Kobanî Kumpas Davası: Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz

Kobanî Kumpas Davasının üçüncü duruşmasının dokuzuncu oturumu verilen öğle arasından sonra başladı. 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna’nın avukatı Mehmet Emin Aktar, savunma için söz aldı. Deniz Poyraz’ı anarak konuşmasına başlayan Aktar, şunları söyledi: “Duruşmada, soruşturma savcısının suç soruşturmasına dair bir dayanağı yok. Herkesin gözü önünde yaşanılan barbarlığa karşı kimse kayıtsız kalamazdı. Bu coğrafyada yaşayanların yüzde 90’ı bu protestolara katıldı. Olaylarda yaşamını yitirenlerin, yaşamlarını nasıl yitirdiği 7 yıldır aydınlatılmadı. Buradaki niyet bir suç araştırması değil, bir siyasi partiyi ellerinden geldiğince itibarsızlaştırmaktır.” 

İçişleri Bakanlığı’nın dosyaya konulan şikayetlerine dikkat çeken Aktar, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nın ölümleri aydınlatmadığı için şikayetçi olduğunu ifade etti. Yapılan savunmaların ardından söz alan iddia makamı, mütalaasını sundu. İddia makamı, iddianamedeki suçlamaları sıralayarak tutuklu siyasetçilerin “kuvvetli suç işlediklerine” ilişkin sebepler bulunduğunu ileri sürdü ve “adli kontrol kararlarının yetersiz” olacağını belirterek, siyasetçilerin tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talebinde bulundu.  

Sebahat Tuncel: Şeklen bir yargılama yaparak insanlık suçu işliyorsunuz 

İddia makamının mütalaasının sunmasının ardından HDP ve DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, tutukluluğunun incelenmesine dair söz aldı. Tuncel, “Bildiğiniz üzere biz sizi reddettik. Reddi hakim taleplerimiz bir üst mahkemece reddedildi ama sizi reddetme gerekçemiz hala bakidir. Bunun bir ısmarlama yargılama olduğu ve özellikle Cumhur İttifakı’nın istek ve talepleri doğrultusunda yapıldığı, bu iki hafta içinde çok net ortaya çıktı. Burada legal demokratik siyaset yargılanıyor. Burada gerçeğin gizlenme durumu var. Siz burada şeklen bir yargılama yapmaya çalışıyorsunuz. Bizi de buna alet etmeye çalışıyorsunuz. Siz burada suç işliyorsunuz. İnsanlık adına da suç işliyorsunuz” dedi.  

Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz 

Gerçeği açıklamaya yönelik bir yargılama olmadığına dikkat çeken Tuncel, şunları ifade etti: “Şeklen bir ritüeli yerine getiriyorsunuz. Biz bu ritüelin parçası olmayacağız. Biz her yerde partinin tüzüğünü, programını anlatırız. Partiyi kurarken de Türkiye’nin siyasi anlamda bir kriz yaşadığını, yeni bir şeye ihtiyacı olduğunu söyledik. Yaşamı yeniden kurmak için yola çıktığımızı söyledik. Bunu her yerde söyleriz. Ama siz Kürt sorununu mahkeme masalarına mahkum edemezsiniz. Siz, siyasi iktidar adına karşımızda oturuyorsunuz. MHP’de SEGBİS ile bağlanıyordur belki. AKP vekili bizi yargılamaya çalışıyor. 

37 canın hesabını vermesi gereken iktidardır, gerçeği açığa çıkarmak mahkemenin sorumluluğudur

Bu 37 canın hesabını vermesi gereken iktidardır. Burada yargılanması gereken varsa bunlar yargılanmalıdır. Hakikat açığa çıkarılmalıdır. Sizin de sorumluluğunuz var. Yaşamını yitiren 37 kişi hakkındaki gerçek mahkeme tarafından açığa çıkarılmalıdır. Bunu yapmak zorundasınız, bu sizin sorumluluğunuz. Totaliter rejimlerin en büyük durumu yalanla var olmak. Sizin heyetinizden birisi ‘Neden HDP binalarına saldırılmıyor’ dedi, İzmir il binamıza saldırıldı ve Deniz Poyraz arkadaşımız katledildi. Bu soruyu azmettirici olarak değerlendirebilir miyiz, değerlendiremez miyiz? Siz bizi bir tweet paylaşımından yargılıyorsunuz. Bu bir tesadüf müdür? Elini kolunu sallayarak bir katil nasıl gidip arkadaşımızı katlediyor.” 

