Kubilay: Çağrımız karşılık bulacaktır

Parti Sözcümüz Günay Kubilay'ın ETHA'ya verdiği röportaj: Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, İstanbul seçimleri ardından gündeme getirdikleri “3. Yol”, “Demokrasi İttifakı” tartışmasına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Yeniden gündeme getirdikleri kavramların, HDP'nin kuruluş gerekçesi olduğuna dikkat çeken Kubilay, “Emekçilerin ve ezilenlerin parlamentodaki yegane sesi ve soluğu olan HDP'nin bu çağrıyı yapması, süreci kuvveden fiile dönüştürmesi ertelenemez bir görev” diye konuştu. 

İstanbul seçimlerinin ardından HDP '3. yol' ve "demokrasi ittifakı" olarak tarif ettiği bir mücadele programı tartışmasını başlattı. Nedir bu 'üçüncü yol ve demokrasi ittifakı'?

HDP'nin üçüncü yol diye tarif ettiği bağımsız bir mücadele çizgisi. Egemen güçlerin şu ya da bu bloğunun dışında ezilenlerin tarihsel ittifakını ifade ediyor. Üçüncü yol ezilenlerin güncel ve tarihsel çıkarlarını merkezine alan, bütün eşitsizlik biçimleri ve egemenlik ilişkilerine son vermek isteyen bağımsız bir mücadele hattının sembolik ifadesi.

Bir noktanın altını özellikle çizmekte yarar var. HDP'nin üçüncü yol çizgisi 90'lı yıllarda İngiltere'de Tony Blair, Almanya'da Schröder'in öncülük ettiği klasik sosyal demokrasi ile neoliberalizmin siyasal bileşimi olarak formüle edilen 'üçüncü yol'dan nitelikçe farklı. Büyük bir başarısızlık örneği olan bu yol, neoliberalizmi, sosyal demokrasi sosuyla sürdürme stratejisinden başka bir şey değildi.

31 Mart'tan yenilgiyle çıkan Erdoğan'ın yaptığı 'Türkiye İttifakı' çağrısı, aslında bütün yönleriyle ülke halklarının üstünde ağır bir yük haline gelen Saray rejimine yeni bir taşıyıcı kolon arayışından başka bir şey olmadığı kısa sürede anlaşılmıştı.

23 Haziran'da dramatik bir oy kaybına uğrayarak toplumun çoğunluk iradesini yitirerek meşruiyet krizine sürüklenen saray rejimi, resmi ağızlardan yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi 'başkanlık rejimi'nde yapılacak rehabilitasyon ve restorasyonla yoluna etmek istediği açık.

Diğer yandan ülkenin çok yönlü bir kriz içinde bocaladığı verili koşullarda egemen güçlerin farklı kanatlarının da 'yeni siyasal seçenek' arayışı içerisinde olduğu bir bilinmez değil.

Ezilenlere gelince… Ezilenler milliyetçi ve şoven ajitasyonla, çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir dil ve propagandayla kendi güncel ve tarihsel çıkarlarıyla bağdaşmaz biçimde saflaşmış, yapay biçimde bölünmüş ve karşı karşıya getirilmiştir. Her şeyden önce ezilenleri böyle bir yanılsamalı hayatın dışına taşıyabilecek ve 'bağımsız birleşik bir güç merkezi' olarak inşa edebilecek bir projeksiyona ihtiyaç var.

Bu ihtiyacın bir gereği olarak HDP, Erdoğan'ın 'Türkiye ittifakı' çağrısına karşı, 'Demokrasi ittifakı' çağrısı yapmıştı.

HDP, 10 Mayıs tarihli Merkez Yürütme Kurulu'nda “Ortak Geleceğimiz İçin Demokrasi İttifakında Buluşalım” başlıklı metinde şu çağrıyı yapıyordu:

 “31 Mart yerel seçimleri başkanlık rejimine, tecride ve izolasyona, cinsiyetçi kadın politikalarına, otoriter ve despotik siyaset tarzına, militarist ve yayılmacı dış siyasete, kentleri ve doğayı yağmalayan rantçı belediye anlayışına, sermaye yanlısı ekonomi politikalarına hayır demiş ve kapsamlı bir demokratik değişim sürecine gidecek yolun kapısını aralamıştır. (…)

Seçim sürecinin ardından açılan demokratik değişim kapısını büyütmek, yeni siyasal dönüşüm sürecini demokratik cumhuriyetle taçlandıracak bir noktaya taşımak ve kurucu siyasi irade rolü oynamak temel stratejik hedef olarak önümüzde duruyor.

