
İzmir Milletvekilimiz Ertuğrul Kürkçü'nün Meclis Genel Kurul konuşması:
Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı temel küresel, bölgesel, ulusal meseleler bakımından yeniden bir iç anlaşmaya ihtiyacı var. Aksi takdirde ağır kırılmalar; iç çatışma ve uluslararası çatışmalardan oluşan bir felaketler dizisi olarak gerçekleşebilir. Bugün de Türkiye'ye dışarıdan bakanlar böyle bir tabloyla karşı karşıyalar. Bunun sebeplerini öğrenmeye çalışıyorlar. Neden Türkiye birbirini izleyen diplomatik gaflar ve felaketler dizisi içerisinde yaşıyor? Neden daima süreceği düşünülen yükseliş bir duraksamaya, şimdi de bir kırılma noktasına doğru taşınıyor? Burada, Türkiye'yi yöneten gücün sorumluluğu alması gerektiğini düşünüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'nin yüz yıllık tarihî yürüyüşünü kendi doğal istikametinden uzaklaştıran bir iç ve dış siyaseti benimsediği için şimdi patinaj yapıyor. Ağır uluslararası ve iç krizlerle sarsılıyor.
Sorumluluk sadece dış dünyada mı?
Sık sık bize 15 Temmuz hatırlatılıyor. Evet, 15 Temmuz hakikaten son derece sert bir kırılma noktasıdır ama konsensüsten sapılmasının bunda hiç mi rolü yoktur? "Uluslararası politikada sıfır anlaşmazlık, sıfır ihtilaf" diye yola çıkıp şimdi ihtilaf hâlinde olunmamış, bir tek güç bırakmayan bir yaklaşımın sorumluluğu sadece dış dünyada aranabilir mi?
Avrupa’da İslamafobik kim varsa AKP’nin destekçisidir
Son beş senedir Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde hem Meclisimizi hem de partimizi temsil ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü, "Bütün dünya, bütün uluslararası sistem bize düşmandır; zenofobiktir, İslamofobiktir, Türkofobiktir" diyor. Bu dünyada ne kadar Türkofobik, ne kadar zenofobik, ne kadar İslamofobik varsa Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinde AKP'nin müttefiki onlardır. İngiliz muhafazakârları, Polonya ve Macaristan'ın sağcı güçleri, Çek Cumhuriyeti'nin sağcıları, Avusturya'nın sağcıları her insan hakları tartışmasında AKP temsilcilerinin yanındadırlar. Türkiye'nin yönetici partisinin Avrupa'daki müttefikleri Theresa May'dir, Sarkozy'dir, Berlusconi'dir, Putin'dir. Yani, zenofobik, Türkofobik, İslamofobik kim varsa, onlar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başlıca destekçileridir.
Türkiye yanlış yere giderse Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar yanlış yere gider
Nisan ayının 16'sında bir oylamaya gideceğiz. Bir kişinin Meclis’in, yargının, yürütmenin ve Silahlı Kuvvetlerin hâkimi ilan edileceği yeni bir başkanlık rejimi için oylama yapılacak. İşte, dünyanın başka yerlerinde bizim iç tartışmamızla bu yüzden ilgileniyorlar. 80 milyon nüfusuyla, 1 milyon kişilik ordusuyla, dünyanın 20 büyük ekonomisi içerisinde yer alan iktisadi kapasitesiyle Türkiye yanlış bir yere gittiğinde Orta Doğu yanlış bir yere, Kafkaslar yanlış bir yere, Balkanlar yanlış bir yere gider. Avrupa'nın eteklerinde bir faşist diktatörlüğün kurulması ihtimalini faşizmin en çok acısını çekmiş olan halklar dikkatle izlerler ve tavır alırlar. Başımıza gelenlerde bunun payı olduğunu düşünürsek doğru bir adım atmamız mümkün olacaktır.
7 Mart 2017