Suruç katliamını hatırlatan Tuncel, açıklamalarını şöyle sürdürdü: 

Nazilerin Yahudilere yaptığını siz bize yapıyorsunuz

”Oradaki asıl hedefin Figen Yüksekdağ olduğuna dair belgeler var. O gençlerin tek amacı çocuklara oyuncak götürmekti. Şimdi aramızda yoklar. Deniz’i katleden katil de Selahattin Demirtaş arkadaşımızı katledeceğini söyledi. Benim resmime silah sıktı. Bu saldırı değil mi? HDP kurulduğundan beri çok fazla saldırıya maruz kaldık, bir tanesi yargılanmadı. Sinop'ta bir güruhun saldırısına maruz kaldık. Vali yok, emniyet müdürü yok. Saatlerce Aksaray’da saldırıya uğradık hangi birisini sayalım? Böyle bir soru olabilir mi? Böyle bir sorunun sorulabilmesi bile kabul edilebilir değil. Bize bunu rahat bir şekilde soruyorsunuz, çünkü siz bizim hukuki haklarımızı elimizden almışsınız. Vatandaşlıktan çıkarmışsınız. Nazilerin Yahudilere yaptığını siz bize yapıyorsunuz. Bu ülkede anayasal haklar ve hukuk düzeni olsaydı bizim haklarımızı da gözetecektiniz. 

6-8 Ekim’deki şiddetin sorumluları Dolmabahçe Mutabakatını kaldıranlardır 

"Kürtlere gelince cezasızlıkla karşı karşıyayız. Tarih sürekli tekerrür ediyor. ‘Bu sorun savaşla, şiddetle, çatışmayla çözülmez’ diyoruz. ‘Yapılacak şey diyalogdur, müzakeredir’ diyoruz. Ama bu ülkeyi yönetenler her gün şiddetle buna karşılık veriyor. 6-8 Ekim olaylarındaki şiddetin sorumluları Dolmabahçe Mutabakatını kaldıranlar, masayı devirenlerdir. Türkiye IŞİD’e karşı tutum alsaydı, güvenlik koridorunu açsaydı bu olaylar yaşanacak mıydı? 

HDP’yi kapatacaksınız diye Kürtler düşüncelerinden, statülerinden mi vazgeçecek?

"Kürtlere karşı bir düşmanlık hukuku var. Bir kez daha Kürtler statüsüz kalsın, bütün dert bu. 20 milyondan fazla Kürt yaşıyor. Ne yapacaksınız? HDP’yi kapattınız, bize ceza verdiniz, ne yapacaksınız bu Kürtlere? Bize ceza vereceksiniz, HDP’yi kapatacaksınız diye Kürtler düşüncelerinden, statülerinden vazgeçecek mi? HADEP’ten bugüne kadar kaç partimiz kapatıldı ama hala buradayız ve mahkeme salonlarında yargılanıyoruz. Alnımız ak, hesap veremeyeceğimiz bir şey yok. Ama siz burada düşüncelerimize dair sorular soruyorsunuz. Gelin tartışalım. Neden bunu yargılama konusu yapıyorsunuz? Biz de tartışalım diyorduk. 

Herkes adalet arıyor ama kuytu yerde adalet yok, devlet-mafya işbirliği var

Çözüm Süreci o nedenle kıymetliydi, insanlar ilk kez devletin Kürtlere yaşattıklarını gördüler. Bu süreç bozuldu, 6 yıl sonra bu ülkeyi yönetenlerin siparişiyle hemen bir dosya açıldı. Parti kapatma dosyası getirildi. Burada yargılanan arkadaşlarımıza siyasi yasak isteniyor. Bana dair olan bölümde ‘Malatya Ağır Ceza Mahkemesine 15 yıl ceza almıştır’ diyor. Yaptığımız 8 Mart konuşmasından ceza almıştım, onu koymuş. Ama bu iki dosyada da bozuldu. Masumiyet karinesi daha sonuçlanmamış. Belki aynı cezayı verecek, belki değil. Hukuku bir kenara bıraktım, hani etik hani ahlak? Bir algı yaratılıyor. ‘HDP terör odağı olmuş’ deniliyor. Burada nasıl bir hukuk düzeninden bahsedeceğiz? Bir düşünür diyor ki ‘Adaleti kaldırırsanız devletin çeteden başka neyi kalır?’ Aynen çok doğru bir söz. Kuytu yerde adalet yok, herkes adalet arıyor. Peki, ne çıktı oradan, devlet-mafya işbirliği. Belki de birlikte çay içtiğiniz arkadaşınız, bir yargı mensubu çetenin yüz bin dolarlık otelinde kalıyor. Bunların hiçbiri yalanlanmadı.

