
Van’da devam eden Vicdan ve Adalet Nöbetimizde Eş Genel Başkan Yardımcımız ve Van Milletvekilimiz Nadir Yıldırım söz aldı. Gündemine Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi alan Yıldırım, “Öcalan sustuğunda, tecrit altına alındığında silahlar konuşmuştur. Öcalan konuştuğunda insanlar, bilgiler, kitaplar konuşmuştur” ifadesini kullandı. Öcalan’a uygulanan tecridi “İmralı rejimi” olarak tanımlayan Yıldırım, İmralı rejiminin bugün tüm topluma yayıldığını söyledi.
Yıldırım, şöyle konuştu:
20 Temmuz 2017’de Beşiktaş Abbasağa Parkında paylaştığımız deklarasyonda 3 temel mücadele alanı belirledik. Birincisi, demokratik siyasete özgürlük hedefleyen bir mücadele programı. İkincisi ülkenin tüm sorunlarının bağlantılı olduğu Kürt halkının özgürlük sorununun demokratik çözümü. Bu sorunun demokratik çözümünün de ana eksenini oluşturan Sayın Öcalan’a dönük hukuk dışı uygulamalar, tecridi kırmayı hedefleyen husus. Üçüncü temel mücadele alanımız toplumun her kesimi için bütün inanç grupları, bütün siyasi düşünceler için adalet vurgusunu ve mücadelesini geliştirmek.
Bu 3 temel eksen üzerine oturan mücadele programının en önemli ekseni kesinlikle Kürt sorununun demokratik çözümü ve gerçek, kalıcı ve güçlü bir barış ihtiyacı ve bunun için mücadele gerekliliğidir.
Odak Kürt sorunudur
Ülkenin 100 yıllık gelişim sürecinde aşılmamış, kangrenleşmiş esas sorunları vardır. Biz bu sorunların hepsini demokrasi, özgürlük, adalet sorunu olarak tanımlayabiliriz. Ama sadece bu kavramlarla tanımlamak yanlış sonuçlar doğurabilir. Temel sorunları doğru tanımlamak her siyasal organizasyonun amacı olmalıdır. Bizi de ülkenin temel sorununu Kürt sorunu olarak tanımlıyoruz. Kürt sorununa bağlı adalet, demokrasi ve eşitlik gibi bütün sorunlar çözümsüz kalmıştır.
Biz ana odağı çözüme kavuşturunca, toplumun diğer sorunlarının da çözüm sürecine girebileceğini geçmiş dönemlerde yaşadık. En çarpıcı şekilde de 2013 - 2015 tarihleri arasında Sayın Öcalan’la birlikte yürütülen Kürt sorununun demokratik çözümünü, demokratik bir Türkiye hedefleyen diyalog ve müzakere süreci bize bunu net şekilde göstermiştir.
Çözüm sürecinde tüm sorunlar tartışıldı
90 yıllık toplumsal sorun açıkça tartışılmaya başlanmıştır. Kürt sorununun doğru bir temelde ele alındığı her süreç diğer toplumsal sorunların da çözümünü doğuracaktır.
2013 - 2015 yılları arasında ülkemizdeki tüm inanç sorunları, toplumsal değerler yaygın bir şekilde tartışılmaya başlandı. Ülkedeki azınlıkların eşit yaşam koşulları yeniden tartışılmaya başlandı. Dönemin iktidarı lakayıt çalıştaylarla çözümsüzlüğü üreten bir tarza dönüştürdüyse de toplum ilk kez bu sorunları detaylı, açıkça tartıştı. Kadın sorunundan çocuk sorununa, ekolojiye, hatta spor alanındaki sorunlar bile Sayın Öcalan’ın büyük bir emekle oluşturduğu süreçte tartışıldı. En azından toplumun fikir edinme süreci geliştirilirdi. Çünkü iktidarların manipülasyonuyla yıllarca toplum yanlış bilgilendirilmişti.
Toplum ilk kez kendi sorununu savaşsız kavgasız çözme yoluna girdi
En temel başarı da şudur. Toplum ilk kez savaşsız, kavgasız kendi sorununu çözme yoluna gitmiştir. O dönem yapılan tüm kamuoyu araştırmaları savaşsız bir çözümü benimseyen sonuçları çıkarmıştır.
İktidarlar her süreçte ve sorunda olduğu gibi bu temel ve tarihi sorunda da çıkarcı bir tutum sergilemişlerdir. Ülkenin politik geleceğini kendi çıkarları uğruna tahkim etmişlerdir.
