Kobanî Kumpas Davası: Garibin ahı indirir şahı. Dikkat edin şahınız da inecek padişahınız da inecek

Kobanî Kumpas Davası’nın 8. duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam etti:

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 21’i rehin siyasetçi ile 108 kişi hakkında açılan Kobanî Kumpas Davası’nın 8. duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ konuştu.

Yüksekdağ, “Biz bu koşullarda nasıl savunma yapalım? ‘Susma hakkı’ diyorsunuz, tehdit tehdit üstüne biz bu tehditlere pabuç bıraksaydık burada olmazdık. İsterseniz bu talimatları yerine getiririz ama bizi tek sıra haline getiremezsiniz. Biz bu duruşmaya çıkıyorsak kendimize ve halkımıza olan saygımızı koruyabilmek, kendi sorumluluğumuzun gereği olduğu için çıkıyoruz. ‘Susma hakkını kullanacağız’ diyorsunuz biz boyun eğmeme hakkımızı kullanıyoruz” diye konuştu.

Yüksekdağ özetle şunları söyledi,

Cinayettir, katliamdır

“Elbette bulunduğumuz cezaevinde bir süre önce yaşamını yitiren Garibe Gezer’i saygı ve rahmetle anarak başlamak istiyorum. Garibe Gezer'in ölümü Türkiye'deki yargı ve cezaevi sisteminin insanlık dışılığının çok somut çok açık ve güncel resmidir. Son bir hafta içerisinde cezaevlerinden çıkan 4 cenaze, biri intihar olmak üzere diğerleri hasta mahpuslardır. Türkiye'deki yargı sisteminin, cezaevi sisteminin geldiği insanlık dışı noktayı kelimelerle tarif etmekte zorlandığımızın kanıtıdır. Çok açık bir cinayettir, katliamdır bunu belirtmek istiyorum.”

Hapishanelerden daha kaç cenazenin çıkması gerekiyor?

“Garibe’nin ölümü aynı zamanda siyasi iktidarın ve yargı sisteminin halklara, Kürtlere, kadınlara bakış açısının ve onlara duyduğu düşmanlığın, nefretin, husumetin resmidir. Her gün yeni ölümler yaşanıyor, öldürmekle doymayan, zulmetmekle tatmin olmayan bir siyasi iktidar pratiği ve saldırganlığı ile yüz yüzeyiz. Ben buradan bizi dinleyenlere, o en tepedekilere, Saray'da oturanlara ve Saray'ın yamacına korumlanmış kesimlere sormak istiyorum; daha kaç kişiyi öldürdükten sonra doyacaksınız? Kana, ölüme doymanız için hırsınızın, nefretinizin tatmin olması için daha kaç Garibe'nin, Deniz'in ölmesi gerekiyor? Hapishanelerden daha kaç cenazenin çıkması gerekiyor? Bu soruya sınırsız bir açlıkla cevap vereceklerine eminim. Doymuyorlar, açlar ölüme, zulme doymuyorlar. Ülkeyi kendileriyle beraber felakete sürükleyen iktidar, onları bu kadar aç gözlü, hırslı, ölüme ve zulme doymaz hale getiriyor.”

Garibe’nin hikayesi Kürt, kadın ve ezilenlerin hikayesidir

“Bütün Türkiye halkları,  kadınlar, emekçiler, gençler, doğaya karşı uygulanan zulüm ile karşı karşıyadır. Mahkeme heyetine ve dosyaya bakan herkes Garibe'nin adını bilir. Garibe Gezer adı bu dava dosyası Kobanî eylemleri döneminde Hizbullah tarafından katledilen Bilal Gezer'in ablası olarak geçmiştir. Garibe Gezer'in hikayesi bu memleketteki zulme, haksızlığa ve her türlü insanlık değerlerinden yoksun, zulme uğramış Kürt ve kadınların hikayesidir. Ezilenlerin hikayesidir. 7 Ekim akşamı babası oğlu Bilal Gezer'den haber alamaz ve onu bulması için kızını yani Bilal Gezer’in ablasını aramaya gönderir. Garibe de kardeşi Bilal’i aramaya çıkar, kardeşi Bilal’i bulamaz ve onu o zalim çetelerin cinayetinden kurtaramaz. Ondan sonraki süreç Gezer ailesi bakımından tam anlamıyla öldüremediğini süründürme ve yaşadığına pişman etme hikayesi olarak geçer. Bilal Gezer’in ölümünden sonra tüm bir aile büyük bir zulüm ve baskı altında yaşamaya bırakılır. Ölmediğini pişman etme, neredeyse ölümü arama hikayesidir. Garibe Gezer ondan sonraki süreçte bir yabancı tanığın ifadesiyle gözaltına alınır, tutuklanır, katillerin soluğunu daima ensesinde hissetmeye devam eder ve çok kısa sonra bir mahkeme ile müebbete çarptırılır. Sürgünlerle, zulümle işkence ile geçmiş bir cezaevi süreci, 3-4 ayrı cezaevi değiştirilmiş hepsi de sürgün.”