Hızır Paşa’nın sofrasında oturanlar Pir Sultanları nasıl yargılar? 

"Bu ülkede insanlar açlıktan ölürken, insanlar açlıktan kendini yakarken, bu ülkenin değerini gasp edenler utanmıyorlar. Bu insanlar açlığa mahkum edildi. Bir hakim kalkıp ‘zenginim’ diyor. Nasıl ‘zenginim’ diyorlar anlamıyoruz ama bu hakimler gelip bizi yargılıyor. Size sorarım, Hızır Paşa'nın sofrasında oturanlar Pir Sultanları nasıl yargılar? Yargılayabilir mi? Sezgin Baran Korkmaz Türkiye’de yargılanmak istiyor. Neden? İçişleri Bakanlığı çağırmış. Bu bakan hakkında bir yargılama var mı? Bu bakan her gün bize ‘terörist’ diyor. Bu dava da bakanın işbirliğiyle açılmıştır. Ahlaklı bir savcı dava açabiliyor mu? Bu ülkede başbakanlık yapan Binalı Yıldırım'ın oğlunun uyuşturucu videoları ortaya çıktı. 

Toplum nefes alamıyor, ölüyor 

"Birileri zenginleşir, birileri yoksullaşır ve adalet ortadan kalkar. Bu kirlilik onlarla kalsa yine iyi ama bu kirliliğin izi bütün toplumun üzerinde. Toplum nefes alamıyor. Bakın Denizler ölüyor. Böyle bir düzen karşısındayız. Sayın Yargıç; Demokratik hukuk düzeni kurmak sizin sorununuz değil mi?  Bu ülkenin yasası ve anayasasına mı göre yargılama yapıyorsunuz? Cevap bekliyorum sizden. Bu sessizliğinizi hayır olarak alıyorum. O zaman derhal arkadaşlarımızı serbest bırakın. Savcı Bey şimdi yeniden yazıyor, kaçma şüphesi vardır diye. Bu ülkede AKP ve MHP belediyeleri eliyle insan kaçakçılığı yapılıyor. Bu ülkeyi yönetenler de dahil kimse bu ülkede yaşamak istemiyor. Bu ülkeyi yaşanır olmaktan çıkardılar. 

Bedel ödedik ama zalimler ve zulüm karşısında boyun eğmedik 

"Bu ülkede insanlar kaçırılıyor, bu ülkenin parası kaçırılıyor, ülkenin değerleri kaçırılıyor. Bir şey kalmamış. ‘Kaçma şüphesi var’, ‘müştekilere baskı’ yapılır diyorsunuz? Buradan çıkacak tek arkadaşımız bunu yapmaz. Bizim siyasi geleneğimiz başı dik ve onurludur. Bedel ödedik ama zalimler ve zulüm karşısında boyun eğmedik, eğmeyiz. Siz bunu iyi biliyorsunuz. Burada yargılama yok. Önümüze bir dosya konulmuş. Partimizin kapatılamasına da vesile olacak bu davanın adına yargılama diyorsunuz. 

