Kobanî Kumpas Davası: Mahkeme, siyasetin hukuk üzerinde bir vesayet enstrümanı olarak kullanılmasına araç oluyor

Kobanî Kumpas Davasının 11’inci duruşması, dördüncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam ediyor. Duruşmaya tutuklu siyasetçilerin yakınları, milletvekillerimiz Züleyha Gülüm ve Abdullah Koç, Ankara il ve ilçe yöneticilerimiz ile dava avukatları katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunanlar SEGBİS aracılığıyla bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı. Mahkemeye sunulan mazeretlerin okunmasıyla başlayan duruşmada mahkeme başkanı, önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay’ın mahkemenin reddi talebini, duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddetti.  

Hukuksuzlukların nedeni suç yapılanmaları

Önceki mahkeme başkanının bir suç örgütünün ikinci ismi olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldığını ve ev hapsi aldığını ifade eden dava avukatlarından Veysi Eski, “Mahkeme başkanı ise davanın durdurulması talebini, ‘Salondaki herkes hakkında soruşturma başlatılabilir, herkes suç işleyebilir.’ diyerek reddetti. Bahtiyar Bey’in tavrını KCK yargılamalarındaki Ali Alçık’ın tavırlarına benzettim. Çünkü ondaki özgüven farklı olduğunu ortaya seriyordu. Müvekkillerimizi konuşturmayan, bizi burada konuşturmayan kişi bir örgütün ikinci kişisi olmakla itham ediliyor şimdi.” dedi. Mahkeme başkanına “Yapılan tüm hukuksuzlukların nedeni böyle bir suç yapılanmasının içinde olduğu iddia edilen kişiden kaynaklı olamaz mı?” diye soran Eski, şunları ifade etti: “Siz niye kendinizi temize çıkarmıyorsunuz? Yargılamanın yenilenmesine neden olabilecek bir durum açığa çıkmış. Masumiyet karinesi var ona bir şey demiyorum. Velev ki müvekkillerimiz ceza aldı ve Bahtiyar Bey de ceza aldı. Hükme katılan birinin ceza alması, cezanın bozulma nedenidir."  

Mahkeme “ben yaptım oldu” diyor

Avukat Eski, mahkeme heyetinin ikisine ulaşılamayan, biri vefat eden tanıkların ifadelerinin alınmasından vazgeçtiğini hatırlatarak, “Üç kişinin Emniyet ifadesini burada tanık ifadesi olarak okudunuz. Sonra dönüp, ben yaptım oldu, dediniz. Tanık nasıl dinlenir biz mi öğretelim size? Emniyetteki ifade sadece bilgi almadır, tanık değildir. Ama siz bunu yaptınız ve oldu. Gizli tanık ABC123. Eskiden Emniyet de gizli tanık isimlerinde daha yaratıcı oluyordu artık onlar da takmıyor. Savcı müneccim mi? Siz gizli tanığı dinlerken, isim isim fotoğraflarla müvekkillerimizin teşhisini yapmışsınız ama aynı zamanda ifadelerini okuyorum güncel süreci değerlendiriyor. Tam da Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini söylüyorlar.” şeklinde konuştu.

Mevzu Kürtlere geldiğinde işin her zaman başka yerlere gittiğinin altını çizen Eski, “FETÖ soruşturmalarından sonra orada oturan yüzlerce hakim ve savcı yargılandı, hüküm aldı. Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılananlar, hakim ve savcıların FETÖ’cü çıkmasıyla yeniden yargılandı ve beraat etti. KCK davalarını yürütenler de örgüt üyesi çıktı, hükümler verdi. Ama FETÖ’nün hükmü Kürtler açısından devam etti. Mesele Kürt meselesi. Birbirimizi kandırmayalım.” diye konuştu. 

Mahkeme siyasetin hukuk üzerinde bir vesayet enstrümanı olarak kullanılmasına araç oluyor

Müvekkili Ahmet Türk’ün barışa yönelik girişimlerine dikkat çeken Eski, Abdullah Öcalan’ın Çözüm Sürecinde hükümete yönelik, “Bir yasa çıkarın kendinizi ve bizi güvenceye alın.” sözlerini hatırlattı. 6551 Sayılı Yasanın çıkarıldığını ancak yalnızca devleti koruduğunu ifade eden Eski, Kobanî sürecindeki devlet desteğine dikkat çekti. Eski, “Müvekkilimin IŞİD barbarlığına karşı çıkması ve dayanışması suç mu? Siz bunu yargılıyorsunuz. Siyasetin tüm enstrümanlarını elinden alır ve siyaseti bu salonlara tıkarsanız barışı nasıl getirebiliriz?” diye sordu. 

