Kobanî Kumpas Davası: Ülkede ikili hukuk var, Kürtlere karşı başka bir hukuk işletiliyor

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davasının 18’inci duruşma periyodu, 8’inci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Milletvekillerimiz, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyelerimiz, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ve çok sayıda izleyici katıldı.

4 Kasım darbesi mahkemeler eliyle devam ettiriliyor

Duruşmada söz alan Kürt siyasetçi Ayşe Yağcı 22 aydır tutuklu olduğunu ifade ederek, “Mahkemenizin benimle ilgili aleyhte olan bir çabası var” diye konuştu. Ardından söz alan Sebahat Tuncel, 4 Kasım darbesini eleştirdi. “Dayanışmadan gözaltına alınarak ‘dayanışmadan’ tutuklandım” diyen Tuncel, “Türkiye siyasi darbelerle çok karşılaştı, DEP’liler yaka paça tutuklandı. Bu Kürtlerin kaderi değil, belediyelerimize kayyım atandı, on binlerce siyasetçimiz yargılanıyor. Türkiye’de, Kürt siyasetine hukuk eliyle başlatılan bir soykırım operasyonu var. 4 Kasım darbesi sizin aracılığınızla devam ettiriliyor” diye konuştu. Tuncel şöyle devam etti: 

Kürtçeye alerjiniz var

“Türkiye, Kürdistan ve dünya halkları da ne olduğunu biliyor. Demokratik siyasete karşı bir yargılama var.  Erdoğan, kim kendisine engel olmak istiyorsa onu alıyor. Bugün Kürtler Erdoğan’a engel ve onlara karşı tasfiye operasyonları yapılıyor. Türkiye’de geçenlerde veri açıklandı, dünyada hukuk alanında, en çok tutuklu olan ülkelerde ilk 10’da Türkiye yer alıyor. Bu bir hukuk mekanizması, demokrasinin ortadan kaldırıldığı bir yerde adalet mekanizması işlemiyor. Bugün bunları sizin uygulamalarınızda da görüyoruz. Ayşe arkadaşımıza ‘ahlakınızı sorgulamıyoruz’ dediniz. Kürtçeye karşı alerjiniz olduğunu düşünüyoruz. İki gün sınırlama kararı aldınız. Savunma hakkının uygulandığı anlamına gelmez. Biz devlet ahlakını sorguluyoruz, bu davanın yürütme biçimini ahlak kurallarına göre yapılıp yapılmadığını sorguluyoruz. 

Türkiye’de ikili hukuk işletiliyor

Bu ülkenin Kürt illerindeki yargılamalarla batısındaki yargılamalar aynı değil. Bu bile ikili hukukun nasıl işletildiğini gösteriyor. Yaptığımız bütün açıklamalar suç unsuru sayılıyor. Başka bir parti yaptığında ‘anayasal hak’ Kürtler yapınca ‘terörle mücadele’ konusu. İki yasa var; birinci darbe yasası ikinci yasa Kürtlere karşı terörle mücadele yasası. Bunun uygulamalarını kendi yaşamımızda da görüyoruz. Burada cezaevinde tutuluyoruz, kadın cezaevine gidemiyoruz, sizin yazınızın düzeltilmesi için defalarca yazı yazdık, iktidardakiler bizim orada kalmamızı istiyor. Hukuk nasıl işliyor gördünüz mü? Herkes kendisini mahkeme yerine koyuyor. Bu personele kadar yansıyor, 29 Ekim için açık görüş olduğunu bize söylemediler, personel bize, ‘terörle mücadeleden yargılanıyorsunuz kullanamazsınız’ diyor. Bunlara kim bu hakkı veriyor?”

Kimyasal silah yoksa aç envanterini

“Amasra’da 41 işçi önlemler alınmadığı için katledildi. İnsanlar her gün öldürülüyor. Kişisel sorunları konuşsam mı konuşsam mı diye düşünüyorsun. Ama Kürtlere ayrı bir yasa uygulanıyor” diyen Tuncel, “Şebnem Korur Fincancı tutuklandı, kimyasal silah kullanmış olabilir, araştırılsın dediği için. Bunun karşısında bağırmak, çağırmakla olmaz. Bağımsız heyetler incelesin. Amaç, TTB’ye kayyım atamak, kendine güvenen bir ülke bağırıp çağırmaz. Aç kardeşim envanterini. Çok bağırılıyorsa orada bir sorun vardır. Hulusi Akar, madem bu kadar eminsin aç envanterini kimyasal silah var mı yok mu? Türkiye kamuoyu bilsin. Bu yapılmadığı için linç kültürüne dönüşüyor. Kimyasal silah kullanmak savaş suçudur. İktidar ortakları bu ülkenin vatanseveri diğerleri ‘terörist’ öyle mi? Buradan hukuk çıkmaz buradan çete düzeni çıkar” ifadelerini kullandı.  

