Mart’ın isyan ateşi ve ezilen halkların mücadele ruhuyla tüm halkımızı selamlıyorum.
Türk devlet tarihine baktığımızda, Kürtler’in en meşru talepleri, işkence, yargısız infazlar ve katliamlarla bastırılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet tarihinin bütün dönemlerinde, söz konusu Kürtler olduğunda değişmeyen bir zulüm politikasının izlendiği görülür.
Tarihte işkence ve acıyla anılan 70’ler ve 80’ler yaşandı. Peşini, insanlık hafızasından silinmeyecek 90’ların vahşet yılları izledi; binlerce köy yakıldı, milyonlarca insan göçe zorlandı, yalnızca Kürt oldukları için insanlar ağır işkenceden geçirildi, faili belli olan ama “faili meçhul” adıyla katliamlar gerçekleştirildi. İradeleri ile seçilen milletvekilleri onlarca yıl cezaevlerinde tutuldu. Topyekûn bir savaş dayatıldı.
Peki sormak gerekir, bütün bunlar sorunu çözdü mü?
Geçmişte baskı ve zulüm adına denenmedik yol bırakmayanlar, bugün, şiddetin katmerleşmesinden medet ummaktadır. AKP Hükümeti’nin devlet geleneğinden ayrıldığı nokta, Kürtlere yönelik yaklaşımını topyekûn bir imha boyutuna ulaştırmasıdır. 90’ların zihniyeti köyleri yakarken, bugünkü zihniyet köylerle birlikte şehirleri de yerle bir etti. Kentlere tanklar ve toplarla girildi, bodrumlarda yüzlerce insan diri diri yakıldı.Şimdi de, Xerabê Bava, Talatê, Cibilgiravê veQurdisê köylerinde yeni bir insanlık suçu işlenmektedir. Özel bir savaşın devreye konulduğu Nusaybin köyleri büyük bir katliama gebedir.
Kürtler’in ve tüm Türkiye halklarının ihtiyacı olan; demokratik,çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir anayasadır. Geçmişle yüzleşmenin gerçekleşeceği bir diyalog zeminidir. Ancak bizler özgürlüğe talep ederek değil mücadele ile kavuşacağımızı biliyoruz.
Dünün faşist zihniyetinin yaptığı gibi, bugünün diktatör zihniyetinin de Kürt halkına karşı yaptığı katliamlar, Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini ve iradesini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Bizler onurlu halkımızın vekilleri olarak her şart ve koşulda, bedeli ne olursa olsun, inancımızdan ve mücadelemizden asla bir adım geri atmayacağız.
Gülser Yıldırım
Kandıra Cezaevi
7 Mart 2017