Kobanî Kumpas Davası: Kobanî protestoları da Filistine destek eylemleri gibi meşrudur

Önceki dönem eş genel başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası, rehin alınan siyasetçilerin esasa ilişkin beyanları ile devam ediyor. Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen davanın 37’nci oturumunun dördüncü duruşmasında Aynur Aşan söz aldı.

Filistin’e destek eylemleri ne ise Kobanî protestoları da odur

Kürtçe savunma yapan Aşan, Ortadoğu'daki gelişmelere işaret ederek Filistin’e yönelik saldırılara ve sivil katliamlara tepki gösterdi. Mağdur olan sivil halkın yanında olduklarını ifade eden Aşan, Filistin halkının lehine gelişen protestoları yargılama konusu yapılan Kobanî eylemlerine benzetti. Bu protestoların da Kobanî protestoları gibi demokratik olduğunu ve karanlık güçlerin provokasyonlarından korunması gerektiğini ifade eden Aşan, Kobanî protestoları sırasında görevini yerine getirmeyen kurumların kumpas davasında kendilerinden şikayetçi olmasına da tepki gösterdi.

Biz insani görevimizi yerine getirdik, IŞİD’in katliamlarına tepki gösterdik

Aşan, Kobanî protestolarının anayasal bir hak olduğunu belirterek, “Biz insani olarak görevimizi yerine getirdik.  Dünyada pek çok kesimin yaptığı gibi IŞİD katliamlarına ve işgal girişimlerine tepki gösterdik. IŞİD’in Şengal ve Kobanî halkına karşı soykırımına tepki gösterdik. Birleşmiş Milletler de soykırım tespiti yaptı ve tepki gösterdi. Protestolarda yaşanan ölüm, yıkım ve şiddetin talimatını vermekten yargılanıyoruz. Ancak ne iddianamede ne de mütalaada bu durumlarla ilgili illiyet bağına dair somut veri yoktur. Bundan dolayı biz bu davayı ‘kumpas’ olarak değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu. 

Silahlı örgüt üyeliğimizin delili panel, seminer ve siyasi çalışmalar!

İddianamedeki “etnik terör” kavramına da işaret eden Aşan, yaptıkları tüm siyasi çalışmaların bu başlık altında suç olarak gösterildiğini hatırlattı. Aşan, “silahlı örgüt üyeliği”ne kadın, gençlik ve toplumsal sorunlara yönelik çalışmaları ile halklar ve inançlara yönelik faaliyetlerinin delil olarak gösterildiğini söyledi. “Demokratik siyaset alanı kriminalize etmek isteniyor. Bunun delili ise panel, seminer, yürüyüş, mitingi ve benzeri etkinlikler” dedi.

Eş-Cumhurbaşkanlığı istediğimiz için bizi ömür boyu hapisle yargılayamazsınız

Çeşitli gerekçelerle hakkında ömür boyu hapis cezası istendiğinin altını çizen Aşan, “İnsan bunlara ağlar mı güler mi kestiremiyor! Bizler (Tevgera Jinên Azad-TJA), eş-cumhurbaşkanlığı sistemini istediğimiz için ‘cumhuriyeti ortadan kaldırmak’, ‘ülkenin bütünlüğünü bozmak’ ile suçlanıyoruz. Bu arada bunu da bir salonda kamuoyuna duyurduk. Bir diğer suçlama ise PKK lideri Abdullah Öcalan ve onun şahsında bütün tutuklulara uygulanan tecride tepki göstermek için yaptığımız bir mitingdir. Bu çağrı silahlı bir örgüt üyesi olduğum anlamına gelmiyor. Bunu çıkaramazsınız. Anayasa’da böyle bir şey çıkaramazsınız” dedi.

Kadın çalışmaları hedef alınıyor 

Yürüttükleri kadın çalışmalarının uzun bir birikime dayandığını ve köksüz olmadığını ifade eden Aşan, “Savcı bizim kadın çalışmalarımızı basit görüyor. Biz bütün dünyaya örnek bir sistemin savunucusuyuz. Bu dosya fikirlerimize karşı açılmıştır. HDP Kapatma Davası ve bu davaya sunulan mütalaanın aynı ağız ve anlayıştan çıktığını görüyoruz. Bu çalışmalarımızı sanki gizli yapmışız gibi bir hava da estiriliyor. Devleti yıkmaya yönelik gösterilen çalışmalarımız yasal ve meşrudur. Üç yıldır kadın arkadaşlarım ile burada yargılanıyoruz. HDP Kapatma Davasında ise 168 kadına siyasi yasak isteniyor. Bununla kadın çalışmaları sekteye uğratılmak isteniyor. Kadınları tasfiye etmek istiyorlar. Mevcut iktidar kendi anlayışına göre bir dünya inşa etmek istiyor ve buna karşı olduğunu düşündüğü her şeyi ortadan kaldırmaya çalışıyor” dedi. 

Kriminalize ettiğiniz eşbaşkanlık Yargıtay tarafından onaylandı ve yasallaştı

Kürt kadın hareketinin çalışmalarına değinen ve özellikle bunun hedef alındığını anlatan Aşan, temel sorunların çözümü için Kürt kadın hareketinin faaliyet yürüttüğünü dile getirdi. Eş -başbakanlık ve -cumhurbaşkanlığı önerilerinin suçlama konusu haline getirilmeye çalışıldığını ifade eden Aşan, şöyle devam etti: 

“Savcı, bu hususlarda KCK’den talimat aldığımızı iddia ediyor. Eğer bu isteklerde bulunan Kürtler ve Kürt partileri ise altında bir şeyler arıyor. Bu tür şeyleri ise yargılama konusu haline getiriyor. Sayın Savcı; sadece bir gerçeklik vardır, o da toplumun özgür yaşama isteğidir. Biz kadınlar bu ihtiyaç için mücadele ediyoruz. Bu mücadele eşbaşkanlık sistemine dönüştü. Partilerimizin tüzüğünde de bu sistem var. Yargıtay da bunu kabul etti ve yasalaştı. Siz çokça çarpıtma kelimesini kullanıyorsunuz. Savcının çarpıtması nedeniyle Yargıtay’ın kabul ettiği eşbaşkanlık sisteminin kaynağını nereden aldığını anlatmamıza neden oluyor.

