Kobanî Kumpas Davası: Ermenileri kovarak, Onbeşleri öldürerek fakirleştik, kaybeden Anadolu oldu

IŞİD'in Kobanî’ye yönelik saldırıları üzerine gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerimiz de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin bulunduğu Kobanî Kumpas Davası’nın 9’uncu duruşması 4’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda devam etti. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına milletvekillerimiz, rehin siyasetçilerin aileleri, il ve ilçe örgütü yöneticilerimiz ile çok sayıda avukat katıldı. 

Duruşma önceki dönem MYK Üyemiz Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla devam etti.

Milliyetçilik ve Türkçülük dış dinamiklerin dayatmasıdır

Milliyetçilik ve ulusçuluk değerlendirmeleri yapan ve “Türkoloji çalışmalarına başlayanlar Macarlar, onları yönlendirenler ise İngilizlerdir” bilgisini paylaşan Parmaksız, Turan kavramının da ilk defa Macarlar tarafından kullanıldığını ifade etti. Parmaksız “Türkçülük ve milliyetçilik bize Batı'dan geldi. Türkçülük çalışmalarını ilk başlatanlar da dış dinamiklerdir. Çünkü kapitalizm Avrupa’dan çıktı. Osmanlı’daki Türkçülüğün ilk kitabını yazan da Mustafa Celalettin Paşa’dır, kendisi bir Polonyalı devşirme ve aynı zamanda Nazım Hikmet’in dedesidir.” dedi. 

Türkiye'deki devlet fetişizmi felsefenin gelişmesini engelledi

Ziya Gökalp’in Türkçülük ve Osmanlıcılık fikirlerinin uzlaşması için çabaladığını belirten Parmaksız, Gökalp’in kitabında yer alan, “Türkçülük akımı Osmanlının rakibi değil hakikatte en büyük yardımcısıdır” sözlerini hatırlattı. Parmaksız, “Türk tarihini çok okudum. Türkiye’de bugün yaşanan sorunların nedeni 100 yıl önceye dayanıyor. Bu tarihi ne reddedebiliriz ne de övünebiliriz, içerip aşmamız gerekiyor. Türklerin eklektik bir çizgileri var, hep devlet konusunda fetişist bir yanları olduğu için ne felsefesi gelişti ne de fikirleri. Bu da Türklerin bir trajedisidir.” dedi.

Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ama devleti aşmak istiyoruz

Ulusların ve sınıfların olmadığı bir dünya istediklerinin altını çizen Parmaksız, “Ulus devletlerin özünde kirlilik vardır. Amerikalılar, İngilizler katliamlar yapmadı mı, yaptı. Türkler de yaptı, çünkü bu ulus devlet zihniyetinin özünde vardır. Farklılıklara tahammülü yoktur ve kapalıdır, sınırlı bir şeydir. Bir dönem için işe yaramış fakat kendisini tüketmiştir artık. Türk uluslaşmasıyla beraber Türk kimliği ile başka halklar arasında hiyerarşik bir ilişki kurulmuş, Türklük üstün bir ırk olarak tanımlanmıştır. Milliyetlerin ortaya çıkışındaki sınıfsal nedenler görmezden gelinerek sınıf dışı bir tarih anlayışıyla yapay bir gerçeklik öne sürülmüştür. Biz tarihimize sahip çıkıyoruz ancak sosyalistler olarak bunu aşmak için varız” dedi.

Balıkçılığı Rumlardan, hamur işlerini Araplardan öğrendik  

Türkiye’deki uluslaşma sürecinin demokratik yanının zayıf olması nedeniyle iyice sağcılığa ve ırkçılığa kaydığının altını çizen Parmaksız, “Burjuvazinin maddi çıkar kaygısı ulus devletin oluşmasını zorunlu kılmış, temel harcı ise milliyetçilik olmuştur. Bütün hikaye şu: Kapitalizm ve burjuvazi ortaya çıktı ve kendi çöplüklerini oluşturmak istedi. Çünkü mallarını satacaklardı. Bu yüzden uluslarına devlet verdiler, büyülediler” diye konuştu. Parmaksız şöyle devam etti: 

“Müthiş bir zenginliğimiz var. Rumlar olmasaydı zeytinyağlı yemekleri nereden bilecektik? Balıkçılığı onlardan öğrendik, hamur işlerini Araplardan öğrendik. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan zengin bir mutfağımız var. Farklılıklara kapı açarak zenginleşiriz. Ermenileri kovarak fakirleşiriz. 15’leri öldürerek fakirleşiriz, fakirleştik de. Bir bölgenin halkını yerinden ederek bölgeye başkalarını yerleştirme çabaları sırasında tarihte çok kan akmıştır. Halide Edip Adıvar’ın öve öve bitiremediği, köy köy gezerek eserler üreten ve Anadolu’ya nice melodiler bırakmış olan Ermeni müzikolog Gomidas Vartabed’in izlerinin 1915’ten sonra Anadolu’dan silinmesi de trajedidir. Kaybeden Anadolu oldu.”

Duruşmaya 7 Şubat’a kadar ara verildi.

4 Şubat 2022