Yaklaşan Genel Seçimleri konuştuğumuz Ankara 2. Bölge 1. Sıra Milletvekili Adayımız Mahmut Memduh Uyan, “Büyük İnsanlık ve Yeni Yaşam Çağrısı, mevcut siyasal zemin içinde en demokratik çağrı, en demokratik programdır” dedi. Siyasal gelişimin tıkandığını, dönüştürülmesi gerektiğini söyleyen Uyan şöyle konuştu: “Türkiye’deki siyasal gidişatı dönüştürmek için bu seçimlerde HDP’nin desteklenmesi gerekiyor. Siyasal gelişimin ve siyasal tıkanıklığın aşılması açısından HDP’nin barajı aşması gerekiyor.”
Felsefeyi ve sinemayı çok sevdiğini fakat yeterince ilgilenemediğini söyleyen Uyan, “Bizim gibi faşizm ile mücadele edenler hep bir eksiktir” diyor. Bölgesinde gönüllülüğe dayalı çalışmaların yürütüldüğünü vurgulayan Uyan, “Solcu arkadaşlardan, CHP seçmeninden, Alevi yapılarında yer alan örgütlerden arkadaşlar bizimle görüşüyor ve çalışıyorlar. Ağırlıklı oylarımızı bu kesim belirleyecek zaten” dedi.
Mahmut Memduh Uyan ile yaptığımız söyleşinin ayrıntıları şöyle:
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Mahmut Memduh Uyan kimdir?
1955’te Mersin’in Silifke İlçesi yukarı köylerinden birinde doğdum. Altı çocuklu Türkmen Yörük bir ailenin en son çocuğuyum. Bütün kardeşlerin en küçüğü olmak güzel bir şey, ilgi sizde oluyor, mutlu bir çocukluk geçirdim. Babam dar gelirli küçük bir memurdu. On yedi yaşına kadar Mersin’de kaldım. İlk öğretmen okulunu bitirerek öğretmen oldum. Üç yıla yakın ilkokul öğretmenliği yaptım. 1973-74 döneminde Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bölümüne girdim.
"Sınıf siyasetinin önemi, asla unutulmamalıdır" diyen, Türkiye devrimci sol hareketinin sembol isimlerinden birisiniz. Devrimci mücadeleye nasıl, ne zaman başladınız?
Zaten aileden gelen bir sol eğilim vardı bende, sol eğilimliydim. Fakülteye girdiğim andan itibaren doğrudan devrimci gençlik faaliyetlerinde yer aldım. O dönem Ankara’daki gençlik örgütlenmeleri olan AYÖD (Ankara Yüksek Öğrenim Derneği) yapısında, yönetimde yer aldım. Sonrasında faşizme karşı mücadele bölge örgütlenmesi, gecekondu mahalleleri oluşturarak mahallelerin savunulması dahil bizim faşizme karşı aktif savunma dediğimiz değişik mücadele yöntemleri dahil bütün alanlarda bulundum. 1980 Eylül’ü yaklaşırken Malatya’da faşizm egemen olmak üzereydi. Faşizme karşı yürüttüğümüz mücadelede çerçevesinde Malatya’ya gittim. 1985’te İstanbul’da hareketin genel yapısını toparlama içindeyken yakalandım. İdamla yargılandım. 10 yıl ceza aldım. Şartlı salıverme nedeniyle ceza bizlerde 10 yıla düşmüştü ama Kürtler 125. maddeden 20 yıl ceza aldılar. Kürt olmanın da bir kat daha artan cezası vardı.
Cezaevinden 1995 yılında çıktım. Dünyada ve ülkede köklü değişimler yaşanmıştı. Cezaevi sonrasında da sol bir hareketin nasıl olması gerektiği konusunda tartışmalar yaşandı. AKP’nin hükümet olduğu ilk dönem sonrası ÖDP’nin içinde yer alan arkadaşlarla ile birlikte bize toplumsal mücadele üzerinden bir parti oluşturma teklifi yaptılar. ÖDP’nin toplumsal kesimde kendini yenilemesi çabasında olacaklarını söylediler. Ben de doğrudan demokrasiyi, doğrudan toplumun yer aldığı, politikaların birlikte oluşturulduğu bir süreci istiyordum, bu nedenle kabul ettim. Ancak sonrası süreçlerde ÖDP’de toplumsal, sınıfsal çalışmalar önermemize rağmen istediğimiz düzeyde gitmediğini gördüm.
Aşağı doğru giden AKP’nin aşağı doğru gitmesine hız katmamız lazım. Bu nedenle barajın geçilmesi AKP’nin aşağı doğru gidişine hız katacaktır.
HDP’nin ilk defa parti olarak seçime gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçim bildirgesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Genel siyasette siyasal bir tıkanıklık var ve bu tıkanıklığın aşılması açısından HDP’nin seçime parti olarak girmesi çok önemlidir.
Örneğin, bağımsız girdiği zaman 30-35 milletvekili çıkarıyordu. Yine bağımsız olarak girip bu milletvekillerini çıkarması siyasal sürecini rutin olarak devam ettirmesini getirecekti. Böyle bir karar riskli görünse bile siyasal olarak ortamı tartıştıracak, değiştirecek yine yeni açılımlara yol açabilecek bir karar olmuş oluyor. Bu nedenle HDP ve bu politikayı oluşturanlar, çok yerinde ve doğru bir karar aldılar. Böylesi bir süreçte aynı zamanda ülkede ve bölgede gelişmelere baktığımızda Kürt hareketinin, açmış olduğu yol ve çabalarla en demokratik, insani ve en modern ve en yanında durulması gereken bir konumda. Ayrıca Türkiye açısından önerdiği açılımı, tüm ezilenleri ve ayrımcılığa uğrayanları da kapsayan demokratik bir program olarak görüyorum.
