Kobanî Kumpas Davası: Savunmamızı sınırlandırırsanız savunma yapmayacağız

Kobanî Kumpas Davası 13’üncü duruşması, 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü:

IŞİD saldırılarına karşı başlayan protestolar gerekçe gösterilerek aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile MYK üyelerimizin bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası 13’üncü duruşması, 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davaya parti yöneticilerimiz ile çok sayıda avukat katıldı.

Bugünkü oturumun başında iddia makamı rehin siyasetçilerin tutukluluk hallerinin devamı yönünde mütalaa verdi. Savcı, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) tutukluğuna dair yaptığı başvurusuna, “tutukluluk süresi makul” gerekçesiyle gelen ret cevabını gerekçe gösterirken, tüm tutuklu siyasetçilerin, üzerlerine atılan suçları işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu gerekçesiyle tutukluluk hallerinin devamını talep etti. Ayrıca adli kontrol kararları bulunan siyasetçilerin de tedbir kararlarının devamını talep etti.

Savcı ve mahkeme heyeti bize karşı düşmanlık besliyor 

Mütalaaya karşı ilk olarak söz alan Zeynep Ölbeci, savcının mütalaada kendisinin yurt dışına kaçarken yakalandığını iddia ettiğini hatırlatarak, “Ben markete giderken İstanbul'un ortasında gözaltına alındım. Nasıl yurt dışına çıkarken yakalandığım söylenebilir? Bu bile savcının ve mahkeme heyetinin bize karşı besledikleri düşmanlık ve kinin göstergesidir” dedi. 

Sanmayın ki yaptıklarınız burada kalır 

Önceki dönem MYK üyemiz Nazmi Gür, paralel yargı mekanizmasına dikkat çekerek, “Paralel yargının kabul edilemezliğini her dönem biz savunduk. 15 Temmuz öncesinde paralel yargının yerleştirilmesi ya da örgütlenmesinin tamamında mevcut hükümetin imzası var. O yolları birlikte yürüdüler, yağmurlarda beraber ıslandılar. Şimdi bunun suçunu da bizim üstümüze atmaya çalışıyor. Siz birleşen dosyalarla bu kovuşturmayı genişletiyorsunuz. Bu dosyayla ilgili olmasa bile gizli tanık beyanlarını dosyaya ekliyorsunuz. Geçmişte paralel yargının ve paralel polisin ürettiği bir takım sahte belgeleri bize karşı kullanıyorsunuz. Bu yargılama etiğine aykırıdır. Gidip 2010 yılında beyanda bulunan bir itirafçının ifadelerini burada okumanız hukuka aykırıdır. Yanı başınızdaki savcıya sorsaydınız bu davanın temelinin 2014’teki Kobanî protestoları olduğunu söylerdi. Bunu reddediyoruz. Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı” diye konuştu. Mahkeme heyetine “sanmayın ki bu yargılamada yaptıklarınız burada kalır” diye seslenen Gür, duruşmada yaşananların tüm dünyada takip edildiğini ifade etti. Gür, “Savcı bize ‘legal görünümlü illegal yapılar içerisinde toplantılar yaptınız’ diyor. Külliyen yalan. HDP, Türkiye’nin en büyük siyasi partilerinden biridir. Savcının elinde HDP’nin yasa dışı toplantılar düzenlediğine dair herhangi bir delil yok. Eğer öyle bir delil olsaydı en başından iddianamenin en üstüne koyardı. Kimse ne bizim ne de halkımızın aklıyla oynamasın. Savcı ya iddialarını doğrulayacak delil bulsun ya da bu iddiaları dosyadan çıkarsın” şeklinde konuştu. Gür “Mahkeme heyetinin aleyhimizde kurduğu tüm ara kararlar aslında bizim lehimizedir. Bu kararların hepsi kayıtlara geçiyor. Bizim meşruiyetimizi net bir biçimde gösteriyor” ifadelerini kullandı. 

Bu kadar şişirilmiş iddialara karşı bir günlük savunma mümkün değil 

Daha sonra önceki dönem parti sözcümüz Günay Kubilay söz aldı. Savunmanın bir gün ile sınırlandırılmasına tepki gösteren Kubilay, “Bu karar alındıktan sonra her yerde tartışıldı. Bu kadar şişirilmiş ve genişletilmiş bir iddianameye dair bir gün savunma yapmak mümkün değildir. Umarım bu karar yeniden gözden geçirilir” diye belirtti. 

