
İzmir Milletvekilimiz Müslüm Doğan. Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Parti Sözcümüz Osman Baydemir hakkında hazırlanan son fezlekeye değindi. Baydemir hakkında Diyarbakır'da Cemevi arazisi tahsis ettiği için fezleke hazırlandığını söyleyen Doğan, şöyle konuştu:
Parti Sözcümüz ve Urfa Milletvekilimiz Osman Baydemir hakkında bir fezleke düzenlendi. Bu fezlekenin konusu ne biliyor musunuz? Bir cemevinin tahsis edilmesi meselesi. Hiç konuyu çarpıtmıyorum. Bir mülkiye müfettişi -tabii, kayyum atandıktan sonra- görevlendiriliyor. O kadar bilgisiz, o kadar hukuk tanımaz bir şekilde konuyu inceliyor ki... Yapılan bu işlem, GAP kapsamında tamamen hukuki zeminine oturmuş bir plana cemevinin işlenmesiyle ilgili. Büyükşehir Belediyesi on yıllık bir tesis yapıyor, diyor ki: "Alevilerin ibadethanesi cemevidir. Bunu 1/1000 ve 1/5000 ölçekli plana da işliyorum." Meclis kararı çıkartıyor ve bu iş ve işlemler de yine 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca GAP İdaresi tarafından tasdik ediliyor. Siz bunu gerekçe göstererek bir fezleke hazırlıyorsunuz. Savcı da bilgisiz. Savcı 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ne olduğunu bilmiyor. İmar planı uygulamalarını, tescile konu olan iş ve işlemlerin sırasını bile bilmiyor. Tam bir rezalet. Bu işlemden vazgeçmemiz lazım, bu durum bu şekilde sürdürülemez.
Faruk Çelik hakkında fezleke düzenlenecek mi?
İtfaiye Meydanı'ndaki caminin mülkiyet konusunu biz çözdük. O zaman Faruk Çelik’in talimatıyla bunu yaptık. Faruk Bey hakkında da fezleke mi düzenlenecek? Cami bir ihtiyaçtır, orada bir ihtiyaç hasıl olmuş ve cami yapılmış. Diyarbakır'da da cemevi ihtiyaçtır, bu şekilde bir tahsis gerçekleşmiş. Bunu fezlekeye dönüştürürseniz siz iyi niyetli değilsiniz demektir.
Cesaretli olmalıyız
Kürt ve Alevi sorunu konusunda yeni bir bakışı yakalamalıyız. Bu konuda cesaretli olmalıyız. Sorunların üzerini başka sorunlarla örtme, gündemden düşürme taktiği artık bitmiştir. Konuya bu şekilde yaklaşmak aslında ülkemize yapılmış en büyük haksızlıktır, ne yapsak da sorun ortadadır. İç hukukumuzla birlikte yaşam kültürümüzle, aidiyetlerimizle elde ettiğimiz değerler aslında sorunun çözümü için de önümüze bir fırsat koyuyor. Birlikte yaşamanın ortaya koyduğu değerler birikimini bir fırsata dönüştürmenin tam zamanı.
Kürt sorunu hepimizin ortak sorunu
Resmî ideolojiyle yanlış konumlanma maalesef sorunların artmasına neden olmuştur. Bu sorunların çözülmemesinin nedenleri artık ortaya çıkarılmalıdır. Bu sorunlarımızın çözümsüzlüğe ötelenmesinin en büyük nedeni aslında oligarşik bir bürokratik yapının devletin bünyesini sarmasıdır. Kürt sorununun hepimizin ortak sorunu olduğu, bu sorunun ciddi anlamda tartışmanın ötesinde çözülmesi gerektiği bilinci ve zemini artık çok sağlamdır. Türkiye'de yani ortak vatanımızda eşit koşullarda eşit yurttaş olarak yaşamak isteyen insanların sorununu çözmek zorundayız. Barış içerisinde, demokratik siyasetin egemenliğiyle bu sorun çözülebilir. Başka bir şey düşünmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Sonuç üzerinden gitmek, sorunu çözüme dönüştürmek siyaset kurumlarının temel görevi olmalıdır.
Aktörlerin yerine figüranlar aranıyor
"Kürt sorununun çözümü için bizim siyasal aktörlere ihtiyacımız var" deniyorsa bu aktör sonuç üzerinden gidilerek bulunabilir. Partimiz Halkların Demokratik Partisinin başta eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, parti kadroları tutuklanmak vasıtasıyla sürece katılması engellenmiştir yani aktörlerin yerine figüranlar aranmaktadır. Bu yöntem çözümsüzlüğü getirir. Bu olumsuz iklimden kurtulmalıyız, gözyaşları dinmelidir. Ülkemizde akan her damla kanın artık kaldırılamayacak boyuta ulaştığı kesin bir husustur. Hükümetin soruna yaklaşımı çözümsüzlüğü dayatması nedeniyle halklarımız arasındaki kadim sağlam bağlar uluslararası güçler tarafından zayıflatılmak istenmektedir.
Geleceğin Türkiye’si Kürt sorununun çözümüne bağlı
Geleceğin Türkiye'sini inşa etmek Kürt sorununun çözümüne bağlıdır. Bugün halklar ve inançlar demokratik bir Türkiye'ye özlem duymaktadırlar. Çağdaş, modern ve demokratik bir ülke yaratılmak isteniyorsa bir yol temizliğine de ihtiyaç vardır. Hiçbir inancın ve düşüncenin engellenmediği siyasi bir atmosfer yaratmak zorundayız.
Cemevlerinin ibadethane olarak yer bulmasının kime ne zararı var?
Alevilerin neden iç hukukla sorunları çözülmüyor? Uluslararası hukukun neden gereği yerine getirilmiyor? Bu direnç niyedir? Cemevlerinin ibadethane olarak hukukumuzda yer bulmasının kime, ne zararı var? Neden din dersleri hâlâ zorunlu okutulmaktadır? Ana dilde neden eğitim engellenmekte ve kabul görmemektedir? Bu soruları saatlerce dinleyeceğiniz şekilde çoğaltabiliriz. Kısaca, yaşadığımız son süreç itibarıyla yeni tekçilik, yeni Osmanlıcılık dayatılıyor.
Cumhuriyet çok önemli bir birikimdir. Ancak demokratikleştirilemediğinden yorgun düşmüştür. Hızlıca demokratikleşmesi durumunda dinamik bir yapıya kavuşacaktır. Halkların ortak birikimi olan cumhuriyetin tekçi tercihleri artık modern dünyada kabul görmemektedir. Sorunları gizlemeyi, çözümde isteksizliği doğru yaptığımız işler olarak kabul edemeyiz.
12 Haziran 2017