Mahmut Toğrul: Eğitim emekçileri sizin önünüzde diz çökmüyor, çökmeyecek


Antep milletvekilimiz Mahmut Toğrul, partimizin Eğitim Bakanı hakkında verdiği gensoru önergesi üzerine Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada şu hususlara dikkat çekti:  

Eğitim öğretim çağında bulunan bütün çocukların eğitim olanaklarına ulaşması, fiziksel ve ekonomik olarak eğitime erişimi ile beceri ve yeteneklerine göre eğitim görme hakkı birçok uluslararası anlaşma ve birçok anayasal norma göre garanti altına alınmıştır. Ancak, 7 Haziran seçimlerinin Saray-AKP iktidarı tarafından beğenilmemesi neticesinde, özellikle Kürt coğrafyasında başlatılan yıkım savaşı neticesinde eğitim öğretime 300 binin üzerinde öğrencinin ulaşımı engellenmiştir. Bölgedeki birçok eğitim kurumu, öğrenci yurdu ve eğitim kurumu bu hâle dönüştürülmüştür.

Son bir yıldır yaşanan yıkım sırasında vicdanı olan birçok eğitim emekçisi de çeşitli düzeylerde tepkilerini ortaya koymuşlardır. Eğitim emekçileri iki olayda eylem ve etkinlik yapmışlardır. 

Birincisi, 10 Ekim Barış Mitingi katliamından sonra eğitim emekçileri "Biz barış istiyoruz hemen şimdi" şiarıyla 12-13 Ekim'de bir iş bırakma eylemi yapmışlardır. İkincisi  "Çocuklar eğitimsiz kalmasın, bu savaş suçudur" diyen birçok eğitim emekçisi 29 Aralık'ta sendikalarının aldığı karar gereği bir günlük iş bırakma eyleme gerçekleştirmişlerdir.

Bu iki eyleme katılanlar hakkında önce soruşturmalar başlatıldı, sonra bu soruşturmalar bir cadı avına dönüştürüldü. 

Üniversitelerde akademisyenler ve üniversite çalışanları da "Bu suça ortak olmayacağız" şiarıyla bir bildiri imzaladılar. Bu bildiri ile savaşın durmasını, barışın bu ülkede egemen olmasını talep eden akademisyenlerden yüzlercesi  hakkında soruşturma başlatıldı. 

Tüm bunlar yaşanırken  "Eğer barış olmazsa bu ülkede darbe mekaniği çalışır" dedik ve 15 Temmuz'da bu ülkede bir darbe girişimi yaşandı. Gerçi AKP bunu birçok ağızdan "Allah'ın bir lütfu" diye değerlendirdi. Buna bağlı olarak da haklarında soruşturma başlatılan eğitim emekçileri ile ilgili önce açığa alma, ardından da görevden çıkarma gibi cezalar verildi.

Bugün itibarıyla öğretmenlikten atılanların sayısı 30.382'yi geçmiş durumda, akademisyenlerin sayısı ise 3.613'i bulmuş durumda. Hiçbir soruşturma yapılmadan, hiçbir hukuki yol ve yöntem izlemeden yapılan bu cadı avı neticesinde eğitim tamamen çökmüş bir hâle dönüştürüldü.

Eğitim emekçileri size diz çökmüyor. Sandığınız gibi, bağırdığınızda, çağırdığınızda, sokağa attığınızda kimse size biat etmiyor; biat etmeyecek. EĞİTİM-SEN size boyun eğmeyecek. Tüm derdiniz EĞİTİM-SEN'i işlevsiz bırakmak. 

AKP "proje okulları" ile örgütlenmeyi amaçlıyor

AKP projeciliği çok seviyor. Sanıyor ki adında "proje" olunca çok güzel bir iş yapmış oluyorlar. "Proje okulları" adı altında, bildiğiniz üzere, Türkiye'nin laik, demokratik ve barışçıl ve çoğulcul eğitim yapan en güzide kurumlarını proje okulları ilan ettiler. Neydi proje okullarındaki avantajları? Buradaki öğretmenleri, müdürleri bir cümleyle atayabileceklerdi. Yani, "Nasıl olur da siz böyle bir eğitim verirsiniz? Kamuda biz böyle bir eğitim veremeyiz" der gibi, onları da daha önce ele geçirdikleri, yozlaştırdıkları eğitimin içine çekmeyi amaçlıyorlar. Sayısız öğretmenin yeri değiştirildi, "proje okulları" adı altında oradaki yöneticiler ve öğretmenler bugün oraya, buraya sürülmeye devam ediyor. Hâlbuki bu okullar kamuda nitelikli eğitimin mümkün olduğunu gösteren birer numuneydi ama AKP "Kötülükte eşit olacağız" diyor; "Biz, başarısız, sorumsuz, yeteneksiz kişi yetiştirmekte eşit olacağız. Biz, böyle okulları yaratırsak ancak amacımıza ulaşır ve örgütleniriz" diye düşünüyorlar.

1 Kasım 2016