Meral Danış Beştaş: 70 maddelik İnfaz Yasa Teklifinde sadece 1 madde Korona ile ilgili

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis’te görüşülmekte olan İnfaz Yasa Teklifine ve gündemdeki gelişmelere ilişkin basın açıklaması yaptı. Beştaş, şunları söyledi: 

Vefatların artmaması için daha iyi bir yönetime ve daha güçlü tedbirlere ihtiyaç var

Bugün infaz paketi 7’nci gününde, devam edecek. Ama ona gelmeden önce şu anda büyük bir hızla devam eden COVID-19 salgınının yaşamı tehdit etmeye devam ettiğini ifade etmek isterim. Dün itibariyle 1198 insanımız vefat etti maalesef. Ben öncelikle yaşamını yitirenlerin ailelerine ve sevenlerine başsağlığı, kendilerine de Allah’tan rahmet diliyorum. Ve bu vefatların artmaması için daha iyi bir yönetime ve daha güçlü tedbirlere ihtiyaç olduğunu da söylemeden geçemeyeceğiz. 

Alınan plansız tedbirler salgını yaygınlaştırıyor

Önlemler yetersiz, sokağa çıkma yasağı gibi önlemler de zamansız, plansız ve yöntemsiz olduğu için maalesef milyonlarca insanın virüsü kapmasına sebebiyet vermiştir. Bunu da dün ve önceki gün ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla bir kez daha gördük. Ve bütün dünyaya Türkiye’nin ne kadar basiretsiz bir yönetim ile idare edildiğini maalesef göstermiş oldu. 

İnsanlar virüsten mi korunsun, yoksa faşizmden mi?

Virüs kendi gündemine devam ediyor. Virüsün işi yayılmak, bulaşmak ve daha çok insanı tehdit etmek. O kendi gündemine devam ederken, AKP iktidarı da maalesef kendi fırsatçı iktidarını devam ettirme yönündeki gündemini değiştirmiyor.  Evet, insanlar virüsten mi korunsun yoksa devam ettirilen faşizminden mi korunsun? Bu konuda ciddi bir ikilem içerisinde insanlarımız. 

İçişleri Bakanı ne kadar basiretsiz ve öngörüsüz olduğunu Cuma akşamı gösterdi

COVID-19 can peşinde ama iktidar rant peşinde olduğunu her aldığı karar ile tekrar tekrar ilan ediyor. İnsanlar can derdinde iken, İçişleri Bakanı ne kadar basiretsiz, ne kadar öngörüsüz ve ne kadar yönetemediğini Cuma akşamı gösterdi. Ve üstelik görevini yapmak yerine her işle meşgul olan bir İçişleri Bakanı var. Şu anda bir birim kurmuş, tweet atan, söz söyleyen, video yayınlayan insanların peşine düşmüş durumda. Böyle bir ortamda, can pazarında bile, İçişleri Bakanı, “kim bize söz söyledi, kim iktidarı eleştirdi” diye bir panik içerisinde ve bunlara karşı soruşturma açma peşinde. Bu da görevini yapamadığını bir kez daha gösterdi. 

İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı çelişkili beyanlarla birbirini aklamaya çalışıyor

Soylu’nun dün biliyorsunuz istifası oldu ve sonrasında da biliyorsunuz bu istifası Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmedi. Bunu aslında nasıl ifade etmek mümkün? Bütün insanların hayatını sokağa çıkma yasağı ile tehlikeye atan bir İçişleri Bakanı ile  karşı karşıyayız. Ve istifayı kabul etmeme gerekçesine ilişkin de şunları söyleyelim; İçişleri Bakanı istifa etmeden önce sokağa çıkma yasağı kararını Cumhurbaşkanı ile birlikte aldığını söylemişti. Ama dünkü istifasında ise, bunun kendi sorumluluğunda olduğunu söyledi. Kendisiyle açıkça çelişen bir beyanın olduğunu görüyoruz. Ne yaptı; kendisi Cumhurbaşkanını temize çıkarmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı da İçişleri Bakanını temize çıkarmaya çalışıyor. Karşılıklı birbirini aklama durumunu gerçekleştiriyorlar.

Bütün bunlar iktidarın iç çatışmalarının gitgide arttığını ortaya koymaktadır

Ama bütün bunlar onların krizi yönetemediklerini, Türkiye’yi yönetemedikleri ve iç çatışmalarının, çelişkilerinin gitgide arttığını ve istifaya kadar vardığını da ortaya koymuştur. Bir haftadır söylüyoruz, hep söylüyoruz: Bir yönetememe kriziyle karşı karşıyayız. Dün geceki istifa da bu yöneteme krizinin daha çok görünür olmasıyla sonuçlanmıştır. 

Şimdi Soylu’nun istifasında bile iktidara rant devşirmeye çalışıyorlar ama bunu başaramıyorlar. Halk sağlığı darbe almaya devam ediyor. Bu yönetememe krizinin takipçisi olduğumuzu ve Türkiye halklarının böyle bir yönetimi hak etmediğini ısrarla söylemeye devam edeceğiz. 

