Kurtulan: Meclis Ahlatta yapılacak sarayı gündemine alacağına deprem ve çığ konusunda bir komisyon kurmalıdır

Grup Başkanvekilimiz Fatma Kurtulan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulan, şu ifadeleri kullandı: 

Türkiye, hepimizin derinden etkilendiği bir çığ felaketi yaşadı. İlki 4 Şubat’ta, ikincisi 5 Şubat’ta yaşandı. Bu felaketlerde 41 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Aynı gün, uçak kazası yaşadık. Orada da 3 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu kazalarda yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Kazalar her zaman olur, depremler de dahil. Bunlar doğal afettir, doğru ancak tedbirsizlik bu konuda daha ciddi tabloların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Hükümetin bu konudaki sorumluluğunu hatırlatmıştık. Gerekli tedbirlerin alınmaması, deprem vergilerinin gerekli yerlere ve zamanında harcanmamasına bağlı olarak ne yazık ki acı sonuçlar daha da büyüyor. Çığ felakatinde de durum böyleydi. 

Depremden iki gün sonra Ahlat Sarayı’nın yapımında ısrarcı olmak kabul edilemez

Çığ felaketi sırasında Coğrafi Bilgi Sistemi görüşülüyordu. Perşembe günü parti olarak bu acılar yaşanırken ranta dayalı konut sistemini tartışılacağı genel kurul görüşmelerine katılmayacağımızı belirttik. Depremden iki gün sonra bile Ahlat Sarayı’nın yapımında ısrarcı olmak kabul edilecek bir durum değildir. Komisyon aşamasında ve Genel Kurulda buna karşı muhalefet edeceğimizi söyledik. İnsanlar ulusal bir yas ve daha ciddi bir yaklaşım beklerken hala bunların tartışılıyor olması, iktidarın Ahlat’ta yapılacak sarayın yapımının derdine düşmesine alet olmayacağımızı söyleyerek Genel Kurul çalışmalarına dahil olmayacağımızı belirttik. 

İkinci çığ felaketi kesinlikle araştırılmalı 

Özellikle çığ felaketinin ikincisinin kesinlikle araştırılması gerekiyor. Birinci çığdan sonra çığ riskinin tespit edilememesi, iş makineleri ve kalabalık bir insan topluluğu ile oraya gitmek felaketi ve bu kadar acı sonuçların ortaya çıkmasına neden oldu. 41 insanımızı yitirdik ancak sayısı belli olmayan insan da kar altında. İlk günden itibaren olay yerinde olan milletvekillerimiz ile Eş Genel Başkanımızın ziyaretinden edindiğimiz izlenimler ve hazırlanan raporlar ile olay öncesi olay yerine kalabalık gruplar halinde gidileceğine dair atılan tweetler nedeniyle kar altında daha fazla insanımızın olmasından endişe ediyoruz. 

Deprem ve çığ konusunda Meclis hemen bir komisyon kurmalıdır, sorumlular açığa çıkarılmalıdır

Her şeye her zaman hazırlıklı olduğu söylenir ancak uçak kazasında gördük ki yaralılar ambulans yerine otobüslerle taşındı. Depremde ve çığ felaketinde hazırlıksız olunduğunu gördük. Hala müdahale etme, yaraları sarma yerine olayın boyutunu kamuoyundan gizleme durumu var. Burada yapılması gerekenler ve ihmaller ortada. Yapılması gereken Meclis'in bu konuda bir an önce bir araştırma komisyonu kurması ve sorumluların mutlaka araştırılıp haklarında gerekli işlemlerin yapılması gerekir. 

