Kobanî Kumpas Davası: Eşbaşkanlık sistemi kadınların mücadelesiyle kazanıldı

Kobanî Kumpas Davasının 12’inci duruşması bir günlük aranın ardından Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonunda devam etti.

Kobanî protestoları gerekçe gösterilerek önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerimizin de aralarında bulunduğu 21’i rehin 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davasının 12’inci duruşması üçüncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonunda görülmeye devam etti. Duruşmayı parti yöneticilerimiz, milletvekillerimiz ve çok sayıda avukat takip etti. Sincan Cezaevinde rehin tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunanlar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Duruşma gelen evrakların okunması ardından tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci’nin savunmasıyla devam etti. 

Kürtçe tercüman eşliğinde savunmasını sürdüren Ölbeci, siyasi çalışmalarından dolayı yargılandığını belirtti. Kayyımların sadece kadınların kazanımlarını baskılamadığını aynı zamanda tüm halkın iradesini baskı altına aldığını da söyleyen Ölbeci, “Demokratik Bölgeler Partisi’nde yer alıyorum. Ondan önce de DTP’de yer almıştım. Bunlar aynı siyasi geleneğin temsilcileridir. Bütün çalışmalarda benim de emeğim var. Parti çalışmalarımdan kaynaklı gizli tanık getirmelerine gerek yok. Biz bunları açık ve aleni şekilde yapıyoruz, bunlar çalışmalarımızdır. Biz yaptıklarımızın arkasındayız” dedi.

Ölbeci, şöyle devam etti:

Eşbaşkanlık sistemi kadınların mücadelesiyle kazanıldı

“BDP 2014 Temmuz’dan sonra ismini DBP olarak değiştirdi. BDP o seçimlerden sonra eşit temsiliyeti esas aldı. 96 belediye eşbaşkanlık yönetmeliği belediye meclisinde oylamaya sunuldu. Kabul edildi. Kadınlar eşitlikçi ve özgürlükçü mücadeleleriyle ataerkil sisteme karşı kazanımlarını elde etti. Bundan dolayı demokratik mücadelenin doğrudan öncüleri oldular. 102 belediyeden 96’sının eşbaşkanlık sistemini kabul etmesiyle eşit temsil hakkı elde edildi. Yerel yönetimler tarihinde dünyada ilk kez böyle bir uygulama hayata geçti. 2014 seçimlerinde diğer 3 partiden de belediye seçildi. Ancak bunların sayısı 13’te kaldı. BDP’li belediye başkanları 23’e çıktı. 72 kadın da belediye Meclis üyesi olarak seçildi. Belediye meclis kararları ile kadınlar eşbaşkan olarak tayin edildi. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık, Meclis üyelerini de etkiledi. Belediye meclis üyelerinde de fermuar sistemi uygulandı. Bu şekilde kadın adaylar eşit bir şekilde seçildiler. Kadın meclis üyelerinin sayısı 363 oldu.

“Demokrat gruplar, kadın çalışmalarında belediye çalışmalarında yer aldılar. Halka eşbaşkanlık sistemi anlatıldı. Halk bu sisteme oy verdi. Seçim sonrasında kadınların etkili bir şekilde kararlar alması için belediyelerde kadın meclisleri kuruldu. Belediye meclislerinin pratik çalışmalarının yürütülmesi için de kadın kurulları, kadın koordinasyonları oluşturuldu. Belediye çatısı altında kadın politikaları esas alındı. Van, Diyarbakır ve Mardin’de kadın politika müdürlükleri, şehir ve ilçelerde kadın müdürlükleri kuruldu. Belediyelerde kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi, kadınların eğitimi, kadına yönelik şiddete karşı mücadele esas alınmıştı. 2014 seçimlerinin ardından kadın çalışmaları yeni bir aşamaya ulaştırılmıştır.

