Kobanî Kumpas Davasının özeti: Ne zaman HDP’ye üye oldunuz?

Kobanî Kumpas Davası, öğleden sonraki oturumda esasa ilişkin tartışmalarla devam etti.

Savunmasını yapan Kars Belediye Eşbaşkanımız Ayhan Bilgen, yargılamada gerçeklerin açığa çıkması gerektiğini söyledi. Bilgen, “Hayatını kaybedenlerin faillerinin bulunup cezalandırılmasının geçmişle yüzleşmenin bir gereği olduğunu” söyledi. 6-8 Ekim’de provokasyonun IŞİD tarafından yapıldığını belirten ve Kobanî protestolarının Türkiye’de bulunan Kürtlerin akrabalarına ilişkin duydukları kaygıdan dolayı gerçekleştiğini söyleyen Bilgen, “Göstericilerden kaynaklı hangi hatalar olmuştur ya da müdahalelerle hangi sorunlar ortaya çıkmıştır, bu ancak bilimsel çalışmalarla ortaya çıkabilir” dedi.

Maraş, Çorum, 6-7 Eylül olaylarını hatırlatan ve bunların birer “iç savaş provası” olduğunu belirten Bilgen, bu tür olayların aydınlatılması gerektiğini söyledi. 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili doğrudan kendisinin bir tweeti olduğunu söyleyen Bilgen, “Bu da Ankara Sakarya Caddesinde sessizce yapılan bir eyleme yöneliktir. Bunun dışında benim 6-8 Ekim olaylarıyla ilişkilendirileceğim bir durum yok” şeklinde konuştu.

Başkalarının canına kıymaktansa kendi canımı vermeyi tercih ederim

6 Ekim’de PM toplantısında olduğunu, toplantı sonrasında yapılmak istenen MYK toplantısına bir televizyon programı nedeniyle katılamadığını dile getiren Bilgen, ertesi gün şehir dışına çıktığını söyledi. 2017 yılı Ocak ayı sonunda önce gözaltına alındığını, sonra serbest bırakıldığını ardından tekrar tutuklandığını söyleyen Bilgen, “Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi benimle ilgili yetkisizlik kararı alarak dosyayı Ankara’ya gönderdi. Onlar da kabul etmedi. 8 ay tutuklu kaldım. Anayasa Mahkemesi bu süre zarfında benimle ilgili hak ihlali kararı verdi” diye konuştu. “37 kişinin ölümü insanın içini acıtıyor” diyen Bilgen, “Bir cana kıymak insanı ürpertir. Odamda karıncalar geçerken su açmaya çekiniyoruz. Bu ölümleri siyasi polemik gibi görmek bize yakışmaz. İddianame örgüt yönlendirmesiyle bu ölümlere sebep verdiğimizi söylüyor. Birisi 37 kişiyi karşıma dizse ve elime silah verse başıma da silah dayasa 'ya bunları öldürürsün ya da seni öldürürüz' dese, bir cana kıymaktansa canımdan olmayı seve seve kabul ederim” diye konuştu.

Koltuk kaygısıyla siyaset yapmış olsaydım başka partilerde siyaset yapardım

“Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüştür” sözünü hatırlatan Bilgen, “Bir insan hakları savunucusu olarak hiç kimsenin öldürülmesini meşru görmem. HDP’lilerin bir kısmının yaşanan ölümlerden etkilenmediğine ilişkin kamuoyunda bir algı yaratılıyor. Ama babasının tabutuna sarılan çocuğu görüp etkilenmemek insan olmamakla ilgili bir durumdur. Bu suçlamaları hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Bana atılmış bir iftira olarak görüyorum. Siyasete atılma sebebim insanların ölmemesidir. Ben siyasete Bosna savaşını gördükten sonra girdim” diye konuştu. Bilgen, siyaset yaptığı dönemde başka siyasi partilerden kendisine siyaset yapma teklifi yapıldığını belirterek, “Eğer koltuk derdiyle siyaset yapmış olsaydım onların tekliflerini kabul ederdim” dedi.

