Kobanî Kumpas Davası: Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor, bu devran böyle gitmeyecek

Aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile MYK üyelerimizin de bulunduğu 21’i rehin 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davasının 12’inci duruşması bir günlük aranın ardından 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam etti. 

Duruşmaya İstanbul Milletvekilimiz Züleyha Gülüm’ün yanı sıra çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler salonda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı. Duruşmada tahliye taleplerine ilişkin siyasetçiler ve avukatların beyanları alındı.

Ali Ürküt: "Yargıçlar adil karar veremiyorsa bu yasaların bir anlamı yoktur"

Duruşmada söz alan RTÜK Üyemiz Ali Ürküt, “Bu davayla birlikte uluslararası boyutta büyük sıkıntılar yaşayacağız. Bu aslında yargıdan çok siyasetin konusudur. Onların baskısı mahkemelerde adil kararların çıkmasını engelliyor. Yasaları ne kadar özgürlükçü yazsanız da bu kararları veren yargıçlar adil karar veremiyorsa bu yasaların bir anlamı yoktur. Bu siyasi süreçte adil karar vermek kolay değildir. Adil karar verenlerin de görev yapması çok zor. Tam bir efsane ve siyasi beklentilerle sizin önünüze konulmuş bir iddianame var. Dosyalara baktığımda ‘bizler ne yapmışız bu kadar’ diye düşünüyorum. Bu tür davalar kimseye bir şey kazandırmaz. Bu dosyada hiçbir yerde adım geçmiyor. Birkaç tane sosyal medya paylaşımım dışında hiçbir somut veya soyut delil mevcut değil. Azmettirme konusunun da hala gündeme getirilmesini anlayamıyorum. Ortada bir fail yokken, suça azmettirilen kişiler ortada yokken biz kimi azmettirmişiz? Savcı Muş’taki protestoyu bizim azmettirdiğimizi söylüyor herhalde. AİHM’in Demirtaş kararı doğrultusunda HDP’nin çağrısının yaşanan olaylarla bir ilgisi olmadığı açık bir biçimde belirtildi, biz de defalarca ifade ettik.” dedi. Ürküt, 19 aydır devam eden tutukluğunu hatırlatarak tahliyesini talep etti.

Demirtaş: "Sanık beyanlarının çürütülmesi mahkemenin kanaatini değiştirmedi"

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde konuşan önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ise özetle şunları söyledi: 

“Tanık beyanlarının çürütülmesi mahkemenin kanaatini değiştirmedi. Bir siyasi mühendislikle yönetilen dava devam ediyor. Tanıklar ikna edilmiş, aleyhe beyanlar alınmış fakat tanıkların çuvallamasına rağmen mahkeme, tanıkların beyanlarına itibar ettiğini altını çizerek söylemiş. Gizli tanıklar gelse ve dese ki ‘Biz iftira attık,’ yine de mahkeme için önemli olmayacak.”

"Beyanları kendinize göre yorumlamışsınız"

“Tanık Gökalp’in beyanlarının yalan olduğu ortaya çıktı fakat siz yine de bu konudaki ısrarınıza devam ediyorsunuz. Gizli tanık beyanlarını kendinize göre yorumlamışsınız. Demişsiniz ki, ‘Tanıklar bu mevzuyu açmamış ama böyle olduğu açık.’ Siz gizli tanığın niyetini ve imasını aşarak gerekçe sunmuşsunuz.”

“Tanık Gökalp’in 24 Aralık 2019 tarihinde Başsavcılığa gönderilmek üzere bir dilekçesi olup olmadığını sordunuz. Evet, bir dilekçesi varmış. Orada demiş ki: 'PKK-KCK hakkında yürütülen teşhis ve soruşturma kapsamında gereğinin yapılmasını arz ederim.’ Diğer evrakta ise Ankara CBS Terör Suçları Soruşturma Bürosu Gökalp’in talebine ret kararı vermiş. CBS Kerem Gökalp’in yazılı bir talebi olmadığı için reddetmiş. Gökalp’in dilekçesiyle aynı tarihte reddetmiş. Herhalde usulü yerine getirmeyi ve Gökalp’in dilekçesini almayı unutmuşlar. Sonrasında cezaevinde Gökalp’ten yazılı dilekçe alınmış. Dolayısıyla Gökalp’le ilk temas anı, Gökalp’in talebi üzerine değil soruşturma savcısının kumpas çabaları sonucu gerçekleşmiştir.”

“Savcı Ahmet Altun, Gökalp’i nereden buldu? Gökalp, 'ben bu konuda bilgi sahibiyim' dememiş. Öyle olsaydı Altun dosyaları karıştırıp bir şekilde bulabilirdi. Kobanî’yle alakası olmayan bir tanığı nasıl gidip Şırnak Cezaevinde bulmuş. Tamamen ayarlanmış. Muhtemelen Gökalp’e ‘beyan ver, seni kısa sürede bırakacağız’ demişler. Zaten Gökalp kendisi bile bu kadar kısa sürede serbest bırakıldığına şaşırdığını söyledi.

