Oluç: AKP koşar adım muhalefete hazırlanıyor

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fiyat İstikrar Komitesi ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu kurulmasına ilişkin yayınlanan genelgeye değinen Oluç, şunları söyledi: 

Ne oldu kaynaklar bitti mi, tasarruf şimdi mi aklınıza geldi?

Bugün ilginç bir gün. Neden derseniz, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Fiyat İstikrar Komitesi ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu oluşturulduğunu öğrendik, bir de tasarruf genelgesinin yayınlandığını öğrendik. Ne oldu? Kaynaklar bitti mi, deniz tükendi mi? Aklınız şimdi mi başınıza geldi? Yıllardır "şatafat ve israf düzenini kurdunuz, ekonomiyi çoklu krize sürüklüyorsunuz" dedik, aklınız şimdi mi başınıza geldi? Şimdi mi fark ettiniz, Fiyat İstikrar Komitesi ve tasarruf genelgesi yayınlıyorsunuz? 

AKP, kuyruklara ve karaborsaya yol açan 70’lerdeki Fiyat Kontrol Komitesine dönüyor

Önce Fiyat İstikrar Komitesine ilişkin bir şey söylemek istiyoruz. Fiyatları kontrol altına almayı daha önce de komite kurarak değil ama çeşitli müdahalelerle gerçekleştirmeye çalıştılar. Yakın tarihi çok iyi bilmiyor olabilirsiniz, 70’lerin ikinci yarısında da böyle bir oluşum gerçekleştirilmişti. O zaman adı Fiyat Kontrol Komitesi idi. Şimdikinin adı ise Fiyat İstikrar Komitesi. Ne oldu peki 70’lerin ikinci yarısında Fiyat Kontrol Komitesinin kurulmasından sonra? İnanılmaz bir kara borsa ortaya çıktı ve kuyruklar yaşanmaya başladı. Neden? Hep söylüyoruz; ekonomide fiyatlar polisiye tedbirlerle, sözlü yönlendirmelerle ve idari cezalarla kontrol edilemez. Bunu anlatıyoruz ama anlamak istemiyorsunuz.

İstediğiniz kadar polisiye tedbir alın, üretime dayalı ekonomi olmadan çözüm olmaz

Bunun için ekonomik anlayışı değiştirmek gerekiyor. Yani üretimin artırılması gerekiyor ve üretime dayalı ekonominin hayata geçirilmesi gerekiyor. Siz istediğiniz kadar Fiyat İstikrar Komiteleri kurun, idari ve polisiye önlemler alın ya da bulunduğunuz yerden tehditler savurun ama bunun sonucu ekonomide sizin açınızdan daha zor bir döneme işaret edecektir. Gelelim bu genelge meselesine, tasarruf genelgesine. 

Genelgenin yayınlanması konkordato ilanıdır

Kaç yıldır büyük bir israf ve şatafat ekonomisi ve düzeni üzerine yükseliyorsunuz diye anlatıyorduk, fakat anlaşılmıyordu. Aslında şimdi bu tasarruf genelgesinin yayılması demek, konkordatonun ilanı demektir. İflasa doğru hızlı bir gidiş vardır, belki iflas edilmiştir de bu daha tam açıklanmıyordur.

Erdoğan’ın sarayları tasarruf genelgesinde yok: Bu sistem her gün zarar ziyan demektir

İlginç olan bu tasarruf genelgesinde ne yok biliyor musunuz? Birincisi; Meclis tasarruf genelgesi içine alınmamış. İkincisi; Cumhurbaşkanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı bu genelgenin içine alınmamış. Yani aslında Cumhurbaşkanı kendi yaşadığı saraylarda tasarruf genelgesinin uygulanmayacağını söylemiş oluyor. Bütün kurumlar var, kendisi yok. Halbuki ilk önce tasarrufu kendisinin yapması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu şekliyle devam ettiği sürece bu ülkede yaşayan herkes için her gün zarar, ziyan ve israf demektir. Bu çok net olarak ortaya çıkmıştır. İlk günden bugüne kadar olanlar, yaşananlar bunu göstermiştir.

