Parlamento Kadın Grubumuz adına, Milletvekillerimiz Sayın Dilek Öcalan, Sayın Feleknas Uca, Sayın Mizgin Irgat, Sayın Burcu Çelik Özkan ve Sayın Sibel Yiğitalp'in de katılımıyla Parlamento Kadın Grubu Sözcümüz, Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu tarafından Meclis'te gerçekleştirilen açıklamanın metni:

Halkların Demokratik Partisi’nden 23 kadın milletvekilini bugün Meclis sıralarında ve komisyon çalışmalarında bulamayacaksınız.

Bugün Mecliste değiliz; çünkü Eşbaşkanlarımız dâhil olmak üzere 10 milletvekilimiz hukuksuzca alıkonuldu. Sürekli “milli irade” den söz edenlerin Meclisi'nde bugün halkların iradesinin temsil edildiğini söylemek mümkün müdür!

Bugün Türkiye KHK’larla yönetiliyor. Dahası Anayasa Mahkemesi, son kararında yetkisizlik gerekçesiyle KHK’ları incelemeyeceğini açıkladı. Yani yarın hükümet “Başkanlık Sistemini getiriyoruz, idamı getiriyoruz, Medeni Kanunu lağvediyoruz” dese, bunun Anayasaya uygunluğunu denetleyecek bir mahkeme bile yok!

Değerli arkadaşlar, Anayasa vatandaşlar arası bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin esaslarını korumazsanız faşizme yuvarlanırsınız. Avrupa’da henüz 70 yıl önce, iki savaş arasında paylaşım savaşları ve ekonomik krizler, faşist yöneticileri iktidara getirdi, dünya milyonlarca kişinin öldüğü bir felaketi yaşadı. Bu nedenle, Avrupa, vatandaşlar arasındaki sözleşmeyi yani Anayasayı korumak için Anayasa Mahkemeleri oluşturdu. Bugün ise Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin elinden neredeyse tüm yetkisi alındı! Parlamenter sisteme olan inanç bilerek, isteyerek aşındırılmaya çalışılıyor. 

Bugün partimiz Eş Başkanları, Milletvekilleri ve Belediye Başkanları Cemaat operasyonuyla görevden alınmış savcıların hazırladığı iddianamelerle tutuklanıyor! Cemaatin boş bıraktığı yeri AKP’nin savcıları dolduruyor. Faşizme koşar adım ilerliyoruz.

HDP bu diktatörlüğün antitezidir değerli arkadaşlar. HDP, tek bir adamın cennetinin; kadınların, işçilerin, halkların kabusu olduğunu ifade ettiği için, sinik bir muhalefet değil; gerçek bir muhalefet yarattığı için Sarayın ve devlet içindeki derin odakların hedefinde.

Bizler 23 kadın milletvekiliyle meclise girdiğimizde, attığımız ilk adımlardan biri Parlamento Kadın Grubunu kurmak oldu. Çünkü biz kadınların tüm siyasi ayrılıklarına rağmen; benzer tecrübelerden geçtiklerini biliyorduk. Şiddeti bizzat yaşamasak dahi başka bir kadının uğradığı şiddetin, bizlerde yarattığı korku, güvensizlik ve öfke ortaktı.

Hayal ettiklerimiz için, erkeklerin verdiği emekten çok daha fazlasını vermemiz gerektiğini biliyoruz. Hepimiz aynı sokaktan geçerken benzer korkuları yaşıyoruz. Çünkü bizler de kocamız, babalarımız ve kardeşlerimizden benzer sözleri duyarak büyüdük.

Partimizin diğer partilerden bir farkı var; kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliği bir sistem sorunu olarak görüyoruz. İşte bu sebeple Meclis sıralarından, evlere, sokaklara erkek egemenliğini aşındıracak çözümler bulmaya çalıştık.

Hiçbirimiz kurtulmuş kadınlar değiliz; sokakta, kurumlarında, evlerinde, fabrikalarda, işyerlerinde mücadele eden kadınların sözünü duyurdukça biz de güçlendik. Bugün tutuklu tüm kadın siyasetçiler, kadın hareketine en çok emek veren kadınlardır. Bu nedenle Gültan Kışanak için 100’den fazla kadın kurumu, “Gültan Kışanak’ın yeri kadınların yanıdır; derhal serbest bırakılsın!” diyen bir bildiri yayımladılar.