‘Durmadan konuşmalarımızı kesmeyin’

“Dosyalarla ilgili konulardan bahsediyorum. Bu iddianamenin tek bir kelimesi benimle ilgili değil ama ben bu iddianameyi konuşuyorum. Konuştuğumuz şeyler ilgili olsun ilgisiz olsun dinlenmeli. Bu davanın hangi şartlar altında sürdürülebildiği ile, mahkeme ve duruşma sürecine nasıl bir ard arda darbelerin getirildiği konulardır. Biz bu zamana kadar ilgisiz bir şey konuşmadık. İlgisiz konuları getirip karşımıza koyan sizsiniz. Bu kadar ilgisiz bir iddianameyi ben muhatap alıp, ciddiye alıp konuşuyorum sizi muhatap alıyorum durmadan konuşmalarımızı kesmeyin”

 İnsanlığa dair sözler sizi hiç mi ilgilendirmiyor?

“İnsanlığa dair sözler sizi hiç mi ilgilendirmiyor?  İnsana, insanlığa ve bizim tutunduğumuz şartların insan onuruna, yaşamına uygunsuzluğu ile ilgili şeyler bu mahkemeyi hiç mi ilgilendirmiyor? Duruşmanın sürdürülebilirliği ile ilgilidir bu sözlerim. Garibe böyle bir zulüm altında cezaevi koşullarını yaşadı ve 10 gün önce yaşamına son verdi. Bizim bulunduğumuz 100 metre ileride yaşandı. 100 metre ötemdeki bir insanın yaşamına son vermesi, hastalanması, yardıma ihtiyacının olması bunların hiçbirinden haber almamızın şansı yok. Burada karşılaştığı işkence, cinsel tecavüz saldırıları sonucu ve burada aynı zamanda tutsaklara karşı uygulanan kötü şartlar nedeniyle Gezer yaşamına son verdi. Bilal Gezer’in katilinin nerede olduğunu sormayan bir mahkeme, en ufak bir şekilde kafa yormayan bir mahkeme bugün Gezer ailesinden, üstelik Bilal Gezer’in öldürülmesinin tanığı olan Garibe Gezer hakkında söylenen sözler hakkında nasıl rahatsız olabilir. Gezer bu davanın tanığıdır. Yarın öbür gün belki bu duruşmaya çıkacaktı. Ama Garibe Gezer'in  kardeşi Bilal Gezer’i öldürenler şu an dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor ve mahkeme salonuna gelip bize parmak sallıyor.

Cezaevinde zulüm altında kalan insanların canını almaya, bizi tehdit etmeye devam ediyor. Bu dava, bu koşullar altında sürdürülüyor ve sizler diyorsunuz ki ‘Karşımda tek sıra haline geçin, savunma verin bu iş bitsin.’ Siz alelacele karar verdikten sonra çıkıp ‘o iş bitti’ diyecek ve bu onu desin diye bizi tek seferde ifade vermeye zorluyorsunuz. Biz hayat mücadelesi veriyoruz aynı zamanda. Oturduk, ciddiye aldık, avukatlarımız ciddiye aldı, hukuktan bahsettik, hukukun mahkemenin kendisinin karşısında özsaygısını yitirmemesinden bahsettik ama sizler için önemi olmuyor. Elbette ben 100 metre ileride ölen arkadaşımdan, yaşadıklarımdan bahsedeceğim.