Tasarruf genelgesinde çoklu maaş alanlar, 5’li çete, iktidar yandaşları da yok

Bu tasarruf genelgesinde Meclis ve Cumhurbaşkanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı yok, bunu söyledik. Peki, çoklu maaş alanlar bu genelgede var mı? Yok. 5’li çetelere verilen ihalelere ilişkin bir şey var mı? Yok. Vergi afları var mı? Yok. 5’li çeteye uygulanmakta olan vergi muafiyetleri var mı? Yok. Yandaş vakıflara uygulanmakta olan vergi muafiyetleri var mı? Yok. Saray harcamaları var mı? Yok. Bakanların kendi şirketlerinden bakanlıklarına yapılan fahiş fiyatla mal ve hizmet satışlarına ilişkin bir şey var mı? Yok. Örtülü ödenek harcamaları var mı? Yok. ÖSO ve çetelere ödenen maaşlar var mı? Yok. Demirören'e peşkeş çekilen 750 milyon dolar var mı? Yok. Kimlere satıldığı bir türlü anlaşılamayan 128 milyar dolarla ilgili bir cümle var mı? Yok. Ne var peki? Kamu kurumlarına gazete alınmaması. Birincisi zaten alınanlar gazete değil, onlar zaten iktidarın propaganda araçları, varakpareler. Gazetecilik yapılmıyor oralarda, kamu kurumlarına gazete alınmasını tasarruf tedbiri diye söyleyeceğinize önce o yandaş basına kamu bankalarından gönderilen ilanları tasarruf içine alın. Kamu bankaları bütün yandaş basına ilan dağıtmış, listeler ortaya çıktı. İkincisi, resmi ilanlarda Basın İlan Kurumu kimleri kayırmış? Bakın onlar da kamu kaynaklarıdır, o kamu kaynaklarından yandaş basına, gazete ve televizyonlara yağdırılan paralara bakın. Bunlar tasarruf tedbirleri içinde var mı? Yok. 

Halkın alın terini yandaşlarınıza akıttığınız sürece tasarruf gerçekleşmez

Bütün bunları konuşmadan, bütün bunları tasarruf tedbirleri içinde değerlendirmeden siz istediğiniz kadar tasarruf genelgesi yayınlayın, bir karşılığı olmayacaktır. Esas itibariyle kamu kaynaklarından yani halkın alın terinden, halkın üretiminden ve halkın vergilerinden oluşan bu kaynaklardan kendi yandaşlarınıza, holdinglere, medya gruplarına ya da vakıflarınıza aktardığınızı kesmeden yayınlandığınız tasarruf genelgesinin bir karşılığı olmaz. “Kamu kurumlarına gazete almayın” diye tasarruf yapılmaz. 

Bu halk kendisinden alınanları mutlaka hukuk yoluyla geri alacak

Geçen gün Cumhurbaşkanı “Belediyelere şeffaf ihale yapın” dedi. 19 sene sonra mı aklınıza geldi? 19 yıl sonra şeffaf ihale yapın diyorsunuz. Neden, bu sorunun cevabını verebiliyor musunuz? Bugüne kadar o belediyelerde ve kamu kurumlarında yapmış olduğunuz ihalelerde dönen çeşitli dolapları konuşalım, bir bakalım. 19 sene sonra bunu söyleyerek hiçbir şeyden kurtulamazsınız. Şunu net olarak bu iktidara hatırlatalım; halk kendisinden çalınanları mutlaka geri alacak ama öyle amiyane tabiriyle ‘söke söke’ değil hukuk yoluyla geri alacak. Bundan emin olun. Siz uluslararası mahkemelere, tahkim kurullarına mesaj göndereceğinize, önce bağımsız ve tarafsız bir yargının yapması gerekenleri düşünün. Bunların yapılacağı günler de mutlaka gelecek.