Çığ tünellerinin neden olmadığının hesabını vermeli bu hükümet

Çığ tünellerinin, neden olmadığının hesabını vermeli bu hükümet, yapay çığlar oluşturarak bu çığ önlenebilirdi ama hiçbirini yapmadı. Hala bu acılar içindeyken bu hafta yine önümüzde Ahlat’ta yazlık saray yapılmasını önümüze getirecekler. Bunu doğru, vicdani ve ahlaki görmüyoruz. Bu yasa teklifinin bir an önce çekilmesini gerektiğini belirtiyoruz. Yakın zamanda Genel Kurulda bankacılık ile ilgili bir yasa teklifi gündeme gelecek. Sadece İstanbul’da yaşayan insanları değil tüm Türkiye’yi bağlayan Kanal İstanbul projesine karşı insanlar ve itirazlarını dile getiriyor. Ancak adeta buna inat insanların taleplerini görmezden gelerek büyük projelerin finansmanını halkın üzerine yığan bir anlayış yeni bir düzenleme ile yine karşımıza çıkıyor. Proje fonları oluşturabilecek bu yasa teklifi ile. Vatandaşlar bu fonlara yatırım yapabilecek. Kitle fonlanması adı altında halktan para toplamaya devam edecek bu teklifle. Öyle görünüyor ki Avrupa’dan, özellikle uluslararası piyasalardan gerekli sermayeyi alamayacaklar ve bu yüzden bu yükü halka yığıyorlar. Bu projelerde ısrarcı olarak faturasını halka mal etmeye çalışıyorlar. 

Bankaları dizayn edip müteahhitleri kurtaracaklar

Geçen dönemlerde de Cumhurbaşkanı tarafından ekonomi politikaları ile ilgili bazı özel bankaların dizayn edileceği gündeme gelmişti. Bu kanun teklifi ile dizayn edemediği kamu bankası dışında kalan özel bankaları dizayn edecekler ve müteahhitlerin kurtarılması sağlanacak. Bazı maddelerle Varlık Fonu’nun denetimsizliği sağlanacak. Yandaşların hesap hareketlerinin kamuoyu tarafından izlenmesi engellenecek. Özellikle 37 ve 38’inci maddelere baktığımızda AKP getirdiği her kanun teklifinde olduğu gibi özgürlük alanlarını kısıtlıyor. Bu teklif ile yasanın oluşturacağı alanlara dair eleştiride bulunacaklara yönelik cezai yaptırımı hayata geçirecekler. Yani el atmışken yine özgürlükler alanını biraz daha kısıtlayacaklar.

Yargı paketindeki infaz düzenlemesi mutlaka herkesi kapsamalı

Önümüzdeki dönemlerde bir yargı paketi gelecek, Adalet Bakanı açıklama yaptı. Türkiye'de yargının paralel yapılanmaya zemin olan ve FETÖ'ye teslim edilen bir alan olduğunu hepimiz biliyoruz. Yargı terazisini tutan sistem arızalı. Vatandaşın, toplumun yargıya güveni yok. Bakanın infaz sistemi ile ilgili düzenleme yapılacağına dair beyanı oldu. Bu düzenlemenin mutlaka adil ve herkesi kapsayan bir mantıkla oluşması gerekiyor. 

Adil bir infaz düzenlemesi için cezaevlerine mutlaka el atılmalı  

Özellikle cezaevleri ülkemizin kanayan yarasıdır. STK'lar, biz defalarca açıklama yaptık hasta mahpuslarla ilgili. Cezaevlerinden her gün cenazeler çıkıyor. Kelepçeli can verenler bile oldu. Adil bir infaz sisteminden bahsedilecek ise buraya mutlaka el atılması gerekiyor. Aynı zamanda hiçbir hukuki dayanağı olmayan durumlarla karşı karşıyayız. Cezaevinde olan bir çok siyasetçi, gazeteci, aydın, genç var. Bunun da bir an önce gözden geçirilmesi gerekiyor. 

Yargıya ilişkin düzenlemeler yapılırken yargı üzerindeki Cumhurbaşkanı ve Hükümet eli bertaraf edilmeli

Mutlaka demokratik ve kapsayıcı bir anayasa ve bununla uyumlu yasaların dizayn edilmesine ihtiyaç var. Ülkenin yönünü demokrasiye dönmesi gerekiyor. Yargı üzerindeki Hükümet ve Cumhurbaşkanı elinin bertaraf edilmesi gerekiyor. Yargıya müdahale çok açık ve bariz; görüyoruz. Mahkemeler zaman zaman bağımsız karar verseler bile 3-5 dakika sonra müdahale edildiğini görüyoruz ve sonra kararlar geri alınıyor. Yargı üzerindeki vesayet kalkmalı, yargı tümüyle bağımsız ve adil olmalı. Tüm sorunların çözüleceği bir sisteme kavuşulmalıdır.  

