Kobanî Kumpas Davası: Yüksekdağ: Ek savunma kararı yeni mi aklınıza geldi?

Kobanî Kumpas Davasının 29’uncu duruşması Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde devam ediyor. Mahkeme heyeti, geçtiğimiz duruşmada suç iddiasının değişme ihtimaline karşı ek savunma yapılması kararını verdi. Karara tepki gösteren önceki dönem eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, “Bu kararla bu işi toparlayamazsınız” dedi.

Savcı, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi. Savcı mütalaasının ardından tutuklu siyasetçi Alp Altınörs söz aldı.

Yaşamı savunmak suç değildir

Mahkemenin aldığı ek savunma kararını değerlendiren Altınörs, şunları söyledi:

“Bu, dava bakımından bir dönüm noktasıdır. Bu, tutukluluk haline ilişkin de bir değişimi göstermektedir. Zira bizler 302’den yargılandığımız için tutuklu bulunuyoruz. O yüzden mahkemeniz tutukluluk yönünden de yeni bir değerlendirmeye gitmelidir. 3 yıl 9 aydır tutuklu bulunuyorum. Verilebilecek cezanın bile çoğunu yatmış durumundayım ki beraat edeceğime de eminim. Ben beraat edeceğim ancak siz peşinen cezalandırma yöntemine gittiniz. Bu haksız ve hukuksuz tutukluluk halinin son bulmasını talep ederim. Ayrıca savunmamı da tutuksuz olarak daha erken hazırlayabilirim. Ancak tutukluk haline son verilmezse ayrıca savunma hakkım da ihlal edilmiş olacak. Bu yeni ara karar nedeniyle yeni bir savunma daha hazırlamamız lazım. Bu nedenle duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesi lazım. AİHM’in kararları var.  Bunlar yüksek yargı kararlarıdır, neden dikkate almıyorsunuz? Kaldı ki IŞİD’e karşı çağrı yapmak suç değildir, yaşamı savunmak suç değildir. O paylaşım ile yaşamı, çocukları ve kadınları savunduk. Bu bir suç değildir.”

Daha sonra söz alan tutuklu İsmail Şengül, “HDP bir birlik ve çatı partisi olarak kuruldu. Ben de bu partilerden birinin temsilcisi olarak katıldım. Yaptığım siyaset tamamen demokratiktir. Tahliyemi talep ediyorum” dedi. 

SEGBİS ile duruşmaya katılan tutuklu kadın siyasetçi Ayşe Yağcı “Kobanî olaylarına ne şekilde dahil olduğuma dair hiçbir şey ortaya konulmadı. Uzun zamandır bir soruşturma ve kovuşturma süreci var. Ancak buna rağmen henüz somut bir dahiliyet bulunmuş değil. Mahkemenizin de bu konuda artık bir netleşmeye gittiğini düşünüyorum, buna ikna olduğunu düşünmek istiyorum. Boşu boşuna 3 yıldır tutukluyuz ve ömrümüzden gitti. Tahliye etseniz de bu ülkeden gitmeyeceğim, terk etmeyeceğim. Ayrıca beraat edeceğimi düşünüyorum, niçin buradan gideyim? Bu yüzden hem benim hem de arkadaşlarımın bir önce tahliye edilmesi gerekiyor” diye konuştu.  

Tutuklu kadın siyasetçi Dilek Yağlı da “Sadece HDP MYK Üyesi olmakla suçlanıyorum. Ben haklarımı savunuyorum. Suçlamalara ilişkin somut bir bilgi ve belge olmaması nedeniyle tutukluluk haline son verilmesi lazım” dedi.

Yüksekdağ: Makineye dönüşmüş bir yargı

Duruşmada söz alan önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ da şunları söyledi:

“Karşımda boş bir salon var. Gittikçe davanın şekli ve şemali de değişti. Tutukluluk incelemesi önemli bir aşamadır, ancak insanların umudu kalmadı. Çünkü insanlar nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğunu biliyor ve kararınızın da şimdiden cebinizde olduğundan o kadar eminler. Her şeyden önce, verilen talimatlar doğrultusunda bu davayı hızla karara çıkarma inadınız, davanın içini gittikçe daha da boşalttı. Aslı olmayan siyasi içerikle doldurulmuş bir dava bu. Hukuki içeriği zaten yok. Öyle bir noktaya geldi ki zorlama içerikle davanın içi boşaldı. Aldığınız ara kararla içeriği bozuldu. Makineye dönüşmüş bir yargı sistemine mahkum etmeye çalışıyorsunuz. Siz de otomatik olarak biz siyasetçileri bunu uymaya zorluyorsunuz. Böyle bir durum ve gerçeklik içinde duruşma salonunun boşalması gayet normal. Bu dosyanın içeriğinin boşalması ile sınırlı değil bu. Süre kısıtlama kararlarınız ve tutukluluk hali bir işkenceye, zulme dönüşmüş durumda. Uzun tutukluluk nedeniyle bir işkence durumu yaşanıyor. Yaşamımızın her anında, saatinde, dakikasında bu işkenceyi yaşıyoruz.”

