Kobanî protestoları sırasında yaşanan karanlık olayların siyasi arka planının açığa çıkarılmasına ilişkin önergemiz

2014'te gerçekleşen Kobanî protestoları sırasında yaşanan olayların öncesi ve sonrasının araştırılması, idari ve siyasi sorumluların kamuoyu önünde topluma hesap vermesi ve o süreçte yaşanan karanlık olayların siyasi arka planının açığa çıkarılması amacıyla Grup Başkanvekillerimiz Saruhan oluç ve Meral Danış Beştaş tarafından TBMM'ye araştırma sunuldu.

   

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

2011 yılında Suriye’de iç savaşın patlak vermesiyle yükselişe geçen, 2014 yılında Irak ve Suriye’de işgal ve talan hareketine başlayan IŞİD adlı çete örgütü kısa sürede büyük bir coğrafyada etkili olmaya başladı. 2014 yılının Ağustos ayında Şengal’de yaşayan Ezidiler’e karşı Birleşmiş Milletler’in de soykırım olarak kabul ettiği bir katliam gerçekleştiren IŞİD, birkaç ay sonra Suriye’nin Kobani kentine saldırarak orada yaşayan Kürtleri de katliamdan geçirmek istedi. Bunun üzerine Türkiye ve dünyada yüzbinlerce insan yaşanan vahşeti protesto etmek için sokaklara çıktı.  43 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı olaylar Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olarak tarihe geçmiştir. 7 Ekim’de başlayan olayların öncesi ve sonrasının araştırılması, idari ve siyasi sorumluların kamuoyu önünde topluma hesap vermesi ve o süreçte yaşanan karanlık olayların siyasi arka planının açığa çıkarılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca acilen bir Meclis Araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE 

Kobani protestoları, etkin bir soruşturma ile aydınlatılmadığı için kutuplaştırma siyasetinin manivelası olarak kullanılmaya devam etmektedir. 

IŞİD adlı çete örgütü, Şengal’deki Ezidi katliamından sonra 15 Eylül 2014’te Suriye’nin Kobani kentine saldırarak orada yaşayan Kürtleri ve Türkmen, Arap ve Ermenileri katliamdan geçirmek amacıyla Kobani’yi kuşatma altına aldı. Dünya diken üstünde olanı biteni izlerken,  içlerinde dönemin Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın da olduğu 92 ülkeden siyasi temsilciler ve halklar doğrudan Türkiye’ye ve vicdan sahibi insanlara Kobani için dayanışma çağrısı yaptılar. Türkiye’de ise Kobani protestoları 25 Eylül’de başladı. Eylül ayının sonlarına doğru kuşatmanın büyüdüğü haberlerini duyan insanlar Ekim aynın başından itibaren Türkiye’nin hemen her ilinde sokağa çıktı, çok sayıda sivil toplum ve insan hakları örgütü basın açıklaması yapmaya başladı. Gelişmeler endişe ile izleniyordu. Endişe içinde katliamı önlemeye çalışan HDP yetkilileri de başta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere iktidarın temsilcileriyle çok sayıda diplomatik görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmelerde insani yardım koridoru açılması talep edilen konuların başında geliyordu. 

Diplomatik görüşmeler devam ederken, dönemin PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, 3-4 Ekim 2014’te insan yardım koridoru açılması başta olmak üzere gelişmeleri görüşmek üzere Türkiye’ye geldi ancak görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.  

HDP ve AKP yetkilileri arasında gerçekleşen görüşmelerden de sonuç çıkmayınca, HDP; başarılması halinde tarihin göreceği büyük katliamlardan biri olacağı konuşulan Kobani kuşatmasına yönelik Türkiye halklarını demokratik protesto ve dayanışma gösterilerine davet etti. 

HDP 6 Ekim 2014’te çağrı yaptığında, anayasal hak olan demokratik protestolar çeşitli illerde devam ediyordu ve herhangi bir olumsuz olay yaşanmamıştı. Olaysız protestolar gün boyu gerçekleşti. Ertesi gün, 7 Ekim 2014’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antep’te yaptığı konuşmada geçen “Kobani düştü, düşüyor” ifadeleri maalesef halkta panik ve korkunun büyümesine neden oldu. O gün Muş Varto’da Kobani’ye insani yardım koridoru açılsın diye yapılan protesto gösterilerinde 25 yaşındaki Hakan Buksur adlı genç Emniyet güçlerinin ateşiyle başından vurularak yaşamını yitirdi. Aynı gün IŞİD’in Miştenur sınır kapısına dayandığı ve saatler içinde büyük bir katliamın kapıda olduğu bilgileri medyaya yansıdı.    

7 Ekim’de başlayan olaylar devam ederken, dönemin İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile İçişleri Bakanlığı binasında 48 saat boyunca protestoların provokasyonlara dönüşmemesi, provokasyonların yaşandığı yerlerde ise halkın bunlardan uzak durması için yakın mesai içinde birlikte çalıştı. 9 Ekim’de İmralı’dan gelen el yazısı notun hükümet yetkililerince Sırrı Süreyya Önder’e verilmesi ve aynı gün Diyarbakır’da HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş tarafından okunmasıyla olaylar yavaşlayarak son buldu. HDP bu bağlamda provokasyonların son bulması için elinden gelen çabayı ortaya koydu.   

Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan protesto gösterilerinin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen, 43 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı olayların üzerindeki sis perdesi henüz kalkmamıştır. Olayları aydınlatmakla yükümlü olan yargı mekanizması maalesef etkin şekilde çalışmamış, kapsamlı ve sonuç alıcı soruşturmalar açılmamıştır. 

Kobani olayları boyunca hayatını kaybeden, işyerleri yağmalanan ve saldırıya uğrayanlar çoğunlukla insani koridor talebiyle demokratik anayasal haklarını kullanıp sokağa çıkan protestocular olmasına rağmen, bu kişiler saldırgan olarak gösterilmiş ve bu olaylar bahane edilerek tüm ülkede anti-demokratik bir iklim oluşturulmuştur. Yaşanan olaylarda kadın ve çocuklar dahil olmak üzere bir çok kişinin öldürülme nedeni açık ve netken, bir çok vaka için herhangi bir soruşturma veya hukuki işlem yapılmamış, bir çok olayın üstü örtülmüştür. 

Böyle olunca, 15 Temmuz'da darbeye kalkışanların, Kobani olayları döneminde de vali, komutan, emniyet müdürü, savcı, hakim olarak görevde bulunan bürokratların o süreçte yaşanan katliam ve provokasyonlarda payları olup olmadığı karanlıkta kalmıştır. 

7 Ekim’de başlayan olayların öncesi ve sonrasının araştırılması, idari ve siyasi sorumluların kamuoyu önünde topluma hesap vermesi ve o süreçte yaşanmış olan karanlık olayların siyasi arka planının açığa çıkarılması, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından da önem arz etmektedir. Bu nedenle TBMM çatısı altında bir araştırma komisyonu kurulması elzem hale gelmiştir. 

Meral Danış Beştaş - Saruhan Oluç
HDP Grup Başkanvekilleri

21 Ekim 2020