Anayasayı demokratik yöntemlerle değiştirmek her yurttaşın görevidir

İddianamede, “anayasal düzenin silah zoruyla değiştirilmesi” suçlamasının yer aldığını belirten Bilgen, “Anayasaların değiştirilmesini demokratik yollarla talep etmek her yurttaşın görevidir. Bugün Türkiye hala darbe anayasasıyla yönetiliyorsa bunda hepimizin sorumluluğu var. Kendimi halka karşı suçlu hissediyorum. Anayasanın demokratik olması için değiştirmeye çalışmanın araçlarının da yine demokratik olmasını savunuyorum. Anayasa metinlerinin silah zoruyla değiştirilmesinin de darbe gibi yöntemlerle yapılan anayasa değişimlerinin de Türkiye toplumunun lehine olmadığı kanaatindeyim” diye konuştu.

Bir ülkede ülke bütünlüğü ile yönetim biçimini tartışmanın farklı şeyler olduğunu dile getiren Bilgen, “İmparatorluk sonrası toprak kaybetmiş ve göç almış bir ülke olarak, toprak kaybetme ve vatansız kalma kaygısıyla yapılan her eleştiri ve önerinin bu çerçevede ele alınmasını anlıyorum. Ama bunları birbirine karıştırmamak lazım” diye konuştu.

Parti kurmaya çalıştım başarılı olamadım

“Ben kitapları içeriklerine katılmak için okumam eleştirmek için de okurum” diyen Bilgen, Jineoloji dergisinin evinde bulmasının suç unsuru kabul edilmesini eleştirdi. Bilgen, Bosna savaşına tanık olduktan sonra şimdi AKP ve CHP içerisinde yer alan isimlerle birlikte bir parti kurmaya çalıştığını ancak başarılı olmadığını söyledi. Bilgen, “Sonra bana başka partilerden milletvekilliği teklifleri de yapıldı, ama ben Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede herhangi bir gelişmenin olmayacağına inandığım için bu teklifleri kabul etmedim. 2007 yılında Konya’da Bin Umut Adayı oldum. Sonrasında siyasi çalışmalarımı askıya aldım ve anayasa çalışmaları yürüttüm” diye konuştu.

Gizli tanık beyanlarının gerçeği yansıtmadığını dile getiren Bilgen, HDP ile legal ilişkilerinin dışında herhangi bir gizli saklı ilişkisinin olmadığını söyledi.

Mahkemenin “hangi rejim” merakı

Bilgen savunmasını bitirdikten sonra mahkeme başkanı, “Az önce rejimleri eleştirdiğinizi söylediniz sizin istediğiniz rejim nedir?” sorusunu yöneltti. Bunun üzerine Bilgen, “Ben oradan bir alıntı yaptım. Demokratik rejimdi kastettiğim, halkın hiçbir kesiminin dışlanmadığı bir şey. Bu Suriye ile ilgili, Türkiye ile ilgili değil. Suriye rejiminin demokratikleşmesini kastettim” dedi.

KCK açıklaması ne anlama geliyor, KCK direniş çağrısını sahipleniyor mu?

Mahkeme heyeti aynı zamanda Bilgen’e, KCK'nin “7 Ekim’de Kürtler her alanı direniş alanına çevirmeli, her yer Kobanî sokaklarına çevrilmeli, her Kürt genci IŞİD’e karşı direnişe katılmalı” açıklamasını hatırlatarak, “Sizce KCK bu açıklama ile bu eylemleri sahipleniyor mu?” sorusunu yöneltti. Soru salonda tepkilere neden olurken Bilgen, “Biz HDP’liler olarak, demokratik siyaset yürütenler olarak başkalarının açıklamalarının muhatabı değiliz” dedi. Savcının ise Bilgen’in HDP’ye üye olma tarihinin, Özgür Gündem Gazetesi ile ilişkisinin olup olmadığı şeklinde sorular sorması dikkat çekti.

Müşteki avukatlarından Murat Sadak, Kobanî protestolarının organize edilip edilmediğini, organize edilmişse kim tarafından organize edildiği sorusunu yöneltti. Bilgen, “Bu düzeyde bir protestonun ve eylemin organize edilemeyeceğini düşünüyorum. Bu gereğinden fazla güç vehmetmek anlamına gelir. Ama bunlar amacından saptırılmış olabilir” dedi.

Savcı ve mahkeme heyetinin Bilgen’in çok sayıda başka açıklaması, tweeti, basına yansıyan açıklaması hakkında soru sorup, asıl suçlama konusu yapılan konularla ilgili herhangi bir soru yöneltmemesi yargılamanın bir “düşünce ve ifade yargılanmasına” dönüştüğünün göstergesi oldu.

Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.

14 Haziran 2021