Kobanî Kumpas Davası: Süreç değişti diye partiye mahkeme salonlarını gösteremezsiniz

Kobanî Kumpas Davasının üçüncü duruşmasının sekizinci oturumu verilen öğle arasından sonra başladı. Oturuma Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, önceki dönem Eş Genel Başkanımız ve Van Milletvekilimiz Sezai Temelli ile milletvekillerimizin yanı sıra Kürt siyasetçi Sırrı Sakık da katıldı.

İsmail Şengül: Adalet mekanizması onarılmalıdır

İlk savunmayı yapan HDP eski MYK Üyesi İsmail Şengül, yargılamada bir bütün olarak HDP’nin siyasetinin yargılandığına işaret ederek şunları söyledi: “Kolektif bir suç tanımı yapılıyor. Ben de o dönem MYK Üyesi olduğum için bu tanıma yerleştirilmiş durumdayım. Mevcut iddianame, suçun şahsilik ilkesini görmezden gelmektedir ve hukuken meşru değildir. Bu yargılama başlı başına siyasi bir lince dönüşmüştür”.

Nefret, ayrımcı, düşmanlaştırıcı siyaset anlayışının yakın zamanda Deniz Poyraz’ın hunharca katledilmesinin esas nedeni olduğunu belirten Şengül, “Faşist katil, bu cinayeti tek başına işlemiş gibi görünse de arkasındaki organizasyonları biliyoruz" dedi.

Adalet mekanizmasının onarılması gerektiğini belirten Şengül şöyle devam etti: "Kolay verilen tutuklama kararları, AYM ve AİHM kararlarının bağlayıcılıklarına rağmen uygulanmaması, doğrudan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından da eleştirilmektedir. Burada yargılanıyor olmamız, bu dosyanın 6 yıl sonra çıkarılıyor olması siyasi konjonktüre bağlıdır. Bu konjonktürün müdahalesinden dolayı ‘kriminal cinayet şebekesinin elemanları’ gibiymiş gibi gösteriliyoruz”.

Şengül, mahkeme başkanının, “MYK toplantısına katıldınız mı” sorusuna “Sulh Ceza Hakimliğinde bana bu soru sorulmadan tutuklandım ve 9 aydır tutukluyum. Dolayısıyla bu sorunun bir önemi yok” diyerek yanıt verdi.

Ayşe Yağcı: HDP’de olmaktan gurur duyuyorum

Ardından konuşan tutuklu yargılanmakta olan HDP’nin 2013-2014 yılı MYK Üyesi Ayşe Yağcı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Deniz Poyraz’a ilişkin sözlerini kınadı. Hayatı boyunca adaletten, barıştan ve eşitlikten yana olduğunu ifade eden Yağcı, bu nedenle HDP’de görev aldığını belirtti. Yağcı, şunları söyledi:

“Ya erkek egemen sisteme boyun eğecektim ya da bir muhalif kimliğe sahip olacaktım. Ben zor olanı seçtim. Muhalif olan birçok insan bu ülkede ya yargılandı ya da faili meçhul cinayetlere kurban edildi. Ben ve arkadaşlarım düşüncelerimizden dolayı yargılanıyoruz. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan iddialar yüzünden 9 aydır tutukluyuz. Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların demokrasiyle çözülebileceğine inanıyorum. Bu nedenle de HDP’de oldum ve HDP’de olmaktan gurur duyuyorum. Ancak bazı sorunlardan dolayı 2014’ten beri aktif siyaseti bıraktım. 2014’te bahsedilen olaylar sırasında ne parti üyesiydim ne de MYK Üyesiydim. Bu iddianameye neden, hangi maksatla dahil edilmiş olduğumu hala anlamış değilim. Madem 2014’te işlenmiş bir suç varsa ben niye hiç gözaltına alınmadım ve ifade vermedim. Ama 6 yıldan sonra tutuklandım.”

