Erzurum 1. Sıra Milletvekili Adayımız Seher Akçınar Bayar, 1981 Adıyaman doğumludur. On kardeşten altıncısı olan Bayar, Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu. Uzun yıllar Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi'nin Başkan Yardımcılığı'nı yapan Bayar, görevinden istifa edip partimizden milletvekili adayı oldu.
Bayar, "AKP'nin yanındaysan iyi Alevi'sin... İyi Ermeni'sin... İyi başörtülüsün... İyi müftüsün... Ama AKP'li değilsen... Meydanlarda yuhalatılan başörtülü, yuhalatılan Alevi, yuhalatılan müftü olursun, yuhalatılan Ermeni olursun."
Diyanet tartışmalarına açıklık getiren Bayar, "Biz Diyanet'in, devletin bekasını, ideolojisini ayakta tutmaya çalışmasına karşıyız. Böyle bir misyon edinmesine karşıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, "İnanç İşleri Başkanlığı" adı altında yeniden yapılandırmak istiyoruz. "İnanç İşleri Başkanlığı", bütün dinlere, bütün mezheplere, bütün etnik gruplara eşit mesafede yaklaşan ve dinin özgürleşmesini öngören bir yapıda olacak" dedi.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın Çarşamba sohbetleri'nin bu hafta ki konuğu Erzurum Milletvekili Adayımız Seher Akçınar Bayar oldu. Sohbetin ayrıntıları şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilk kez Kürtçe Kuran yayınladığını söyledi. Kuran-ı Kerim, daha önce Kürtçeye tercüme edilmedi mi?
Kuran-ı Kerim'i ilk kez Kürtçeye merhum Abdullah Varlı Hocamız tercüme etti. 1992 yılında... Hocamız, Kürtçe tercümeyi Diyanet İşleri Başkanlığı'na yayınlanması talebiyle verdi. Ancak Diyanet, Kürtçe olduğu gerekçesiyle Kuran'ı yayınlamadı. Bunun üzerine Abdullah Varlı Hocamız, kitabı kendi imkânlarıyla yayınladı.
Yayınlanan bu Kürtçe Kuran, halka ulaşabildi mi? Dağıtımı yapılabildi mi?
1994 yılında Nûbihar Yayınları, dağıtım işini üstlendi. Zaten sadece bu tercüme de yok. Farklı dönemlerde Kürtçe Kuran-ı Kerim bu şekilde basılmış, dağıtılmıştır.
Bugün Diyanet'in yayınladığı Kürtçe Kuran için ne diyorsunuz?
Halkımız, melelerimiz, seydalarımız... Kürtçe Kuran-ı Kerim'i kendi imkânlarıyla yayınladıktan tam 21 yıl sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, seçime yakın bir süreçte Kürtçe Kuran'ı basıyor. Dağıtımını yapmadan bir tanesini Cumhurbaşkanı'nın eline veriyor, meydanlarda siyasi propaganda olarak kullanılsın diyor. Bu çok sorunlu bir yaklaşım... Ayrıca bu bir lütuf da değildir. Sen Kürtçe Kuran-ı Kerim'i basmak zorundasın... Kaldı ki sen bassan da, basmasan da zaten 21 yıl önce bu halk bu kitabı basmış. Benim melelerim, seydalarım Kürtçe din derslerini veriyor. Benim senin lütfuna ihtiyacım yok. Sen bunu benim gözüme sokamazsın.
Diyanet özerkleşir, DİN özgürleşir
SEHER Akçınar Bayar, HDP'nin Diyanet İşleri Başkanlığı'yla ilgili görüşlerini anlattı.
İşte Akçınar'ın söyledikleri:
- Diyanet, 1924'te kurulmuştur. Dini, devletin tekelinde tutan bir yapıdır.
- Din alanının özerk olması gerekir. Din alanı özerk olmazsa... Diyanet İşleri Başkanlığı, devlete kim hâkim olursa onların hatalarını ve günahlarını kapatan bir kurum haline gelir.
- Dün de, bugün de Diyanet, devlete bağlı, devletin emrinde, çerçevesini devletin çizdiği dini temsil ediyor.
- Yakın geçmişe bakalım...
- Bu ülkede başörtüsü yasakları varken... Bizler okullarımızdan atılırken... Diyanet neredeydi? Başörtüsünün farz olduğuna dair fetvalar yayınladı ama bu fetvalarının arkasında durabildi mi?
- Roboski'de 34 insan devlet bombalarıyla katledildi, 19'u çocuktu. Diyanet'ten bir ses çıktı mı?
- Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmışken... Diyanet, devlet hazinesinden para kaçırmanın günah olduğunu söyleyebildi mi? Harama haram diyebildi mi?
- Soma'da maden ocağında can veren 301 insanın hak ve hukuku için Diyanet, herhangi bir şey söyledi mi?
- Din, devletin tekelinde olduğu zaman Marx'ın da söylediği gibi "halkların afyonu" haline gelebilir.