Bu dava öldüremediklerini süründürme davasıdır

Bu davanın konusu budur. Bu dava öldüremediklerini süründürme davasıdır. Bu dava içerisinde yer alan insanları da öldürmeye çalışıyorlar. Daha 2 saat önce Ahmet Türk'ü getirdiniz. Hasta yatağından kaldırdınız, zorla mahkemeye getirildi Ahmet Türk. Savcı kendisine verilen talimatı çiğniyor, tehdit ediyor. Zorla getirilsin, tutuklama baskısı kuruluyor, hasta yatağından insanlar getiriliyor buraya. Aysel Tuğluk hakkında zorla getirme tehditi yolladınız bize. Aynı tehditi hala sürdürüyorsunuz. Bütün bu ölümlerin vebali ve sorumluluğu iktidardadır. Demek ki üstleniyorsunuz, 'oldu eyvallah' diyerek üstleniyorsunuz. Cezaevinde yaşanan ölümlerin sorumlusu iktidar ve onun gölgesinde olan sizlersiniz. Ahmet Türk tutuklama kararı çıkmasın diye zorla mahkemeye getirildi. Biz 1 haftadır bu tehditle baş etmeye çalışıyoruz. Bunlar artık haksızlıkla açıklanamaz. Bu insanlıktan çıkma halidir. Arkadaşlarımızın başına siyasi iktidarın istediği gibi bir ölüm, ciddi bir hastalık getirildiği koşullarda siz hala bizi konuşturmama kaygısı derdindesiniz. Söylediğimiz sözleri tahammül edemiyorsunuz.

Boyun eğmeme hakkımızı kullanıyoruz

Biz bu koşullarda nasıl savunma yapalım? ‘Susma hakkı’ diyorsunuz, tehdit üstüne tehdit, biz bu tehditlere pabuç bıraksaydık burada olmazdık. İsterseniz bu talimatları yerine getiririz ama bizi tek sıra haline getiremezsiniz. Biz bu duruşmaya çıkıyorsak kendimize ve halkımıza olan saygımızı koruyabilmek, kendi sorumluluğumuzun gereği olduğu için çıkıyoruz. ‘Susma hakkını kullanacağız’ diyorsunuz biz boyun eğmeme hakkımızı kullanıyoruz. Siz önce yıkın mahkeme kararı arkadan gelir davasıdır bu. Kabul etmiyoruz, biz önce boyun eğmiyoruz adalet arkadan geliyor ve gelecek. Biz getireceğiz, her gün haksızlığa uğrayan halklar ve onların siyasi temsilcileri getirecek. Kimse ölümle, zulümle bu halkların karartılabileceğini sanmasın. Daha sağlam bir şekilde tavrımızı sürdüreceğiz. Garibe Gezer’in ahını bırakmayacağız. Garibe Gezer bu süre içerisinde akılalmaz haksızlığa, işkenceye, zulme uğradı, ama failler açığa çıkartılmadı. Tam tersine kardeşinin katilleri, zulmü yaşayanlara, bizlere öldürme kastıyla, süründürme kastıyla bu davaları açtı ama buna rağmen bu kararlılık devam ediyor.

Garibin ahı indirir şahı

Garibin ahı indirir şahı. Dikkat edin şahınız da inecek padişahınız da inecek. Bugünler geçecek, hepsi o tırmandıkları tepeden, Saraylardan inecekler. Bu halkın ahı da vebali de bırakmayacak, asla unutmayacağız. HSK üyesi oğlu uyuşturucu dosyasında adı geçti diye istifa etti ve davayı kapattılar. IŞİD’liler elini kolunu sallaya sallaya geziyor, IŞİD'li sanıklar göstermelik olarak gözaltına alınıyor, ön kapıdan giriyor, arka kapıdan  bırakılıyor. Kırmızı bültenle aranan biri mahkemeye çıkarıldı, adli kontrolle serbest bırakıldı. Uyuşturucu, kara para ticareti, mafya, derin siyaset içinde almış başını yürümüş ve bu siyasi iktidar yargıyı kullanarak saltanatını sürdürüyor ve kendini güçlendirmeye çalışıyor.

Bize siyasette diz çöktüremediler

Bize siyasette diz çöktüremediler, mert bir rakip olarak davranmadılar. Bizi karakola çektiler, yargılıyorlar. Üç kuruşluk saygınlıkları bile varsa yerin dibine girecek. Biz sonuna kadar halkın bu erdemliliğini savunmaya devam edeceğiz. Bu halkın soylu değerlerini hatırlayacaklar, hatırlatacağız. Biz konuşmaya, söylemeye, halkımızın değerlerini savunmaya devam edeceğiz.