Bu zemini siyasal tıkanıklıkla birlikte ele aldığımızda seçim sürecinde mutlaka HDP’nin yanında, birlikte olmak Kürt hareketiyle değişik, duygusal, siyasal, sosyal zihniyetler kurmak gerekir ve bu dayanışmanın karşılıksız, bir beklenti olmaksızın olması gerekir.
HDP'nin barajı geçmiş olduğu koşulda Kürt hareketi kendini yenileme şanslarını çoğaltacak, hem de pervazsız olan AKP’nin Ortadoğu’daki siyasi çılgınlıkları ya da insanlık dışı hareketlerle yol açtığı şeylere sınır gelecek. Bence aşağı doğru giden AKP’nin aşağı doğru gitmesine hız katmamız lazım. Bu nedenle barajın geçilmesi AKP’nin aşağı doğru gidişine hız katacaktır.
Bu seçim barajının aşılmasının önemli olduğu sadece biz değil birçok kesim tarafından görülüyor. HDP’nin seçimlerde %10 barajını geçmesi siyasal alanda AKP’nin gerilemesi çözülmesi doğrultusunda önemli sonuçlar yaratacaktır.
Üstlendiğiniz siyasi görevler, katıldığınız faaliyetler nelerdir?
Öncelikle kendimizi siyasetçi değil devrimci olarak tanımlıyoruz. Devrimciyiz ve devrimci bir dünya anlayışıyla bakıp, siyaseti de bu kapsamda düşünüyorum. Bir devrimci üniversitedeyken devrimci, gençlik faaliyeti yapıyor ya da mahallelerde halk, toplumsal çaba içinde oluyor, cuntaya karşı, cezaevinde cezaevine karşı başka bir mücadele içinde oluyorsun. Bunlar böyle siyasetle bir bütündür ve bulunduğu yere göre değişiyor.
Hiç sanatsal kültürel uğraşlarınız oldu mu?
Yaşamımız hep faşizme karşı mücadele ile geçti. Üniversiteye başlarken de mücadele içindeydik, üniversiteyle beraber faşizme karşı değişik alanlarda devam etti. Ben ve benim gibi devrimci yaşamdan geçen arkadaşlarda diğer yönlerimiz hep bir eksik, estetik anlamda, beğeni anlamında olsun bir eksik vardır.
Mesela ben roman okumayı ve felsefeyi çok severim ama yeterince yapabildiğim düşüncesinde değilim. Çünkü hep çatışma direniş ve onun içinde mahkemelere savunma hazırlayarak geçen süreçler yaşadık. Bu anlamlarda çalışma imkanlarımız sınırlı kalmıştır. Çocukluğumda sinema çok sevdiğim bir şeydi hep Yılmaz Güney’in filmlerini çok sevdik. Öte yandan Che’nin hayatı hep çok hoş gelmiştir, Afrika’nın sömürüye karşı hareketleri, Vietnam bize coşku vermiştir. Sanat ve kültürel anlamda tam anlamıyla yapabildiğim şeyler olmadı hayatımız bu anlamda eksik.
Bu seçimlerde seçmenlerinize vermek istediğiniz en temel mesajınız ne olur?
Bugün açısından söyleyebileceğim en temel mesaj; Türkiye’de ki siyasal gidişatı dönüştürmek için bu seçimlerde HDP’nin desteklenmesi gerekiyor. Siyasal gelişimin ve siyasal tıkanıklığın aşılması açısından HDP’nin barajı aşması gerekiyor. Türkiye ve yaşamın geleceği açısından oy veren herkes sorumludur. Bu anlamda düşünülerek oy verilmesinin iyi olacağını düşünüyorum.
Büyük İnsanlık ve Yeni Yaşam çağrısı için ne söylersiniz?
Bu siyasal zemin içinde en demokratik çağrı en Demokratik programdır. Yeni Yaşam Çağrısı olumlu bir gelişimdir ve derinleştirilerek geliştirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ankara çalışmalarında gözlemlediğimiz kadarıyla gönüllülük ve dayanışma hakim. Özellikle 2. Bölge’de Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim yaş kuşağı dahil değişik bir çok yaş kuşağından kadın erkek arkadaşlar gece gündüz çalışıyorlar. Birçoğu kendiliğinden oluşan çalışmalar aslında, bizleri arıyor ve paylaşıyorlar. Hatta daha evvelden buralarda yaşayıp şu an başka kentlerde bulunan arkadaşlar dahi bu bölgeleri iyi bildiklerini, mahallelerine gelerek çalıştıklarını, tartışarak sohbet ederek seçmenleri ikna ettiklerini paylaşıyorlar. Yani böyle görünmeyen, eylemsellik olarak çok da açığa çıkmayan ama yatay süren bir çalışmamız var. Ankara genelinde ve yine eski solcu arkadaşlardan, CHP içinde yer alan, Alevi yapılarında yer alan, sol örgütlerde yer alan arkadaşlar çok açık bizimle görüşüyor ve çalışıyorlar ağırlıklı oyları bu kesim belirleyecek zaten.
Tamamen gönüllü çalışmalarla kendiliğinden yürütülen çok önemli özverili çalışan arkadaşlarımızın yürüttüğü çalışmalar var. Ankara’da gönüllülük ve dayanışma hakim diyebiliriz.