Figen Yüksekdağ, kadın grup toplantılarında işçi kadınların direnişlerini, erkek şiddetini anlattı. Başkalarının “başkanları”, “reisleri”, “en az üç çocuk doğurun”, “kadınlarla erkekler eşit değil diyenleri” varken bizlerin ellerimizden tutan dostlarımız, kadın arkadaşlarımız var…

Gültan Kışanak, Leyla Birlik, Sebahat Tuncel, Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım, Selma Irmak, Ayla Akat, hepsi kadınların, “bir kadın olarak susmayanların” sesi oldular. Erkek siyasetinden yorulmuş kadınların yüreklerine su serptiler. Sebebi bu olacak ki,  AKP siyaseti ve yargısı; güncel hayatımızda uygulamadığı pozitif ayrımcılığı, temsili tutuklamalarda uygulayarak, tutukladıkları siyasetçilerin en az yarısının kadın olmasına özen gösterdi!

Değerli arkadaşlar, uzun süredir yükselen bir şiddetin içinde yaşamaya zorlanıyoruz. Bombalar patladı, şehirler yıkıldı. Kadın bedenleri ve cinsiyetçi duvar yazıları sosyal medyada teşhir edildi. Belediyelerin kadın merkezleri kapatıldı, yetmedi kapılarına tuğla örüldü.

Bu merkezlerde çalışan kadınların bazılarının işine son verildi, danışma merkezlerine başvuran kadınların belgelerine el konuldu. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin verildiği binalar, binalara dev Türk bayrakları asarak rüştlerini kanıtlayan militarist kayyumlar tarafından işgal edildi.

Kadınlara “haddini” bildirmeye hevesli erkekler, bugün her zamankinden daha cüretkârlar. Sokak toplumsal bir alan olmaktan çıkarak, herkesin öfkeyle evlerine bir an önce ulaşmak isterken geçtiği yollar haline geldi.

Özellikle Erdoğan'ın deyimiyle, “Allah’ın lütfu” olan darbe teşebbüsünden sonra her gün kadınlar, işten çıkarılma korkusuyla yaşıyorlar. İstihdam, kadınlar için bir nebze de olsa bağımsızlık anlamına da gelir; oysa bugün kadınlar bin bir emekle edindikleri mesleklerinden men ediliyorlar. Kolluk kuvvetleriyle karşılaşan, gözaltına alınan, tutuklanan kadınlar, cinsiyetçi küfürlerin, tecavüz tehditlerinin arttığını anlatıyorlar.

OHAL’in ve savaşın kadınlara yaşattıklarını haber yapacak tek bir basın kuruluşu kalmadı. Yalnızca Türkiye’deki değil; dünyadaki tek kadın haber ajansı olan JİNHA, muhalif basınla birlikte kapatıldı. Hayatın Sesi Tv’de yayınlanan Ekmek ve Gül, İMC’de yayınlanan Mor Bülten gibi kadınların gerçek gündemini ele alan programlar bugün yapılamıyor.

HDP’li kadın vekillerin olmadığı bir Parlamentoda ise, kadınlar için, kadınlarla birlikte siyaset yapma imkânının varlığından söz edemeyiz. 

Bugün, tüm yurttaşlarımızın en demokratik hakkı olan bir basın açıklamasına dahi tahammül edemeyen, vekilimiz Hüda Kaya ve oğluna şiddet uygulayan, DBP Eş Genel Başkan'ı Sebahat Tuncel’i şiddet kullanarak gözaltına alanların asıl tahammül edemedikleri; konuşan ve direnen kadınlardır!

Bugün yaşatılmak istenen korkuyu ve baskıyı kadınların bir arada, kendi sözleriyle, kendi kurallarıyla dağıtacağına ise tüm kalbimizle inanıyoruz...

Sokakları, yaşam alanlarımızı geri almakta ısrarcı olmazsak sahip olduklarımızı unutacağız. Hafızayı kaybetmek yok olmaktır. Kadınların mücadele tarihinden güç alarak unutmayacağız.

Kazanımlarımızı savunduğumuz gibi, tutuklu Milletvekillerinin, Belediye Başkanlarının derhal serbest bırakılmaları için mücadelemize daha da güçlenerek devam edeceğiz.

“Mutlaka sevgi ve cesaret kazanacak” kadınların mücadelesi kazanacak.

Mutlaka Kazanacağız…

Halkların Demokratik Partisi
Parlamento Kadın Grubu
9 Kasım 2016