Bahtiyar Çolak başka işlerle uğraşıyordu siz ne ile uğraşıyorsunuz?

Mahkeme heyetine, “siz iddianameyi okudunuz mu?” diye soran ve heyetin güven vermediğini vurgulayan Tuncel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz 6-8 Ekim olaylarından yargılanmıyor muyuz? Ama ne savcının iddianamesinde, ne tutuklama gerekçesinde göremiyoruz onu. Bahtiyar Çolak, iddianame yerine başka işlerle uğraşıyordu peki siz ne yapıyordunuz? Bizim neyle yargılandığımız belli değil. Azmettirme mi?  O zaman bunu yazacaksınız. Kime söylemişim, kime yaptırmışım. Azmettirme olayı yok çöktü, mükerrer bir yargılama var. İddianameyi okuduysanız hakkımda somut bir delil getirin. Benim hakkımda, ‘HDK’nin üyesi olduğu için bunları bilme ihtimali olduğu için’ denilmiş. Ceza vermek istiyorsunuz ya neye göre cezalandırılmamız gerekiyor? Bu bir kumpas davası, maddi delil üzerinden oynuyorsunuz. Özellikle kadınlara ve Kürt kadınlarına devletin alerjisi var. Çünkü kadınlar, eşbaşkanlığı savunuyor, eşit temsiliyeti savunuyor.

Erdoğan programına gazetecileri çağırdı, Kürt gazetecileri tutukladı, alın size ikili hukuk

Nagihan Akarsel katledildi. Bu nasıl bir öfkedir, bu nasıl bir yaklaşımdır? Nagihan bir Kürt kadını ve gazeteci. Ne yapmış? Kadın özgürlük bilinci için çalışmış ama karşılığı katledilmek. Basın emekçileri gözaltına alındı. 4 Kürt kadını tutuklandı, neden, görevlerini yerine getirdi diye. Aynı gün Erdoğan, yüzüncü yıl vizyonuna gazetecileri çağırdı ama Kürt basınına operasyon yaptı. Alın size ikili hukuk. Biz burada hitler faşizmiyle Türkiye'nin mevcut durumunu karşılaştırıyoruz. Şimdi Naziler, Yahudileri sabun odasına götürdüler, katlediler. Yahudiler’i hukuk kişiliğinden çıkardılar, onlar yurttaş değildi. Türkiye’de uygulama öyle değil ama Kürtler hukuk kişiliğinden çıkarılmış durumda. Bunları en iyisini biz kadınlar biliriz. 200 yıl kadınlar oy hakkı istediler. Oy hakkı eğitim hakkıdır.”  

Kürtler belediye başkanı seçer kayyım atarsınız, milletvekili seçer cezaevine atarsınız

Tuncel’in konuşmasını kesen mahkeme heyeti “hangi belge ile konuşuyorsunuz” dedi. Tuncel, “Zaten sizin bizi anlama durumunuz yok” diyerek şöyle devam etti:

“Bizi nasıl bir zihniyet ile yargıladığınızı söylüyoruz. Bizi cezalandırma mantığından çıkarsanız anlayacaksınız? Bizi cezalandırmak mı istiyorsunuz verin cezaları. Ama bu adil yargılanma olmaz. Demokratik düzen öyle ya da böyle bu ülkeye gelecek. Siz bu kadar hukuksuzluk yapacaksınız, cübbelerinizin görevini yerine getirmeyeceksiniz sonra ne alakası var diyeceksiniz? Ben size söylüyorum bu iddianame ile tutuklanama gerekçelerini yapmanızın ne alakası var? Bizim hakkımızdaki yalanları nasıl gerçekmiş gibi yaptığınızı anlatıyorum. Kürtler belediye başkanı seçer, kayyım atanır, milletvekili seçer cezaevine atarsınız. En çok bunlar hukuk eliyle yapılıyor. AYM’nin niteliğini bile değiştirdiniz, hepsi AKP ve MHP‘li üyeler. Burada aksi bir karar çıkması mümkün mü mümkün değil. Sizin uygulamalarınız sadece mahkemenizle sınırlı kalsa sorun değil. Kadın özgürlük çalışmalarımızı yargılama konusu yapıyorsunuz. Demokratik hukuk düzeni içerisinde hak olan şeyler dosyada suç teşkil ediyor. Bunlar alakalı mı alakasız mı? HDP olduğu için bunları yapıyorsunuz, AKP’ye MHP’ye yapın da görelim. Onlar kadro kelimesini kullandığında sorun olmuyor HDP yaptığında sorun oluyor.   

