Kobanî Kumpas Davası: Uygarlık doğudan yükseldi ama herkes kendi doğusunu küçümsüyor

IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırılarına karşı geliştirilen protesto eylemleri nedeniyle aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile MYK üyelerimizin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yer aldığı Kobanî Kumpas Davası’nın 9’uncu duruşması Sincan Cezaevinde görülüyor. Duruşmaya milletvekillerimiz Tülay Hatimoğulları, Fatma Kurtulan, Ali Kenanoğlu ile Ankara il ve ilçe yöneticilerimiz ve çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevinde rehin tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde olan siyasetçiler ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

9’uncu duruşmanın 5’inci oturumu önceki dönem MYK Üyemiz Bülent Parmaksız’ın beyanlarıyla devam etti. 

Bir saflaşma olacaksa ezen ve ezilen arasında olmalıdır

Sömürenlerin gerici; sömürüye karşı mücadele edenlerin ise ilerici olduğunun altını çizen Parmaksız, “Türkiye’de emekçileri uyutmak için toplumu birkaç birkaç başlık altında saflaştırdılar. Bu saflaşma yalandır, yanlıştır. Biz üretimi ve sınıfsal analizi esas alırız. Bir ayrıştırma olacaksa sınıfsallık ve ezen-ezilen bakımından olmalıdır. Onun dışında kalan bütün ayrıştırmalar kayıkçı kavgası gibidir, kabul etmiyoruz.” dedi. 

"Din afyondur" sözünü egemenler çarpıttı

“Marx’ın ‘Din afyondur' sözünün farklı yorumlandığını ifade eden Parmaksız konuya ilişkin şunları söyledi:

“Marx, kapitalizmin ilk zamanlarında ortaya çıkan yoksulluğa karşı, halkın dine sarılıp yaşama tahammül edebilmesine ilişkin bu sözü söylemiştir. Din insanlara yaşama direnci verir, acıları hafifleten bir yerde görür. Ancak bu sözü egemenler farklı şekillerde kullandı. Marx dinle uğraşmaz, ortaya çıkan nedenlerle uğraşır. Biz İslam’la değil İslamcılarla kavgalıyız. Ne Süleymaniye’ye ne de diğer dini kutsallara saldırılmasını doğru buluyoruz.” 

Cumhuriyet değerlerini daha da ileriye taşıyacağız

Sisteme itiraz eden ve buna karşı çıkan sosyalistlerin ölüme yürüdüğünü ifade eden Parmaksız, Deniz Gezmiş’i anarak, “Bu düzenin bütün nimetlerinden vazgeçerek ölüme yürüdüler” dedi. “Biz Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkıyoruz” diyen Parmaksız, “Daha ileride bir cumhuriyet, bir sosyalist Türkiye kuracağız. Her şey hareket eder, hiçbir şey durmaz. Biz bu çağdaşlaşmaya sahip çıkıyoruz. Büyük acılar çekerek savaşta yer alan halklar var; Kürtler, Çerkesler, Araplar var. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkıyoruz ama bu bize yetmez. Daha da aşacağız. Biz toprağına bağlı yurtseverleriz.” şeklinde konuştu.

Nasıl bir ülke, bu biz buna layık mıyız?

Artan kadın katliamlarına da “Artık katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Çürümüşlüktür bu, alçaklıkta sınır yok! Dün kılıcı alıp kadını katlettiler, bugün katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Kapitalizm insanı delirtti.” sözleriyle tepki gösteren Parmaksız, “Biz, insanları bu hale getiren sistemi ve bu insanları sevmiyoruz. ‘Kanlarından banyo yapacağız’ dediler, yurtlarda çocuklara tecavüz ettiler.  ‘Beyinlerine sıkar, inlerine gireriz’ diyorlar. Mezarları tahrip ediyorlar. Nasıl bir Türkiye bu? Biz buna layık mıyız? Biz böyle bir ülke miyiz?” ifadelerini kullandı.

Uygarlık Mezopotamya’da kuruldu, Batı 500 yıllık hikayedir

Sezen Aksu’nun “Işık doğudan yükselir” isimli albümünü hatırlatarak, “Uygarlık aşağı Mezopotamya'da kurulmuş. Pusula kağıt, para her şey doğudan çıktı” diyen Parmaksız, şunları söyledi:

“Batı ise 500 yıllık bir hikayedir. Ondan önce ise her şey doğudaydı. Uygarlık oynaktır, oradan oraya hareket ediyor. Doğudan başladı, yüzlerce, binlerce yıl devam etti. Sonra batıya kaydı şimdi ise Pasifik’e doğru gidiyor. Tarihimizden korkmuyoruz. Oryantalizmi reddederiz, biz doğuculuk-batıcılık yapmıyoruz. Egemenlerin bir ideolojisi haline gelen çağdaşlaşma, modernleşme hareketini bu şekilde kabul etmeyiz. Tarih inişli çıkışlıdır ama tarih hep ileriye akar, geriye akmaz. Geriye doğru akıtmaya çalışanlar var ama dönmez.

Herkes kendi doğusunu küçümsüyor

"Herkes kendi doğusunu küçümsüyor. Kapitalizmle birlikte son 500 yılda egemenler ile halklar arasındaki fark git gide açıldı. Bir yanda Amazon yerlileri, Aborjinler veya Afrika’daki sömürge ülkeleri bir yanda da Amerika’daki Silikon Vadisi var. Bu aynı zamanda bilginin güç haline gelmesi demek. Biz bilgiyi toplumsallaştırmak istiyoruz. Böyle yapmadığımızda bilgi, bir sömürü aracı olarak duruyor. Kapitalizm, artık dijital dünya ve yapay zekayla birlikte iş gücüne de artık çok ihtiyaç duymuyor ve ‘artık nüfus’ ortaya çıkıyor. Bu artık nüfustan kurtulmak istiyorlar. Distopyalarda bu nüfusun kırılmasına gerek duyuyorlar. 

"Bugün dünyada 10 kişinin zenginliği 3 milyar insanın zenginliğinden daha fazla ve bu çok korkutucu. Bunlar son 500 yılda oldu. Avrupa merkezciliği bizi sopayla eğitmeye çalıştı. Biz de doğumuzdakileri sopayla eğitmeye çalışıyoruz. Türkiye’de de dünyadaki diğer yerlerdeki gibi batıdakiler doğuya gittiğinde oradaki halkları küçümsüyor. 

"Akdeniz eskiden ‘bilinen dünya’ diye anılıyordu. Her şey Akdeniz’deydi. Modern anlamda ilk çağdaşlaşmanın nüveleri Mısır’da atılıyor. Bütün Mısır uygarlığını Avrupa’ya taşımışlar, gelmişler ve talan etmişler. 19’uncu yüzyıldan sonra insanlar şunu fark ediyor: ‘Evet biz geriyiz’. Bu farkındalıktan sonra İslam’da modernleşme süreci başlamış ve Avrupa merkezci ideolojisi de oluşturulmuş. Batının ve doğunun kendi bilincine varması ve bir çıkış yoluna girmesi ne yazık ki kendi doğasıyla değil zorla olmuş. Böyle olunca çarpık bir gelişme oluyor. Mesela Araplarda ve Türklerde çarpık bir gelişme oldu. Kendi tarihine yabancılaşıyor.”

Duruşma yarın 10:00'da Parmaksız'ın beyanlarıyla devam edecek. 

7 Şubat 2022