Kubilay: AKP-MHP İktidarı Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunuyorsa onların iradesine saygı duymalı

Parti Sözcümüz Günay Kubilay, Genel Merkezimizde haftalık olağan basın toplantısı düzenledi. Burada güncel gelişmeleri değerlendiren Kubilay şöyle konuştu: 

HDP’nin üzerinden şiddet dolu ellerinizi çekin

Bu sabah yine gözaltılarla güne uyanmış olduk. Bugün Dersim, Kocaeli, Diyarbakır, Ankara, Muş ve Ağrı’da kapsamlı operasyonlar oldu gözaltına alınanlar oldu, dün Van’da 17 kişi gözaltına alındı. Bugün de Dersim’de 10, Kocaeli’de 9, Diyarbakır’da en az 5 Ankara’da 5 olmak kişi gözaltına alındı. Muş’ta 30’dan fazla ve Ağrı’da çok sayıda kişi olmak üzere toplam 85 arkadaşımızın gözaltına alınmış olduğunu öğrendik. Gözaltına alınanlar arasında ağırlıklı olarak il ve ilçe yöneticilerimizin yanı sıra gazeteciler, öğrenciler de yer alıyor. Bu operasyonların 15 Şubat Komplosunun yıl dönümü vesilesiyle yapıldığını düşünüyoruz ve bu keyfi ve hukuksuz gözaltıları sert bir dille kınıyoruz. İktidara şu çağrıyı yapıyoruz: HDP’nin üzerinden şiddet dolu ellerinizi çekiniz, arkadaşlarımızı derhal serbest bırakınız.

Neresinden tutarsanız tutun dökülen bir dış politika söz konusu

Son bir haftada yine AKP-MHP iktidarının baş döndüren ve hesapsız diplomatik savrulmalarına tanıklık ettik. Özelde İdlib, genelde Suriye ve Libya üzerinden yapılan pazarlıkların tam olarak hangi ilkeler ve hedefler doğrultusunda yapıldığını eminiz ki Erdoğan ve çevresindeki 3-5 kişi dışında kimse bilmiyor. Rusya’dan NATO’ya doğru yaşanan hızlı eksen kaymasını izah etmeleri mümkün değil. Çünkü neresinden tutarsanız tutun dökülen bir dış politika söz konusu. 

Suriye rejimine karşı omuz omuza mücadele ettiğiniz ÖSO çeteleri değilse, meşru dostlarınız kimler açıklayın 

Astana ve Soçi süreçlerinde de sona yaklaşıldıkça Türkiye’nin yayılmacı ve sömürgeci amaçlarla, militarist yöntemlerle Kürtlerin kazanımlarını yok etmek, bölgenin doğal varlıklarına el koymak isteyen ilkesiz, savruk bir dış politikanın içine sürüklendiği vahim bir tabloya tanıklık ediyoruz bu günlerde. Hatırlanacağı gibi Rusya uçağının düşürüldüğü dönemde ‘Rusya’nın Suriye’de ne işi var?’ diye soruluyordu. ABD, Kobanê’nin IŞİD’den kurtarılmasına destek sağladığı dönemde ise “ABD’nin Suriye’de ne işi var?” sorusu tek koro halinde yüksek sesle soruluyordu. Peki ‘Türkiye’nin Suriye topraklarında ne işi var? Türkiye askerinin İdlib’de ne işi var, Türkiye askeri İdlib’de ne uğruna ölüyor?’ sorusunu sorduğumuzda ise fena halde bozuluyor ve öfkeleniyorlar. Siyasi etikten ve adaptan uzak her cümleyi bu soruyu soranlara karşı kuruyorlar. Ancak, onlar hangi cümleyi kurarlarsa kursunlar HDP olarak biz sormamız gerekenleri sormaya, gerçekleri gün ışığına çıkarmaya devam edeceğiz. 

Erdoğan, İdlib’de dostlarımızla birlikte rejim güçlerine karşı mücadele ediyoruz diye açıklama yapıyor. Biz de buradan şu çağrıyı yapıyoruz: Sayın Erdoğan, Suriye rejimine karşı omuz omuza mücadele ettiğiniz ÖSO çeteleri değilse, şu meşru dostlarınız kimler, açıklayın da bilelim. Türkiye adına attığınız her adımı, yaptığınız her işi her yurttaşın bilmeye hakkı var. Elbette, bu ilkesiz ve savruk politika, üstenci ve kibirli siyasi tavır sadece Suriye’yle, Libya’yla sınırlı değil. Doğu Akdeniz’e doğru genişlemenin hesaplarını yapan iktidar, Kıbrıs Türk toplumunun siyasi temsilcilerinin düşüncelerine, kendi ülkeleriyle, kendi siyasi kaderleriyle ilgili kararlarına karşı ne kadar saygısız olduklarını bu son hafta içinde görmüş olduk. 