Bedenlerimizi hapsedebilirsiniz ama mücadelemizi asla

Devlet HDP’ye karşı bunun başka adı var mı? Benim hakkımda somut bir şey yok. Miting yapmışım, panel yapmışım, savcı bey ne yapayım peki? Görevimdir tabi yapacağım. Savcı bey Mesut Bağcık’ın savunmasına, ‘savunmasını dikkate almayın’ demiş. Madem savunmamız dikkate alınmıyor bizden neden savunma alıyorsunuz? Savunmamızın hangi çerçevede olduğunu siz belirleyeceksiniz biz neden savunma yapalım? Gelin bizim yerimize savunmada yapın, bir kez daha söylüyorum; savunmamızın içeriğine müdahale edemezsiniz, biz sizin uygulamalarınız tahammül gösteriyoruz. Ret etmemize rağmen yine buradasınız. Sizin baskılarınıza rağmen Kürtler ilerliyor. HDP seçim döneminde karar verecek bir parti. Biz 6 yıldır cezaevindeyiz, mücadeleyi bırakmadık, bedenlerimizi hapsedebilirsiniz ama mücadelemizi asla. Milyonları hapsedemezsiniz. Bunlar hiçbiri başarıya gidemeyecek ama bunlardan acil vazgeçilmesi gerekiyor. Bütün bu baskılara rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışıyoruz. Bunun için gelip konuşuyoruz yoksa bu iddialar karşısında konuşmayız bile.  

Bizi suçlamak için TV’lere çarşaf çarşaf iletilen dosyaya biz ulaşamıyoruz

Ayla Akat Ata da konuşmasında, dosya kapsamında demokratik siyaset illegalize edildiğini ve bunun yürütme organı tarafından yürütüldüğünü savcının önüne konulduğunu dile getirdi. Ata, “Bu bilgi dosyada olmasına rağmen ilgilenmiyorsunuz” dedi. Ata tutanakların da çarpıtıldığını belirterek, heyetin kendilerini cezalandırmaya odaklandığını söyledi. Ata, “Bizim dosyamız ikinci dalgaydı, üçüncü dosya HDP maliye denilen bir şeydi. Bir TV kanalında, bizlerin fotoğraflarını, eşbaşkanlarımızın adı verilerek, ‘Kobanê’nin maliye dosyası hazırlandı’ denildi. TRT, çok kirli bir dile yaptı bunu. Dosyaları arkadaşlarımıza getirdiler, hepimize iddianame teslim ettiler, cezaevi girişinde, ne bu dediler. Nasıl aldınız diye sordular, mümkün değil veremeyiz dediler. Neden verilmediğini sordum, size sormuşlar sizde ‘bizim davamızın yargılamasıyla ilgili değil’ demişsiniz. Bangır bangır TV’lerde Kobanî maliye haberleri geçerken ben buna ulaşamıyorum” diye belirtti.  

Medyada gördüğünüz yalanlar serbest bizim söylemlerimiz yasak!

Sansür Yasasına dikkat çeken Akat Ata, ”Bizim aleyhimize yapılan haberleri ne yapacağız. Tamamı gerçeğe aykırı bilgi, biz bunu buradan bu şekilde ele alamıyoruz. Kamuoyuna bizim hakkımızda yanlış bilgiler yayılıyor. Savcı bey bütün belgeleri internetten çıkarıyorsunuz ama biz dosyamızla ilgili belgelere ulaşamıyoruz. Medyada gördüğümüz yalanlar serbest bizim söylemlerimiz yasak! TV’leri dolduran insanlar 90’ları bize örnek gösteriyor. Kürt düşmanlığı yapılıyor ve buna ses çıkarılmıyor. RTÜK yatıyor, geldiğimiz nokta bu. Siz bizi bu fezlekelerle yargılamaya çalışıyorsunuz. Heyet kimin arkasında duruyor. İki yıldır bu dosyalar üzerinden savunma veriyoruz. Cumhuriyetin 100’üncü yılındayız ama yapılan açıklamalar bin yıldan başlıyor” dedi. 

