Kobanî Kumpas Davası: Kürt, Alevi ve kadın çalışması yürütmek suç!

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 18’i rehin 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası, Sincan Cezaevi Kampüsünde devam ediyor. Duruşmaya Yeşil Sol Parti milletvekilleri Vezir Coşkun Parlak, Sümeyye Boz ve Ali Bozan ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, Barış Anneleri ve çok sayıda kişi katıldı.  

Duruşma, tutuksuz yargılanan Mesut Bağcık’ın avukatı Yusuf Çakan’ın taleplerini sunmasıyla başladı. Mesut Bağcık’ın annesinin yaşamını yitirmesinden dolayı yurt dışına çıkma yasağının kaldırılması talebinde bulundu. İddia makamı taleplerinin reddine karar verirken, mahkeme heyeti Mesut Bağcık’ın yurt dışı yasağının kaldırılmasına, imza yükümlülerinin 15 günde bir uygulanmasına karar verdi.

Tutuksuz yargılanan Gülfer Akkaya esasa ilişkin beyanlarda bulundu. Savunma hakkının engellenmesine tepki gösteren Akkaya, kendilerine ilişkin şüphe yaratmaya yönelik bir çaba olduğunu söyledi. “Alevi kadınlarla ilgili çalışma yapmam suç olarak gösterilmiş. Ben bağımsız feminist, Alevi kadınlarla çalışıyorum. Bundan suç üretilmeye çalışılıyor. Kimi deliller mahkemeyi yanıltacak şekilde şişirilmiş” diyen Akkaya şunları söyledi: 

Feminizm ve kadın hakları bu davada suçlama konusu yapıldı

Mütalaada HDP’de olmadığım zamanlarda bile ben oradaymışım gibi gösterilmiş. Somut olmayan şeyleri burada çürütmeye çalışıyorum. Bağımsız, feminist bir kadın olarak aklım ve fikrim elverdiği kadar mücadele ettim. Savcılık hakkımda somut deliller bulamayınca benim fikirlerimi kriminalize etme çabasına girmiş. Yazdıklarımdan dolayı yargılandığım için bugün size yazdığım kitapları da sunacağım. Feminizm ve kadın hakları üzerine benimle yapılan bir röportaj dosyaya delil olarak konulmuş. İddia makamı öyle itinalı çalışılmış ki bazı yerleri bold yapmış. Böylece çok önemli bir şey bulmuş havası yaratmaya çalışmış.

HTS kayıtları savcının iddialarını yalanlıyor

Bu dava başından beri hukuki olarak yürümedi. Bu dava siyasi bir dava olduğu için buradayım ve yargılanıyorum. Hukuki açıdan benimle ilgili ne elle tutulur bir suç var ne de o suçlarla ilgili herhangi bir delil var. O kadar zorlama bir senaryo olmuş ki delil diye konulanlar bizzat savcının kendi iddiaları ile çelişiyor. Tıpkı HTS kayıtları gibi. Benim HTS kayıtlarım 6 Ekim 10:00 sıralarında Sabiha Gökçen Havaalanında alınmış ama ne tesadüf ki bu HTS kaydım dosyaya konulmamış. Lehime olan bu delil aleyhime şeklinde kullanılmış. Ben o gün yurt dışına çıktım kitaplarımın tanımı ilgili. Ben yurt dışında iken 6-8 Ekim olayları olmuş, ben geldiğimde olaylar bitmiş ama hakkımda, ‘olayları birlikte yürütmeye çalışmış’ denilmiş.

Erkek ve kadınların eşit şekilde yaşaması için mücadele ediyorum

Savcı beni isyana teşvikle suçluyor ve bunun için bir röportaj koymuş iddianameye. Ben o röportajda, kadınların erkekler tarafından nasıl sömürüldüğünü anlatıyorum. Bu sömürünün toplumsal bir devrim ile nasıl değiştirilip dönüştürüleceğini söylüyorum. Bu söylemin neresi isyanı teşvik ediyor? Ben erkek ve kadınların eşit şekilde yaşamını savunuyorum. Erkek zihniyeti ile mücadele etmek için HDP’ye girdim.

Böyle delil toplama sayesinde bu ülkede bol bol yargılanırız ama ülke olarak hiçbir şey olamayız. Mütalaada ki iddialar feminizm ve Aleviler üzerine kurgulanmış. Mütalaaya göre bu özelliklerim için HDP’ye kabul edilmişim. Oysa ben kendim gidip HDP’ye katıldım. Aleviler ve Alevi kadınlarla ilgili araştırma yapmak suç mu? 

2 Ağustos 2023