Kadına yönelik şiddet bitmedikçe çalışmalarımız ve mücadelemiz sürecek 

Ayla Akat Ata ise söz alarak, “Savcı mütalaasına bakıldığında 20 aydır devam eden yargılamada hiç bir değişiklik olmamış” dedi. Savcının dinlenen tanık beyanlarını çarpıttığını ve mütalaasında gerçek dışı tanık beyanlarına yer verdiğini vurgulayan Akat Ata, tanıkların mahkemede verdiği ifadelere dikkat çekti. Mütalaada yer alan “legal görünümlü illegal toplantıların yapıldığı…” ifadesine değinen Akat Ata, “Biz neden illegal toplantı yapacaksak legal görünüm kazandıralım? diye sordu. Akat Ata, “Dün yaptık, bugün devam ediyor, yarın da bu çalışmalar devam edecek. Kadına yönelik şiddetin 5 bin yıllık geçmişi var. O nedenle bu şiddet bitmedikçe bizim çalışmalarımız, mücadelemiz de bitmeyecek. Artık erkek akıl bizim önümüze militarizmi ya da milliyetçiliği koyamıyor. Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar bunun karşısında durmak için bir araya geliyor” ifadelerini kullandı. “Tarihi yok mu sayacaksınız” diye soran Akat Ata, şöyle devam etti: 

Tarihi, müzakereleri yok mu sayacaksınız 

“Birden fazla yaşanan çatışma ve çözüm süreçlerini yok mu sayacaksınız? Bu süreçler içerisinde Kürt sorununun demokratik çözümü için çalıştığımızı yok mu sayacaksınız? Bunların hepsini illegalize edip 10 yıl boyunca devam eden görüşmeleri, arayışları yok mu sayacaksınız? 2018’den sonra birileri düğmeye bastı ve geçmişte yapılan tüm çalışmalara dair intikam duygusuyla başta eş genel başkanlarımız olmak üzere bizi hedef aldı.” Akat Ata, savcının “kaçma şüphesi” gerekçesine de “Biz bu konuda defalarca kez sınandık. Ne yaptığımız ne ettiğimiz belli. Aynı adresten dört defa gözaltına alındım, üç defa da tutuklandım” sözleriyle tepki gösterdi. 

Eğer illegal yapı arıyorsanız SADAT’a ve paramiliter yapılara bakın 

“Kürt kadınlar ülkeyi yönetenlerin korkulu rüyasıdır” diyen Akat Ata, “Bu ülkeyi yönetenler bizi çok iyi tanır çünkü hepimizi dinlemişler. Otuz tane dinleme klasörü var. Hangi birinde illegalite var. Biz kalpazanlık ya da uyuşturucu işi yapmıyoruz. Bizim derdimiz var, barış için özgürlük için çalışıyoruz ancak geçenlerde Şırnak Silopi’de bir kadın Özel Harekât Ocakları Derneği Şırnak İl Başkanı tarafından katledildi. Bu yapıların isimleri değişiyor, başka şehirde başka bir isim alıyor ama faaliyetleri aynı. SADAT’ın sitesinde yazanlara bir bakın. Biz mi legal görünüm altında illegal çalışma yürütüyoruz. Eğer illegal yapı aranıyorsa bu yapılar kendilerini hiç saklamadan kamuoyunda kendilerini deklare ediyor. Kürt kadınlarının herkesin maskesini düşürecek gücü var. Bizim karşımıza çıkardığınız gizli tanıkların bile maskesini düşürecek güce sahibiz. Bizim karşımıza çıkardığınız gizli tanıkların bile maskesini düşürecek güce sahibiz çünkü yaptığımız her şey şeffaf ve açık. Neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Getirdiğiniz kişiler itirafçı değil iftiracılardır 

Daha sonra konuşan Ayşe Yağcı ise gizli tanık ifadelerine dair değerlendirmelerde ve eleştirilerde bulundu. Aynur Aşan ise şunları söyledi: “Önümüzdeki süreçte de birçok gizli ve açık tanık gelecektir. Bu tanıkların hemen hemen hepsi itirafçı olmuş tanıklardır. Geçen konuşan tanıklar da bizi legal siyaset içerisinde olduğumuz dönemlerde tanıdıklarını söylediler, yeni getirecekleriniz de aynı şeyleri söyleyecekler. Doğru söylüyorlar. Bizi en fazla HDP’de, KJA’da ya da Roza’da görmüşlerdir. Ancak bizim çalışmalarımızı da kendi illegal çalışmaları gibi görüyorlar ve illegalize ediyorlar. İtirafçı değil de iftiracı olarak karşımıza çıkıyorlar. Belli ki mahkeme daha çok tanık getirecek çünkü elinizde somut hiçbir delil yok. 38 kez ağırlaştırılmış cezayla yargılanacağımız hiçbir delil yok. O nedenle on yıl öncesinin davalarını ve tanıklarını karşımıza çıkarıyorsunuz. Bizim ise savunma hakkımızı bir güne indirdiniz ve sadece ‘faile ve fiile’ ilişkin konuşun diyorsunuz. Heyetin bu kararını geri çekmesini talep ediyorum. Tanık ifadelerini de asla kabul etmiyorum” dedi.  Aşan son olarak başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm siyasetçilerin tahliyesini talep etti.

MYK üyesi Bircan Yorulmaz da, “savcı mütalaasında tanıkların benim hakkımda ‘kadro’ sıfatı kullandığını ifade etmiş. Hangi tanık söyledi. Tanıklar dinlenirken ben buradaydım. Hiçbir tanığın benim hakkımda beyanı bile olmadı. Bu bile mütalaanın ne kadar ciddiyetsiz yazıldığını gösteriyor” şeklinde konuştu. 