Cezaevinde kadın kotasını aştık

Evinden çıkan kitapların delil olarak dosyaya konulmasını eleştiren Akat Ata, Fincan’ın evinde suç delili olarak alınan “Bir Dağın ardından bakmak” kitabının yasaklı hale getirildiğini kaydetti. “Siyasetçiler kitap okudukları için yargılanıyor. O kitaba teşekkürler edildi çözüm sürecinde. Evet çözüm süreci katledildi ve kitaplar suç olarak kaldı” diyen Akat Ata, Şebnem Korur’un tutuklanmasını da eleştirerek “maalesef ki bu karanlık günleri yaşıyoruz” dedi. Yıllarca siyasette kota mücadelesi verdik, şimdi yargı kadınlar üzerinden dosya hazırlıyor. Orada da kotayı aşmışız. Birlik siyasetini biz savunduğumuz için yargılanıyoruz ama kutuplaştırıcı siyaset yapanlar ellerini kollarını sallayarak dışarıda geziyor. Ben inkar edildiğim için siyasette yer aldım. İnkar edilmezsem burada ne işim olur. Diyarbakır’da 8 Mart’ta sokağa çıktığım için başka yargılanıyorum ama İstanbul’da çıktığımda başka” sözlerini kullandı.  

Bu darbe yargılaması kamuoyu nezdinde mahkum oldu

Gültan Kışanak ise yaptığı konuşmada 4 Kasım darbesini lanetleyerek, siyasi darbenin bir ayağının duruşma salonlarında devam ettiğini söyledi. Kışanak, “Örgüt üyeliği gerekçesiyle tutuklandım, 2015 yılında hakkımda üyelikten dava açılmıştı. Siyasi iktidar bizlere karşı bir karar aldığı için 2016 yılında tutuklandık. Bu dava siyasi darbe yapanların kurduğu kumpasın bir ürünüdür. Bunu her aşamasında görüyoruz, siyasi müdahalelerle sürecin nasıl yürütüldüğünü, hukukun ayaklar altına alındığını her celsede ayrıntıları ile anlatıyoruz. Bu davanın 6-8 Ekim olaylarıyla alakası yoktur, sizin de bu dosyada okuduğunuz kararlar gibi bizlerin azmettirici olarak isimlerimiz geçmiyor. Siyasi iktidar AİHM kararına karşı bunu tertiplediler. Bu siyasi darbe, hukukun ayaklar altına alındığı yargılama sürecinde kamuoyu nezdinde mahkum olmuştur. Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Politik yargılama olarak üzerine kitaplar yazılacak bir dava süreci yaşıyoruz. Her dakikası hukuksuzlukla devam eden bir davadır” dedi.  

Darbecilere karşı bir gün bile ah demedik gerekirse 60 yıl yatarız

Yıl dönümü vesilesiyle Susurluk’ta ortaya çıkan çete-devlet ilişkisine de değinen Kışanak, “Susurluk kazasından 17 gün sonra Meclis’te Susurluk olaylarını araştırma komisyonu kuruldu. JİTEM cinayetleri nasıl işlediğini, kumpasların kurulduğunu, faili meçhul cinayetlerini azda olsa görebilmiştik. AKP hükümetinin marifetiyle zaman aşımına uğratılan Kürt halkının çınarı Apê Musa’nın nasıl katledildiği o raporlarda ortaya çıkmıştı. Açığa çıkan gerçeklerin üstünü örten bir iktidarla karşı karşıyayız. 15 Temmuz bahane edilerek, derin devletin kodlarıyla bir ittifak kuruldu. Bu dava da  o ittifakın bir ürünüdür. Yeni bir Susurluk davası ile karşı karşıyayız. Bir gün olsun bunlar karşısında ‘ah demedik’ bu darbeyi yapanlara, ‘ah demedik demeyeceğiz’. 6 yıldır onurumuzla yatıyoruz, gerekirse 60 yıl da yatarız. Onurumuz için yaşıyoruz, bu bizi buraya koyanlara dert olsun” ifadelerini kullandı.  