- Ama aynı din, devletten özgürleştirdiği takdirde, yine Marx'ın söylediği gibi, "kalpsiz dünyanın kalbi" haline gelir.
- Dinin devletin tekelinden, ideolojilerin tekelinden arınması lazım. Biz HDP olarak... Dinin özgürleşmesini istiyoruz. Diyanet konusuna bakışımız budur.
Meydanlarda Kuran kaldırmak
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dini konularda sizi eleştirmesi, sahada etkili oldu mu?
İlk başta biraz oldu. Ama biz kendimizi ifade edebildik. Şu anda problem yok. Hatta tam tersi şu anda Sayın Erdoğan'a tepki oluştu. Bizim halkımızın zihninde en son Saddam Hüseyin'in meydanlarda Kuran-ı Kerim'i kaldırması vardır. Halepçe Katliamı'nı yapan Saddam, Kuran sallamıştı meydanlarda. Hz. Ali'ye karşı savaşanlar da kılıçlarının üzerine Kuran-ı Kerim sayfaları geçirmişlerdi. Yani bu halkın hafızasında bu işin böyle bir yeri var.
Seher Akçınar Bayar kimdir
32 yaşında.
Aslen Adıyamanlı.
Dicle Üniversitesi Sosyoloji mezunu...
Başörtüsü sorunu nedeniyle okuluna 10 yıl ara vermiş, 14 yılda bitirebilmiş.
Diyarbakır'da yaşıyor.
Evli... Eşiyle üniversitede tanışmış. Eşi eğitim bilimci.
10 kardeşin altıncısı... Bütün kardeşler üniversite mezunu.
En son MAZLUMDER Diyarbakır başkan yardımcısıyken HDP'den aday olmak için istifa etmiş.
Bir oğlu var. Dört yaşında. Adı: Mem Civan. (Aslında Ciwan imiş ama nüfus memuru "w" yasak diye "v" ile kaydetmiş.)
Muhafazakârlar HDP'de
SEHER Akçınar Bayar, "HDP hakikaten din düşmanı olsa dini değerlere değer veren adaylar bu partide yer alır mıydı" diye soruyor.
Ve HDP'nin bazı muhafazakâr adaylarını sayıyor:
- ALTAN TAN: Diyarbakır adayı...
- KADRİ YILDIRIM: İlahiyat profesörü... Siirt birinci sıra adayı.
- HATİCE SEVİPTEKİN: Siirt ikinci sıra adayı... Başörtülü.
- HÜDA KAYA: İstanbul birinci bölge ikinci sıra adayı... Başörtüsü yasağına direndiği için 28 Şubat'ta idamla yargılandı.
- AYHAN BİLGEN: MAZLUMDER genel başkanlığı yapmış bir isim.
- NİMETULLAH ERDOĞMUŞ: Diyarbakır Müftüsü iken istifa edip HDP Diyarbakır adayı oldu.
HDP'nin önerisi: İnanç İşleri Başkanlığı
"DİYANET'i kapatacağız" dediğiniz için eleştiriliyorsunuz. Sanki camileri, dini ortadan kaldıracakmışsınız gibi bir propagandayla karşı karşıyasınız. Sizin Diyanet konusundaki öneriniz nedir?
Biz Diyanet'in, devletin bekasını, ideolojisini ayakta tutmaya çalışmasına karşıyız. Böyle bir misyon edinmesine karşıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, "İnanç İşleri Başkanlığı" adı altında yeniden yapılandırmak istiyoruz. "İnanç İşleri Başkanlığı", bütün dinlere, bütün mezheplere, bütün etnik gruplara eşit mesafede yaklaşan ve dinin özgürleşmesini öngören bir yapıda olacak.
Yani bir tür "özerk Diyanet", sizin istediğiniz?
Aynen öyle...
Aslında bu görüş, eskiden İslami kesimde çok dile getirilirdi.
Bu konu İslami kesimde yıllardır en çok konuşulan ve tartışılan konudur. "Yeni Zemin" adlı dergide Mehmet Metiner'in ve Yalçın Akdoğan'ın bu konuda yazdıkları var. Bülent Arınç'ın bu konuda açıklamaları var. Hatta Diyarbakır Müftüsü iken istifa edip HDP'den Diyarbakır adayı olan Nimetullah Erdoğmuş'tan öğrendik: Bir toplantıda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de Diyanet'in özerkleştirilmesine ilişkin bir çalışma yürüttüklerini söylemiş.
"Diyanet'i kaldıracağız" demek ile "Diyanet'i özerkleştireceğiz" demek aynı şey mi?
Evet, aynı şey.
O zaman neden istismarı önlemek adına "Diyanet'i özerkleştireceğiz" demediniz de, "Diyanet'i kapatacağız" dediniz?
