Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan, İmralı Ada Cezaevinde tutuklu bulunan Ömer Hayri Konar’ın yakını Emin Konar ve Veysi Aktaş’ın yakını Sabiha Aktaş ile beraber basın toplantısı düzenledi.
Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan, İmralı Ada Cezaevinde tutuklu bulunan Ömer Hayri Konar’ın yakını Emin Konar ve Veysi Aktaş’ın yakını Sabiha Aktaş ile beraber basın toplantısı düzenledi. Öcalan açıklamasında şunları söyledi:
Yakınlarımızdan hiçbir şekilde haber alamıyoruz
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Ömer Hayri Konar, Sayın Veysi Aktaş ve Sayın Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021 tarihinden beri hiçbir şekilde haber alamamaktayız. Yakınlarımız ile son iletişimimiz, 14 Mart tarihinde birtakım internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında Sayın Öcalan’ın yaşamına dair ciddi iddialar öne sürülmesi üzerine 25 Mart tarihinde telefon ile gerçekleşmişti. Bu tarihte sayın Öcalan’ın telefon görüşmesi nedenini bilmediğimiz bir şekilde kesilirken sayın Yıldırım’ın iletişimi çok kısa sürmüş, diğer tutukluların telefon görüşmesi tecriti protesto ettikleri ifade edilerek mümkün olmamıştı.
İmralı’daki yakınlarımızın yaşam koşullarına ilişkin kaygılarımız derinleşmiştir
Öcalan, görüşmenin yapılabildiği kısa zaman aralığında mevcut tecrit koşullarının kabul edilemez olduğunu belirtmiş, hukuka aykırı bu duruma karşı avukatları ile görüşme hakkının kullanmak ve yasalara uyulmasını talep etmiştir. Öcalan’ın görüşmenin kesilmesi, Yıldırım’ın görüşmesinin sağlıklı bilgi almayı engelleyecek şekilde oldukça kısa sürmüş olması ve Konar ile Aktaş’ın tecrit koşullarını protesto ederek görüşmedikleri iddia edilmesi nedeniyle; tutulma koşuları, sağlık durumları, pandemiye karşı korunma tedbirleri ve benzer durumlara dair bilgi almak mümkün olmamıştır. Bu durum dış dünyayla bağları tamamen kesilmiş olan yakınlarımızın yaşam koşulları ve diğer hususlar hakkında kaygılarımızın derinleşmesine yol açmıştır.
Adalet Bakanı görüşmeye bir engel olmadığını söylemiştir
25 Mart 2020 tarihinde iletişimden önceki son temasımasızın pandemi nedeniyle 27 Nisan 2020 tarihinde İmralı Cezaevinde ilk defa kullandırılmış olan telefonla olurken yüz yüze iletişim ise 3 Mart 2020 tarihinde İmralı adasındaki bir yangın haberi nedeniyle benzer bir şekilde olağanüstü bir gerekçe ile gerçekleşmiştir. Ailelerle görüşmesine izin verilmeyen yakınlarımızın avukatlarıyla da görüşmesine izin verilmemektedir. Öcalan'ın, 7 Ağustos 2019 tarihinde bugüne kadar avukatlarıyla görüşmesine izin verilmezken Konar, Aktaş ve Yıldırım’ın İmralı Cezaevine nakledildikleri Mart 2015 tarihinden bugüne kadar bir kez bile avukatlarıyla görüşmesine izin verilmemiştir. Telefon, mektup, faks ve benzeri iletişim imkanları kısıtlanmış olan yakınlarımızın dış dünya ile bağları tamamen kesilmiş durumdadır. Aynı içerikte sürekli tekrarlanan disiplin kurulu kararları öne sürülmektedir. Avukatlarımız ile her türlü hukuksal mücadelemize rağmen iletişim imkanlarımız tanınmamakta, bizlere hukuksuzluk, keyfiyet dayatılmaktadır. Üstelik bu durum 2019 yılında Türkiye’nin yargı ve adalet bürokrasinin en yetkili kurumu olan bizzat Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı tarafından İmralı adasında avukat ve aile görüşmesine bir engel bulunmadığını belirtmesine rağmen devam etmektedir.