20 yıl önceki dosyası soruldu

Öne sürülen hiçbir iddiayı kabul etmediğini belirten Yağcı'ya mahkeme başkanı, 20 yıl önce yargılandığı dosyayı sordu. Yağcı, “20 yıl önceki yargılamam yine önüme konuluyor. Tekrardan önüme konulup yargılanmaya çalışılıyorum. Ben şu an 45 yaşındayım. O dosyadan dolayı yargılandım dosya kapandı zaten” yanıtını verdi.

Ardından Avukat Cemile Turhallı Balsak söz aldı. Kobanî Davası için Kandıra Kadın Kapalı Cezaevinden Sincan L Tipi Kapalı Cezaevine geçici gelen Sebahat Tuncel’in kaldığı yerden Sincan Kadın Kapalı Cezaevine gönderilmesini isteyen Balsak, HDP İzmir İl Örgütü’ne dönük silahlı saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in bina içerisinde bulunan Sebahat Tuncel’in fotoğrafına üç el ateş ettiğini ve müvekkilinin tehlike altında olduğunu söyledi. Balsak, “Müvekkilin cezaevinde olsa dahi can güvenliği sorununun olduğunu ve tehdit altında olduğunu da gösteriyor” dedi. Mahkeme başkanı, cezaevine gerekli yazıları yazdığını belirtti.

Balsak: Yağcı MYK Üyesi değil

Yağcı’nın tutukluluk durumuna ilişkin de konuşan Balsak, “Ayşe Yağcı MYK Üyesi değil. Yağcı’ya ilişkin iddianamede birkaç saniyelik görüntü dışında bir şey yok” dedi. Balsak Yağcı’nın tahliye edilmesi talebinde bulundu. Avukat Şevin Kaya da Yağcı’nın 20 yıl önce yargılandığı davanın bu dosya ile ilgisinin olmadığını belirterek, “Dosyanın bu dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz” dedi.

Sırrı Süreyya Önder’den Çözüm Süreci vurgusu

Duruşma İmralı Heyeti Üyesi ve HDP eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in savunmasıyla devam etti. Çözüm Sürecini hatırlatan Önder, şöyle konuştu: “Daha önce bu işin silahsız çözülebileceği konusunda bir arayış bile yapılmamışken tüm yetmezliklerine rağmen bu memleketin gündemine bu meseleyi barışçıl yollardan çözümlemek, ortak geleceğimizi kurtarmak, bundan sonraki can kayıplarının önüne geçmek için bir adım attık. Tam da dün İspanya' Başbakanı Pedro Sanchez ceza alan siyasetçilere konulan hapis cezalarını hükümetin önerisiyle meclise getirilip af çıkardı. Ben İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in konuşmasını çok değerli buldum. ‘Sıfırdan başlayamazsınız ama yeniden başlayabiliriz’ diyor. ‘Bundan öncekini beceremedik ama bundan daha iyisini yapabiliriz’ diyor.”

Dava siyasidir kriminal değil

Önder, “Bu iddianameye baktığımda, ben yargıç olsaydım bunu ‘gidin kendi aranızda görün’ derdim. ‘Bu siyaseten çözülecek bir mesele, biz burada bunu kriminal bir mesele olarak ele alamayız’ derdim. Bu ülke nasıl bu hale geldi, neden sürekli bununla boğuşmak zorunda kaldı?” diye sordu. Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz İmralı Heyeti olarak Dolmabahçe'de bir mutabakat metni imzaladık. 10 maddelik bir mutabakattır. Onun bir Kürt manifestosu değil bir demokratikleşme manifestosu olduğunu göreceksiniz. Yargıladığınız insanların hepsi isterseler kendi konforlu alanlarına çekilip yaşayabilecekken, bu memleket daha iyi olsun diye mücadeleyi dert ettikleri için yargılanıyorlar. Bunun konuşma yeri Meclis olmalıydı, mahkeme salonu değil. Siyaset yapmanın yeri Meclis olmalıydı, mahkeme salonu değil. Biz yaralı birini görünce yaralanan, ölenle ölen insanlarız. Böyle bir yaşam tercih etmesek buradaki her arkadaşımız için hayatın en konforlu alanları hazır olurdu.

