir hat verdi onu da ablam kullandı. İstemişsiniz o hata dair, onun da sinyalinin hepsi Diyarbakır’dan gelmiş. Siz burada bizim ne dediğimizle ilgilenmiyorsunuz" dedi. 

Duruşma yarın devam edecek.

6 Ekim 2022