Haklı olan biziz

Hala çözülemeyen onlarca  sorun var, çözüm bekliyor. Son duruşma yapıldı aradan bir hafta geçti bu bir haftalık duruşma içerisinde bize o duruşmanın tutanağı bile gelmedi, bir önceki duruşmanın tutanağı gelmedi, ciddiyet bunun neresinde? Israrla karar alınmış, talimat kesilmiş ya bir hafta arayla sürdüreceğiz diyorsunuz. Sürdürün ama bizden de karşınızda hizaya geçmeyi beklemeyin çünkü haklı olan biziz istisnasız. Duruşma tutanağını siz iletmek zorundasınız bu bir lüks ve rica değil. Duruşma tutanağı bana gelmemiş 'savunma verecek misiniz?'diyorsunuz. Savunma  vermeyeceğim vermek zorunda değilim, sizi ciddiyete davet ediyorum. Geçen duruşma söz alamadım, söz vermiyorsunuz.

Halkımın iradesini temsil ediyorum

Bu duruşmada sizin belirlediğiniz sınırlar içerisinde konuşmak zorunda mıyım ben? Değilim. Siz bizi darbecilerle, IŞID’le aynı kefeyle koyarak tarafınızı belirleyip altını kalın bir kalemle çizmişsiniz. Bu dava öyle bir dava değil. Mahkeme salonunda gördüğünüz her bir insan, sadece vekiller değil, MYK üyeleri, siyasetçiler hepsi seçilmiştir. Hepsi meşru, yasal bu ülkenin seçme seçilme kapsamında seçilmiş ve bu sorumluluğu tescil edilmiş insanlardır. Bu dava da siyasi bir intikam davasıdır. Tarafınızın altını çizmişsiniz. IŞİD yargılamaları için Türkiye'de örnek veremiyorsunuz, çünkü Türkiye'de bir tane IŞİD ana davası yok. Teker teker alınıyorlar, gözden ırak duruşmalar görünüyor, ön kapıdan giriyorlar birkaç ay sonra arka kapıdan çıkıyorlar. Bir tane bile IŞİD davası yok. Olmadığı için Fransa'dan örnek veriyorsunuz. Fransa yargısı Türkiye yargısını sollamış, olsa dükkanın kapısını sonuna kadar açardınız ama öyle bir yargı yok. Onlara kullandığınız yargılama unsurunu bize karşı kullanamazsınız. Ben hala mahkeme salonlarında da olsa halkımın iradesini temsil ediyorum, sadece şahsım adına konuşmuyorum ben sadece Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak sadece Gültan Kışanak değil. Bu koşullar içerisinde bize uygun koşulların hızlı bir şekilde uygulanması konusunda isteksiz davranıyorsunuz.

Nasıl yaktılarsa onlar da yanacak

Ben gönderdiğiniz dosya kağıtlarının hepsini açıp bakmak için bile ciddiye aldım. Bazen kendimi eleştiriyorum. 'Neden bu kadar ciddiye aldım' diye. 60 tane belge açılmıyor, bir haftadır teknik görevliyle muhatap oluyoruz. Hala çözülmedi. Zaten bu kadar kısa süre içerisinde çözülmesi mümkün değil. Arka arkaya dosyalar geliyor, bilgisayara yüklenmesi gerekiyor. Bunların bu süreler içerisinde çözülmesi mümkün değil ama siz sadece bu duruşmaya çıkmak için yaşayın diyorsunuz. Öyle bir dünya yok. Bize böyle bir dayatma yapamazsınız. Biz susma hakkımızı kullansaydık, en başta kullanır çıkmazdık mahkemeye. Ama böyle bir gidişata boyun eğmek zorunda değiliz. Siyasi iktidar tutuşmuş, baskı yapıyor, yargı onlara su yetiştirmeye çalışıyor. tutuşmuşlar, yanacaklar ama. Nasıl yaktılar onlar da yanacaklar. Bu tutuşmanın bir de alev alev yanışı var. Bütün ülkeyi yangın yerine çevirirsen, benim canım yanmaz diye düşünmeyeceksin. Bu siyasi iktidar bunu göze aldıysa kendileri bilir. Ama bizim bu gidişatı pasif bir şekilde izlememiz, bu yargılama süreçleri karşısında sessiz kalmamız beklenemez.