"Kumpası bile beceremeyenler yıllardır bizi tutuklu yargılıyor"

DBP eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in, tanık Gökalp tarafından Kobanî’de olduğunu iddia ettiği 14 Eylül 201'te Mardin’de bulunduğunu gösteren fotoğrafları gösteren Demirtaş, Yüksek’in iddia edilen bir diğer gün olan 20 Eylül 2014'te ise Urfa’da olduğunu gösteren fotoğrafları mahkeme heyetine sundu: “Bu fotoğraflara göre 25 Eylül’de Yüksek’in Mürşitpınar Sınır Kapısında olduğu görülüyor. Bir kumpas kurarken zahmet edip Google’a bile bakmamışlar. Bu kumpası bile beceremeyen insanlar yıllardır bizi tutuklu yargılıyor.”

“Tanık Gökalp yalan söylüyor. Ona inanıp da bu somut delillere mi inanmıyorsunuz? Gökalp'e üç soru sorduk, beklemediği yerden gelince çuvalladı. Mahkemenin zorlandığı konu dosyaya somut delil sokamaması. Bu nedenle böyle soyut beyanları ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorsunuz.”

"Gökten zembille bizim lehimize delil inse bile inanmayacaksınız"

“Gökten zembille bizim lehimize delil bile inse inanmayacaksınız. Bizim hakkımızda tutukluluğa devam kararlarının verildiği günlerde hükümlü Hizbullah tetikçileri tahliye edildi. Bu insanlar hakkında 91 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmiş. Zannedilmesin ki herkes bizim gibi tutuklu yargılanıyor. Yargı bizim dışımızda herkese karşı çok bonkör. Mesela Soma Davasında yargılananların hiçbiri tutuklu değil. Antalya’da bir kadını kaçırıp annesine ise tecavüz eden sanık serbest bırakıldı. Eski sevgilisinin aracını yakıp ‘Ölümü temiz olmayacak,’ diyen sanığa ilk duruşmada tahliye verildi. İpek Er’in intiharına sebep olan Uzman Çavuş Musa Orhan tutuklanmadı. Bunlar olurken AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, ‘Demirtaş ile ilgili dosyaları incelediğimizde çok net azmettirme söz konusu,’ diyerek mahkemeye ayar veriyordu. Ancak bu tecavüzcüler ve katillerle ilgili tek bir kelime edemiyorlar. Yargı ise bu insanların hepsinin önünü açmış. Neden açmasın ki, mağdur mu olsunlar.”

"Halk mührü sizden alır"

“Küçük çocuklar harçlıkları yetmediği için okullarda açlıktan bayılırken AKP’liler araçlarında kokain içiyor, lüks otomobillerle dolaşıyor. Bu ülkeyi bu hale getirdiniz. Bu söylediklerimi bugün umursamayabilirsiniz. Mühür bugün sizde, ancak koca bir halk var burada ve o mührü alır.”

Ayla Akat Ata: "Kolluk bir şeyler olacağını biliyordu" 

Demirtaş’ın ardından konuşan tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata ise şunları söyledi:

“Legal bir partinin herhangi bir çağrısı illegal sonuçlar doğuramaz, suça konu olamaz. İllegal örgütlerin çağrısı illegal sonuçlar doğurabilir. AİHM’in ve Yargıtay’ın Demirtaş hakkında bu konuda kararları mevcuttur. Hakikat ve yüzleşme süreçleri birer hatırlama süreçleridir. Hatırlamayı başarırsak yüzleşmeler de ortaya çıkacak. 6-8 Ekim’de de Yasin Börü olayında da paramiliter bir gücün olduğu apaçık ortadaydı. 6-8 Ekim öncesi kolluk güçleri, neden izinli olan polisleri bile göreve çağırdı? Bir şeyler olacağını biliyorlarmış.”

“IŞİD ‘Kürtlerin kanı da canı da helaldir’ dediğinde biz kimseyi beklemedik, bekleyemezdik de. Tepki gösterdik. Şengal’den gelen insanların barınabilmesi için kampları da bu devletin kendisi kurdu. Sonucu ne olursa olsun IŞİD’in vahşet yaşattığını her yerde söyleyeceğiz. Olaylara bir projektör tutacaksanız her yöne bakmak durumdasınız. O dönemin ve sürecin yetkilileri kimdi, süreçleri kim işletti? Ya yargılama yapmayacaksınız ya da bütünlüklü olarak inceleyeceksiniz.”

“DTK’nın yaptığı toplantılar bir örgütün talimatıyla yürütüldüyse o örgüt benim. O toplantıların çoğunu ben yürüttüm. Bana kimse talimat veremez. Bizim karar alma sürecimiz ortak tartışmayla yürütülür.” 

