Kobanî Kumpas Davası: İddialar HDP’ye yönelik karalama kampanyasıdır

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, yöneticilerimiz ve Kürt siyasetçilerin rehin olarak tutulduğu Kobanî Kumpas Davasının 34’üncü duruşması, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Sincan Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan siyasetçiler duruşmada hazır bulunurken, diğer cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katıldı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar da duruşmada hazır bulundu. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada ilk olarak tutuklu yargılanan siyasetçi Ali Ürküt esas hakkındaki savunmasını yaptı. Ürküt, şunları söyledi:

“Savcının tahminleri ve önyargılarından oluşan 5 bin 268 sayfalık esas hakkındaki mütalaası ile karşı karşıyayız. Bu dava mükerrer bir davadır. 3 yıldır tutukluluk gerekçesi olan iddialar 8 yıl önce önüme gelmişti. O tarihte sunulan iddialarda ne bir tanık vardı ne de bir örgütle bağdaştırma durumu söz konusuydu. 25 yıl önceden başlayarak yasal parti çalışmalarım yasa dışı suçmuş gibi iddia makamı tarafından önüme sürülmektedir. Bu dosyada yaşananlar adil yargılanma hakkının ihlalidir. Devlet olanaklarıyla aleyhimize olan bütün deliller toplanmış, lehimize olan hiçbir durum esas almamıştır."

Binlerce örgüt tutum aldı

“Binlerce ulusal ve uluslararası örgüt, siyasi parti Kobanî kuşatmasına karşı tutum aldı. HDP bunlardan sadece bir tanesiydi. Savcı Bey delillerin tamamını ANF’den toplamış. Sadece ANF’den aldıklarını alt alta dizerek aleyhimize delil oluşturmaya çalışmış. Ancak Anadolu Ajansı’nın, CNN’in haberlerini esas almamıştır. Savcının ‘HDP, IŞİD ile neden bu kadar ilgileniyor’ tavrı mevcuttur. Savcı HDP’nin çağrılarını suç saymıştır. HDP MYK çağrısının suç teşkil etmediği AİHM Yüksekdağ ve Demirtaş kararlarında açığa çıkmıştır."

Parti faaliyetleri suç olarak verilmiş
 
“Katıldığım bir takım parti faaliyetleri var. Savcı bütün bunları kaç sefer ayrı ayrı suç olarak vermiş. Bunları yasa dışı faaliyetler olarak göstermiş. Yasal demokratik meşru çalışmaları örgüt üyeliği olarak belirtmiş. Savcının örgütsel olarak nitelediği çalışmalarım 27 Kasım 2017’de Mardin’de düzenlenen izinli mitinge katılmam, barışçıl bir basın açıklaması yapmam, 2016 yılında Suruç’a gitmem, il ve ilçe örgütlerinin izin alarak düzenlediği etkinliklere katılmamdır.” 

İnsani girişimleri örgüt üyeliği olarak göstermek mantıklı değildir

“Hükümet ile PYD arasında 2015 yılına kadar diplomatik ilişkiler devam etti. Benim yürüttüğüm faaliyetler suç ise, hükümetin bu faaliyetleri nedir? Bütün olaylar 7-8-9 Ekim’de meydana geldi. Bu süreçte hükümet YPG ve PYD ile ilişki kurmaya devam etmiştir. Bizlerin bazı insani girişimlerini örgüt üyeliği olarak görmek istemesi mantıklı değildir. Kaldı ki savcının hükümetin o dönemde söz konusu örgütleri terör örgütü olarak görmediğini bilmemesi mümkün değildir. TCK’ya göre suç sayılmayan bir file karşı kimseye ceza verilemez, tedbir uygulanamaz. AİHS 7’nci maddesinde kimsenin suç oluşturmayan bir eylemden dolayı suçlu sayılamayacağı söyleniyor. O dönemde suç sayılmayan bir durumun bugün suç sayılmasının kanuna ve uluslararası normlara göre yasa dışı olduğu açıktır.”

Dünya çapında yapılan bu etkinliği Türkiye’de paylaşmamız ne büyük kabahatmiş!

“1 Kasım Dünya Kobanî Günü ilan edildi ve 2014 yılında dünya çapında buna ilişkin organizasyonlar yapıldı. Dünya çapında yapılan bu etkinliği Türkiye’de paylaşmamız ne büyük kabahatmiş. IŞİD 3 Ağustos’ta Şengal’e saldırmıştı. Şengal'de 5 bin erkek katledilmiş, 6 bin kadın ve çocuk ganimet olarak alınmıştı. 400 bin Ezidi kaçmak zorunda kalmıştı. IŞİD Kobanî olaylarından 3 ay öncesinde Halep’te ortaokul sınavlarına girdikten sonra evlerine dönen öğrencileri durdurdu. 150 tane erkek çocuğunu Mınbiç kasabasındaki bir okulda alıkoydu. 4 aydan fazla süre alıkonulan bu çocuklar yaptıkları aktarımda ‘IŞİD militanları Kobanî’ye gittiğimizde hepsini keseceğiz’ dediklerini söyledi. YPG’yi kafir olarak gördüklerini söyledi. Bir çocuk ‘anneciğim’ dediği için ellerini arkadan bağlayarak annesini değil Allah’ı yardım için çağırması gerektiğini söylediler. Buna bile tahammül edemeyen barbar bir örgüt. IŞİD’in gerçek yüzü bu.” 