Asıl terörist benim bu haklarımı gasp edenlerdir

"Kürtler, bu mahkeme salonlarında hep savunma vermek zorunda kalmışlardır. Biz bir yerlerden talimat alanlar değiliz. Bu ülkede, kadın özgürlükçü ekolojik bir yaşam kurmak istiyoruz. Bir Alevi, bir kadın olarak bana dayatılan bu yabancılaştırmaya ve dayatmaya karşı haklarımı istiyorum. Eşit ve özgür yurttaş olmak istiyorum. Hakkım değil mi? Ben bu haklarımı istediğim için neden ‘terörist’ ilan ediliyorum. Asıl terörist benin bu haklarımı gasp edenlerdir. Neden 'bir kadın olarak yaşam hakkım var, öldürülmek istemiyorum' demek zorunda kalıyoruz. Bu düzenin bozukluğundan kaynaklı bir durum, bunun değişmesini istiyoruz. Biz kadınlar beş bin yıldır bu erkek egemen düzenin tüm baskı rejimlerini yaşıyoruz. Laf olsun diye konuşmuyoruz. İleride sorgu aşamasında göreceksiniz. Meselenin savunma olmadığını, meselenin bu ülkeyi bu hale getirenlerin olduğunu. Neden bunlar oluyor, Kürt halkına neden bu kadar zulüm oluyor anlatacağız. 

Dilinizden düşürmediğiniz CMK, Cumhur İttifakının muhalefete karşı bir kumpasıdır

"Biz halkız, halk olarak haklarımızı istiyoruz. Dünyanın neresinde var bir halkın hakları istediği için yargılandığı. Bu anca başkasına yaşam hakkı tanımayan yerlerde var. Durmadan bize CMK’yı gösteriyorsunuz. Yasaların nasıl yapıldığı, hangi ruhla yapıldığı önemli. Özgürlükçü bir yasa değilse buna karşı çıkmak da en temel hakkım. Demokratik bir hukuk yargılanması yapılıyormuş gibi kayda geçiriliyor. Bu dava gerçekten bir kumpas davasıdır. Sürekli gösterdiğiniz CMK’nın Cumhur İttifakının muhalefete karşı bir kumpası olduğunu düşünüyoruz. 

Tecrit politikaları bu ülkede çatışmalı süreci derinleştiriyor

"Bu iddianamede bir tane lehimize bir şey yok. IŞİD’e dair de zaten hiçbir şey yok. Yargılama dediğiniz şey bu mu? Tutuk incelemesine yönelik kararlarınızda cezaevindeyken hakkımda yapılan haberleri de delil olarak almışsınız. Evet cezaevinde açlık grevleri var. Çünkü bu ülkede tecrit var. Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin söylemlerimin hepsi delil olarak girmiş. Öcalan’ın rolünü tüm dünya gördü. Tecrit politikaları bu ülkede çatışmalı süreci derinleştiriyor. Sayın Öcalan hala avukatları ve ailesiyle görüşemiyor. Nasıl olacak, nasıl barışacağız? Her gün 'kendi hukukunuza uyun' diye grev yapıyor, açıklamalar yapıyoruz sonra da bundan yargılanıyoruz. İmralı tecridi şu an tüm cezaevlerinde var. Bunlar ülkenin sorunları değil mi? Nasıl olacak?  Yok sayarak, terörizm kavramı içerisinde bütün bu gerçekliği ortadan kaldıracak mıyız? Bütün bunlar sadece bizim sorunlarımız değil sizin de sorunlarınız. Siz hukukçusunuz, uygulamak sizin sorununuz. Uygulanmazsa hesap sormak zorundasınız.   

Kapatılması gereken Bahçeli’nin ağzıdır 

"HDP’yi baskı altına alma yaklaşımıyla karşı karşıyayız. Her gün Devlet Bahçeli baskı yapıyor. ‘AYM’yi de kapatın’ diyor. Niye, iktidarı yürüsün diye. Çünkü her gün oyları düşüyor. Bu baskılara direnmemiz gerekiyor. Ben kendimi savunurum ama Türkiye demokrasisi açısından direnmemiz gerekiyor. Kapatılması gereken bir şey varsa o da Bahçeli’nin ağzıdır. Bahçeli konuşmazsa, belki de bu ülkede demokrasi olacak. Reddi hakim taleplerimin geçerliliği sürüyor. Bu mahkemenin adil yargılama yapacağı konusunda ikna olmadım. Ama beni dışımdaki tüm arkadaşlarımın tahliye olmasını talep ediyorum."

Tuncel’in ardından Sibel Akdeniz, Meryem Adıbelli, Dilek Yağlı, Ali Ürküt ve Bülent Barmaksız da konuştu. Nazmi Gür ise ek klasörleri incelemek için süre talebinde bulundu. 

Duruşmaya yarın devam edilecek. 

24 Haziran 2021