Bu yargılama Cumhur İttifakı eliyle yürütülen aleni bir suçtur 

“Elimizden geldiğince hukuksuzlukları kayda geçirmeye çalışıyoruz. Mahkemenizi yasalara davet etmek için çağrı yapmıyorum” diyen önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, “Sadece kayda geçiriyoruz. Mütalaanın kendisi hukuksuzlukta nasıl sınır aşılır, onun göstergesi. Neden bunu yapıyorsunuz? Kamuoyu bu davayı izliyor ama en çok Saray izliyor. Her grup toplantısında Devlet Bahçeli illaki ismimizi geçiriyor, hakaret ediyor. Unutmamak için. Cumhur İttifakı halkımıza karşı işlenen suçların ortaklığıdır. Bu yargılama da ağır suçlarından biridir” ifadelerini kullandı.  Demirtaş şöyle devam etti: 

“7 Haziran’ın yıl dönümündeyiz. Ne olduğunu tekrar hatırlayalım. 7 Haziran’da HDP olarak bütün saldırılara rağmen yüzde 13,2 oyla Meclis’e girdiğimizde AKP artık tek başına iktidar olamadı. Devlet Bahçeli ‘Kürtler çok oldu. Kürtler aldıkları oyla siyaseti belirleyecek duruma geldi’ diyerek Erdoğan’a şu teklifi yaptı: ‘Çözüm sürecini boz. İçeride dışarıda Kürtlerin menfaatine ne varsa boz. Biz de seni başkan yaptıracağız.’ Erdoğan bunun neden kabul etti? Çünkü Erdoğan’ın önüne konulan dosyalardan birinde Erdoğan’ın suçları da vardı. Önce Kürtlere saldırılıp sürecin bozulmasına bir alt yapı oluşturmak gerekiyordu. İktidarın diyalog niyetinden vazgeçtiğini biz hendekler kurulmadan önce fark ettik. Olayların öyle büyümesini istiyordu ki hesapları başkaydı. Koskoca ordunun birkaç mahalleyi güvenlik açısından stabil hale getirmesi çok mu zordu? Başka bir amaç vardı? Biz o zaman çözemiyorduk ama zamanla farkına vardık. Meğerse Cemaatçiler darbeye zemin hazırlamak için operasyonu büyütüyor, iktidar ise karşı hamle yapmak için çalışıyor. Olan Kürtlere oluyor.” 

Seçimlerde bu iktidarı sandığa gömeceğiz 

“2023’te dünyanın en önemli koltuğu seçilecek” diye belirten Demirtaş, “Biden’ın, Putin’in ya da Fransa Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan kadar yetkisi yok. Böylesine önemli bir seçim öncesi bu mahkeme kim oluyor ki kanun uyguluyor? Dışarıda o kadar büyük suçlar işleniyor ki. Savcının uyduruk delilleri ne ki? İktidar için kardeşini katletmiş bir gelenekten bahsediyoruz. O dünyanın en büyük koltuğu faşist bir suç ortaklığına teslim etmeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın onları sandığa gömeceğiz. Siz ne kararı veriyorsanız verin. Bu kadar büyük suç ortaklığını sürdürmek için başka suçlar işlemek gerekiyor. Altmış dokuz sayfalık mütalaanın kırk bir sayfası benimle ilgili. O halde benim haricimde bütün arkadaşlarımı tahliye edin. Ben kalırım. Seçime kadar beraber devam ederiz. Kaybederseniz yer değiştiririz” dedi. 

Savunmamızı sınırlandırırsanız savunma yapmayacağız 

Savcının sunduğu bütün delillerin AİHM ve AYM tarafından çürütüldüğünü aktaran Demirtaş “Burada saydığınız bütün delilleri her yerde çürüttük. Böyle bir mahkemede biz yasa falan tartışıyoruz. Dalga mı geçiliyor?” tepkisinde bulundu. Savunma sınırlandırılmasını kabul etmediğini belirten Demirtaş, “Bu kararınızdan geri dönmezseniz savunmalarımıza başlamayacağız. Bu adil yargılama hakkının ihlalidir. Uzatmaya çalıştığımızı düşünüyorsanız verin hemen kararı. İktidara yarayacağını düşünüyorsanız hemen açıklayın. Tam tersi olacağını göreceksiniz. Neden seçim sonrasını bekliyoruz. Hiçbir şekilde davayı uzatma çabamız yok? Savunma hakkımızı vermezseniz burada olmamıza da gerek yok. Kendi kendinize oynarsınız” şeklinde konuştu. Demirtaş son olarak muhalefet liderlerine çağrı yaptı: “Ya bizzat gelin buradaki hukuksuzluğu izleyin ya da heyetlerinizi gönderin” dedi. 

Duruşma yarın sabah 10:00'a ertelendi. 

9 Haziran 2022