HDP olarak bütün işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri, inançları, emek, barış, demokrasi güçlerini yerel seçimin açtığı bu demokratik değişim kapısında buluşmaya, açılan yolu büyütmeye ve birleşik mücadeleye çağırıyoruz.”

Ülkenin AKP-MHP iktidar bloğu eliyle 'faşizm mi, demokrasi mi' ikilemine sürüklendiği bir siyasal momentte ülke halklarının demokrasi ortak paydasında buluşması, demokrasinin kazanılması ve ezilenlerin tarihsel yürüyüşünün yolunun açılması yaşamsal öneme sahip.

'BU ÇAĞRI ERTELENEMEZ BİR GÖREV'

HDP'nin kendisi bir ezilenlerin, halkların ittifakı olarak yola çıkmıştı. HDP ittifak tartışmasını neden yeniden gündeme getirdi?

HDP farklı bileşenlerin ve bireylerin farklılıklarını koruyarak ortak demokratik bir mücadele programı etrafında güçlerini birleştirdikleri, çoğulcu ve çok katmanlı bir parti. Türkiye'nin işçileri ve emekçileriyle çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısının politik bir minyatürü. 

Ne var ki, HDP çoğulcu bir ufuk çizgisine, kapsayıcı perspektife sahip olsa da verili rasyonelleri ile potansiyelleri arasında büyük bir açı farkı var. HDP'nin potansiyellerine erişip erişemeyeceğini, programına kazanıp kazanamayacağını zaman gösterecek.

Ancak, HDP'nin dışında ondan bağımsız hareket eden, fabrikalarda, tarlalarda, tersanelerde, şantiyelerde, atölyelerde, sokaklarda, üniversitelerde süregiden sosyal mücadeleleri ortak bir politik eksende buluşturmak ve siyasi iktidar hedefine yönlendirmek öncelikli bir ihtiyaç. Aynı zamanda emekçilerin ve ezilenlerin parlamentodaki yegane sesi ve soluğu olan HDP'nin bu çağrıyı yapması, süreci kuvveden fiile dönüştürmesi ertelenemez bir görev.

Emekçi sol hareketin birçok bileşeni, birlik, ortak mücadele, birlikte mücadele, geniş ittifak çağrıları yapıyor veya bunları tartışmaya açıyor. Benzer kavramlar kullanılsa da ortaklaşılamadığı açık. İttifak veya birlik önündeki engeller nedir sizce?

Seçim dönemleri dahil, farklı zamanlarda yapılan ittifak ve birlik çağrılarının bazen karşılıksız, bazen de sonuçsuz kaldığını biliyoruz. Elbette yan yana gelişlerin haklı ve meşru gerekçeleri olduğu gibi tersi de doğru. Ancak, ülkenin 'faşizm mi, demokrasi mi?' ikileminde bulunduğu, ara yolların ortadan kaldırıldığı kritik bir kavşak noktasında yapılan çağrıların anlamlı bir karşılık bulacağını, ete kemiğe bürüneceğini umuyor ve bekliyoruz.

'3. YOL ÇİZGİSİ HDP'NİN KURULUŞ GEREKÇESİ'

"3. yol", "demokrasi ittifakı" kavramları, amacınızı yeterince açıklıyor mu? 

HDP'nin üçüncü yol çizgisi bir bakıma onun kuruluş gerekçesi. Bütün eşitsizlik biçimleri ve egemenlik ilişkilerine son vermek gibi tarihsel mücadele sorumluluğunu üstlenmiş bir partinin, ezilenlerin bağımsız tarihsel yürüyüşüne eşlik ve öncülük edip etmeyeceğini zaman gösterecek. 

Kanımca orta ve uzun erimde soruya içsel 'yeterlilik ya da yetmezlik' durumunu halkların bilinç, örgütlenme ve mücadele düzeyi belirleyecek. Ancak, hem üçüncü yol çizgisinin, hem de sözcüğün anlamına uygun bir demokrasi ittifakının, içinde bulunduğumuz kritik siyasi kavşak noktasından çıkışın imkânlarını ezilenlere sunduğunu söylemek abartı olmaz.

Ancak, üçüncü yol çizgisi ve onun gerektirdiği bağımsız bir mücadele hattı ile çeşitli adlar ve biçimler altındaki ittifakların tarihsel yatağına akıp akmayacağı, mücadele sürecine hangi güçlerin, hangi ittifak ilişkilerinin yön vereceğine bağlı olarak değişecek. O bakımdan HDP'nin üçüncü yol çizgisi insanlığın nihai kurtuluşuna giden yolu açacak stratejik bir kaldıracak işlevi görebileceği gibi yanlış ellerde sistem içinde elimine olma riski taşıdığının da altını çizmek gerekir.

12 Temmuz 2019