Tutuklu yargılanan siyasetçilerin Çözüm Sürecine dair dava dosyasında yer alan ifadelerini inkar etmediğinin, barış için Kandil’e gittiklerinin altını çizen Eski, “6551 Sayılı Yasa bu soruşturmaya engeldir. Ama siz basın açıklamalarını ve konuşmaları doldurmuş, kendinizce bomboş bir iddianame hazırlamışsınız. Siyaset hukuk üzerinde bir vesayet enstrümanı olarak kullanılıyor, siz bunun aracı oluyorsunuz.” diye belirtti. 

Muhakeme yeteneği olmayan biri hakim olabilir mi?

Eski mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ı kastederek, “Olmayan bir figüre inanan kişinin muhakeme yeteneği olabilir mi?” diyen Eski, ekledi: “Muhakeme yeteneği olmayan biri hakim olabilir mi? Saçma sapan bir şeye inanan bir kişi onlarca siyasetçiyi yargıladı. Bahtiyar Bey, herhangi biri değildi. O kararları veren, iddianameyi kabul eden, istediğine söz veren Bahtiyar Bey’di. Siz bunda sorun görmüyorsunuz. Siz bunda sorun görmüyorsanız o zaman biz sizde sorun görürüz. Derdimiz bir itibar suikastı yapmak değil ama ortaya saçılan şeyleri görmüyor musunuz? Bu durum yeniden yargılama nedeni. Yargılıyormuş gibi yapmayın.” 

Ara karar kuran veren mahkeme heyeti, 4 Nisan’da görülecek duruşma oturumunda itirafçı Sami Baran ve 5 Nisan’da ise Kerem Gökalp’in dinlenmesine karar verdi. 

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tanıklardan Nusret Yalçınkaya dinlendi.  Yalçınkaya, iddianamede ismi geçenleri tanımadığını, yalnızca televizyondan bildiğini ifade etti ve daha önce Emniyette verdiği ifadeyi de kabul etmedi.
 
Davanın tüm aşamalarının sunumu yapıldı
 
Ardından Avukat Kenan Maçoğlu söz alarak soruşturma sırasındaki hukuksuzlukları şöyle sıraladı: 

“4 Aralık 2019 tarihinde gizli tanık MAHİR’in ifadesi alınmış. 2014 tarihli Demirtaş’ın açıklamasını tanık, tırnak içinde anlatacak şekilde hatırlıyor. Bu ifade gizli tanığın ifadesi değil. TEM Şube Müdürlüğü’nün hazırladığı, gizli tanığın imza attığı bir tutanak. PKK itirafçısı Kerem Gökalp’in ifadesi de MAHİR ile hemen hemen aynı. Gökalp de Demirtaş’ın Mürşitpınar Sınır Kapısında yaptığı açıklamadaki ifadeyi ezberinde tutabilmiş ve Savcı Ahmet Altun’a anlatabilmiş. Buna nasıl kumpas değildir diyebilirsiniz? Resmen kopyala-yapıştır yapmışlar. Ama siz Kerem Gökalp ve MAHİR’i tutukluluk gerekçesi yaptınız. Birilerinin bu izahatı yapması lazım.

16 sayfalık ifadede Kobani’ye dair bir şey yok
 
“Kerem Gökalp, dağ kadrosunda kalmış. İtirafçı olduğu için 16 sayfa beyan vermiş. İlk tutuklandığında bu dosyaya dair tanıklığı yok. 26 Kasım 2019’da Emniyet ifadesini tekrar ediyor. Bu davaya dair herhangi bir beyanı yok. İtirafçı olmasına rağmen Şırnak Sulh Ceza Hakimliği tutuklanmasına karar veriyor. 13 Ocak 2020 tarihinde Sincan Cezaevi İnfaz Kurumundan teslim alınmış. Kerem, ifade vermek için Ankara’daki soruşturmaya dair nasıl bir bilgi almış, verdiği dilekçe dosyada yok. 15 gün gözetim altında tutulmuş. Sonrasında kopyala-yapıştır ifade alınmış. Devletin bütün kurumları MİT, Emniyet, İstihbarat seferber edilmiş. O dönemde teslim olan kim varsa gidip, görüşüldü. Kerem’i de ikna edip bu ifadeyi aldılar. Kerem Gökalp ifadeyi verdiğinde tutukluydu. Bunun karşılığında bir ödül verilmesi gerekiyordu. Tutuklu olduğu Şırnak 2’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dosyada 18 Mart 2020 tarihinde tahliye ve beraat kararı veriliyor. Çok ciddi ve büyük bir ödülle onurlandırmışlar. Orada bir suç işleniyor. Siz de buna ortak oluyorsunuz.”
 
Mahkeme heyeti itirafçı Sami Baran ve Kerem Gökalp’in dinlenmemesi yönünde talepleri reddetti. Duruşmaya 4 Nisan’a kadar ara verdi. 

1 Nisan 2022