Bu AKP'nin yürüttüğü propagandayla böyle algılattırıldı. AKP, "Bunlar dine karşı" diyor, "Bunlar Kuran kurslarını kaldıracak" diyor... Bunların hepsi yalan, hepsi iftira. Bize iftira atanları Allah'a havale ediyoruz. Biz bırakın Kuran kurslarını kaldırmayı, AKP'nin yapamadığını yapacağız, medreseleri açacağız. Bu ülkede medreseler de olacak, ruhban okulları da olacak, cemevleri de olacak.
Camilerde niye Kürtçe hutbe okutulmuyor
SEHER Akçınar Bayar'dan Kürtçe hutbe talebi...
İşte söyledikleri:
"Meydanlarda kaldırılan o Kuran'ın Rum suresinin 22. ayeti şöyle der: 'Diller ve renkler Allah'ın ayetleridir'. Diller Allah'ın ayetleri ise sen de Allah'ın ayetine saygı duy ve benim dilime saygı duy. Neden ben kendi dilimde hutbe dinleyemeyeyim?"
Ben istiyorum ki...
SEHER Akçınar Bayar, HDP'de ne bulduğunu şöyle anlatıyor:
- Ben istiyorum ki...
- Bütün kimliklerin varlığına saygı duyulsun. Kimliklerin var olması gerektiğine inanılsın.
- İdeolojisi, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun... Bütün kimlikler kendilerini özgürce ifade etsin.
- Ne onlar bana kendi kimliklerini ya da tercihlerini dayatsınlar, ne de ben onlara.
- İşte bu yüzden bir sosyalistle, bir feministle, bir Kürt milliyetçisi ile aynı yapıda yan yana durmak beni hiç rahatsız etmiyor.
- Biz birbirimizin haklarının garantörüyüz. HDP, işte bunun zemini.
Zerdüşt'e de saygı
Cumhurbaşkanı Erdoğan partiniz için "Zerdüşt" diyor. Sonra da ekliyor: "Dini Zerdüştlük olan birinin başörtüsü gibi bir derdi olabilir mi?" Ne dersiniz? Olabilir mi?
Olmalıdır. Zerdüştlüğün özgür bir şekilde yaşanmama sorunu varsa bu sorunla dertlenmek başörtülünün görevidir.
Peki gerçekten de HDP'nin Zerdüştlükle bir ilgisi var mı? Nereden çıkıyor bu iş?
Kürtler kendi tarihlerinin bir döneminde Zerdüştlük dinini benimsemişlerdir. Ancak şu anda böyle bir eğilim söz konusu değil. Kürtler içerisinde Zerdüştler de vardır, olabilir ama sayısal olarak çok az. Şu anda benim gözlemlediğim kadarı ile böyle bir eğilim yok.
AKP'liysen iyi başörtülüsün değilsen kötü başörtülüsün
BAŞÖRTÜLÜSÜNÜZ ve HDP'den adaysınız. Bu durum iktidar çevreleri tarafından nasıl karşılanıyor?
AKP'nin anlayışı şu: AKP'nin yanındaysan iyi Alevi'sin... İyi Ermeni'sin... İyi başörtülüsün... İyi müftüsün... Ama AKP'li değilsen... Meydanlarda yuhalatılan başörtülü, yuhalatılan Alevi, yuhalatılan müftü olursun, yuhalatılan Ermeni olursun.
Türk Müslüman Hanefi erkek
DİYANET İşleri Başkanlığı farklı inançlara, mezheplere nasıl bakıyor?
Devlet, vatandaşı nasıl tanımlıyorsa... Diyanet de öyle tanımlıyor... Türk, Müslüman, Hanefi, erkek... Anlayış bu... Biz HDP olarak bu anlayışın karşısındayız. Bu ülkede Türkler dışında farklı etnik gruplar var. Bu ülkede Müslümanlar dışında farklı dinsel gruplar var. Bu ülkede Hanefilik dışında mezhepler var. Bu ülkede dinin erkek egemen yorumunu eleştiren kadınlar var... Bir bütün olarak bunları göz önünde bulundurduğumuzda Diyanet, maalesef Türkiye'deki bu birbirinden çok farklı yapıların derdine derman olamıyor.
Bu derman olamayışın örnekleri var mı?
Var tabii... 2011 yılında Mele Zeki adında bir seydamız, bir camide Şeyh Sait'i anma etkinliği sırasında mikrofonu eline alıyor, Kürtçe bir şeyler ifade ediyor. Bunun üzerine Diyanet'e bağlı imam, anında müdahale ediyor ve mikrofonu elinden alıyor. Gerekçesini şöyle ifade ediyor: "Burası resmi bir kurumdur, burada Kürtçe konuşamazsın."
Başka var mı örnek?
Bu Diyanet, daha düne kadar İstanbul'da Sultanahmet'te düzenlediği Kitap Fuarı'na Nûbihar Yayınları'nın stant açmasına izin vermedi, başvurusunu kabul etmedi. Gerekçe? Nûbihar Yayınları'nın Kürtçe eserler yayınlaması...