Kobanî Kumpas Davası: Kubilay: Yargının tepesinde cereyan eden bu olayların siyasete bedeli ağır olacaktır

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davasının 40’ıncı duruşmasının dördüncü günü Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam etti. Önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay, bugün de duruşmada savunmasını sürdürdü.

“İktidar AYM’ye darbe yapmaktadır”

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Anayasa Mahkemesinin tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay’a dair verdiği ihlal kararını tanımamasını “anayasal düzene darbe” olarak nitelendiren Kubilay, “Türkiye hiçbir AYM kararına uymuyor. Örneğin Cumartesi Anneleri hakkında verilen AYM kararı da uygulanmadı. İktidar bizatihi karara uymamakla AYM’ye bir darbe yapmaktadır. Bunu herhangi bir siyasi parti yapsaydı, hakkında 302’den soruşturma açılır ve o partinin üyelerinin hepsi tutuklanırdı” dedi.  

“Yargının tepesinde cereyan eden bu olayların siyasete bedeli ağır olacaktır”

Kubilay, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası getirilen OHAL'le yaşanan hukuksuzlukların hiç olmadığı kadar arttığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bakın irin artık o kadar büyüdü ki bu irin patlayacak. Bu devletin geleneksel kodlarını iyi bilenler bilir, devlet bekasının tehlikeye düştüğü an kendi başbakanını ipe götürür. Bu yaşandı. O dönemde Adnan Menderes gözünün yaşına bakılmadan idam edildi. Bu yaşananlar aslında devlet içi ve iktidar hegemonya savaşının ipuçlarını dışa vuruyor. Sayın Başkan aslında bu konuda hepimize iş düşüyor ama en fazla iş size düşüyor. Yargıya, hukuka sahip çıkması gerekir. Çünkü Türkiye olağan dışı bir sürece sürüklenmiştir. Yargıtay eliyle bir anayasal kalkışma yaşanmıştır. Yargının tepesinde cereyan eden bu olayların siyasete bedeli ağır olacaktır. Kalemin ucunu gereğinden fazla sivriltirseniz kağıdı yırtarsınız. Bugün kalemin ucu çok fazla sivriltilmiştir.”

“Şahsıma ait olmayan delilleri reddediyorum” 

Kubilay daha sonra esasa ilişkin savunmasına geçti. Kendisine isnat edilen ‘örgüt üyeliği’ iddiasının maddi temelden yoksun olduğuna vurgu yapan Kubilay, “Özellikle iddiayı doğrulayacak, örgüt üyeliği kriterlerini karşılayacak hiçbir somut delil elde edilemedi. Hukukta esas olan fail değil fiildir. Ne var ki, benim PKK-KCK üyesi olduğum iddia edilmiştir. Dosyada iddiayı doğrulayacak şahsıma ait somut delil bulunmadığı için PKK-KCK’ye ait olan çağrılar şahsıma ait olarak gösterilmiştir. Öncelikle şahsıma ait olmayan delilleri reddediyorum. Sayın Başkan; AİHM, AYM ve Yargıtay’ın daha önce ‘örgüt üyeliği’ kapsamında verdiği kararlar vardır. İçtihatlarda bir kişinin illegal örgüte üye olma suçundan mahkum edilmesi için eylemlerinin sürekliliğinin olması, kişinin örgüt ile organik bağının bulunması ve örgütün hiyerarşisinde teknik olarak yer alması gerekiyor” diye belirtti.

“HDP Sözcüsü olduğum dönemde yaptığım açıklamalar suçlama konusu yapıldı”

Kubilay suçlandığı bir diğer konunun da HDP Parti Sözcüsü olduğu dönemde yaptığı basın açıklamaları olduğunu belirtti. Açıklamaların kişisel olmadığının altını çizen Kubilay, şöyle devam etti: “HDP Sözcüsü olduğum dönemde yaptığım açıklamalar suçlama konusu yapıldı. Olağanüstü durumlar dışında parti sözcüsü olarak her hafta güncel gelişmelere dair parti adına açıklamalar yaptım. Ancak dosyada yer verilen dört açıklama Kürt sorununun çevresindeki konulardan ibarettir. Açıklamalarda kullandığım bazı ifadeler örgüt argümanıymış gibi gösterilmiş. Yaptığım açıklamalarda Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekerek adaletsizliğin ve hukuksuzluğun son bulmasını istedim. Yine 2019’da Leyla Güven’in tecridin sonlanması amacıyla başlattığı açlık grevine dair açıklamalarım olmuş. Açıklamalarımda herhangi bir ölüm olmadan Öcalan’ın ailesiyle görüştürülmesini istemişim. O dönem bizim parti dışında, başka partiler de Öcalan’ının ailesiyle görüştürülmesine dair açıklamalar yapmıştı. İçerisinde cebir ve şiddet olmayan parti açıklamalarının suçlama konusu yapılması duyulan korkunun ifadesidir.”

9 Kasım 2023