Eşbaşkanlık sistemi milyonlarca kadının yazdığı, kimliğe kavuşmuş bir sistemdir. Kadının aynı zamanda özgür ve özerk halini de tanımlamaktadır. Kadının demokratik ve özgün yapısını toplumdan koparmıyor, aynı zamanda toplumun egemeni haline de getirmiyor. Bu eril ataerkil zihniyet gibi tekil değil çoğulcu ve akışkandır. Tüm canlılar ile dengeli ve özgür bir yaşam öngörüsü var. Bunlar, ‘Kadın özgürleşmeden toplum da özgürleşmez’ sözünü doğruluyor.

Savcı rahip-krallar gibi kadın değerlerini çalmak istiyor

Eşbaşkanlık sistemi gökten inmedi, kökleri neolitiğe kadar dayanıyor. Savcı da bu değerleri çalan şef, rahip-kral gibi sistemi yok etmek istiyor, kriminalize etmek istiyor. Bu sistem Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile başladı ve sonraki partiler ise onu örnek aldı. Erkek ve kadın arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için HDP tüm birimlerinde eşit düzeyde yönetme kararı aldı. Kuşkusuz bir kadın hareketi için eşbaşkanlık sistemi bir kazanımdır. Günde onlarca kadının öldürüldüğü, eşitsizliğe uğradığı bu coğrafyada yapılan bu yargılama bu öldürülmelerin önünü açmaktadır.

Eşbaşkanlık sistemi devlet kurumlarında da uygulanmalı

Eşbaşkanlık sistemi devlet kurumlarında şu anda uygulanamıyor. Ancak önümüzdeki süreçte tüm kurumlarda uygulanabilir. Eğer demokratik bir hükümet ise bütün toplum kesimlerinin katılımı ile tüm ihtiyaçlara göre yasa yapar. Bu eşit temsiliyet yasalara girmelidir. Dolayısıyla eşbaşkanlık sistemi tüm kurumlarda uygulanana kadar mücadele sürecek.

Yargıtay da mı KCK’den talimat aldı

Savcı, eşbaşkanlık sistemini KCK’den aldığımızı iddia ediyor. Yargıtay bu sistemi kabul etti. Acaba Yargıtay’da mı KCK’den talimat aldı? Savcı bunu mu iddia ediyor? Biz bu sistemi parti içinde de çokça tartıştık ve büyük kavgalar verdik. Biz bu sistemi erkek arkadaşlarımıza kabul ettirene kadar çok zorlandık. Biz bu sistemin yürürlüğe girmesi için parti içinde imza bile topladık. Mevcut sistem erkeklere ait bir sistem olduğu için iktidarlarını paylaşmak istemiyorlardı. İlk başlarda iktidarın paylaşımı gibi görüyorlardı. Ancak biz eşbaşkanlığı bu şekilde tanımlamıyoruz.

Biz kadınlara karşı sesinizi yükseltemezsiniz

Bu dava başından beri ataerkil bir zihniyetin ürünü tarafından yürütülüyor. Örneğin heyetinizde bir kadın bile yok. Eğer bir kadın olsaydı o bizi daha iyi anlayabilirdi. Birçok kez biz kadınlara karşı bağırdınız, sesinizi yükselttiniz. Acaba yanınızda bir kadın oturmuş olsaydı uyarır mıydı? Ya da o olduğu için bu şekilde hareket eder miydiniz? Vermiş olduğunuz kararlar da erkeklerin dünyasına, bakış açısına göre verilen kararlardır. Hiçbir kararınızda kadın olma gerçekliğimizi göz önünde bulundurmadınız. Kadın olmadan kaynaklı ihtiyaçlarımızı, özgünlüğümüzü gözetmediniz. Her gün kesintisiz bir şekilde duruşmaların devamına karar verdiniz. Bizi anlama gibi bir derdiniz olmadı. Bu da bizi yok saymaya denk geliyor. Bizi yok saydınız, görmediniz. 

Özerklik talebi suçlama konusu yapılamaz

Bizi ne kadar yok saysanız ne kadar çok ‘sözde’ deseniz de biz demokratik ve özgür yaşamın özneleri olmayı sürdüreceğiz. Bizim cezaevine atılmamız ile mücadele bitmez. Bu mücadele halk tarafından da unutulmaz. Siz de çok iyi biliyorsunuz yok saymak ile sorunlar çözülmez. Irkçı iktidarlar yok sayma politikaları ile sorunların üstünü örtmeyi yargı mekanizmalarının marifetiyle yapıyor. 

Demokratik özerklik sistemi, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da kabul edildi ve suç değildir. Ayrıca Anayasa’da da suç olarak görülmemektedir. Savcı ise bunun suç olduğunu iddia ediyor. Bunun suç olup olmadığını aslında en iyi siz bilirsiniz, devleti yıkmak ile ilgisinin olmadığını en iyi siz bilirsiniz. Ne yaparsanız yapın bizim çalışmalarımızdan ‘ülkenin bölünmesini’ çıkaramazsınız. Özerklik insanın doğasında var.” 

19 Ekim 2023