İşkence aracısınız

Gültan Kışanak’ın savunma yaparken sözünün kesilmesine ve ablasının cenazesi dönüşü yaşadıklarına dikkat çeken Yüksekdağ, şöyle konuştu:

“Şu an sağlığı ile boğuşuyor. Hepimiz bu zulme karşı yaşam mücadelesi veriyoruz. Sizin verdiğiniz her karar yaşamımıza kasıt olarak yansıyor. Siz çok teknik olarak yaklaşabilirsiniz ama özgürlük hakkından mahrum bırakılan insanların yaşam hakkını gasp ediyorsunuz. Kışanak sayısız akrabasını kaybetti, en son ablasının cenazesine gitti ve dönüşte de bir işkenceye maruz kaldı. Bu sizin aldığınız kararların sonucudur. Siyasi iktidar bizi bir rakip görüyor ve hesap sormaya çalışıyor. Siz de bir araç olarak duruyorsunuz. Siz bir işkence aracısınız. İktidarın elinde bize karşı kullanılan bir işkence aygıtısınız. İktidar aynı zamanda kolluğu da bize karşı bir işkence aygıtı olarak kullanıyor. Biz ise işkenceye karşı insanlık onuru için mücadele ediyoruz.”

Ek savunma kararı yeni mi aklınıza geldi?

“Bu bir siyasi şiddet, cinayet davasıdır. Aldığınız son kararların çarpıcı  noktalarından bir tanesi ise ek savunma kararıdır. Yeni mi aklınıza geldi? Ben hukuk okumadım, 24 saat bu iş ile uğraşmıyorum sizin gibi. Ancak herhangi bir Türkiye vatandaşı bile suçun niteliğinin değişebileceğini bilir. 2,5 yıl geçmiş yeni mi aklınıza geldi? Bu işin yarını da var diyorsunuz sizi anlıyorum ama bu kararla da bu iş toparlanmaz. Bugüne kadar cart diye yırtıp attığınız hukuka projektör tutuyorsunuz.”

“2 buçuk yıl sonra suç ihtimalinin değişme ihtimaline karşı ek savunma hakkı tanınmış. Ek savunma hakkı da esas hakkındaki savunma ile yapıştırılmış. Sorgu hakkımızı gasp ettiniz. Sorgu hakkımızı ezip geçtiniz. Siz sorgu almak istemediniz. Ek savunma kararının olumlu bir yanı yok, bu bizim aleyhimize çevriliyor. Esas hakkındaki savunma ile birleştirilmesi bunu gösteriyor.”

Kendi pozisyonunuzu zayıflatıyorsunuz

“Temel inat ve ısrarınız nedeniyle bizim hakkımızda olumlu bir tarafın olmadığını düşünüyorum. Savunma için makul süre tanımamanız bize bunu söylüyor. Bizi savunmasızlaştırma ısrarınız bu ek savunma kararının olumlu bir şey olmadığını açıkça gösteriyor. Bizim hakkımızda tek bir somut delil dosyaya girmedi, taleplerimiz dikkate alınmadı. Bir tane talep kabul edilmez mi? Gerçekten sizi rahatsız etmiyor mu? Öyle trajik ara kararlar var ki örneğin Emniyet notunun incelenmesini, araştırılmasını başından beri talep ediyoruz ama reddettiniz. Bir talimat, genelge var. Sırf bunun ortaya çıkmaması, sorulmaması için milyon defa bu talebi reddettiniz. Ancak biz de milyon defa talep etmeye devam edeceğiz. Davanın nasıl açıldığını, bir yerden bir bilginin, bir istihbaratın mı geldiğini bilmek herkesin hakkıdır. Kamusal bir sorumluluktur. Böylesi bir sorumluluğu bile taşımıyorsunuz. Kendi yaptığınız eylemleri, işleri açıklama sorumluluğu bile hissetmiyorsunuz, dönüp dönüp böyle akla ziyan kararlar yazıyorsunuz. Reddetmenizin bizi talep etmekten vaz geçireceğini mi zannediyorsunuz? Kendi pozisyonunuzu daha da zayıflatıyorsunuz. Bir yargıç ile bağdaşmayan kararlardır.”

Anayasa yargı makamları tarafından askıya alınıyor

“Anayasaya bağlılık, uluslararası sözleşmelere karşı yükümlülük uzun tutukluluğu cezaya dönüştürmemekten geçer. Birçok neden göstererek, uzun tutukluluğu bu şekilde izah ettiniz ama bütün uluslararası sözleşmeler şunu söylüyor: Kakafoni bir dava dosyası hazırlama, ne olduğu belli olmayan bir dosya hazırlama, bir absürtlük yığınını davaya dönüştürme diyor. Dosya açık olacak, suçlama net olacak, deliller net olacak. Tanıklar da net olacak. Meşru bir hukuki dava bu şekilde kurulabilir. Eğer dava böyle değilse ve karmaşık ve zorlu bir dava ise o zaman tutuklu yargılama yapma diyor. Tutuksuz yargılayacaksın diyor. Çünkü bu senin sorunun diyor. Başından beri bu gerçeği ihlal ediyorsunuz, çarpıtıyorsunuz. Anayasaya da uygun değil bu tavrınız. Anayasanın ruhuna uygun değil. Yargı makamları Anayasanın ruhunu savunur. Siz bunu da savunmuyorsunuz. Önceden darbeler ile Anayasa askıya alınırdı, şimdi yargı makamları tarafından askıya alınıyor. Bu kadar hazin, dibe batmış bir tablo ile karşı karşıyayız. Ne yazık bu trajediyi canlı canlı görüyoruz ve uyarıyoruz.”