Cumhurbaşkanı emek ve çabamız için teşekkür etmişti

"Davaya bakıyorum savunma yapmak istiyorum ama iddianameyi anlayabilmiş değilim. Ben neyle suçlanıyorum? Bu cinayetlerin sebebi olacak ne yapmışım? Ama teşekkür edilmesi gereken, en azından ‘Allah razı olsun’ denilmesi gerek bir konumdan bunların failiymişiz gibi huzurunuzdayız. Gereken derken hayali bir şeyden bahsetmiyorum. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı bizzat şahsımıza bu süreçte gösterdiğimiz emek ve çaba için teşekkür ettiler. Adı geçenlerin hepsi yüzümüze karşı ‘teşekkür etmedik’ desinler, ‘delil göster demeyeceğim’ neyse fermanımız ona da razıyım.

Aşiret hukukunda, ilkel hukukta bile rastlanmayacak bir şey

"Bu böyle olmaz, aşiret hukukunda bile böyle olmaz. Kanunlarla Çözüm Süreci Yasası gibi bir yasayla koruma zırhlarına büründürdünüz bizleri, süreç değişti diye partiye mahkeme salonlarını gösteremezsiniz. Aşiret hukukunda, ilkel hukukta bile rastlanmayacak bir şey. O zaman ‘bizdik’ şimdi ‘bene’ indik. Nazi Almanyası’ndan başka hiçbir yerde kullanılmayan ‘tek devlet tek milleti’ bir şey sanıyoruz. Ama meselenin çözümünü bir cümleye indirmek gerek. Yüzyıllarca da sürse en kötü müzakere tarafların kolayına gelen çatışmadan daha iyidir. Çünkü giden bir canın yerine konulması mümkün değildir. Türkiye'de rejimlerin inşası hep mahkemelerle oldu. Sıkıyönetim mahkemeleri, OHAL mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler.

Cezanın bizler için bir yaptırım değeri yok

"Biz bunları dert eden insanlarız. HDP’nin hiçbir şey vadettiği yoktur. HDP ve benzeri partilerde yargılanmak, itibarından olmak gibi bir dizi sonuç üretiyor. Peki biz deli miyiz? Şahsım adına bir şey söylemeyi zul addediyorum. Ben bu ülkenin sanatçısıyım, barış gönüllüsüyüm, bu partinin de bir sıra neferiyim. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyorum. Cezanın bizler için bir yaptırım değeri yok. Bizi utanma duygusu öldürür. Bizi mahcup olma duygusu berbat eder. Bize verilen 5-10 senenin; utanmamızın yanında, başarmamış olmamızın yanında, barışı ve demokrasiyi getirememiş olmamızın yanında hiçbir değeri yoktur. Hepimizin omuzlarında ağırlığı vardır.

Ortak geleceğimiz burada

"Bu insanın haliyle zoruna gidiyor. Bu ülkeye sevdalıyız burası ortak vatanımız. Ortak geleceğimiz de burada. Süreci çok değerli kılan şey de ilk defa başkalarının müdahalesine gerek kalmadan yüz yüze, bazen halk diliyle bazen literatürle bir kolaylaştırıcılık görme görevini aldık. Ama karıncanın su taşıması misali Türkiye halklarına da helali hoş olsun. Bir gün bu barış kurulacaktır. Ama savaşın sürmesi herkesi kirletir ve barışı uzaklaştırır.

Cezaevlerinin, cezaların bir yaptırım değeri yok, o utanma duygusunun yanında. Ama olan toplumsal barışa ortak geleceğimiz olur. Mahkemenizde 9 aydır gidip karakollara imza atıyorum, yurt dışına çıkamıyorum. Hiçbir şekilde bu ülkeyi savaştan beslenen insanlara terk etme gibi bir niyetimiz yok. Fakat artık zulüm aracına dönmüş olan imza uygulamasından vareste tutulmayı talep ediyorum."

Duruşma yarın 09:30’da görülmeye devam edecek.

23 Haziran 2021