Kobanî Kumpas Davası: Tanık ifadeleri bu davanın ölmüş bir dava olduğunu gösterdi

Kobanî protestoları gerekçe gösterilerek önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 22’si rehin 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası’nın 11’inci duruşması 8’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde devam ediyor:

Kobanî protestoları gerekçe gösterilerek önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 22’si rehin 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası’nın 11’inci duruşması 8’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde devam ediyor. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya Parti Sözcümüz Ebru Günay, Eş Genel Başkan Yardımcılarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, milletvekillerimiz Kemal Peköz, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ankara İl ve ilçe örgütü yöneticilerimiz takip etti. 

Kendimizi bu sandalyeye bağlamamız bekleniyor

Ardından Kandıra Cezaevi'nde rehin tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak tanık ifadelerine ilişkin beyanlarda bulundu. Tanık dinlenmesinden haberlerinin olmadığını ifade eden Kışanak, “Mahkemenin ara kararından haberimiz yoktu. Kendimi bu sandalyeye bağlamam ve yaşamımı buraya bağlamam isteniyor. Teknik olarak hayatın olağan akışı olarak bu mümkün değil. Ayrıca telekonferans bağlantısından görevlilerin bile haberi olmuyor” eleştirilerinde bulundu. 

Önceki dönem MYK üyemiz Mesut Bağcık, müşteki ve tanık beyanlarının alınmasından vazgeçilmesini istedi. Sami Baran’ın ifadelerine değinen Bağcık, tanığın avukatı olmadan ifadesinin alındığını söylediğini hatırlatarak, “Açık tanık Sami Baran’ın ifadeleriyle benim ‘yasadışı’ bir örgüte üye olmadığım anlaşıldı” dedi. 

İddia makamı Anayasa'yı ihlal ediyor

Önceki dönem MYK üyemiz İsmail Şengül 18 aydır tutuklu olduğunu ifade ederek, “3 bin 500 sayfalık iddianamede benim ve arkadaşlarımın fiillerle yargılanması dışında somut bir delil bulunmamakta. İddia makamı son 2 mütalaasında Figen Yüksekdağ hakkında verilen AYM kararını tutuklama gerekçemiz sayıyor. AİHM Büyük Daire Demirtaş kararını hatırlatmak istiyorum. Anayasa 90’ıncı madde gereği AİHM kararının tanınması gerekir. Adalet Bakanı basına verdiği demeçlerde AİHM kararlarının uygulanması gerektiğini ifade etti. Anayasa açıktır ve bağlayıcılığı mevcuttur. Bu bağlayıcılık görünmesine rağmen iddia makamı mütalaasında bunlara yer vermiyor. Bu da iddia makamının hukuktan ne kadar uzak kararlar verdiğini gösteriyor” diye konuştu. 

HDP’de yönetici olmanın kriminalleştirilmesi ahlaki, vicdani ve hukuki değil

İfadeleri alınan Kerem Gökalp ve Sami Baran’ın söylediklerini değerlendiren Şengül, “Kerem Gökalp MYK toplantıları hakkında bir bilgisinin olmadığını ifade etti. Tek tek isimlerimizi okuyup bizi gösterdiniz, bizleri tanımadığını, görmediğini, duymadığını da ifade etti. Biz ve tanık beyanları ortada. ABC123 gizli tanığının ifadesi soyut, duyuma dayalı iddialar olduğu açık. Gizli tanık ABC123’ün biz ve mahkeme huzurunda alınmamış olması bu tanığın tanıklığının yok hükmünde olduğu sonucunu beraberinde getiriyor” dedi. “HDP’de yönetici olmak kriminal bir meseleye getiriliyor” diyen Şengül, “Bu doğru değil, hukuki değil, ahlaki ve vicdani değildir” dedi. 

Mahkeme başkanının tüm siyasetçilere sorduğu “Siz o toplantıya katıldınız mı? Kim hazırladı o tweeti?” sorularına sorduğu  Şengül, “Ben o toplantıya katıldım” dedi. 