Köy köy, kapı kapı gezildi

“Toplumsal cinsiyet eşitliğinin oluşması için ataerkil siyasete karşı kendi renkleriyle siyaset yapabilmesi için belediyelerde kadın merkezleri için çalışmalar yapıldı. 3 şehirde kadın başkanlar seçildi. Pilot olarak seçilen bu 3 bölgede demokratik, kadın özgün çalışmalar yapıldı. Şehir, ilçeler ve köylerde kadın çalışmaları güçlendirildi. Erkek şiddetine karşı kurulan kadın merkezleri önemli bir yere sahipti. Doğubeyazıt Belediyesi de seçilen pilot bölgelerden biriydi. Kurulan kadın merkezlerinde şiddete karşı danışma veriliyordu. Kadınları bilinçlendirmek için eğitim çalışmaları yürütüldü. Köy köy, mahalle mahalle, kapı kapı gezildi. Kadın çalışmaları ve kadın merkezleri tanıtıldı. Ev gezmeleri ve mahalle ziyaretleriyle danışma merkezine gelmeyen kadınlara ulaşmak için çabaladılar. Elde edilen sonuçlara göre eğitimler verildi. Kadın mücadelesiyle elde edilen büyük kazanımlardan biri de imece usulü bir ortaklaşma kurmaları oldu.

Sığınma evlerinin özgür yaşam alanı olması için mücadele edildi

“İki büyükşehir ve iki tane de ilçelerde olmak üzere 4 sığınma evi kuruldu. Diyarbakır’ın Diclekent ilçesinde de sığınma evi açılması için çalışmalar yapılmıştı. Çalışacaklar işe alınmıştı. Bir yıl boyunca Bakanlığın izni için beklendi. Belediye çatısı altında kadın kurum ve çalışmaları yürütüldü. Sığınma evlerinin eksikliklerinin ortadan kaldırılması için hem kendi aralarında hem de Türkiye kadın kurumları ile çeşitli tartışmalar yürütüldü. Sığınma evlerinden sonra alternatif bir yaşam oluşturulması için çalışmalar yürütüldü. Tehlike altında olan, şiddete maruz kalan kadınların üretime katılması için çalışmalar yapıldı. Sığınma evlerinin özgür yaşam alanları olması için çalışmalar yapıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanlığında Kadına Yönelik Şiddet İçin Acil Telefon Hattı kuruldu. Türkiye’de yerel yönetimlerde bu uygulama ilkti.

“Kadınlar ücretli üretime katıldığı zaman da ev işlerinden kurtulamaz. Kadınlar düşük ücretle çalıştırılır. Kadınlar çalışma alanlarında cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaşır. Kadınlar her türlü taciz, şiddetle karşı karşıya kalır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma, kadınların tüm üretim alanlarında eşit olarak yer almasını esas alır. Belediyecilik anlayışında kadın emeğini görünür kılarak toplumu da bu şekilde dönüştürmeyi esas alır. Belediyelerde kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanması, komünal ekonomi oluşturabilmesi ve güçlendirilmesi için çalışmalar yürütülmüştür.

Bizim belediyelerimiz şeffaftı

“Erkek devlet, kendisine yeni görevlendirmeler yaptı. Cenazeler için araç bile vermediler. Bir araya gelen kadınlara cinsiyetçi işbirliği dayatıldı. Kayyım kadınları işten çıkardı ve evde oturmaları için çalıştı. Kayyımlar, erkeklerin kadınlar üzerindeki planlarını ortaya çıkarmıştır. Mahallelerdeki karakol inşalarıyla kadınları militarizmle karşılaştırmış, kendi sistemleriyle cinsiyetçi kurumlar oluşturmaya çalışmışlardır. Bizim belediyelerimiz şeffaftı. Farklı kimliklere sahip yereldeki kadınlar, yönetimde aktif olarak yer almışlardı. Kadın politikalarını dile getiriyorlardı ve uyguladılar. Kayyımlar ise şimdi belediye çevresini beton duvarlarla örmüşler, çevresini asker ve polislerle kapatmışlardır.