CPT aile ve avukat görüşmesi kısıtlamalarının kabul edilemez bulmuştur
Yine Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi CPT 2019 yılında İmralı Cezaevine yaptığı ziyaretine ilişkin 5 Ağustos 2020 yılında açıklamış olduğu raporunda; aile ve avukat görüşmesi kısıtlamalarının kabul edilemez olduğunu ve görüşme imkanlarının sağlanması gerektiğini açık bir şekilde ifade etmiştir. İmralı Cezaevinde bizlere dayatılan bir başka husus da aileler olarak iletişimimizin sadece olağanüstü koşullarda, yaşam hakkının sağlanıp sağlanmadığının netleştirilmesiyle sınırlandırılmaya çalışılmıştır. Zira mutlak tecrit uygulamasının devreye konulduğu 2015 tarihinden sonraki tüm iletişimlerimiz sadece açlık grevi düzeyindeki protestolar neticesinde, yangın haberi sonrasında, pandemi gerekçesiyle ve son iletişim kaygı verici iddialar ile birlikte ile birlikte gerçekleşmiştir. Bu konudaki çarpıcı bir başka örnek de Öcalan 2011 yılından sonra avukatlarıyla 10 yıla aşkın bir sürede sadece 2019 yılında ve beş defa görüşebilmiş olmasıdır. Nitekim bu görüşmeler de açlık grevi düzeyindeki protestolar neticesinde gerçekleşmiştir. İmralı'da uygulanan bu mutlak tecridin Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinde demokratik çözüm ve barış çabasıyla ilgili olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir.
İmralı’da uygulanan tecrit aynı zamanda demokratik çözüm ve barış imkanına yönelik bir tecrittir
Öcalan, dış dünya iletişiminin mümkün olduğu her fırsatta demokratik çözüm ve barışa dair çabalarını net olarak ortaya koymaktadır. Bu nedenle bu tecrit aynı zamanda demokratik çözüm ve barış imkanına yönelik bir tecrit olmaktadır. Bununla birlikte İmralı’da kanıksanan ve sıradanlaşan hukuksuzluk ve keyfiyetin zaman içerisinde bütün ülkeye de nasıl yayıldığını yaşamakta ve görmekteyiz.
İmralı’daki hukuksuzluğa ve keyfiyete son verilsin, yakınlarımızın hakları sağlansın
Bizler, İmralı Cezaevindeki mahpusların aileleri olarak mutlak tecrit koşulları altında kendilerinden hiçbir şekilde haber alamadığımız yakınlarımızın durumlarından kaygılıyız. Yaşamlarından kaygılıyız. İmralı Cezaevindeki bu hukuksuzluğa ve keyfiyete son verilerek yakınlarımızın hukuki haklarının sağlanmasını istiyoruz. Türkiye'de insan hakları hukuk ve demokrasinin işlerlik kazanmasında sorumlu olan tüm yetkili kurumların sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve tüm kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Aileler Meclis grubumuzu ziyaret etti
İmralı’daki tutukluların yakınlarını Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Parti Sözcümüz Ebru Günay, Eş Genel Başkan Yardımcımız Tayip Temel, Meclis İnsan Hakları Komisyon üyelerimizin de aralarında bulunduğu milletvekillerimiz karşıladı.Ziyarette konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, şunları söyledi:
“27 Temmuz 2011’de son avukat görüşmesini yaptıktan sonra 2019 Mayıs’ına kadar hiçbir avukat görüşmesi gerçekleşmedi. Yaklaşık 8 yıl Avrupa Konseyi üyesi bir ülkede bir cezaevine avukat girişi engellendi. Sonrasında bunu 2016’dan sonra resmileştirdiler. Geçen gün Ahmet Davutoğlu’nun açıklamasını okudum, kayyım ve KHK'ler Erdoğan’ın çok fazla değişmesine yol açtı, dedi. Kayyım ve KHK meselesi kolay yönetme, hukukun arkasından dolanarak, yönetme hakkını verdiği için ellerini kolaylaştırdı. Onun evvelinde sokağa çıkma yasakları bir basit il idaresi kanunu kullanarak, bütün kentte sokağa çıkma yasakları ilan edilme becerisini elde etmeleri ellerini kolaylaştırdı. Bunların öncesi yaklaşık 10 yıl boyunca bir cezaevine avukatların girişini engelleyerek, ailelerin görüşlerini engelleyerek, mevcut tüm kanun rejimini askıya alarak, kolay yönetme tekniğini geliştirdiler. Burası İmralı’ydı. İmralı’da bir laboratuvar gibi kolay hukuku pas geçen ve buna karşı geliştirilen bütün argümanları görmezden gelen bir tekniği yavaş yavaş 2005’ten itibaren geliştirdiler. Bunu bütün alanlara yaydılar.