Emniyet suç işledi

Kürt-Pen üyesi yazar Nezir Çakan da tanık beyanlarının gerçek dışı ve yalan olduğunun HTS kayıtlarıyla kanıtlandığını kaydetti. Çakan, “Sami Baran’ın verdiği ifade de söylediklerimi doğruladı. Antalya Emniyeti’ne Sami Baran’ın hastalığını kullanan ve söylemediği beyanları tutanaklara geçen emniyet güçleri açıkça suç işlemiştir. HTS ve bilirkişi raporları tanık beyanları çürütmektedir” dedi. 

Tanık ifadeleri kumpası kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtladı

Söz alan önceki dönem Parti Sözümüz Günay Kubilay da sadece HDP MYK üyesi olduğu için yargılandığını söyledi. “Dosyada bulunan iki gizli bir açık tanığın beyanlarının birbirini yalanlar nitelikte” olduğunu dile getiren Kubilay, “3'ü birbirinden farklı, 2 ölü beyan var. Tanık ifadeleri bu davanın Kobanî olayları nasıl bahane edilerek HDP’ye kumpas kurulduğunu kanıtlamıştır. Sami Baran’ın mahkeme ifadesi bizim başından beri bu davanın Kobanî olaylarıyla ilgili hakikati ve maddi gerçeği açığa çıkaracak bir dava olmadığını, HDP’ye kurulan kumpas davası olduğunu kuşkuya yer götürmeden kanıtladı” diye belirtti. 

Böyle torba yargılama mesnetsiz suçlama olmaz

Sami Baran’ın rahatsızlığını fırsat bilerek, istismar ederek, kullanıldığını ve açıkça suç işlendiğini aktaran Kubilay, “Sorumlular hakkında derhal suç duyurusunda bulunulmalı” dedi. Açık tanık Kerem Gökalp’in ifadelerine dikkat çeken Kubilay, Gökalp’in 2001’den başlayan ve 2015’te sona eren örgütsel faaliyetlerini duruşmada anlattığını belirtti. “AİHM kararlarını, Anayasa'yı, ceza yasasını tanımıyorsunuz, sizi bağlayan ne?” diye soran Kubilay, “Biz burada ne söylersek söyleyelim, mütalaaya ezberlenmiş bir şeyler yazılıyor. Ezbere gerekçe istemiyorum. Somut gerekçe yazın, durumumuzu bilelim ya da evimize gidelim. Böyle torba biçimde bir yargılama olmaz” şeklinde konuştu. 

HDP bu ülke için şanstır

Kürtçe konuşan Zeynep Ölbeci de tanık Kerem Gökalp ve Sami Baran’ın kendisi hakkında herhangi bir beyanı olmadığını ifade etti. Ölbeci, “Açık tanıklar da nasıl bir komplo ile karşı karşıya olduğumuzu kanıtladı” şeklinde konuştu. Önceki dönem MYK üyemiz Zeynep Karaman söz alarak Kürtçe konuştu. “Şu net ki bu iddianameyle bu mahkeme bu şekilde devam edemez” diyen Karaman, heyetin yargılamayı sona erdirmesini istedi. Karaman, “Ben tahliye talep etmiyorum. Ne kadar gizli, açık tanık getirselerde dava boşa çıkıyor. Tanıklar da tüm iddiaları çürütüyor. Biz bu Cumhuriyet için bir şansız, HDP bir şanstır. Türkiye’nin bize ihtiyacı var ve biz de çalışmalarımıza özgürce sürdürmek istiyoruz. Bize ceza da verebilirler. Bize 37 kez müebbet de verebilirler. Gerekirse yatarız da. Biz Kürdistan halkı için de Türkiye halkı için de samimiyiz. Bu fırsatın bilincinde olmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

Kışanak bir kez daha söz alarak belgelerin tarafına tebliğ edilmesini, duruşma tutanaklarının da günlük olarak da kendisine iletilmesini de istedi. Kışanak, duruşma periyotlarının işkence olmaktan çıkarılmasını ve yeniden düzenlenmesini talep etti. 