Siyasi iktidar tepenizde sopa sallıyor

“Siyasetçiler, Cumhurbaşkanı ve MHP Genel Başkanı tarafından size dikte edildi. Cumhurbaşkanı çıkıp, ‘Daha Kobane Davası var ve ceza alacaklar’ dedi. Sizin adınıza karar verdi. Siyasi iktidar bu dosyaya müdahale etmiştir, siyasi iktidar tepenizde sopa sallıyor. Vereceğiniz cezadan daha fazla ceza verin diyor ve size dikte ediyor. Diyanet’in sunduğu dilekçe ise tam bir rezalettir. Bunun için davada zaten şu anda bir adalet beklemiyoruz. Bunu meşru gördünüz ve düşünce özgürlüğü dediniz. Biz düşüncemizi kullandığımız için 7 yıldır cezaevindeyiz; bize sapık, katil, din dışı diyenlerin avukatlığına soyunuyorsunuz. Bu katılım dilekçelerinin gündeme gelmesi siyasi talimatla oldu. Takır takır ona göre hazırlanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı öyle bir noktaya gelmiştir ki siyasi iktidarın savunucusu olmuştur. Aklı başında bir siyasi iktidar olsa, işler sarpa sardı, şu Diyanet’e müdahale edelim der.” 

Bunun hesabı siyasi ve hukuki olarak mutlaka sorulacak

“Tarihi, kritik bir davayı sürdürüyorsunuz. Dilekçede sosyal yarılmalara yol açabilecek ifadeler yer alıyor. Bize yönelik saldırı içeren ifadeler yer alıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı aynı zamanda bize ve bize oy verenlerin din işlerine bakmadığını ifade etmiştir. Din dışı ilan etmiştir, bu kadar kendini kaybetmiş olabilir mi? Uzun zamandır padişahın Şeyh'ül-İslamı olarak davranıyor. Büyük ihtimalle de önümüzdeki yıllarda ismini böyle değiştirirler ama şu an böyle devam ediyor. 8 bakanlıktan fazla bütçe alan bir başkanlık böyle yapmaz mı? Tabii yapar! Biz hapisteyiz, bize saldırarak prim kazanmaya çalışıyor. Bu zihniyet Gezi direnişi döneminde ‘camide içki içtiler’  yalanı ile propaganda yaptı. Camiyi araçları olarak kullandılar. Bu iddia caminin müezzini tarafından reddedildi ancak bu yalana devam ettiler. Bu bir seviyesizleşmedir. Diyanet kendini Katolik Kilisesi sanıyor. Bu aforoz etmedir. Benim dinimin, imanımın bekçisi misiniz? Sadece bize değil bütün Türkiye toplumuna karşı bir bölme, düşmanlaştırma dilekçesi olarak ele alınıp reddedilmesi gerekiyordu. Toplumun kışkırtılmasına neden oluyorsunuz. Bu belge tarihe geçti artık, biz silmeyeceğiz. Bize sayısız hakaret edildi. Mutlaka bunun siyasi ve hukuki olarak hesabı sorulacak. Güçlü olanlar sonuna kadar güçlü kalacaklarını sanıyorlar. Bize yapılan hakaretler mutlaka halkımızın vicdanında mahkum olacaktır.”

Arkadaşlarımızı tahliye edin

“İşkenceye dönüşmüş bu tutukluluk halinin son bulmasını istiyoruz. Ben ve Selahattin Demirtaş yani  HDP Eş Genel Başkanları üzerinden yürüyen bir davadır bu. Sizin işiniz Yüksekdağ ve Demirtaş ile. Bu hesabı sonuna kadar görmeye hazırız. Bunun bedellerini göğüslemeye hazırız. Bu aşamada bizim dışımızdaki arkadaşlarımızın tahliye edilmesini istiyoruz.”

Yüksekdağ’ın ardından söz alan Pervin Oduncu ise  “Az önce verilen mütalaada, ‘işlediği suçlar’ deniliyor. Biz hangi suçu işledik lütfen söyler misiniz? Eğer siyaset yapmamız bir suç ise; Kürt olmamız, kadın olmamız, feminist olmamız bir suç ise evet biz suçluyuz. Belli ki kararınız cebinizde. Bütün dünya adil yargılanmadığımızı biliyor” diye konuştu. 

18 Ağustos 2023