Diyarbakır cezaevi toplumun hafızasında yer aldı, kimse bunun üstünde şov yapamaz

Diyarbakır 5 No'lu cezaevinin kapatılmasına da değinen Kışanak, “Benim de ağır işkenceler yaşadığım yeri gezdiler, orada kültür bakanı dedi ki ‘hatalardan ders çıkarmak lazım’ ama bunlar hatalardan ders çıkarmaz. O zaman direnmeye devam. 12 Eylül faşizmi ile yüzleşmek istiyorlarsa orayı müze yapmak istiyorlarsa önce Edirne, Kocaeli cezaevleriyle ve Kobanî davasıyla yüzleşecekler. Diyarbakır cezaevindeki insanlık suçu ile toplum onu hafızasına almıştı, kimse bunun üstüne şov yapıp oy devşirmesin. Bununla yüzleşmek istiyorlarsa o zaman demokratikleşmeyi esas alsınlar” dedi. 

4 Kasım darbesi mahkeme salonlarında sürüyor

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ da mevcut hukuksuzlukların, zorbalığın sona ermesi için mücadele ettiklerini dile getirdi. “Çok köklü bir gelenekten gelen mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu yol mahkeme salonlarından da gelip geçiyor. Geriye sizin bu zamana kadar uyguladığınız hukuksuzluklar kalacak, Kobanî davasında uygulanan zulüm kalacak” diyen Yüksekdağ, “4 Kasım darbesinde bu görüntüleri yeniden görmek istemezdik. Ama yaşadıklarımız hiç de geçmişte kalmış şeyler değil. Evlerimizin kapıları kırılarak, seçilmişlere kelepçe takılarak nasıl rehin alındıysak bugün mahkeme salonlarında da aynı şeye maruz kaldık. SEGBİS odalarında bize bu manzarayı izletenler yine 4 Kasım darbesi ile karşı karşıya kalıyoruz” sözlerini kullandı. Yüksekdağ şöyle devam etti:

Yaptıklarının hesabını vermemek için yargıya da darbe yaptılar

“6 yıl önce bir siyasi darbe gerçekleştirildi, halkın belediyelerine kayyım atandı, o yetmedi bir kere daha kazandık, bir kere daha kayyım atandı. 6 yıl önce seçilmiş milletvekilleri, belediye meclis üyeleri, evlerimizden, görev alanlarımızdan kaçırıldık ve rehin alındık. Siyasi darbenin hesabını vermemek için siyasi iktidar elinden gelen her şeyi yaptı. Yargıyı hesap vermemek için kullandı. Yargıyı bize karşı bir silah olarak kullandı. Türkiye tarihinde yargının bu kadar dizayn edildiği bir başka dönem yoktur. Kurumsallık dönemlerinde böyle bir yargı pratiği ile karşı karşıya kalınmadı. En katı faşizmin hakim olduğu dönemlerde yargıyı bu kadar silaha dönüştüren bir durum yok. AKP ve MHP hükümdarlığını ilan edip kazık çaktığını sanana kadar. Halkın iradesine karşı yaptıklarının hesabını vermemek için yargıya darbe yaptılar. Her yer darbeci zihniyetle kuşatılmış, bunu iktidarlarını taşımak için ama kendi darbeciliklerinin konuşulmaması için yaptılar.  

15 Temmuz’un siyasi ayağı Saray'ın yamacında

15 Temmuz’da bir darbe oldu, birileri konuşuyor mu? Bu darbenin siyasi ayağını bulamadınız mı diye soruyorlar. Bu darbenin siyasi ayağı yok, okyanusun ötesinden gelmişler, komplike bir darbe teşebbüsünde bulunmuşlar. Yıllardır halka bunu yutturmaya çalışıyorlar. Bu darbeyi ele geçirdiklerini gizlemeye çalışıyorlar, bu memlekette hükümeti devirmeyi teşebbüs eden bir isim yok. Bürokraside, siyasette yer alan kimler var cezaevinde? Kimse yok çünkü her biri Saray'ın yamacında. 15 Temmuz darbesi yaşandığında, bir siyasi isim, ‘bir hareketlenme var’ diyordu. Bu ikna olayı sadece darbecilerle ilgili değil, önceden her şey yapılmış, planlar kurulmuş. Kimisiyle beraber çalışmaya devam etmişler, suçlu ilan edilecek bir kesimi de ayırmışlar. Bu darbecinin suçluları 7 yıldır hesap vermiyor. Darbe sürecinde AKP-MHP bir anlaşma yaptı, ondan sonraki süreçte asıl darbecileri, anayasayı ortadan kaldırmak isteyenleri hiçbiri mahkeme soruşturmadı. Konuşanın üstüne saldırdılar, cezaevine attılar. 