Yüksekdağ: Tanık ifadeleri bu davanın ölmüş bir dava olduğunu kanıtladı

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Başkanı Figen Yüksekdağ da söz olarak şunları söyledi:

“Tanıkların yaptığı tek tanıklık bu davanın ölmüş olduğuna dairdir. Tanıklar beyanlarıyla bu davanın ölmüş bir dava olduğunu gösterdi. Suni teneffüslerle, dışarıdan müdahalelerle hayatta tutmaya çalışılan bir dava. AYM’nin siyasi bazı davalara karar verebileceğini öngörmek saflıktır. AYM, kendini dünyaya göstermeye, kanıtlamaya çalışan bir durumda. Hala nefes alan bir hakem olduğunu kanıtlamak için böyle aleyhe kararlar veriyor. AYM bize karşı aleyhte karar kurma kurumudur. Bu davanın dayanağı AYM’nin benim hakkımda verdiği kararlar. Bu dosyanın ne kadar kumpas ve yalan yanlış olduğunu her gün haykırıyoruz ama sizler hiçbir şey yokmuş gibi belirlenen ve önünüze önceden konulmuş kararları sürdürüyorsunuz. Bizler bu gerçeğe sessiz kalamayız. 

Tweeti ben yazdım ben attım

Savcının tanık dinlemesi ardından MYK’da kim vardı? Tweeti kim attı? gibi sorulmayacak sorular sordunuz. Gerçeklikle hakikatle ilgisi olmayan, davanın seyriyle ilgisi olmayan, bir tweetin etrafında tavaf etmeye zorlayan bir mantık çıkıyor. Her seferinde size anlatırız, böyle olmayacağını anlatırız. Ben yazdım, ben attım, diyorum. Buna niye odaklanmıyorsunuz. Benim samimi beyanım, ikrarım değil. Bir dönemin gayet meşru, AKP iktidarını yere devirmiş o dönemin MYK’sı devirmiş. Hazreti Davut gibi tek bir taşla deviren HDP MYK’dır. Tarihsel konjonktür, çabamız, yolsuzluk içerisinde yapılan mücadele devirdi” ifadelerini kullandı.

Bu memleketin onurunu, güvenini, saygısını batırdınız

Bir tweete bu kadar sarılmanız suç olmasından dolayı imkansız. Tweeti birisi tutmuş, birisi yakalamış, birisi atmış. Ondan sonra da yargı mekanizması ‘ben bunun üzerinden giderim’ demiş. Türkiye yargısı bu kadar niteliksiz olamaz. Bu memleketin onurunu, güvenini, saygısını batırdınız, batırıyorsunuz. Güya bu davanın gerçek ile ilişkisine dair tanıklık anlatacak. Tanık kendi suçunu itiraf ediyor. Şimdi bu sadece biz görüyor, anlıyoruz  olamaz. Tanıklar ve kurduğunuz tanıklık sistemini devam ettiriyorsunuz. Bu davanın ömrünü beyhude bir şekilde uzatıyorsunuz. İlla ki bu dava bitecek, bu şekilde tamamlanacak. Seviyeyi düşürmemek lazım. Biz bunun için uğraşıyoruz. 

Pazarlıkla Kaşıkçı cinayetinin dosyası kapatıldı

İstanbul’un göbeğinde kıtır kıtır insan kestiler. Kaşıkçı cinayetinde siyasi iktidar davanın savcılığını üstlendi. Erdoğan, ‘Davayı kapatmayız’ dedi. ‘Bu davanın savcısı da divanı da biziz’ dedi. Aradan 3-5 ay geçti. Suudi Arabistan’a gitti. Önündeki derdest davayı siyasi pazarlıklarla, kapattı. Bu duruşmayı sürdürdüğünüz günlerde oldu. 

