15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkartılan Olağanüstü Hal Yasası (OHAL) ve yayınlanan üç Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tam bir darbe hukuku yürütülüyor. Bu kanun ve kararnameler sanıldığı gibi sadece darbeciler ile mücadele için çıkarılmış değil. Hükümete kulak verip ‘Cemaatle ilişkim yoksa bana bir şey olmaz’ diyenler son derece yanılıyor. Sadece toplumsal muhalefet odakları değil bütün çalışanlar OHAL ve KHK’lardan olumsuz etkilenmektedir.

Nitekim bir kalemde suçu sabit olmayan 60 bine yakın kamu çalışanının işten uzaklaştırılması bu insanların önceden fişlendiğini gösteriyor. 

Hükümetin bunu yaparken büyük bir işsizler rezervine sahip olmanın rahatlığı ile hareket ettiği aşikar. Bu kadar çok öğretmenin, muhasebecinin, kalifiye çalışanın işsizler havuzunu doldurduğu bir ülkede Hükümetin kamuda tasfiyeye girişmesi hiç de zor olmasa gerek. Belli ki elini de titrek tutmamış. Üstelik daha önce yabancı çalışanlar için çıkartılan yasalarla, son süreçte çıkan yönetmelikle bu havuzu daha da büyütüldü.

İşsizler pazarlık gücü olmadığı için kamudaki açığı daha kötü şartlarda doldurmayı kabul ediyor. Nitekim Hükümet krizden fırsat çıkartma derdinde. Boşaltılan öğretmen kadrolarının yerini sözleşmeli öğretmenlerle dolduruyor. Eğitimde esnek, güvencesiz çalışmayı yeniden devreye soktular. Kaşla göz arasında ‘mülakat’ ile kadroya alma gibi objektif olmayan kriterler getirdiler. Yandaş kadrolaşmaya ve keyfiyete kapı araladılar. 

Son dönemde çok sayıda özel eğitim kurumu, işletme, dernek, vakıf, sendika, gazete, dergi, STÖ kapatıldı ya da vakıflara devredildi. Buralardan atılan binlerce çalışan sadece işlerinden olmakla kalmayıp ödenmemiş maaş, kıdem hakkı vb. kazanılmış hakları da gasp edildi. Darbe girişiminden önce başlayan cemaat operasyonlarında da kayyum atamaları hep çalışanlara bedel ödetti. Mesela Zonguldak Kilimli’de cemaat bağlantısı gerekçesiyle kayyuma devredilen maden şirketinde maden işçileri fırsatçı bir şekilde işten atıldılar. Direnişe çıkan işçiler hariç, işten atılanların içerde kalan ücretleri, kıdem ve diğer alacakları verilmeyerek patronlar büyük bir yükten kurtarıldı.

 Yine Adana’da bir haftayı aşkın bir süredir direnişte olan Ekoroma işçileri, kayyum atandıktan sonra işten atılmakla kalmadılar, 4 aylık maaş alacakları ve kıdem hakları için muhatap dahi bulamıyorlar. 

OHAL VE KHK nedeniyle grevler ve direnişlere gidebilmek büyük bir kaygı barındırıyor. Gösteri yürüyüş hakkı gibi demokratik evrensel haklar valilerin iki dudağı arasında. Bunun en yakın örneği Elazığ’da Aksa Elektrik işçilerinin başına gelenler. İnsana yakışır ücret talebiyle greve giden Aksa Elektrik işçilerinden 25’i OHAL gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Oysa darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan Aksa Elektrik direnişine mevcut OHAL yasasının kapsamı nedeniyle müdahale edilmesi kanunsuzca yapılmış keyfi bir engellemedir. 

Sivil darbe sürecinin en ciddi mağdurları arasında Barış için Akademisyenleri de var. Barış İçin Akademisyen imzacıları şimdiye dek tek tük görevden uzaklaştırmalar ile karşılaştı (daha çok yerelin işgüzarlığı olarak değerlendirilmişti) ancak şimdi de Anadolu Üniversitesi’nde imzacı hocaların hepsi (20’ye yakın) görevden uzaklaştırıldı. KESK üyelerine yönelik de benzer bir durum söz konusu. Tek tük başlayan görevden uzaklaştırmalar, gözaltılar giderek artıyor. Bu durum OHAL ve KHK’nın toplumsal muhalefeti darbelemeye başladığı endişesini büyütüyor.

OHAL ve KHK’lar dönemi sadece emekçilerin görevden uzaklaştırılması ya da asılsız bir şekilde terörle ilişkilendirilerek gözaltı ve tutuklanmalarına sebep olmasıyla kalmıyor. Hükümetin neoliberal programını bu süreçte antidemokratik iklimden faydalanarak daha cüretkar bir şekilde öne çıkardığına tanık oluyoruz. Maaşlardan 50-100TL kesinti yapılarak geçilecek olan Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)bu dönemde devreye sokuluyor. Tayyip Erdoğan’ın daha bir kaç gün önce Milliyet’te çıkan habere göre Oda ve Borsa başkanlarına kamu ve özel sektörde çalışanları kolayca işten çıkartmayı sağlayacak düzenleme yapma sözü vermesi de emekçileri darbeleyecek başka planların sırada beklediğini işaret ediyor. OHAL’de sokakları boş bırakmamak da boynumuzun borcu. 

Serpil Kemalbay