Kobanî Kumpas Davası: ‘Ülke topraklarını parçalama’ iddialarına dair tek bir delil yok!

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası, rehin alınan siyasetçilerin esasa ilişkin beyanları ile devam ediyor. Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen davanın 39’uncu duruşmasının ilk günü tutsak siyasetçi Bülent Parmaksız’ın savunmaları ile başladı. 

Zamanın ruhuna uygun bir cumhuriyet kurulmalıdır

Parmaksız esas hakkındaki savunmasına geçmeden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılına ilişkin olarak, “Cumhuriyet’in mülkiyetçi bir düzen içinde; sınıfsal eşitsizlikleri barındıran, Kürtler başta olmak üzere diğer halkları görmezden gelen, egemen sınıfların yönettiği bir düzen olduğunun farkındayım. Cumhuriyet’in demokratikleşmesi gerekiyor. O da yetmez, esas olan; zamanın ruhuna uygun bir cumhuriyetin kurulmasıdır” dedi.

HEDEP Türkiye için bir şanstır

Parmaksız, HDP’nin yaşadığı hukuki baskılardan kaynaklı şekli bir partiye dönüştüğünü; ancak HDP fikriyatının Türkler ile Kürtleri bir araya getiren bir program olduğunu belirterek, “HDP fikriyatının reddi, iki halk arasında bir yarılmayla sonuçlanacak. Bir gün Kürtler, Türkler ile duygu birliğinden vazgeçerse bunun sonuçları çok ağır olacaktır. Ancak yeni ismiyle HEDEP Türkiye için bir şanstır ve mücadelesinde başarılar diliyorum” diye konuştu.

Kürtler kimliklerinin tanınması ve güvenceye kavuşturulmasını istiyor

Parmaksız, AYM’nin Kobanî protestolarının ifade özgürlüğü sınırları içerisinde görmesi gerektiğini, görmezse dahi olayların ne olduğunun herkes tarafından bilindiğini söyledi. Parmaksız ayrıca Kobanî olaylarının açığa çıkartılması amacıyla Meclis’e verilen araştırma önergesinin reddedilmesini hatırlatarak, şunları söyledi: “Bakın burada bir kez daha söylüyorum; yaşanan olayların çapı, iddia edildiği gibi ülke topraklarını parçalamak değil. Biraz tarih bilen herkes o günlerde yaşanan olayların bir ayaklanma girişimi olmadığını görür. Hala Kürtlerin ayrı bir devlet kuracağı söyleniyor. Kürtlerin stratejisinde ayrı bir devlet kurma yok. Bunu böyle yorumlamak, yönetenlerin işine geliyor. Kürtler, haklarının hukuken tanınması şartıyla Türkler ile birlikte yaşamak istiyor, yerinden yönetim istiyor, anadilinde konuşmak istiyor.  Kürtler, kimliklerinin tanınması ve güvenceye kavuşturulmasını istiyor. Bu doğrultuda Kürtlerin taleplerini bastırmak için ‘Kürtler memleketi bölmek istiyor’ gerekçeleriyle saptırılıyor. Talep edilen en ufak demokratik ulusal bir hakkı vermemek için ‘siz ayrılıkçısınız’ denilerek hiçbir adım atmamanın, tekçi siyasal çizgiyi devam ettirmenin gerekçesini oluşturuyorlar. Fakat o dönemler geçti. Ne dünya bu politikaları kabul eder ne de Kürtler. Kürtler artık eski Kürtler değil.‘Kürtlerin kafasına vururuz istediğimizi kabul ettiririz’ dönemi geçti.  

Devletin günahlarına sessiz kalarak ortak olmayın

Sesleniş yapmak istiyorum; bu toprakların bir insanı ve bu topraklara kendisini borçlu hisseden sosyalist biri olarak; Türklere seslenmek istiyorum. Çünkü Kürtler yapacaklarını yaptı ve ‘Biz bir yere gitmiyoruz’ diyorlar. Eğer gelecekte olumsuz bir şey yaşanırsa, haritalar değişirse işin sonunun nereye gideceği bilinmez. Böyle bir şey yaşanırsa, vebali Türk Devleti ve Türkler olacak. Neden Türkler olacak? Çünkü devletin günahlarına, sermayenin günahlarına sessiz kalarak ortak oluyorlar. Bu işin vebali onların sırtında. Bunları çok samimi duygularımla söylüyorum; Kürtler bölünmeyi istemiyor.”