Herkesle anlaştılar, barıştılar bir tek ülkenin vatandaşıyla barışmadılar

Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin MYK üyesine o partinin MYK’sı suç karargahı  gibi anlam vererek, sorular sormaya cüret ediyorsunuz. Cüretinizi selamlıyorum ama bu kadar tahammül etmek zorunda değiliz. Bu memlekette siyaseti yöneten tek adam dava satıyor. Bu tek adam siyasi ikbal karşılığında dava satıyor. Yargı sistemini satıyor. Biz bunu bağıra çağıra söyleyeceğiz. Siz yargı sisteminin ne hale getirildiğine bakın. Bütün darbeyi yapanlarla dost oldu, davalarını kapattı. İsrail ile dost oldu, bağırıp çağırdığı BAE, ABD, Rusya, Suudi Arabistan ile dost oldu. Güya onlardan başka yerli milli kimse yoktu bu memlekette. Hepsiyle anlaştılar. Herkesle barıştılar, bir tek ülkenin vatandaşıyla barışmadılar. 

Bu soysuzluktur, kimse bizi böyle yargılayamaz

Demokratik çizgide ısrar eden bizimle, Kürt ile, sosyalistle, emekçiyle, Alevi ile düşmanlar. Bir tek bunlarla düşmanlık bitmiyor. Bizim böyle bir soysuzluğu kabul etmemizi istiyorlar. Bu soysuzluktur başka bir şey değildir. İstiyorlarsa yine dava açsınlar. Kimse bizi bu şekilde yargılayamaz. Seviyeyi ayaklar altına almaya gerek yok. Sıram geldiğinde ben de anlatacağım, hakikati ortaya çıkaracağız ama tutuklama gerekçesi yazarken çürümüş şeyler üzerinden bizi vurmaya ve arkadaşlarımız üzerinden devam eden haksız tutukluluk kabul edilemez. Tüm arkadaşlarım için tahliye talebimi yineliyorum. Kimse HDP tweetinin yanlış olduğunu suç olduğunu söylemiyor. Herkes savunuyor. Bu tarihsel haklılığın savunulması üzerinden savunmalar yapılıyor. Arkadaşlarımız için kollektif tahliye talebimi yineliyorum.” 

Yüksekdağ’ın konuşması sırasında salonda üçüncü kez elektrik kesintisi yaşandı. Salonda üçüncü kez elektrik kesintisi yaşanması üzerine avukat Kenan Maçoğlu, “İlahi bir mesaj var sanırım. Dosyada yerinde gitmeyen şeyler var. Siz onaylamadan mikrofon açıldı” dedi. Mahkeme başkanı ise “Herkes kendine göre ilahi bir mesaj almıştır” yanıtını verdi.  

Duruşmaya verilen öğlen arasınının ardından eski MYK Üyemiz Bircan Yorulmaz, Ayla Akat’ın kovid-19 testinin pozitif çıktığını ve kendilerinin de temaslı olduğunu ifade ederek duruşmalara SEGBİS ile katılacaklarını belirtti. Tahliye talebinde bulunma gereksinimi duymadığını söyleyen Yorulmaz, şunları söyledi:

Tweetlerin suç olmadığı kanıtlandı

“İlk günden beri benim adımla anılan ve doğrudan bana gelmemiş olan bir PYD maili var. Sözü geçen olaylar ile Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı. Ben bir yıllık süreçte PYD’yi anlatma gereği duymadım. IŞİD’in Suriye’de yaptığı infiale ilişkin de beyanlarda bulunmuştum. PYD mailinde, o bültenle sadece yardım istendiğini, sadece yardım ve dayanışma talebinde bulunan bir mail olduğunu ifade ettik. Atılan tweetlerin de şiddet içermediği belgelendi.”  