İnfaz paketinin COVID-19 ile ilgili olmadığını kendileri de itiraf etmiştir

Evet değerli basın mensupları, diğer gündemimiz ise İnfaz Yasası. Bugün 7’nci gün. Bu konuda birkaç noktaya açıklık getirmeye çalışmak gerekiyor. Bu infaz paketi COVID-19 ile beraber hazırlanmamıştır. İki yıldır özellikle iktidarın küçük ortağının birileri için af istediğini hepimiz biliyoruz. Zaten Genel Kurul’da da bunu iktidar partisi yetkilileri itiraf ettiler. Dediler ki, “bizim paketimiz 6 aydır hazır” ama bu paket 6 ay değil yıllardır hazır. Ve anlaşmanın bir parçası. 

70 maddelik teklifin içerisinde sadece bir madde Korona ile ilgili

Şimdi COVID-19 salgınıyla beraber, fırsatçı bir iktidar olduğu için, her koşulda, her zeminde, her ölüm tehlikesinde kendi önceliklerini ortaya koyduğu için, normal zamanlarda kabul edilmeyecek, tartışılacak bir paketi COVID-19 ile birlikte getirip Meclis gündemine adeta bomba gibi koymuştur. 70 maddeden söz ediyoruz. Bunu kamuoyuna açıkladıklarında Korona salgını nedeniyle tutuklu ve hükümlülerin dışarıyı çıkarılması için olduğunu iddia ettiler. Ama koca pakette, 70 maddelik pakette sadece tek bir madde var Korona salgınıyla ilgili, o da 13’üncü madde. Bu kadar can pazarı yaşanırken, her gün 100 yakın ölüm yaşanırken, dünya Korona ile mücadele edip olağanüstü önlemler alırken,  AKP ve MHP’nin derdi kendi 70 maddelerini Meclis’ten geçirmek.

Sadece 3 maddeyle cezaevlerindeki 295 bin mahpusun yaşam hakkını koruyabiliriz

Peki bu 70 madde ne içeriyor? Ayrıntılı anlatamayacağım ama infaz düzenlemesi esaslı değişiklikler içeriyor. Kalıcı değişiklikler içeriyor. Ve 11 ayrı kanunda, yasada değişiklik öngörüyor. Şimdi COVID’in bu kadar yüksek oranda seyrettiği bir dönemde 70 maddeyi geçirmeye çalışmak ne anlama geliyor? Bize diyorlar ki HDP süreci uzatıyor, hayır biz süreci uzatmıyoruz. Biz diyoruz ki; Korona salgını sebebiyle 2 maddeyle, 1 maddeyle, maksimum 3 maddeyle biz içeride tutulan cezaevlerinde tutulan 295 bin mahpusun yaşam hakkını güvenceye alabiliriz. Bunu söylüyoruz. 70 maddeye ihtiyacımız yok. 

Bütün Türkiye ev hapsindeyken hiçbir tutuklu ve hükümlünün kaçması söz konusu değil

Ve bu konuda kadın ve çocuğa yönelik suçlar hariç olmak üzere hepsinin mutlak surette cezaevi dışına çıkması gerektiğini söylüyoruz. Bu konuda şu anda bütün Türkiye ev hapsindeyken, bütün Türkiye'nin yurt dışı bağlantıları koparılmış iken, insanlar kendi evinden çıkmazken ve bu çağrılar yapılırken içeride tutulan hiçbir tutuklunun, hükümlünün kaçma durumu söz konusu degildir. 

“HDP sizin çıkışınızı engelliyor” gibi bir safsatayı kabul etmiyoruz

İzinli olabilir, ev hapsi olabilir, kısa sürelerle uzatılacak başka düzenlemeler olabilir. Ceza yasaları, ceza mahkemesi usül yasası buna el veriyor. Ama bu taleplerimizin hiçbirini kabul etmiyorlar. Ne diyorlar diğer içerideki mahpuslara; HDP sizin çıkışınızı engelliyor gibi bir safsata ile yanıt veriyorlar. Hayır biz içeridekilerin tahliyesini istiyoruz, serbest bırakılmasını istiyoruz ve onların yaşam hakkı her şeyin üstündedir diyoruz. Bunu bu vesile ile sizinle de paylaşmak istiyorum. 

Ciddi bir ayrımcılık ve fırsatçılıkla 200 bin insan ölüme terk ediliyor 

Bu pakette ne oluyor bir yandan içeride tutulan 90 bin insanı çıkarmak telaşındalarken diğer yandan da aslında 200 bin insanın hayatını büyük bir şekilde tehlikeye atıyorlar ve herkesten de bu ölüme giden süreci izlemelerini bekliyorlar. Hayır, bunu izlemeyeceğiz çünkü şu ana kadar iki tane kesin olmak üzere başka iddialar da var, cezaevlerinden cenazeler çıkıyor. Hastalar var, yaşlılar var, kendisine bakamayacak durumda olanlar var, engelliler var, çocuklu kadınlar, çocuklar var. Burada ciddi bir ayrımla, fırsatçılıkla bu kişiler ölüme terk ediliyor. 