Disiplin cezaları uygulanıyor
Disiplin cezaları uygulanıyor. Sayın Öcalan’ın bir tarzı vardır. Bir şeyi bir kere söyler ikinci kez asla talep etmez. Yaklaşık kendisine 12 yıl televizyon verilmedi. Biz bunu AİHM’de dillendirdiğimizde hükümet ‘talep etmiyor’ dedi. Biz de kendisine talep etmesini söyledik. Sayın Öcalan, ‘Sunmam, asla sunmam’ dedi. Sayın Öcalan, ‘Beni bir televizyon için onlara falan dilekçe yazdırtamazlar, ben onlardan bir çay dahi talep etmem’ dedi. Şimdi disiplin cezaları verilmiş. Bir tanesine cevap vermiş, ‘Bu yaptığınız hukuksuzluktur’ demiş, hatta ayıptır demeye getirmiş. İkincisine de itiraz yazmış. Üçüncüsünden itibaren itiraz etmeyi kesti, hiçbir disiplin cezalarına itiraz etmiyor. Sayın Öcalan itiraz etmeyi kestikten sonra diğerleri de disiplin cezalarına itiraz etmeyi kestiler.
Tam anlamıyla bir kapatma hali söz konusu
Disiplin cezaları bize tebliğ edilmiyor. Biz disiplin cezasının verileceği tarihi kestiriyoruz. Hakimliğe gidiyoruz, ‘Disiplin cezası vermişsiniz, bize bir örneğini verin. İtiraz edeceğiz, Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz’ diyoruz. Dosyaların avukatlara verilmemesine ilişkin kararlar alıyorlar. Bir hukuk dosyasının avukata verilmemesine dair karar alınabilir mi? İtirazını yapamıyoruz. Kendileri de itiraz etmiyor ve bu dosyalar orada kesinleştirilip, kapatılıyor. Daha önce hukuken görüntü de bazı şeyler idare edilirdi artık onu idare etmeden de vazgeçtiler. Bu anlamda tam anlamıyla bir kapanma ve kapatma hali tek bir sesin oradan çıkmaması söz konusu. Bu bizim açımızdan son derece krizli ve kaotik haldir. Sayın Öcalan son telefon görüşmesinde ısrarla avukatların gelmesini vurguluyor. Dolayısıyla bir şeyi nerde kaybettiysek orada aramak durumundayız.”Erol, “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına dair kararları da Avrupa Bakanlar Komitesi’nde gündemleştirdiklerini belirterek, işleyen süreç hakkında bilgilendirmede bulundu.
Vurdumduymazlık durumunu kabul etmiyoruz
Erol’un ardından konuşan Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş da şunları söyledi,
“Hakikaten yüzyılın hukuksuzluğu ve işkence yöntemi ile karşı karşıyayız. Ailelerin bu konudaki görüşleri, çabaları ve içerde hiçbir şekilde görüşe çıkarılmayan, avukatlarıyla iletişimi kesilen, mektup hakları ellerinden alınan mahpusların da bu haklarının ellerinden alınmasına karşı büyük bir direnç gösterdiklerini tahmin ediyoruz. Sizin de dediğiniz gibi 8 ay bir hükümlüden, bir tutukludan ve Sayın Öcalan gibi Kürt halkı üzerinde etkisi tartışmasız olan bir şahsiyetten bu kadar süredir haber alınmaması, bu vurduymazlık durumunu kabul etmiyoruz. Bu konuda girişimlerin önemli ve desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bizde hem Meclis zemininde hem de diğer bütün alanlarda bu tecridin son bulması, en azından yasal ve anayasal hakların kullanılması konusunda üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz”
1 Aralık 2021