‘Ülke topraklarını parçalama’ iddialarına dair tek bir delil yok!

Parmaksız, savunmasını şu sözlerle sürdürdü: “Tanık beyanlarında birçok kez çelişkileri gördünüz. Kobanî sürecindeki olayları ülke topraklarını parçalama olarak görüyorsunuz, ama buna bir tane delil göstermiyorsunuz. Bunun bir tane planını gösterin! Mesela bir şehrin ayaklanma planını göstermiyorsunuz. Bunları gösteremiyorsunuz ama bize ‘Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma’ diyorsunuz. O dönem, 40 tane çağrı yapılmış ancak bir tek bizim çağrımızı cezalandırmaya kalkışıyorsunuz.”

Bu memleketi bölmek isteyenler devletin idarecileridir

Parmaksız, “Siz, bizi Türkiye Devletini bölmekle suçluyorsunuz ama ben de sizi suçluyorum. Amacım tarihe not düşmek, yaşanacak vebalin sorumluluğunu görmelerini sağlamak. Eğer sorun bölücü olmak ise, bölücü olan devlettir. Türkiye Devletinin idarecilerinin bölücü olduğunu düşünüyorum. Kürtleri sürekli görmezden gelerek, sıkıştırarak, Türkiye’yi emperyalizm için müdahale edilebilir bir duruma getirdikleri için ben yetkilileri suçluyorum. Türkiye’nin derin çelişkileri, derin yarılmaları var. 100 yılın bilançosunu anlatacağım. Kim ülkeyi yönetiyorsa suçlu onlardır. Kürtler zaten diyorlar ki biz beraberiz. Bölünmeyeceğiz. Bu memleketi bölmek isteyenler, devletin idarecileridir. Dolayısıyla konuştuğum her şey sizin mütalaada yer verdiğiniz 302’ye birer cevaptır. İstiklal madalyası olan bir dedenin torunuyum. Kimse bizimle Türkçülük ile yarışmasın. Türkiye giderek bölünmeye doğru gidiyor. ‘Haritalar değişecek’ lafını boşuna yapmıyorlar. Bakın gidişat iyiye gitmiyor. Türkiye’nin bölünmesi, boğazlaşmaların yaşanması yöneticilerin umurunda değil. Eğer Allah katında bir adalet mekanizması olsa, yönetenler bir yanda, biz bir yanda olsak ve o terazi gerçeği tartsaydı, kimin bölücü olduğunu görürdük” ifadelerini kullandı. 

Kuzey Irak’taki petrolü Türkiye’ye yedirmezler

NATO’nun yeni dönemde Türkiye’ye biçtiği rolde Türkiye’nin Kürtler ile birlikte mi yoksa Kürtler olmadan mı yola devam edeceğini sorarak savunmasını sürdüren Parmaksız, Kürtler ile barışarak yola devam etmenin Türkiye’nin yararına olacağını söyledi. Türkiye’nin tersi yönde bir yol haritasıyla yola devam etmesi sonucunda Türkiye’nin bölüneceğine dikkat çeken Parmaksız, “Yönetenler eğer Kürtler ile devam etmezlerse, durum daha da sertleşecek. ABD’nin tercihi Türkiye’nin Kürtlerle barışması ve ittifak halinde olması yönündedir. Dikkat ederseniz, her dış savaş bir iç savaştır aynı zamanda. Eğer Türkiye Kürtler olmadan yürümeye karar verdiyse, ayrılık ve bölünme o zaman olacaktır. Diyarbakır’ı tutmak istiyorsanız Musul’u tutmak zorundasınız. Musul’u tutmak istiyorsanız Diyarbakır’ı tutmak zorundasınız. Türkiye yetkilileri içeride Kürtlere bir şey vermeden ‘pastanın büyüğünü alırım’ derdinde ama bu devlet aklının istediği gibi olmayacaktır. Kuzey Irak’taki petrolü Türkiye’ye yedirmezler” diye konuştu. 

30 Ekim 2023