İktidar, tamamen kendi gündemini işleyerek yasama organını da büyük bir tehlikeyle baş başa bırakıyor

Diğer yandan onları ölüme terk ederken burada milletvekillerini, yasama organını da aslında büyük bir tehlikeyle başbaşa bırakıyorlar. Neden çünkü 70 madde görüşüyoruz ve 70 madde görüşürken önceliklerimiz yok. Mesela gelecek hafta malum YÖK ile ilgili bir düzenleme gelecek, diğer hafta Plan Bütçe Komisyonuna bir düzenleme gelecek ve bu düzenlemelerin tümü uzun vadeli, kalıcı düzenlemeler olması, üzerinde güçlü tartışmaların, uzlaşmaların olması gerekirken iktidar partisi tamamen kendi gündemini işleten, iktidarının ilelebet süreceği varsayımıyla böyle bir açmazla bizi karşı karşıya bırakmaktadır.

1 maddeyle çözülebilecek bir meseleyi bir haftadır tartışıyoruz

Evet, 1 maddeyle çözebileceğimiz bir meseleyi bir haftadır tartışıyoruz. Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim; tutuklularla ilgili hiçbir düzenleme yok bu pakette. Hükümlülere ilişkin var ve hükümlüler de açıkça bir ayrıma tabi tutuluyor. 

Ölüme sebebiyet verme, yaralama suçları serbest bırakılıyor ama gazeteciler içeride kalacak

Yalanlarını atıyorlar ya her gün Genel Kurulda "hayır sizin söyledikleriniz serbest bırakılmıyor" diyorlar ya. Dün sorduk yanıt veremediler, buradan bir daha kamuoyuna söylüyorum: yaralama sonucu iyileşmesi imkansız olan hastalığa sebep olanlar serbest bırakılıyor ama diğer yandan gazeteciler içeride kalmaya devam edecek. Yaralama sonucu bitkisel hayata sokma fiili sanıkları yine serbest bırakılıyor. Duyu ya da organlardan birinin işlevlerini yitirmesine sebep olanlar da serbest bırakılıyor ama belediye eşbaşkanlarımız içeride tutulmaya devam edecek. Çocuk ve konuşma yeteneğini kaybettirme filli serbest bırakılıyor ama Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş Eş Genel Başkanlarımız içeride tutulmaya devam ediyor. Gebe kadının çocuğunu düşürtme fiili sanığı, şüphelisi serbest bırakılıyor ama Facebook’ta paylaşım yapan içeride kalmaya devam ediyor. Yaralama sonucu ölüme neden olan bile yine serbest kalıyor bu düzenlemeyle ama söz söyleyenler içeride kalmaya devam ediyor. 

AKP-MHP’nin 360 milletvekili yoktur; bu paket Anayasaya aykırı, tamamen keyfidir

Bu liste çok uzun, hatta bu yaralamalar sonucunda mağdurun ölmesi gibi ağır sonuçlarda da bir affetme söz konusu. Ve burada özel af olduğunu ısrarla ısrarla tekrar tekrar vurgulamak istiyoruz. AKP-MHP bloğunun 360 milletvekili yoktur. Bu paket bugün geçse bile Anayasaya aykırı, tamamen keyfi, Anayasayı, TCK’yı, ilgili bütün mevzuatı çiğneyerek yasallaştırdıkları bir paket olacaktır. Yasal da olmayacaktır meşru da olmayacaktır. 

Bu af yasasında söze, düşünceye, ifadeye af yok; fiile af var

Son söz olarak şunu söylüyorum. Bu af yasasında söze af yok, düşünceye af yok, ifade özgürlüğüne af yok, örgütlenme özgürlüğüne af yok, siyaset yapma hakkına af yok. Demokratik sayılan hiçbir fiile ve daha doğrusu söze ve etkinliğe af yok. Ama fiile af var. Bir hukuk deyimidir fiil demek. Yani birinin ölümüne sebep olmak, birini yaralamak, birinin çocuğunu kaybetmesine vesile olmak affedilebilir ya da bir mafya lideri olan ya da bu konuda bazı baronlar affedilebilir, izinli olabilir, ev hapsine çıkabilir. Ama bununla ilgili iktidarı tek bir cümle ile eleştiren ona muhalefet eden herkes bu özel af kapsamının dışındadır. 

Tek kıbleleri var; iktidarımızı tehlikeye atmayalım, iktidarımıza laf söyletmeyelim

Çünkü tek bir kıbleleri var; kendimizi koruyalım, iktidarımızı tehlikeye atmayalım, iktidarımıza laf söyletmeyelim. Bu Korona salgını döneminde bile bu kapsama almayalım yaklaşımı var. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bundan sonra da biz meşru, yasal ve haklı muhalefetimize her yerde her zeminde devam edeceğiz. Cezaevinden çıkan her bir cenazenin, kaybettiğimiz her bir canın faili, sorumlusu, müsebbibi bu paketin altına imza veren ve oy veren herkestir.

13 Nisan 2020