Kobanî Kumpas Davası: Davanın başından bu yana bir partinin siyasi faaliyetleri dışında bir şey konuşulmuyor

IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen eylemler gerekçesiyle önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın yanı sıra Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz ve yöneticilerimizin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanî Davasının üçüncü duruşmasının dokuzuncu oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. 

Sincan Cezaevi Kampüsü Salonunda görülen duruşmaya, milletvekillerimizin yanı sıra parti yöneticilerimiz ile tutuklu yakınları ve çok sayıda kişi katıldı.

Nazmi Gür: Kötü muameleye maruz kalıyoruz

Kimlik tespitinin ardından söz alan HDP Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Nazmi Gür, cezaevinde karşı karşıya kaldıkları kötü muameleyi anlattı. Gür, “Koğuştan dışarıya kadar iki kez X-ray cihazından geçiyoruz. Fakat bugün orada görev yapan bir memur tarafından üst araması yapılırken tacize varan bir uygulamaya maruz kaldık. Düşmanca bir tutumla karşı karşıya kaldık. Bu tutumu protesto ediyoruz, kabul etmiyoruz. Cezaevi yönetimine, Adalet Bakanlığı’na ileteceğiz ama cezaevi yönetimi ve çalışanlarının bu insanlık onuruna aykırı tutumunu kabul etmiyoruz. Jandarmanın da bizi buraya getirirken ki tutumu iyi değil. Kötü muameleye maruz kalıyoruz. Cezaevi çalışanları hazırladığımız savunmaları okumaya çalıştılar, bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı. 

Emine Ayna: Düşüncelerimi ifade ettiğim için buradayım 

Gür’ün ardından Demokratik Bölgeler Partisi önceki dönem Eş Genel Başkanı Emine Ayna savunma yaptı. Mahkeme heyetine “Kürt sorununun kucağınıza bırakıldığını düşünüyorum” diye seslenen Ayna şunları söyledi, “Burada Kürt sorununun çözümü ve sorununa ilişkin ciddi tarihi bir belge olduğunu düşünüyorum. İddianamede sürekli bir “ideoloji” kelimesi var. Bir ideolojiye sahip olmak yanlış bir şeymiş gibi vurgular var. İdeoloji, insanların nasıl yaşamak istediğine dair cevabıdır. Nasıl yaşamak, nasıl bir yönetim ve ülke istediğine dair düşüncelerinin toplamıdır. Siyasi partiler de bu ideolojinin çalışma alanıdır.  İddianamede yaptığım konuşmalar, özetle iki düşünce etrafından baz alınmış. Bunlardan biri Öcalan’a özgürlük, diğeri demokratik özerklik talebi.” 

Özerklik talebinin hem DBP’nin hem de BDP’nin tüzüğünde yer alan bir talep olduğunun altını çizen Ayna, “Bu talep tüm siyasi partilerde olduğu gibi o dönem çalıştığım DBP ve BDP’nin devlet tarafından onaylanmış tüzüklerinde de yer almaktadır. Siyasetçinin düşünceyi örgütleme gibi bir sorumluluğu var. Siyasi partilerde bunu örgütlemek zorunludur. Bunu mitingler, konuşmalar yaparak ve yazarak yaparlar. Düşüncelerimi ifade ettiğim için, düşüncelerimi partimin tüzüğüne bağlı kalarak örgütlediğim için burada bulunuyorum. İddianameye baktığım zaman, gördüğüm şeylere delil diyemiyorum. Verilere baktığım zaman sadece konuşmalarım var” diye konuştu.

Öcalan’a özgürlük isteyerek kimi öldürdüm?

Duruşmanın başından bu yana bir partinin siyasi faaliyetleri dışında hiçbir şeyin konuşulmadığının altını çizen Ayna, “37 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyoruz. Bunun delili nedir? Nasıl öldürdüm? Tanığı kim? Bunların hiçbirinin cevabı iddianamede yok. İddianamede yer verilen 'deliller' Öcalan’a özgürlük ve özerklik istemem. Öcalan’a özgürlük isteyerek kimi öldürdüm? Özerkliği anlatarak 37 kişiyi nasıl öldürdüm? Özerklik istemek, ‘devletin birliğini bütünlüğünü bozmak’ anlamına gelmez. Özerklikle yönetilen ülkeler ortada. Amerika Birleşik Devletleri deniliyor. Her eyaletin kendi anayasası var ama tek devlet. İddianamede yer alan konuşmaların özü bu. Bu suçlamalar nedeniyle 38 kez ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyoruz. Paris’te katledilen 3 kadın siyasetçinin ölüm yıl dönümüne dair yaptığım konuşma ANF’den alınmış. Haberin hepsi de alınmamış sadece bir iki cümle alınmış. Orada söylediğim söz şu: ‘Öcalan çıktığında, barış geldiğinde bunu kutlayacağız.’ Şiddet bunun neresinde? Aksine ben orada barış sürecine güvenmek gerektiğini söylemişim” dedi. 

Ayna şöyle devam etti: “Hepimiz bir sonucuz. Kobanî olayları, PKK bunların hepsi bir sonuç. Neden ise Kürtlerin inkarı. Kürtler durduk yere isyan etmiyor. Hakları nedeniyle isyan ediyorlar.” Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un mezarına yapılan saldırıya da değinen Ayna, “Kadının cenazesi defnedildiği mezardan çıkarılmak zorunda kaldı. Tarih boyunca yaşanan travmaları bir düşünün. Nasıl bir gelecek yarattığınızı düşünebiliyor musunuz? Bunları size söylemek zorunda kalıyoruz. Sizinle mi tartışacağız bunları?”. 

Siyasette olduğu sürece silaha gerek olmadığını göstermek istediğini ifade eden Ayna şunları söyledi: “Kürt halkının bir statüye sahip olması için silahlı mücadele vermek gerekmiyor ama AKP ve devlet adeta bugün bunun tersini ispatlıyor. Bu taleplerin örgütlenebilmesi için silaha gerek olmadığını göstermek istedim. Bunları talep ettiğimiz için devlet bize; ‘Siz bunu talep ediyorsanız sizi terörist ilan edeceğim’ diyor. Hiçbir düşüncemi ifade etmemde bir suç yoktur” dedi.  

Duruşmaya saat 14:00'e kadar ara verildi.

24 Haziran 2021