Öcalan her sustuğunda silahlar konuştu
15 Şubat 1999’da Öcalan Türkiye’ye teslim edildiği dönemden bu yana ülkenin geçirdiği süreçleri bir bir sorgulayalım. Hangi sürecin nasıl sonuçlar doğurduğunu, Öcalan’ın devreye girdiği her dönemde ülkenin demokrasiye doğru yol aldığını hep birlikte göreceğiz. Ne zaman ki Öcalan tecrit altına alınsa ülkede gerilim süreci başlamıştır. Sayın Öcalan sustuğunda silahlar konuşmuştur. Öcalan konuştuğunda insanlar, bilgiler, kitaplar konuşmuştur. Günümüzde de gördüğümüz gibi, silahlar konuşuyor.
Erdoğan Çiller’i de aştı
2013-2015 süreç unutulmayacak tarihsel bir süreçtir. İmralı’da Sayın Öcalan ve partimizin heyeti aracılığıyla yürütülen süreç sadece Türkiye’deki sorunlara ilişkin değildi. Aynı zamanda Ortadoğu’daki sorunlar barışla diyalogla çözüm imkanı bulmuştu.
Öcalan bunları net bir şekilde söylemişti: “Eğer biz ülkedeki sorunları, demokrasiyi esas alarak çözersek askeri vesayete söz verebiliriz. Ülkenin ve mevcut iktidarın önünde iki yol vardır, ya Özallaşacak ya da Çillerleşecek hatta Çiller’i aşacak bir pozisyona girecek. Onun için benim kaygım var. Tayyip Erdoğan’ın Çillerleşme sürecini engellemek gerekiyor.”
Gelinen aşamada görüyoruz ki Erdoğan Çiller’i aşan bir pozisyona düştü. Değil ülkede, bölge düzeyinde kaosu çözümsüzlüğü derinleştirecek tutumlar ve pratiklere girişti. Çünkü Sayın Öcalan’ın önerdiği demokratik çözüm yerine hegemonik bir dayatma gelişti. Hegemon olma hevesi bizi sonu belirsiz bir savaş cenderesine düşürdü.
Paralel devleti kavramsallaştıran ilk kişi Öcalan’dır
Öcalan ülkede darbe mekaniğinin sürekliliğinden bahsediyor. Paralel devlet meselesini kavramsallaştıran kişidir. Erdoğan, 2014’te ilk kez paralel devlet tespitini kullandı. Aslında o gün öngörülen uyarılar karşılık bulsaydı, o öngörüler temelinde demokrasi mücadelesi geliştirseydik bugün bu sorunları tartışmazdık. Bugün ülkenin daha farklı sorunlarını tartışıyor olacaktık.
İmralı rejimi tüm topluma uygulanıyor
Ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, etnik, inançsal tüm sorunlarının çözümü Kürt sorununun demokratik çözümünden geçer. Partimiz de demokrasi sorununun çözümünün Kürt sorununa bağlı olduğundan hareketle ve Kürt sorununun temel muhatabının Öcalan olduğu gerçekliğinden hareketle 99’dan bu yana uygulanan özel rejimi, İmralı rejimini bir kez daha reddediyoruz. İmralı rejiminin ülkenin tüm hapishanelerine yayıldığını, hapishaneleri aşarak tüm topluma uygulandığını hep birlikte görüyoruz.
Buradan çıkışın temel odağının Öcalan olduğunu belirterek, tecrit ve baskı koşullarını net bir şekilde reddediyoruz. Öcalan’ın 93’te söylediği bir “muhatap arıyorum” sözü bu gün daha yakıcı bir şekilde gerçekliğini koruyor.
Öcalan’ın konuşacağı koşullar yaratılmalı
Parti olarak yeni dönem mücadele programımızın esas hedef ve alanlarından biri İmralı özel rejimini kırmak, İmralı tecridine son vermektir. Öcalan’ın konuşacağı koşulları yaratmak gerekmektedir. Sağlık, güvenlik, özgür hareket etme ve konuşma koşullarının bir an önce yaratılması gerekir.
Son 7 yıldır anayasaya aykırı ve hukuksuz bir şekilde avukatlarıyla 5 nisan 2015’ten bu yana hiçbir heyetle görüştürülmeyen, 3 yıldır ailesiyle görüşmeyen, kendisinden hiçbir şekilde haberdar olmadığımız bir konumda. Bunun en pespaye hukuk kurallarında bile karşılığı yoktur.
Dünya siyaset tarihinde bu denli uzun süre kendisinden haber alınamayan biricik örnektir. Aslında kendisinin geliştirdiği “faşizmin tahkim edilmesi” sistemi de biriciktir. Bu mücadelenin merkezine kesinlikle Öcalan’ın özgür hareket etme, sağlık ve güvenlik koşullarının yaratılmasını temel mücadele alanı olmasını gerçekleştirebilirsek, bu koşulları yaratırsak, barış demokrasi koşulları oluşacak. Ülke, halk özgür olacak. Birlikte yaşam koşulları oluşacak.
14 Ağustos 2017