Ölüm burnumuzun ucunda 

Önceki süreçlerde ifade ettiğimiz gibi yargılamalarda ihtiyaç duyulan doğal olan makul süre talebinin altını çiziyorum. Bu bir inatlaşma konusuna dönüştürülmemeli, eğer siz sağlıklı bir şekilde bu davayı sürdürmek istiyorsanız, en azından varmış gibi devam ettirmek istiyorsanız bu talebi ciddiye almanız gerekiyor. İhtiyaç ve gerçeklik budur. Gerçek dışı dayatmalara son vermeniz gerekiyor. Başta Aysel Tuğluk olmak üzere sağlık sorunları olan duruşmaya çıkma koşulları olmayan arkadaşlarımız üzerindeki zorlamalara kötü muameleye son verilmesi gerekiyor. Ölüm burnumuzun ucunda, zulüm yanıbaşımızda yaşıyoruz ve yaşayacağız. Umudumuzu direncimizi asla eskitmeyeceğiz. Ama bu uygulamaların, kötü muamele ve işkence politikasının vebali çok ağırdır. Tuğluk üzerinde uygulanan zorla mahkemeye çıkarma, üzerinde baskı uygulama tavrına kesinlikle son verilmesi gerekiyor. Hep söyledik yine söylüyoruz, nasıl arkadan dolanma gibi bir tavrımız olmadı olmaz, arkadaşımızın sağlık sorunları hakkında eksik söyledik, çok eksik söyledik fazla söylemedik. Ama bu duruşumuzun asla zorlanmaması gerekiyor. Tahammülümüz yok buna.

Ahımız kadar haklı kavgamız var

Süre ve avukatların talepleri konusundaki başlıkların ciddiyetle gündeme alınmasını, duruşmanın bundan sonraki akışının buna göre planlanıp düzenlenmesini talep ediyorum. Duruşma salonunda bulunan arkadaşlarımızı, kadınları, MYK üyesi arkadaşlarımızı, aileleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bütün halkımıza buradan şöyle sesleniyorum: Sadece garibin ahına sahip çıkmayacağız, biz sadece ah edenler değiliz, bizim ahımız kadar haklı bir kavgamız var, haklı kavgamıza da adalet ve demokrasi için yürüttüğümüz bu mücadeleye de devam edeceğiz.

Kışanak: Aysel’in başına gelebilecek her şeyden siz sorumlusunuz

Yüksekdağ’dan sonra söz alan, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak “Geçecek bunlar eninde sonunda geçecek. Mazlumun ahı kalmayacak bizler de burada onurlu mücadelede yürüyüşün bir parçası olmaya çalışıyoruz” dedi.

Garibe Gezer’in kendileriyle aynı cezaevinde yaşamını yitirdiğine dikkati çeken Kışanak “Biz bundan haberdar olamadık. Ta ki akşam saatlerinde Meclis’te arkadaşlarımız dile getirene kadar. Hepimiz sarsıldık. Garibe boyun eğmedi, zulme boyun eğmedi. Biz bu zulmün tanığıyız. Garibe’nin yaşamını yitirmesi bir kadın cinayetidir. İster kendi yaşamına son vermiş olsun isterse de birilerini eliyle yaşamına son vermiş olsun, bu bir cinayettir. Bir kadın böylesine geleneksel yöntemlerin bu kadar yüksek olduğu bir yerde çıkıp tacize, tecavüze uğradım dediyse ve bir şey yapılmamışsa başta iktidar, Adalet Bakanlığı, savcı, cezaevi idaresi herkes bundan sorumludur” dedi.

Kışanak özetle şunları söyledi:

Cezasızlık politikası politik tercihtir

“Kadınların çığlıkları duyulmadı. Kadın bunu söylemişse bir yerde bir şey vardır, bir saldırı vardır. Bizi koştur koştur bu duruşma salonlarına çağırıyorsunuz ya keşke Garibe’yi de çağırıp sorsaydınız. Ama bunu yapmadınız. Bir kere bile Garibe Gezer ifadeye çağrılmadı. Tanıklar dinlenmedi ve olay örtbas edilmeye çalışıldı. Bu nedenle bu bir kadın cinayetidir. Eğer siz bir hukuk insanıysanız bu sizi de ilgilendirir. Hukuk, adalet normlarının sizin için bir anlamı varsa Garibe’nin ölümünün de bir anlamı vardır. Cezasızlık politikası bir politik tercih, bir iktidar politikasıdır.

Cezaevleri tabutluk, işkence mekanıdır

Bu ülkede bir insan ‘dur’ ihtarına uymadığı için öldürülür mü? Biz hukuku, adaleti korumaya çalışıyoruz, kendimizi değil. Devletin can güvenliği altında olduğu söylenen bir kadın böylesine bir şey yaşamış ve beyanı bile alınmamış. Orası suç yeri. Süngerli oda suç yeri. Bana süngerli odada bunu yaptılar dedi ama Kandıra Cezaevinin süngerli odası gıcır gıcır yeniden yapıldı ve işlenmeye devam ediyor. Hasta tutsaklar cezaevlerinden tabutlarla çıkıyor bizler de birer tabutun içinde yaşamaya çalışıyoruz. Cezaevleri tabutluktur, bir işkence mekanıdır. Yanı başında bir insan ölüyor ve sen bundan haberdar olamıyorsan bu bir tecrittir ve cezaevlerinin suç mekanı olduğunun göstergesidir.