AKP koşar adım muhalefete hazırlanıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün AKP grup toplantısında muhalefeti kast ederek “Bunlara göre herkes yolsuzluk yapmaktadır; herkes hırsız, herkes uyuşturucu kaçakçısı, herkes banka soyguncusu, herkes satılmış, herkes kötüdür” diyor. Hayır, muhalefet bunu herkes için söylemiyor ki, muhalefet bunu iktidarın içinde odaklanmış çevreler için söylüyor. İktidardan nemalanan çevreler için söylüyor. İktidardan hukuksuz ve haksız yere nemalanan çevreler için söylüyor. Yani hakikaten yolsuzluk, hırsızlık ve usulsüz harcamalar yapanlar ve hakikaten uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar için söylüyor. Zaten AKP Genel Başkanı Erdoğan bu sözleriyle demek istiyor ki, “herkes değil bir kısmımız”. Yani ikrar! Bir kısmımız demek istiyor. Biz de diyoruz ki, kimse o bir kısmı, sayıları önemli değil, o kişilerin hukuk önünde yargılanması ve hesap vermesi gerekiyor. Bir şey daha görüyoruz epey zamandır, bugünkü grup toplantısında AKP Genel Başkanı üslubu ve tarzı ile bunu bir kez daha gösterdi. AKP aslında koşar adım muhalefete hazırlanıyor. Bugünkü grup toplantısı da açıkça bunu gösterdi. Bütün grup toplantısında muhalefetin nasıl yanlış yapıldığını anlattı. Doğru muhalefeti kendilerinden bekleyeceğiz artık.

AKP Türkiye demek değildir; Türkiye’nin bir parçasısınız ama tamamı değilsiniz

AKP Genel Başkanı geçen gün de “AKP’den nefret edenler Türkiye’den nefret ediyor” dedi. Birincisi zihniyeti demokrat değil. AKP’yi eleştirmek nefretle ilgili bir şey değildir, eleştiridir. Siyasette eleştiri vardır ve doğrudur. Dünyanın her tarafında iktidarda olan eleştirilir. Bunun nefretle ne ilgisi var? Kendisini nefret söylemine ve üslubuna o kadar alıştırmış ki her eleştiriyi nefret olarak algılıyor. Ortada nefret yok, eleştiri var. Muhalefet ve bizler eleştiriyoruz, haklı olarak eleştiriyoruz. Öncelikle şu yargıdan vazgeçin: AKP ile Türkiye’nin kaderi birleşmedi. Sizin bu iddianız boş bir iddiadır. AKP, Türkiye demek değildir, Türkiye’nin bir parçasısınız, tamamı değilsiniz. Dolayısıyla nefret söyleminizden, demokratik olmayan anlayışınızdan bir an önce vazgeçmezseniz Türkiye’deki demokratik siyaset alanına da büyük zarar vermeye devam edeceksiniz. 

SORU: Yargı paketinde yer alan cinsel istismarda somut delil aranması şartı vardı. Bunun çıkması mı gündemde, çıkarılması için özel bir düzenleme mi söz konusu? 

Yargı paketi henüz gelmedi. Bunu eleştirdik, eleştirmeye devam edeceğiz. Somut delil meselesinin aslında çocuk istismarının önünü açacak, kolaylaştıracak, çocuk istismarında bulunmuş olanların salınmasını sağlayacak, tutuksuz yargılanmasını sağlayacak bir düzenleme olacağı yönünde ciddi eleştirilerimiz var. Genel Kurula geldiğinde de bunu konuşmaya devam edeceğiz. Bunun vahim bir konu olduğunu düşünüyoruz. Hele hele yargının bu kadar çürüme yaşadığı, yargıda tuzun koktuğu böylesi bir dönemde bu tür düzenlemelerin hukuk açısından, demokrasi açısından ciddi bir darbe olacağını düşünüyoruz. 

30 Haziran 2021