
Devletin esas kuruluşuna ilişkin, anayasal düzlemde, 1918 ile 1921'li yıllarda belgeler anlamında ortaya konan birkaç ana temayı sunmak istiyorum:
Türkler ve Kürtler ortak vatanları üzerinde birlikte yaşamaya karar vermişlerdir. Bu karar Türk ve Kürt temsilcilerini birleştiren kongrelerde ve Büyük Millet Meclisinde açıklandığı gibi, Türklerin ve Kürtlerin Kurtuluş Savaşı'nda omuz omuza savaşmaları ve vatanlarını birlikte kazanmalarıyla fiilen ortaya konmuştur. Ortak vatan Kürtlerin, Türklerin ve diğer halkların yaşadığı alan olarak ifade edilmiştir.
Ortak kimlik ve kardeşlik konusunda da bu iki kurucu unsur ortak milli kimliğe, bir millete mensup yani demokratik ulusun iki bileşeni olarak da ayrıca tarif görmüş, şuralar da, özerk yönetim anlamında da TBMM'nin yönetiminde ve denetiminde olur verilmiştir. Kürtlerin bu ülkenin kurucu unsurları olarak eşit yurttaşlık temelinde tüm haklardan yararlanacağı hususu da ayrıca belirtilmiştir.
Peki, ne oldu da bu kurucu iradenin aldığı kararlar hayat bulmadı? Tek sorun, aslında egemen ulus ve egemen inanç sistemine dönülerek resmi bir ideoloji teşekkül ettirilmesi, inançların ve dillerin yok edilmeye çalışılmasıdır.
Demokrasi mücadelesi içerisinde o kadar çok çeşitlilik vardır ki; İslami kesimin mücadelesi, sınıf mücadeleleri, Kürt siyasi mücadelesi, Alevilerin vermiş olduğu mücadeleler devletin ağır müdahaleleriyle karşılaşmıştır. Son kırk yıldaki bilanço, halklarımızın kaldıracağı boyutu maalesef aşmıştır. Halkların çığlığı, inançların çığlığı ağır bir şekilde bastırılmaya çalışılmıştır.
Bu tespitler bize daha bir ay önce yaşadığımız darbenin ülkeyi nereye götüreceğini açıkça ortaya koyarken devletin yeniden inşasından çokça bahseder hale geldik. Haklıyız da. Neredeyse geç de kaldık.
Ancak bu tespitler yapılırken darbe sonrası geliştirilmek istenilen OHAL rejimi Hükümeti yanlış ve onarılması güç süreçlere sürüklemektedir. Alınan kararlar ve kanun hükmünde kararnameler ülkenin geleceğiyle ilgili, devletin şekliyle ilgili stratejik kararlardır. Bu kararlar TBMM'de ele alınmalı, tartışılmalıdır. TBMM'nin by pass edilmesi, çoğulcu demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Gazeteleri kapatarak, aydınları tutuklayarak, demokratik kurumlara yönelerek devleti inşa edemezsiniz.