Kayyımlar kadın politikalarına saldırdı

“Şehirler AKP talimatlarıyla ve kayyımlar eliyle talan edildi. Merkezlerimizden dayanışma desteği alan kadınların bilgilerine el konuldu ve teşhir edildi. Bu durum uluslararası anlaşmaların yok sayılmasına neden olmuştur. Bu sözleşmelere taraf olan Türkiye, bir yandan da kadınların can güvenliklerini yok saymıştır. İktidarın kadınlar hakkındaki politikaları cinsiyetçi bir bakışın ürünüdür. Eşbaşkanlık ve eşitlikçi temsiliyetle bütün toplumsal alanlarda aktifleşen kadınlara tahammül edemediler. 15 Temmuz’dan sonra gelen OHAL’in ardından kadın eşbaşkanlar tutuklandı ve kayyımlar da kadın politikalarına saldırdılar.”

İstanbul Sözleşmesi büyük bir kazanımdır

İstanbul Sözleşmesi’ne dair Danıştay’da gerçekleşen davayı hatırlatan Ölbeci, “Mahkemeye katılan arkadaşlarımı destekliyorum. Bir gecede bu sözleşmeden çekilme kararı alan anlayışı kınıyorum. Bugün burada kadınların mücadelesi büyük bir önem taşıyor. İstanbul Sözleşmesi, tüm ülke için büyük bir kazançtı. Bildiğim kadarıyla Cumhuriyet tarihindeki en büyük kazanımdı. Ülkenin dışarıdaki izlenimi açısından da önemliydi. Erdoğan çıkıp konuşurdu: ‘Biz kadına şöyle değer veriyoruz.’ Ancak bir gecede kadına vermiş olduğu değeri çok rahat biçimde geri çekti. Bu da kadına değer vermediğini sadece o dönem ona ihtiyacı olduğu için öyle konuştuğunu gösteriyor. Amacına ulaştıktan sonra imzayı geri çekti. Bu yaklaşımı kınıyorum.”dedi. Ölbeci daha sonra şöyle devam etti:

“Kayyım politikalarına karşı duran kadınlar elde ettikleri mevzileri kaybetmemek için sonuna kadar direndiler. Kayyım politikalarıyla, kadınların mücadelelerine karşı baskı ve zorla mevzileri yok etmek istediler. Bu süreçte Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bağlı kadın kurumlarında çalışanları işten çıkarttılar, çalışmaları durdurdular. Bütün çalışmalar Aile ve Toplum Daire Başkanlıklarına bağlandı. Erkek memurlar, kadın kurumlarının başına geçirildi. Van’daki kayyım, dairelerde çalışan kadınların tamamının bir erkeğe bağlı olmasını dayattı. Kadın örgütünün ismi ve kadın ismiyle açılan parkların ismi değiştirildi. Piran’a tayin edilen kayyım da sokakların isimlerini değiştirdi. Leyla Kasım, diktatör Saddam tarafından katledilen Kürt bir kadındı. Onun ismini taşıyan parka, bir asker olan Hacı Osman Ayyıldız’ın ismi verildi.

Kayyımlar sığınma evlerini kapattı

“Van’daki Rojin Kadın Merkezi, şu anda çocuklara kuran kursu veren bir kurum haline dönüştürüldü. Edremit kayyımı, kadın merkezinin başına bir erkek tayin etti. Taybet Ana adındaki kreşin adı değiştirildi ve sonrasında kapatıldı. Şiddete maruz kalan kadınların merkezleri ve sığınma evleri kapatıldı. Bu kurumları, özgürlükçü alanlara doğru götürmek isteyen DBP belediyeleri, bu merkezlere kendi ekonomik bağımsızlıklarının kazandırmak için çalışmalar yapmıştı.