İddialar HDP’ye yönelik karalama kampanyasıdır

“AKP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, ‘Kobanî’de gerçek bir trajedi yok. Türkiye’den beklenen nedir?’ diyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de IŞİD vahşetine karşı duran kişilere karşı düşmanlığı açığa çıkaran, IŞİD vahşetini normalleştiren işte bu anlayışın kendisidir. Bugün ise HDP’nin bakış açısı sorgulanmaya çalışılıyor. Bu kabul edilemez. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, ‘IŞİD başta olmak üzere aşırılık yanlısı grupların Suriye’de olması bir tehdittir’ diyor. Biz de aynı görüşteyiz. HDP’nin attığı bir tweet nasıl olur da devletin bölünmez bütünlüğüne karşı bir eylemmiş gibi sunulabilir. Bu iddianın HDP’ye yönelik bir karalama kampanyası olduğunu İsmet Yılmaz’ın konuşmasından ve Meclis’ten çıkan tezkereden anlamak mümkündür.”

Hükümet o dönem iddia makamından farklı düşünüyordu

“HDP’yi suçlu gösterme çabaları art niyet değil de nedir? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kobanî olaylarından 10 gün sonra, Diken Haber sitesinde yer alan açıklamasında ‘Peşmergelerin Kobanî’ye geçmesi için yardım ediyoruz. PYD’nin yanında da başka gruplar var. Irak Bölgesel Yönetimi ve ABD ile işbirliği içerisindeyiz’ demişti. 28 Ekim’de A Haber’e verilen özel röportajda, ‘Kobanî herkesten çok bizi ilgilendirir. O nedenle kapımızı açtık, 200 bin civarında gelen Kürt kardeşlerimizi barındırıyoruz. Gönlümüzü de açtık. O nedenle oraya insani ve tıbbi yardım gönderiyoruz. 11 milyon dolar civarında insani yardım yaptık oraya’ dedi Dışişleri Bakanı. HDP’nin bütün çabası hükümetin demokratik kamuoyu ile harekete geçmesi içim olmuştur. Hükümet o dönemde iddia makamından ayrı düşünüyordu. O dönemde yürütülen çabalar nasıl olur da bugün suç olarak gösterilebiliyor? Hükümette o dönemde IŞİD’e karşı mücadele çağrısı yapıyordu. Bu çağrıların ardından birçok gösteri ve açıklama yapıldı.

İnsanlığa karşı suçları engellemeye çalışan bir tweetin Türkiye’yi böleceği nasıl düşünülebilir? 

“Dünya, IŞİD’in ortaya çıktığı tarihten itibaren mücadele etmiştir. Fakat IŞİD’den en çok etkilenen ülkelerden olan Türkiye, IŞİD vahşetinin soykırım olduğu ortadayken, söz konusu durumu soykırım olarak tanımamaktadır. Türkiye, Kobanî halkıyla dayanışan bir grup HDP’linin bu nedenle müebbet hapisle yargılanmasını dünyaya nasıl anlatacak? Kuzu can derdinde kasap et derdinde derler. Tüm dünya IŞİD barbarlığına karşı nasıl tedbir alacağının derdindeyken, Türkiye'de her gün IŞİD operasyonları ve gözaltıları yapılıyorken, iddia makamının HDP’ye nasıl suç bulurum arayışını anlayamıyorum. O dönemde hükümetle temas kurup Kobanî’ye yardım gönderilmesi için Başbakan Davutoğlu ile görüşüldü. Bu kapsamda bu tweet tek başına değerlendirilmemelidir. Savcılık tek bir tweete dayanarak TCK’daki en ağır suçları bize yöneltmiştir, 7-9 Ekim tarihleri arasındaki şiddet olaylarının tümünden sorumlu tutulmamızı istemiştir. Bizim yegane eylemimizin Twitter üzerinden kısa bir tweet atmak olduğu açıktır. Maddi cebiri gerektiren TCK 302’den nasıl ceza istenebilir? Soykırım ve insanlığa karşı suçları engellemeye çalışan bir tweetin Türkiye’yi böleceği nasıl düşünülebilir? 

HDP duyarlılık göstermiştir, vahşete karşı tutum almaya çalışmıştır

“Rutin bir sosyal medya paylaşımı üzerinden yürütülen bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Savcının illegalize etmeye çalıştığı toplantı olağan ve rutin bir MYK toplantısıdır. Savcının söz konusu tweetin illegal örgütlere yönelik bir çağrı olduğu iddiası doğru değildir, kabul etmiyoruz. HDP duyarlılık göstermiş, vahşete karşı tutum almaya çalışmıştır. Bu sadece kamuoyuna yönelik barışçıl bir duyarlılık çağrısıdır. Bir görevlendirme de söz konusu değildir. Savcı mütalaasında, ‘HDP MYK’sında açıkça şiddete yönelik bir çağrının olmasını beklemiyoruz. Zira HDP legal bir parti olması nedeniyle bunu açıkça kullanması mümkün değildir’ diyor. Açıklama şiddet içermemektedir. Böyle bir kasıt da yoktur. Bu açıklama devletin herhangi bir kurumunu hedef almamaktadır. Meydana gelen olayları 6 Ekim tarihli tweetle ilişkilendirmek mümkün değildir. Ne oldu da dosya 6 yıl sonra önümüze çıktı? 6 yıl sonra değişen tek şey siyasi iklim oldu. Değişen siyasi iklime göre dava dosyası genişletildi.” 

25 Eylül 2023