Kobanî Kumpas Davası: Düşman ceza hukuku ilkeleriyle yargılama yapamazsınız

Kobanî Kumpas Davasının 43’üncü duruşmasının ikinci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü. Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, tutsak siyasetçi Nazmi Gür’ün savunmalarıyla başladı. 

Nazmi Gür: Kudüs bütün insanlığın mirasıdır

Savunmasını usul ve esasa dair olmak üzere iki bölümden hazırladığını ifade eden Gür, sözlerine Ortadoğu’da yaklaşık 200 yıldır ciddi çalkantılar yaşandığını ifade ederek başladı. “Hiç barış yüzü görmedik. Şu an savaşın yaşandığı Kudüs’te birkaç kez bulundum. Selahaddin Eyyübi’den bu yana orası ne İsrail’in ne Filistinlilerin’dir. Kudüs bütün insanlığın mirasıdır, ancak bütün savaşlar da Kudüs üzerine. Topraklar kan gölüne dönmüş ve nihayetinde İsrail Siyonist rejiminin Filistin halkına dönük soykırımı söz konusu. Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğumu belirtmek istiyorum” dedi.

Yargıtay’ın AYM’ye müdahalesi Türkiye yargısı için bir utançtır

Yargıtay 3’üncü Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkındaki suç duyurusunu “hükümsüz” olarak değerlendiren Gür, “Bu ülkede halkların güvenini yok eden bu gelişmelerin, mevcut iktidarla da yakın bir ilgisi var. Yargının durumu bu haldeyken biz de burada savunma yapmaya çalışıyoruz. Türkiye yargısını, içinde bulunduğu karanlık durumdan kurtaracak olan da bizzat yargının kendisidir. Hukukun üstünlüğünü esas alan, mesleklerini siyasal emelleri doğrultusunda kullanmayan bir avuç savcı ve hakim yapacaktır. Ben hala bu tür yargıçların olduğuna inanıyorum. Yargıtay birçok daireden oluşur. Sadece bir daireden alınan karar hepsini ilgilendirmez ama Türkiye yargısı için bir utançtır bu karar” sözlerine yer verdi. 

Düşünce özgürlüğü yoksa orada devletten söz edilemez

Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığını dile getiren Gür, şöyle devam etti: “Demokratik hukuk devleti İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve diğer ortak bildirgeler esas alındığında hukukun üstünlüğü; herkes için güvence oluşturması, her türlü ayrımcılığının ortadan kaldırılması, sosyal ve ekonomik tüm hakların tüm bireyler için harekete geçirilmesi, tüm yurttaşların insan haklarına sahip olması ve herkesin ülkenin yönetimi konusunda iradesini özgürce ortaya koyabilmesidir. Bunların tümünü kapsar. Düşünce ve ifade özgürlüğü bu düşüncenin açığa çıkmasında önemli rol oynar. Düşünce özgürlüğü yoksa orada devletten söz edilemez. Türkiye’nin taraf olduğu ilgili sözleşmelerdeki gerekliliklere uyması açıktır. Bir insan hakkı olarak tanımlanan düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük faaliyetler uluslararası hukuka göre meşrudur.”

Sapkın ifadesini Diyanet İşleri Başkanlığına iade ediyorum

Esas hakkındaki mütalaaya karşı EGM’nin ve İçişleri Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği dilekçenin bir “talimat” olduğunu aktaran Gür, “Orada ‘TCK-314’ten de ceza verin’ talimatı var. İddianamede TCK-302’ye dönük de bir suçlama yok. Dosyanın bu iki suçlama ile ilgisi yok. Talimatta yer alan suçlamayla ilgili tüm iddiaları reddettiğimi belirtmek isterim. Onların bu davaya dahil olmasının tek nedeni, kendi suçlarını örtbas etmektir. Bu kurumların verdikleri dilekçelere itiraz ediyorum. Onların bu aşamada dosyadan çıkarılmalarını talep ediyorum. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dilekçesi hala mevcuttur. Bizi ‘sapkın’ olarak ilan etmiştir. Bir fetva niteliğinde olan bu ifadeleri kendilerine iade ediyorum” diye belirtti.

Bu davada adil bir yargılamadan söz edilemez

“Bu dava bir kumpas davasıdır” diyen Gür, kumpası hazırlayanların ise “gün gibi ortada” olduğunu söyledi. Kobanî Davası eski hakimi Bahtiyar Çolak’ın Atadedeler Suç Örgütü’nün liderleri arasında olduğunu belirten Gür, “Onun altında imzası olan kararlar hala duruyor. Bizim tutuklu kalmamıza neden olan kararlardır. Siz sanki Çolak bu mahkemeye hiç başkanlık yapmamış gibi davrandınız. Bu nedenle burada adil bir yargılamadan, Anayasa’nın 138’inci maddesinden söz etmemizin imkanı yoktur” dedi.

Kumpası başlatanlar demokratik siyaset yapma isteğimizi kesintiye uğratamayacaklar

HDP’nin, 6-8 Ekim 2014 sürecine gerekçe gösterilerek dava konusu yapılan söz konusu tweeti paylaşmadan önce IŞİD’in Kobanî’deki işgaline karşı protestoların başladığına dikkat çeken Gür, “HDP’nin kapatılma davası ve bu davanın paralel yürütülmesi ender görülecek bir durumdur. Bu dosyadaki asıl mesele bizi ve siyasetimizi tasfiye etme amacıydı. TEM Şube Müdürlüğü’nün 2018’deki bilgi notu gereği bizler gözaltına alındık. Bu operasyonun amacı, bir taşla onlarca kuş vurmaktı. Ancak tüm hukuksuzlukları Strazburg’dan döndü. Bu kumpası başlatanlar demokratik siyaset yapma isteğimizi kesintiye uğratamayacaklar. Demokratik siyasetteki ısrarımızın görülmesi ve saygı duyulması gerekiyor. Artık HEDEP var, onlar demokrasi ve barış mücadelesinin bayrağını devraldı” ifadelerini kullandı. 

Düşman ceza hukuku ilkeleriyle yargılama yapamazsınız

Kobanî Kumpas Davasının uluslararası alanda da takip edildiğine dikkat çeken Gür, “Bu dava, Türkiye’yi hukuka uyma noktasında bir yol ayrımına getirmiştir. Ya hukukun üstünlüğü ya da hiç! Düşman ceza hukuku ilkeleriyle yargılama yapamazsınız” dedi.

Duruşma, Gür'ün savunmalarıyla devam ediyor. 

28 Kasım 2023