Onlar barışı sevmezler

“Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan 400 kişilik kadın yurdu, kayyım tarafından boşaltıldı ve misafirhaneye dönüştürüldü. Batman’da kadınlar için yapılan spor kompleksi, kayyım tarafından genel spor alanı olarak değiştirildi. Kadınların özgün alanları ellerinden alındı. ‘Sınırsız Yaşam’ adındaki kadın projesi, kayyım tarafından durduruldu. Acaba tüm bu uygulamaların topluma ya da devlete ne faydası var, anlamadım. Kızıltepe’ye atanan Ahmet Odabaşı adındaki kayyım, kadınlar için faaliyete geçirilmiş fitness salonunu kuran kursuna dönüştürdü. Van kayyımı, kadın hizmet müdürlüklerini kapattı ve Maya Kadın Yaşam Merkezini durdurdu. Kadın ve toplum ekonomisini korumak için ya da barış ve kadın güvenliği için kurulan kurumların hepsi kapatıldı. Bu kayyımlar neden kadınlardan ve barıştan korkuyor? Bu da AKP merkezindeki politikalara bağlıdır, onlar barışı sevmez.

Kürt dili karşısında büyük bir tahammülsüzlük var

“Biz diyoruz ki: Kürt dili karşısında büyük bir tahammülsüzlük var. Dün sormuştum. Dil uygarlık belirtisi midir? Eğer uygarlığın gücü zorbalıksa, biz bu uygarlığı istemeyiz. Ben bazen düşünüyorum, Türk sistemi neden Kürtleri sevmiyor? Sanki Osmanlı İmparatorluğunu İngilizler değil de biz dağıttık. Onların dağıldıysa bizim de dağıldı, dört parçaya ayrıldı. Düşmanlar biz değiliz, İngilizlerdir. Türkiye’de bugün her yerde İngilizce kurs açabilirsiniz fakat Kürtçe açamazsınız. Ülkede milyonlarca Kürt var ama açamıyoruz. Bunu isteyenlere de ‘bölücü’ diyorlar. Ben bundan dolayı kendi dilimle savunma yapıyorum.

“Kürtçe eğitim veren çocuk bahçeleri kayyımlardan sonra tek dille yani Türkçeyle çalışmalarına devam etti. Bizim dönemde bu bahçelerde hem Kürtçe hem de Türkçe eğitim veriliyordu. Seçme ve seçilme hakkını ayaklar altına aldılar. Demokratik değerlere zorba bir şekilde müdahale ettiler. BDP ve HDP belediyeleri kadın çalışmalarını kurumsallaştırmaya çalıştı ancak kayyımlar bunları yok saydı. İlçe ve merkezlerde 43 kadın merkezi kapatıldı. Erkek şiddetine karşı hizmet ve bilgilendirme sistemini öne çıkarmış, gelişim kaydetmiştik ancak bu da kayyımların hedefi haline geldi. Kayyımların AKP’ye olan sadakati ortadadır. 2016’da kayyımların atanmasıyla birçok kadın eşbaşkanımız tutuklandı.

Kayyımlar, özgün kadın kurumlarını yok etti

“İçişleri Bakanlığı tarafından atanan kayyımlar sonrası eşbaşkanlarımız görevinden uzaklaştırıldı. Yerel seçimlerden sonra ise 3 büyükşehir, 5 şehir, 33 ilçe, 7 belde belediyesi olmak üzere 48 belediye başkanımız görevinden uzaklaştırıldı. 31 Mart 2019’dan bugüne kadar 79 eşbaşkanımız gözaltına alındı. 19’u kadın olmak üzere 39 belediye eşbaşkanımız tutuklandı. Hala 2’si kadın 8 eşbaşkanımız zindanlarda tutulmaktadır. 2019 seçimlerinden sonra atanan kayyımların kadın kazanımlarına karşı saldırıları sonucu belediyelerdeki 43 kadın müdürlüğü pasifize edildi ya da kapatıldı. Kadın müdürlükleri çatısı altında verilen eğitimlere de saldırılar oldu. Kayyımlar, özgün kadın kurumlarını yok etti. Kadın düşünce ve fikirlerine göre kurulan kurumlar ve kadın koordinasyonu ile kurulmuş kurullar, kadının güçlü bir biçimde yerel yönetimlere katılması için kurulmuştu. Kayyımlar ise bunları dağıttı ve eril sistemi dayattı. Belediye çatısı altında kadının ekonomik çalışmalara katılması adına istihdam alanları açıldı fakat bunlar da kayyımlar tarafından kapatıldı.”

Duruşmaya yarına kadar ara verildi.

28 Nisan 2022