Günde 5 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi katliamdır

Kâr hırsı nedeniyle alınmayan önlemlerden dolayı ortalama günde 5 işçi yaşamını yitiriyor. Özellikle hükümetin kör ve sağır olduğu bir katliamdır bu. Ortalama 5 işçinin ihmaller sonucu yaşamını yitirmesi bir katliamdır. Buna mutlaka el atılması lazım. İSİG yani İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi her ay rapor yayımlar, yıllık da yayımlar. Bu ocak ayında 112 işçi yaşamını yitirdiğini açıkladı. Bu çok acı bir sonuç. Biz artık bunun durmasını sağlayacak gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak için gerekli her adımı atacağız. Tüm emek örgütlerine ve muhalefete bu katliama artık sessiz kalmayalım diyoruz. Patronlar lehine değil, işçiler lehine düzenlemeler yapalım, gerekirse bir araştırma komisyonu kuralım. Bunun ihmaller boyutunu açığa çıkararak mücadelemizi birleştirelim. 

Cizre Katliamının Meclis sıralarında savunulması utanç vericidir

Geçtiğimiz günler Cizre Katliamının yıl dönümüydü. O dönem yaşanan acının, vahşetin boyutlarını pek çok kurum bir kez daha paylaştı. Şunu söyleyelim ki 4 yıl geçti, hala sorumlular, o vahşeti uygulayanlar yargılanmadı. Bodrumlarda insanların diri diri yakılmasının savunulması utanç vericidir. Hala bu gündeme geldiğinde AKP sıralarında Cizre’de Silopi’de Şırnak’ta yaşanan vahşeti savunan konuşmalarla karşılaşıyoruz. Bu bir insanlık suçudur. Er ya da geç failler muhakkak yargılanacaktır. İnsanlık suçundan kaçış yoktur. 

Gezi hepimizin, tüm muhalefetin ortak davasıdır

Yakın zamanda Gezi Davası tekrar görüldü. Gezi, hükümetin sürekli uğraştığı bir alan, hala intikam peşinde. Gezi direnişini anlamadan, kendi payına düşeni görmeden; demokrasi, barış, adalet isteyenlere saldırılıyor. HDP olarak şunu söylüyoruz: Gezi hepimizin ortak davasıdır. Gezi Türkiye'deki tüm muhalefetin, barış, demokrasi ve adalet isteyenlerin ortak mücadele alanıydı. Buna HDP olarak bir kez daha sahip çıktığımızı, bu davanın bizim davamız olduğunu söylemek isterim. Gezi, AKP'nin bir bütünen topluma tahakküm dayatmasının bir sonucuydu. Buna itirazın bu kadar kapsamlı büyüdüğünü gördük. Bunu doğru anlamak lazım. Muhalefet ve bu sisteme itirazı olanlar olarak; 18'inde tekrar görülecek bu davaya güçlü sahip çıkacağız. Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Abdullah Cömert, Berkin Elvan, Mehmet Ayvalıtaş ve Medeni Yıldırım'ın anılarına sahip çıkmak Gezi Davasına sahip çıkmaktır. 

Dört insanımız nerede, yetkililer bunu açığa çıkarmak durumundadır

Ülkemizde dört insan kayıp. Aileleri her gün partimize geliyor. Meclis’te bizi ziyaret ediyorlar, telefonlar geliyor. İnsan hakları kuruluşlarına gidiyorlar, basın toplantıları yapıyorlar. Ama hala Gülistan Doku’dan 5 Ocak’tan beri, Hürmüz ve Şimoni Diril’den 11 Ocak'tan beri ve Mehmet Bal'dan da 20 Ocak'tan bu yana haber alınamıyor. Muhalefetin tüm açıklamalarını takip eden, nefes alıp vermemizi bile denetlemeye çalışan iktidar, bu dört insanımızın nerede olduğunu açığa çıkarmak zorunda. Bir an önce dört insanımızın akıbetleri ile ilgili bilgi istiyoruz.