Kobanî Kumpas Davası: Kürtler ne kadar özgürse Türkler de o kadar özgürdür

IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında partimizin önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerimizin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası’nın 9’uncu duruşması 3’ncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye devam etti. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına milletvekillerimiz, MYK üyelerimiz, Ankara İl Örgütümüzden üye ve yöneticilerimizin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

Salı günü savunması yarım kalan eski MYK üyelerimizden Bülent Parmaksız, savunmasına kaldığı yerden devam etti. Parmaksız, savunmasında sınırda hayatını kaybeden göçmenlere dikkat çekti ve “Son yüzyılda bütün göçler Doğu’dan Batı’ya gerçekleşmiş. Eskiden ise yüzlerce yıl boyunca herkes Doğu’ya, refaha gidiyordu. Son yüzyıllarda ise insanlar Batı’ya gidiyor ve ölüyor. Esas mevzu emperyalist işgaller. Zorunluluklar, yoksulluk ve savaş göçe zorluyor” dedi. 

Kürt ve Alevi sorunu

Farklı inanç ve dillerin kendini var etmesinde yaşanan zorlanmalara da değinen Parmaksız, sözlerine şöyle devam etti:

“Kürtler Kürtçe konuşmaya korkuyor, Aleviler inancını yaşayamıyor. Kürtlük, Alevilik ve kadın sorunu tarihte çözülmüş olsaydı, yarın kuracağımız bir düzende bu sorunlar temel sorunlarımız olmayacaktı. Sınıf siyasetinde iktidarlaşacağız diye her şeyi reddetmek de yanlıştır. İnsan sadece emeğe indirgenemez. Sınıf siyaseti değil sadece kimlik siyaseti yapın diyor bize postmodernizm. Ancak biz sadece tarihsel dinamiklerle yetinmeyeceğiz.

“Hiçbir maddi çıkar beklemeksizin insanlar kendilerini feda ettiler. Onlarca arkadaşımız ölüm oruçlarında hayatlarını verdi. Çalmadık, çırpmadık. Biz maneviyatçıyız. Var mı AKP’nin bir tane Deniz Gezmiş’i? En iyi öğrenciler hayatlarını verdiler. Biz ahlaklı, vicdan sahibi, akılcı ve gerçekçiyiz. Olmayacak şeyler önermeyiz. Tarihte yaşanmış şeylerden bahsediyoruz. Eskiyi de aşan bir şekilde yeniden kuracağız."

Kimsenin kendisine yurtseverliği öğretemeyeceğini kaydeden Parmaksız, öğrencilik yıllarında icatçıları İsrailliler olan Filistin askısına alındığını belirtti. Parmaksız, “İşkenceyi Filistin askısından öğrenen işkenceciler bana yurtseverliği öğretemez. Ben yurtseverliği bunlardan öğrenmedim. Bir sosyalist olarak bu toprakların kültürlerine bağlıyım. Bu halka olan sevgimden ve bağlılığımdan dolayı hiçbir yere gitmeyeceğim. Kürtler de en az bizim kadar bu topraklara bağlı.” dedi.

Parmaksız, tarihsel gerçeklik ve örgütlülük bilinciyle HDP’de yer aldığını ifade ederek ve şöyle devam etti:

“Kürtler ne kadar özgürse Türkler de o kadar özgürdür. Eğer bir erkek kadını eziyorsa kadının özgür olmadığı apaçık ortadadır ama erkek de özgür olamaz. Dolayısıyla erkeğin özgürlüğü kadının özgürlüğü kadardır. Eğer ilişkinin biçimini gönüllülük değil de zorunluluk oluşturuyorsa o ilişkide özgürlük aranamaz. Tekil anlamda kadın ve erkek arasındaki ilişkiden yola çıkarak göstermeye çalıştım, özgürlüğün halklar arasındaki ilişkisine de değineceğim. İki halk arasında zorunluluklar temelinde değil gönüllülükten yana bir ilişki oluşursa o zaman özgürlükten bahsedilebilir. İki halk arasında gerçek anlamda özgür süren bir ilişki var mıdır, bunlar tartışmalıdır. Önemli olan devletin ne söylediği değil halkın ne söylediği ve hissettiğidir. Kürtler ne kadar özgürse Türkler de o kadar özgürdür. Kürtler ne kadar acı çekiyorsa, Türkler de o kadar acı çekiyordur. Kürtler ne kadar mutluysa Türkler de o kadar mutludur. Birinin özgürlüğü diğerinin özgürlüğü, birinin özgürlük yoksunluğu ise diğerinin özgürlük yoksunluğu anlamına gelir.

Kürtlerin özgür iradeleri kabul edilmiyor ve asimile edilmeye çalışılıyor

“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı Kürt halkı dahil her ulusun hakkıdır. Kimse buna müdahale edemez. Kürtlerin talepleri bir çatışma ve gerilim kaynağı olarak görülüyor. Kürtler Ortadoğu’nun en kadim halklarından biridir. Kendileri ve geleceklerine dair karar alma hakları vardır, beraber ya da ayrı yaşama hakları vardır. Onların özgür iradelerine saygı duymak gerekiyor. Kürtler sadece acı yaşamadı aynı zamanda büyük bir direniş de sergiledi. Ayrı bir halk olduklarını tüm dünyaya kabul ettirdiler. Birçok kazanım elde ettiler. Kobanî gibi yerlerde ise IŞİD işgaline karşı savaşarak yeni bir yaşam inşa ettiler. Kasr-ı Şirin Antlaşmasından bu yana geçen 400 yıllık tarihe baktığımızda Kürtlerin tarihini yazdığı söylenebilir. Kürtlerin özgür iradeleri ve talepleri kabul edilmiyor ve asimile edilmeye çalışılıyor.

Türkler ve Kürtler arasındaki kutuplaşma arttı ve toplumsal yozlaşma derinleşti

“Binlerce yıldır Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan Kürtler ile bin yıl önce Orta Asya’dan gelen Türkler arasında olacak bir kardeşlik ilişkisi ancak eşitlik ve özgürlük koşuluyla gerçekleşir. Birinin özgürlük yoksunluğu diğerinin de özgürlük yoksunluğu anlamına gelir. Bu tezin somut sonuçlarını görmek zor değildir. Hem Kürt illerinde hem de batıdaki illerde demokrasi ve hukuksal güvence ortadan kalkmıştır. Şiddetli bir mutsuzluk hali yaşanıyor. İntiharlar, psikolojik rahatsızlıklar arttı. Eğitimli veya eğitimsiz her birey işsizlik korkusu yaşıyor. Türkler ve Kürtler arasındaki kutuplaşma arttı ve toplumsal yozlaşma derinleşti.”

Duruşmaya yarına kadar ara verildi.

3 Şubat 2022