Kurtulan: Cezaevlerindeki her ölümün sorumlusu bu iktidar ve devlettir

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyelerimiz, milletvekillerimiz Fatma Kurtulan, Oya Ersoy, Abdullah Koç, Hüseyin Kaçmaz, Muazzez Orhan ile İHD ve ÖHD temsilcileri cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla yaptıkları temaslara ilişkin açıklama yaptı. En son Van’da Adalet Nöbeti sürdüren mahpus ailelerini ziyaret eden heyetimiz adına konuşan Fatma Kurtulan şunları söyledi:

Biz HDP olarak, yerelde de ÖHD ve İHD temsilcilerinin dahil olduğu bir heyetle iki günlük bir program çerçevesinde Van’a geldik. Şimdi Adalet Nöbetinde olan annelerimizle buluşmayı gerçekleştiriyoruz. Iğdır S Tipi Cezaevinde ciddi hak ihlalleri olduğu için oradan başladık. Patnos Cezaevinde de ciddi darp olduğu iddiaları vardı. Bu iddiaların gerçek olduğunu dün gözlemledik. Görüşme talebimiz karşılık bulmadı. İdare ve ilgili savcı ile görüşme taleplerimiz gerekçe belirtilmeden kabul edilmedi. Iğdır S Tipi Cezaevi idaresiyle ile görüştük ancak Patnos Cezaevi ile görüşemedik. İyi biliyoruz ki Patnos’ta işkence var, ayakta sayım dayatması var. Bunları zaten biliyorduk, avukat arkadaşlarımızın yaptığı tespitlerle teyit etmiş olduk.

604 hasta tutsağın durumu ağır ve acilen tedavi imkanlarına kavuşmaları gerekiyor

Hasta tutukluların ve infazı yakılan tutukluların durumuna dikkat çekmek amacıyla aylardır Van, Diyarbakır ve İzmir’de başlayan bir adalet nöbeti var. Ailelerimizin geçmişte de nöbet gerçekleştirdiğini biliyoruz. Bu önemli bir konu. Türkiye’de kangren haline gelmiştir cezaevi sorunları. Ailelerin işaret ettiği boyutla sınırlı değil, tutuklular ciddi bir mücadele içindeler. Devlet tutuklulara savaş açmış durumda. Yaptıklarını gizlemeye çalışsalar da ölümle sonuçlanan işkence vakaları olduğunu görüyoruz. Silivri’de durum böyle. Cezaevlerinden sorumlu olan Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü işkence olmadığını, normal bir ölüm olduğunu iddia etse de hayatını kaybeden tutuklunun görüntülerini herkes gördü. İşkence ile öldürüldüğü görülüyor. Diğer yerlerde de bu gibi işkenceler ve yaşanan vakalar var. Bunlar içinde en vahim olan hasta tutsakların durumudur. Zamanında etkin tedaviye ulaşamama durumu, ilaçlara ulaşamama durumu, zamanında tetkiklerin yapılmaması sonucu hasta tutsaklar orada ölüme terk ediliyor. 604 hasta tutuklunun durumu ağır ve bunların acilen tedavi imkanlarına kavuşmaları gerekiyor. 

Kelepçeli muayene uygulaması tedavinin önündeki en büyük engeldir

Bizler bunları talep ettikçe, aileler nöbet tuttukça onlar da tutukluları tek kişilik hücrelerde tutma ve yaşamdan koparma yönünde çaba içerisine giriyorlar. Yakın zamanda Manisa Akhisar Cezaevinden Mehmet Sevinç’in cenazesi çıktı. Mehmet Sevinç etkili tedavi edilseydi, hastane dönüşü koğuş arkadaşlarının yanına getirilseydi yaşıyor olabilirdi. Hasta tutsakların birçoğunun arkadaşlarının desteği olmadan yaşaması mümkün değil. Bu tutukluları hastaneye götürseler de tek kişilik hücrelerde tutarak ölüme terk ediyorlar. Kelepçeli muayene uygulaması tedavinin önündeki en büyük engeldir. Hasta tutsaklar zar zor hastaneye gitme talebinde bulunuyorlar ve aylar sonra hastaneye gidebiliyorlar. Gittiklerinde kelepçeli muayene dayatması ile karşı karşıya kalıyorlar. 

Her ölümün sorumlusu bu iktidar ve devlettir

Orada yaşanan her ölümden bu devletin sorumlu olduğunu ve bu insanların sağlığından ve güvenliğinden sorumlu olduğunu söyledik. Her ölümün sorumlusu bu iktidar ve devlettir, bunun altını çizmek istiyoruz. Bunun peşini kesinlikle bırakmayacağız. Hem Silivri’de hayatını kaybeden tutuklunun hem Mehmet Sevinç’in hem de durumu ağır olan 604 tutuklunun hesabını soracağız. 

 

Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit artık Türkiye’nin bütün yaşam damarlarına sirayet etti

 

Sadece Türkiye kadın hareketi değil, dünya kadın hareketleri de Aysel Tuğluk'un sağlığının kötüleşmemesi için mücadelelerini sürdürüyor. Aysel, Adli Tıp’a gidiyor ve oradan cezaevine geri gönderiliyor. Gültan Kışanak, koğuş arkadaşı feryat ediyor. Aysel için her dakika artık geç kalınmış bir dakikadır. Bir an önce Aysel’in dışarıda tedavisinin yapılması gerekiyor. Bunların hepsinin temeli nereden atıldı, Türkiye’nin bu aşağı gidişi ne zaman başladı? Hepimiz biliyoruz ki tecrit başladığından beri bu gidişat yaşanıyor. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit artık Türkiye’nin bütün yaşam damarlarına sirayet eden bir uygulama haline geldi ve bunu şimdi daha net yaşıyoruz. Demokrasiye, insan haklarına, ekonomiye dair yaşanan bu kadar tıkanıklığın nedeni Türkiye’nin barışa sırtını dönüyor olmasıdır, barış kapısını İmralı'da sıkı sıkıya kapatmasıdır. 

 

Eğer bir gün Türkiye yönünü demokrasiye dönecekse, buna önce cezaevlerindeki hak ihlallerine son vermekle başlamalıdır

 

Türkiye bir gün bu kapıyı açarsa, orada Sayın Öcalan ile sürdürülecek istişareler sonucunda her alanda refaha kavuşacaktır. Oradan başlayan tecridin bugün konuştuğumuz konularla doğrudan bağlantılı olduğunu biliyoruz. Bizim yapmamız gereken hem HDP olarak hem Meclis Grubumuz olarak cezaevlerinin durumu üzerinde daha çok durmaktır. En temel sorunumuz bu çünkü. Demokratikleşme adına bir adım atılacaksa, Türkiye oraya yönünü dönecekse ilk başta adım atması gereken yer cezaevleri olacak. Cezaevlerindeki durum Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun en önemli kıstasıdır. Oradaki zulüm Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu bize gösteriyor. Eğer Türkiye yönünü demokrasiye çevirirse bu, tüm Türkiye üzerindeki hak ihlallerine ve tecride son vermekle mümkün olacaktır. Annelerimizin bu eylemlerinin yanındayız. Hasta tutsakların hayatlarıyla ilgili daha fazla risk yaşanmadan hepsinin bir an önce serbest kalması ve tedavi olması taleplerini destekliyoruz. Gözlem kurulları eliyle keyfiyetçi bir tutumla infazları yakma uygulamasına son verilmelidir. Bu amaçla başlatılan eylemleri destekliyoruz. Tutukluların taleplerinin karşılanması için çalışmaya devam edeceğiz.