Yorulmaz’ın ardından eski MYK Üyemiz Pervin Oduncu söz aldı. Oduncu, şunları söyledi:

“Biz sanki sadece bir duvara konuşuyoruz gibi geliyor. O duvardan dönüyor ve siz tekrar aynı şeyi yapıyorsunuz. O tweetin suç olmadığı kanıtlanmışken HDP’nin MYK toplantısı yapması mı suç sayılıyor? Bu toplantı neden illegalize ediliyor? Diyelim ki o tweetin her harfini birimiz yazmış olalım, ne olacak? O tweetin suçlamalarla bir illiyet bağı kurulamamışken siz tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorsunuz.

Bu davayı kurtaramazsınız

“Türkiye’nin üçüncü büyük partisini illegalize edip, örgüt yöneticileri ve örgüt üyeleri şeklinde sınıflandırıp kategorize etmeye başladınız. Bu algı değil de nedir? Ben MYK toplantısına katılmayacağım, eylemlerine gitmeyeceğim, basın açıklamalarına, toplantılarına, mitingine katılmayacağım da ne yapacağım? Bir siyasi parti yönetici, kadın yönetici ne yapar? O zaman görev tanımı yapalım. Tanıklar da aleyhimize bir şey söylemiyor. Bizi illegalize etmeyin. Bizi illegalize ederek bu davayı kurtaramazsınız. Bunu yapmayın. Hukukun sizin nezdiniz de bir anlam kazanmasını istiyoruz. HDP’de gurur ve onurla çalıştım. Yine olsa yine çalışırım. Artık bu işkenceye dönüşen tutukluluğun son bulmasını talep ediyorum.”

Tutuklu siyasetçi Ayşe Yağcı, da Kovid-19 belirtileri taşıdığını ancak buna rağmen tahliye taleplerini dile getirmek istediğini söyledi. Yağcı, “Açık tanık Sami Baran benim hakkımda ‘Konyalıdır, cezaevi çıkışlıdır, parti çalışmalarında yer aldı.’ dedi. Evet, doğrudur. Ben Konyalıyım, cezaevinden çıktım ve parti çalışmalarında yer aldım. Aktif, dinamik bir partide siyaset yürütüyorum. Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım” diye konuştu.

Savcı Kerem Gökalp’i aşkla dinledi

Kürtçe savunma yapan tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli de şunları söyledi:

“Bugüne kadar yaptığımız savunmalar, sunduğumuz delillere rağmen sesimizi duymuyorsunuz. Bizim sesimizi duyuyorsunuz ama kulağınız başka bir yerde. Heyetin siyasi düşüncesi ne olursa olsun adalet ve hukuku temsil ettiğiniz yerde yargısız ve art niyetsiz bizi dinlemeniz gerekiyordu. Ama ortaya çıkan ve gördüğümüz şey, bizi dinlemediğinizdir. Mahkemenin her duruşmasında verdiği ara kararda bir önceki kararından farklı bir kelime dahi yok. Kes-kopyala-yapıştırdan ibaret kararlar veriliyor.  Bizi dinlemeyen savcı, bilgisayarından başını kaldırmayan savcı, Kerem Gökalp’in dinlendiği gün bilgisayarını yan tarafa çekerek ve kürsüye yaklaşarak dinledi. Büyük bir hayranlıkla izledi. Öyle büyük bir değer ve kıymetle dinledi, büyük bir aşkla dinledi. Adalet ve hukuka her zaman inancım var.”

Eski MYK Üyemiz Dilek Yağlı, “2014’te MYK tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında gidip ifade vermiş insanlarız. Burada sorgudan kaçma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Sorgudan kaçmamız gibi bir durum yok, aksine 6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı makamı var. Ben her mütalaada sabitleşen ve savcı beyin de bir düsturu haline gelen mütalaaya itiraz ediyorum.” dedi.

Tutuklu siyasetçilerin beyanlarının ardından avukatlar, savcılık mütalaasına karşı söz alarak tahliye talebinde bulundu.

8 Nisan 2022