6 yıldır yaşadığım iç huzuru sizin diken üzerinde durmanıza değişmem

Bu suçlarını gizlemek için demokratik siyasete darbe yaptılar. Meclis'te konuşan tek parti HDP.  Muhalefet dik bir duruş sergilemedi, korkmayan tek parti vardı o da HDP. Bizleri de siyasi tasfiye operasyonuyla etkisiz hale getirmenin yoluna baktılar. 7’nci yıl oldu tutukluyuz, halen tutuklu yargılanıyoruz. O ceza kararları veren mahkemeler hesap verecek, bugün değilse yarın. Buradayız, yok olmadığımız gibi bunun hesabını soracağız, daha fazla büyüyeceğiz. Bu iktidar kendisini çok kudretli sanıyor, hikmetlerinden sual olunmaz sanıyorlar ama tarih karşısında ‘zırnık ‘ bile değiller. Aradan 6 yıl geçti, bize zulüm ettiniz, elinize ne geçti? 6 yıl boyunca cezaevinde yaşadığım iç huzuru sizin diken üstünde durmanızla değişmem. Boğazına kadar bataklığa batmış ama dik durmak zorunda bu siyasi iktidarın duruşu da budur. Güya dik duruyorlar ama boğazlarına kadar bataklığa batmışlar dik durmazlarsa batacaklar o yüzden.  

2 milyon belge ne kadar bizimle ilgilisiyle big bang patlamasıyla o kadar ilgilidir

Bunlar karşısında boyun eğilmedik, sokaklarda, meydanlarda, seçim sürecinde gösterdiğimiz direngenlikle aşılacaktır. Bu ülke adalet olarak batmış. Binlerce suç ve suçlu mahkemelerden azade kendi varlığını koruyor. Çünkü mahkemeler sadece bizimle ilgileniyor. Uyarılarınızı dikkate almamızı beklemeyin, sarf ettiğiniz bu lafların mahkeme olarak saygınlığını zedelemekten başka bir işe yaramıyor. Savunma ile ilgili ilgisiz cümleleri neye göre ayırıyorsunuz. Bizim tutukluluğumuz ile ilgili olmayan tek şey bu dosyalardır. Bir buçuk milyon sayfayı aştı, içerisine dahil ettiğiniz dosyalar bizimle ilgili mi? Bunu kabul etmemizi mi bekliyorsunuz. 2 milyon sayfa bu davayla nasıl ilgiliyse, dünyanın big bang patlamasıyla o kadar ilgili. Siz bize sistematik olarak kötü muamele yapıyorsunuz.”

Bizleri saldırıların hedefi haline getiriyorsunuz

Avukatlara yönelik saldırılara da tepki gösteren Yüksekdağ, “Bunların her birisi HDP’ye dönük saldırıların devamıdır. Bunların her birisi 4 Kasım darbesinin kanıtıdır. Bunları da sizin ellerinizle gerçekleştiriyorlar. Avukatlarımızın güvenli çalışması noktasında karar verin. Deniz Poyraz’ı katleden cani, HDP’ye laf etti. O cani bunun nedenini de açıkladı. HDP’nin kapatma davasında yer alıyor dedi. Denizimizi katleden o cani HDP kapatma davası iddianamesi ile cezadan muaf tutulmak istendiğini talep etti. Bunun karşısında mahkeme avukatlarımızı dışarıya çıkarttı, gaz sıktı. Oturduğunuz yere bakın, HDP kapatma davası iddianamesi Meclis’in üçüncü partisini saldırı hedefi haline getiriliyor. Bizim başımıza gelecek bir şeyden sizler sorumlusunuz” diye konuştu. 

Mütalaaya karşı Sincan Cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya bağlanan ve Kürtçe beyanlarda bulunan Aynur Aşan, savcının mütalaasının kopyala-yapıştır yapıldığını söyledi. Aynur, "Güvenliğimizi sağlamanız gerekiyor, orası bir yargı alanıdır. O salon TEM’in çalışma alanları değil, bir azmettirme durumu söz konusuysa orada olan polisler bizim can güvenliğimize azmettiriyorlar. Polisler bizi düşman olarak görüyor, ellerinde olsak ne yapacaklar. Eğer sağlıklı bir yargılanma yapılacaksa, TEM’i kendi yerleri gibi kullanmamaları gerekiyor” dedi.

4 Kasım 2022