Sayın Akıncı’nın demokratik tutumuna yönelik saygısız tutumu tanıyoruz

Hatırlanacağı üzere, 2004’te federal ve birleşik bir Kıbrıs önerisini içeren Annan Planı’na Kıbrıslı Türkler barıştan ve çözümden yana tutumlarını ortaya koyarak referandumda “evet” demişlerdi. Bu iradenin bir yansıması olarak önce eski Cumhurbaşkanı Sayın Talat ve şimdi de Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı yapıcı ve kalıcı bir çözüm için Kıbrıslı Türklerin temel haklarını gözeterek bugüne dek samimi bir çaba gösterdiklerine tanık oluyoruz. Bizler, ırkçı ve yeni Osmanlı heveslerine dayalı bir ilhak seçeneğine karşı Sayın Akıncı’nın demokratik ve çoğulcu tutumuna yönelik sergilenen saygısız ve üstenci tavırları da, daha önce Kıbrıslı Türklere karşı “besleme” ifadesini kullanan bu üstenci ve kibirli anlayışı da çok iyi tanıyoruz. 

AKP-MHP İktidarı Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunuyorsa iradelerine saygı duymalı

Eğer AKP-MHP İktidarı gerçekten Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını savunuyorsa, Kıbrıslı Türklerin iradesine saygı duymalı ve baş-müzakereci sıfatıyla seçilmiş cumhurbaşkanının düşüncelerine ve kendi kaderlerini belirleme haklarına saygı duyma erdemini göstermelidir. 

Kıbrıs konusunda söylenecek çok söz, kurulacak çok cümle var. Ancak, bu kısa açıklama vesilesiyle bir kez daha HDP olarak Kıbrıs’ta dayatılan çözümsüzlüğe karşı iki toplumun eşitliğini savunan, bağımsız, birleşik, federal bir çözüm isteyen Kıbrıs Halklarının bir arada yaşama iradesine olan desteğimizi yineliyoruz. 

Örgütlü halk iradesi komplonun başarıya ulaşmadığının kanıtıdır

Yarın 15 Şubat. Bundan tam 21 yıl önce 1999’da Öcalan şahsında Kürtleri Ortadoğu nezdinde tasfiye etme sürecinin ve uluslararası komplonun 21’inci yılı. Bugün başta Suriye’de olmak üzere bölgedeki gelişmeler, Kürtlerin özgürlük mücadelesini akamete uğratma, özgürleşme sürecini belirsiz bir geleceğe erteleme hamleleri ve İmralı’da kurulan mutlak tecrit sistemi dikkate alındığında Öcalan’ın neden Suriye’den çıkarılmak istendiği sorusunun yanıtı daha iyi anlaşılacaktır. 

O dönemde ABD, İngiltere, Rusya gibi birçok ülkenin planlayıcısı olduğu bu komplo amacına hiçbir zaman ulaşamadı. Kürtler 1999’dan bu yana çok ağır bedeller ödediler, çok büyük acılar yaşadılar. Binlerce insan hayatını kaybetti, zindanlara atıldılar, evleri başlarına yıkıldı, zorunlu göçe tutuldular. Bunların hepsi komplonun bir parçası olarak devreye konulan politikaların birer sonucuydu. Ne var ki, Sayın Öcalan’ın İmralı’da kararlı duruş, sergilediği onurlu direniş ve tutarlı mücadele sayesinde, barış, diyalog ve demokratik çözüm konusunda gösterdiği ısrar sayesinde uluslararası komplo boşa çıkarılmış ve başarıya ulaşmamıştır. Bugün hala Ortadoğu’da halklar nezdinde var olan direniş, Rojava halklarına yol gösteren eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik yaşam projeksiyonu ve örgütlü halk iradesi komplonun başarıya ulaşmadığının biricik kanıtıdır. 

Ülkede ve bölgede barış isteyen ve bunu bir haftada gerçekleştireceğini söyleyen Sayın Öcalan’a kulak verin

Bu vesileyle iktidara bir kez daha seslenmek istiyoruz: Kendi yasalarınıza ve Türkiye’nin altında imzası bulunan uluslararası sözleşmelere uyunuz. İmralı’da tecride son veriniz, diyalog ve müzakerenin, onurlu barış ve demokratik çözümün kapısını açınız. Ülkede de bölgede de büyük barışın olmasını isteyen, bu sorunu bir haftada çözerim diyen Sayın Öcalan’a kulak veriniz. 