Çıplak arama tecavüz değilse nedir?

Bir diğer konu ise çıplak aramanın adı detaylı arama olarak değiştirildi. Adını değiştirirseniz neye yarar kendisi ortada. Garibe’ye çıplak arama yapıldı. Bu bir insanın bedenine rızası dışında müdahale etmek ve tecavüz değil de nedir? Çıplak aramaya direnmesi bir tecavüz gerekçesi. Bunun ortadan kaldırılması gerekir. Kamuoyunu yanıltıyorlar. Bir insan mahkum da olsa onun saygınlık hakkı bakidir. Hangi çağda yaşıyoruz? İnsanlık onurunu korumayan bir sistem olabilir mi?

İnsanlar dışarıda ekmek alamıyorlar. Kim çocuğuna sahip çıkabilir? İnsanlar hem hukuki destekten hem de sosyal destekten yoksunlar. Öldüremediklerini süründürme sistemine dönüştü cezaevleri. Söylenecek o kadar söz var ki… En önemli şeylerden biri de yaratılan düşman algısıdır. Senin değerlerine değil de başka değerlere inanıyor olabilir. Düşman nedir ya? Artık herkes birbirine düşmanca gözle bakmaya başladı. Ben buradaki infaz koruma memurlarına güvenmek istiyorum ama yaratılan düşman algısından kaynaklı güvenemiyorum. Bu ülkenin düşmanlık algısının, düşmanlık sisteminin kurbanıdır tutsaklar. Bunların hepsi Garibe Gezer’in ölümünden sorumludur.

Başımıza öyle çoraplar örülmeye çalışıyor ki biz susmayacağız. Niye susacağız ki? Ne yapmışız da susacağız? Benim hayatım, sözüm, duruşum ortada. Hayatımda kendimi kadın mücadelesine, demokratik siyasete, hakka, hukuka adamış bir insanım. Söyleyecek çok sözüm var ama o kadar çok zulme uğradım ki o kadar çok kumpas gördüm ki söyleyecek çok sözüm var. Bir ay toplam 4 hafta onun da 2 haftasında duruşma yap diyemezsiniz.

Aysel’in başına gelebilecek her şeyden siz sorumlusunuz

Bu dava dosyasındaki her bir belge kumpastır, iftiradır. Bunları ifşa etmek de bizim görevimizdir ve yapacağız. Aysel’i hastaneye gittikten sonra tek başına bir hücrede karantinaya aldılar. Aysel’i tek başına bir odada karantinaya almak Aysel’i ölüme terk etmektir. Başına gelebilecek her şeyden siz sorumlusunuz. Demokrasinin, hukukun yeniden tesis sedilmesi için gerçeklerin haykırıldığı bir yer haline getireceğiz. Hakikati haykıranlar olarak bu mahkemede sözümüzü söyleyeceğiz. Garibe’nin aramızdan ayrılıp sonsuzluğa yolculuğu hepimizin canını yaktı ama ben kadınların bu zulme direnişle cevap vereceğine gönülden inanıyorum.”

Kışanak’ın ardından söz alan MYK eski üyemiz Dilek Yağlı da bir önceki celsede reddi hakim yaptığını hatırlatarak, itiraz hakkının hala saklı olduğunu ifade etti.

İtiraz hakkı bitmeden tekrar yargılanmaya başlandığına dikkat çeken Yağlı, “Dilekçelerimize otomatik olarak itiraz ediyorsunuz ama duruşma periyoduna ilişkin taleplerimizi değerlendireceğinizi söylediniz. Savunma yapabilmemizin olanaklarının oluşturulması, avukatlarla görüşebilmemiz ve kararlara itiraz edebilmemiz için bu kararları bize zamanında tebliğ etmeniz için taleplerim hala devam ediyor. Özellikle duruşma periyotlarının  değiştirilmesi için taleplerimi yineliyorum” dedi. Tekirdağ Cezaevi'nde yaşamını yitiren Vedat Erkmen’e dikkat çeken Yağlı, bulundukları ceza infaz sisteminin karanlık yüzünü açığa çıkaracaklarını vurguladı.

Mahkeme heyeti duruşmaya yarına kadar ara verdi.

20 Aralık 2021