Ayla Akat Ata, tutuklama gerekçelerinden biri olan “hendek kazılması, güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve eylemlerdeki davranış ve rolleri” ifadelerinin iddianamede bile olmadığını belirterek “El insaf! Ahmet Altun bu bölümü dosyadan çıkarmış. O bile bunlarla HDP arasında bir bağ kuramamış ancak siz bunları bize tutuklama gerekçesi olarak sunuyorsunuz.” dedi.  

İtirafçıların beyanları doğrultusunda kişi haklarının ve özgürlüklerinin gasp edildiğine vurgu yapan Akat Ata, 2015’ten beri aralıksız yargılandığını belirterek “Ben bir siyasetçiyim ve demokrasi için bedeller ödüyoruz. Ne kaçma şüphesi, nereye kaçabilirim? Aksine ne kadar haklı olduğumuzu ve ısrarcı olduğumuzu ortaya koymak için tüm yargılamalardan sonra kaldığımız yerden mücadelemize devam ettik, edeceğiz de.” dedi.

Sebahat Tuncel: "Canan Kaftancıoğlu’na dayanışma duygularımı yolluyorum"

Duruşmada söz alan DBP ve HDP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel de şunları söyledi:

“Bu mahkemede siyaseten yargılama ya da adil yargılama mekanizması ortada yok. Sadece size siyasi iktidar tarafından verilen bir görev var. Yargıçları itham ediyorum. Bu sadece sizin meseleniz değil. Siyasi iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi. Bütün mahkemelerde siyasi iktidar istediğini hapsediyor, istediğini serbest bırakıyor. Bugün CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında hüküm verildi. Buradan kendisine dayanışma duygularımı yolluyorum. Gezi Davasında Osman Kavala ve diğer arkadaşlara verilen cezalar da ortada. Neden? İlla Soros’la ilgili ceza verilecekse Erdoğan yıllarca Soros ile çalıştı.”’

"Ya onurlu cübbeyi bir kenara bırakın ya da davadan çekilin"

“Bahtiyar Çolak’ı bize unutturamazsınız. Siz bu iddianameyi beraber kabul ettiniz. Onunla aynı sofrada buluştunuz. Ya o onurlu cübbeyi bir kenara bırakın ya da bu davadan çekilin.”

“Siyaset yapma hakkı Türk’e var, Kürt’e yok mu? Türkiye’de hukuk matematiğini yanlış kurdular. Adaletten, bağımsız yargıdan olan hukukçuları tenzih ederek hukuk mekanizmasının ortadan kalktığını söylemek istiyorum. Hukuk ortadan kalkarsa her türlü çürüme yaşanır. Aynı şu an Türkiye’de olduğu gibi.”

"Bu ülkede Kürt düşmanlığı var"

“Kimse iktidarın savaş politikalarını eleştirmiyor. Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Yabancı düşmanlığı var, bundan öte Kürt düşmanlığı var. Geçtiğimiz Newroz’da şal û şepik giyen iki küçük kız çocuk polisler tarafından soyuluyor, parmak izleri alınıyor. Bu ırkçılık değildir de nedir? İzmir’de Deniz Poyraz’ın katili duruşma salonunda herkesi tehdit ediyor. Bu gücü, bu özgüveni nereden alıyor? Çünkü cezasızlık politikalarının farkında, ceza almayacağının farkında. Kürtlere karşı işlenmiş bütün suçların tamamı cezasız kalmış. Batman’daki kıza tecavüz eden Musa Orhan elini kolunu sallayarak geziyor ama bu duruma tepki gösteren sanatçılar hakkında soruşturmalar açıldı. Şimdi bu ülkede ırkçılık yok mu?”

"Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor, bu devran böyle gitmeyecek"

“Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor, bu devran böyle gitmeyecek. Toplumsal muhalefet zayıfsa bile en nihayetinde sopa kullananı yorar. Devlet yıllardır Kürtlere, kadınlara ve diğer muhaliflere ‘onursuzlaşırsanız sizi rahat bırakırız’ diyor ancak biz kimliklerimizden vazgeçmeyeceğiz, onursuzlaşmayacağız. Bir arkadaşımızın tutuklanma gerekçesi bekar olması. Ya, size ne? Bekar olması sizi ne ilgilendiriyor? Neymiş efendim bir tane gizli tanık demiş ki: ‘Kadro olanlar evlenmezmiş.’ Bu düşünce yakışıyor mu size? Kadın mücadelesi, demokrasi mücadelesidir. Biz kadınlar için yıllarca mücadele ettik.”

“Mahkeme heyeti adil bir yargılama yapmıyor. Bu bile Türkiye’nin bir güvenlik devleti haline döndüğüne işarettir. Ancak ben umudumu koruyorum, çünkü aydınlığı savunanlar hala var, çünkü Türkiye halklarının umudu dimdik ayakta. Bedeller ödüyoruz ancak bu karanlık günlerden çıkacağız. Halkımız moralini bozmasın.”

Duruşmaya yarın devam edilecek.

12 Mayıs 2022