Hatırlanacağı gibi Öcalan daha önce bu tür savruk politikalara devam edildiğinde, barıştan ve demokratik çözümden vazgeçildiğinde, savaşta ve şiddette ısrar edildiğinde başta kuvvetlerin devreye gireceğini, bir darbe mekaniğinin harekete geçeceğini ifade etmişti. Bu dönemde, böylesine kaotik bir süreçten geçtiğimizin altını çizmek istiyoruz. Bu dönemde, başta Suriye olmak üzere iktidarın ‘serseri mayın’ oradan oraya sürüklendiği bir momentte bir darbe mekaniğinin güçlenmekte olduğunun ve harekete geçme ihtimalinin giderek güçlenmekte olduğunun altını çizmek istiyoruz. İktidarı ülkede de bölgede de barışçıl politikalara dönmeye çağrısı yapıyoruz. Daha büyük acıların yaşanmasına, daha fazla kan gözyaşı dökülmesine, daha fazla kaynağın silah tüccarlarına akıtılmasına yol açan yayılmacı ve sömürgeci saldırgan politikalara son veriniz. Başta Suriye olmak üzere, bölgedeki bütün askeri varlığınızı çekiniz. Bölge halklarının ortak çıkarlarını ve eşit haklar temelinde birlikte yaşamlarını eksen alan barışçıl bir iç ve dış politikaya dönüş yapınız.

23 Şubat’ta halklarımız Ankara’da büyük bir politik şenliğe tanık olacaklar

AKP-MHP iktidarınca partimizin varlığına yöneltilmiş çok yönlü saldırılar eşliğinde süren bir iki yıllık çetin mücadele sürecinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. 23 Şubat’ta 4. Büyük kongremizi gerçekleştireceğiz.

Bilindiği gibi 12 Ocak’ta Gençlik Konferansımızı, 19 Ocak’ta Kadın Konferansımızı, 24-25 Ocak’ta 3. Büyük Olağan Konferansımızı gerçekleştirmiştik. Şimdi bütün bu çalışmaların ortak bir örgütsel havuzda derlenip toparlanacağı, önümüzdeki iki yıllık dönemde partimizin politik ve örgütsel çizgisine yön verecek politikaların bağlayıcı karara dönüştürüleceği büyük kongremiz var. Büyük kongreye bir hafta gibi çok az bir zaman kaldı. MYK’mızca görevlendirilen Kongre Komisyonumuz başta olmak üzere tüm komisyonlarımız, il ve ilçe örgütlerimiz çalışmalarını sürdürüyor ve hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyor.

23 Şubat’ta Ankara’da en az 30 bin kişinin katılımıyla büyük bir coşkuyla kongremizi gerçekleştirmek istiyoruz. 23 Şubat’ta halklarımız Ankara’da, Ankara spor salonunda büyük bir politik şenliğe tanık olacaklar. HDP’nin Ekim 2012’de Halkların Demokratik Kongresi tarafından kuruluşundan bu yana 8 yıllık bir zaman dilimi geçti. 8 yıl Spartaküslerden beri ezilenlerin kurtuluş ve özgürleşme mücadeleleri, insanlığın nihai kurtuluş mücadeleleri söz konusu olduğunda çok da uzun bir zaman sayılmaz. Ama bu 8 yıllık zaman dilimindeki güncel gelişmelere ve HDP’ye yöneltilmiş saldırılara baktığımız zaman 8 yıl çok büyük acıların yaşandığı, büyük bedellerin ödendiği, çok önemli siyasi sonuçların ortaya çıktığı, köprülerin altından çok suların aktığı çalkantılı ve hareketli, canlı ve dinamik bir 8 yıl olduğunu görürüz.

HDP, kongresinde Demokratik Halk İktidarının potansiyelini yaratacaktır

AKP-MHP iktidarının, saray rejiminin binlerce yoldaşımızı gözaltına almasına, tutuklamasına, parti binalarımızın önünü polis karakollarına çevirip ablukaya almasına, belediyelerimizi yağmacı ve talancı kayyımlarla gasp etmesine rağmen yılmadık ve yılmayacağız. Bu mücadeleyi kesintisiz ve ödünsüz bir biçimde sürdüreceğiz. Türkiye halklarının, kadınların, gençlerin ve tüm ötekilerin partisi olarak örgütlülüğümüzü büyütüp, yolumuza devam ediyoruz. HDP, çoğulcu yapısı ve radikal demokrasi anlayışıyla, haklılığı ve meşruiyetiyle zalimin zulmüne, Saray'ın saltanatına son verebilecek yegâne bir partidir. HDP büyük sularda kulaç atmaya, büyük sularda yelken açmaya, Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa etmeye öncülük yapacak bir partidir. Bunun için 6 milyon oy yeterli değildir. HDP demokratik halk iktidarına taşıyacak bir potansiyeli yaratabilecek, örgütlü bir halk iradesini açığa çıkarmak için var gücüyle çalışmaya devam edecektir. 

HDP umudun, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin şaşmaz adresidir. HDP, barışa, demokrasiye, insanca yaşama gidecek yolun kapısıdır. Gelin 23 Şubat’ta bu kapıda buluşalım, geleceği bir inşa edecek yolun kapısını birlikte açalım. Tüm dostlarımızı 23 Şubat’ta Ankara’da HDP ile omuz omuza olmaya, HDP’yle dayanışmaya çağırıyoruz. 

14 Şubat 2020