Oluç:  Ekonomi büyümüyor; iflaslar, icralar, yoksulluk, enflasyon büyüyor

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Oluç, şöyle konuştu: 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu 4 Aralık’ta toplanacak. Asgari ücret bütün yoksulları ve emekçileri ilgilendiren bir konu. Şu ana kadar gelen işaretlerden öyle anlaşılıyor ki iktidar her zamanki gibi cüzi bir artışla bir dahaki yıla kadar sefalet ücreti uygulamaya devam edecek. 

İktidar yandaşlara bonkör, asgari ücretlilere bonkörlük yok 

Şu andaki açlık sınırına baktığımız zaman, ki bu TÜRKİŞ’in verileri, 4 kişilik bir ailenin karnını doyurması için açlık sınırı 2517 TL, yoksulluk sınırın 8200 TL. Asgari ücret ise 2320 TL.  Asgari ücret 2320 TL! Buna talim eden milyonlarca asgari ücretli var. İstihdamın yaklaşık yüzde 40’ı asgari ücretle çalışıyor. Son derece vahim bir durum ile karşı karşıya kalındığı açık. İktidar; konu emekçiler, asgari ücretliler, yoksullar, orta gelirler olduğunda herhangi bir bonkörlüğe sahip değil. Ama yandaş sermayedarlar olduğu zaman, yolsuzlukla zimmetine para geçirenler olduğu zaman, vergi afları gündeme geldiği zaman son derece bonkör. İşçilere, emekçilere, asgari ücretlilere ise herhangi bonkörlük yok.

Asgari ücretteki artış yüzde 40’ın altında olmamalı 

Bakın, 2020 Ocak ve Aralık ayları arasında alım gücü yüzde 30 düşmüş durumda. Enflasyon ve döviz kurundaki artışları zaten herkes izliyor, görüyor. Dolayısıyla asgari ücrete yapılacak zammın her halükârda yüzde 40’ın altında olmaması gerekiyor. Ama 2010 yılından bu yana bunun ortalaması yüze 14 - 15 oranlarında olmuş. Yani böyle bir oranda zam yapılması halinde asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının çok altında olacaktır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. 

Asgari ücret en az 4 bin TL olmalı: Kaynak var yeter ki tercihler değişsin

Asgari ücretin makul düzeyde arttırılması için ülkede kaynak var, yeter ki tercihler doğru yapılsın, yeter ki kaynaklar doğru kullanılsın. Yeter ki işçiden, emekçiden, dar gelirliden yana tercih yapılsın. Asgari Ücret Komisyonu toplanmadan önce bir kez daha görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak istedik. Şu anda bizim hesaplamalarımıza göre asgari ücret 4000 lira düzeyinde saptandığı takdirde işçilere, emekçilere, dar gelirlilere bir ferahlama sağlayacaktır. Bunun altındaki her saptama ihtiyaca cevap vermeyen bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Bunu bir kez daha vurgulamış olalım ve iktidarı bu konuda uyaralım. 

İşçiler, emekçiler, yoksullar için verdiğimiz önergelerin tamamı reddedildi

Aslında 'ekonomi' dediğimiz zaman iktidarın nasıl bir davranışta olduğunu hep izliyoruz, görüyoruz. Bakın önümüzdeki hafta başından itibaren 2021 Bütçesi Genel Kurul'a gelecek. Komisyondaki tartışmalar sırasında iktidarın aslında ülkedeki işçiler, emekçileri esnaflar, çiftçiler, ev emeği harcayan kadınlar, gençler, emekliler ve engelliler açısından nasıl bir zihniyete sahip olduğunu gördük. Neden derseniz; bakın önegerler verdik komisyon tartışmaları sırasında ve bu önergelerin tamamı AKP-MHP oylarıyla reddedildi. 

EYT, 3600 ek gösterge, KYK borçlarının silinmesi, esnaf için önergeler verdik, reddedildi

Neydi bu önergeler? Hepsini sıralamayacağım ama özellikle ekonomi konuştuğumuz için değinmek istiyorum bazılarına. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi tartışılırken atanmayan öğretmenlerin atanması için önerge verdik ve reddedildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi tartışılırken emeklilikte yaşa takılanların emekli olması için önerge verdik, reddedildi. Bu iktidar EYT'lilere ve ataması yapılmayan öğretmenlere yönelik önergeleri reddetti. İstihdamda yer almayan ev emekçisi kadınların primlerinin bütçeden karşılanması için önerge verdik, tabii ki reddedildi. Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi tartışılırken Kredi Yurtlar Kurumu kredi borçlarının silinmesi için önerge verdik. Tabii ki iktidar gençlerin yanında olmadığı, gençlerin işsizliği ve istihdam, sosyal, ekonomik sorunlarıyla ilgilenmediği için bu da reddedildi. 3600 ek gösterge için önerge verdik, yine reddedildi. Pandemi sırasında işyerini açamayan esnafa destek için önerge verdik, reddedildi. İşyeri sahibi kadınların desteklenmesi için önerge verdik, çünkü kadınlar ekonomide özellikle dezavantajlı konumda bulunuyorlar, reddedildi. Ücretsiz ve nitelikli Covid aşısı için önerge verdik, reddedildi.

Reddedilen önergelerimiz bu bütçenin halkın bütçesi olmadığını gösterdi  

Bu retlerin hepsi aslında hazırlanan bütçenin halkın ihtiyaçlarını karşılamak bir yana toplumdaki işçi, emekçi, yoksul, genç kadın, emeklilerin ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmadığını da bir kez daha ortaya koydu. Halkın değil Saray'ın bütçesi olduğunu bir kez daha gösterdi bu reddedilen önergeler.

Ekonomi büyümüyor; iflaslar, icralar, yoksulluk, enflasyon büyüyor

Şimdi en son 'ekonomi büyüyor' diye bir yalana başvuruldu. TÜİK, enflasyon ve işsizlik rakamlarından bildiğimiz gibi masa başında kalem oynatarak ekonominin büyüdüğünü ortaya koydu. Ama ekonomi büyümüyor, başka şeyler büyüyor aslında. Bakın iflaslar ve icra davaları büyüyor. Dosya sayısı 26 milyona ulaşmış. 486 bin kişi kara listeye alınmış vaziyette. Yani iflaslar ve icralar büyüyor. Dış ticaret yüzde 34 artmış vaziyette, büyüyor. Ocak - Ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 76 artmış vaziyette. Döviz mevduatları 2.4 milyar dolar artarak toplam 228 milyar dolara ulaşmış. Büyük bir güvensizlik olduğu için yurttaşlar Türk Lirasından kaçıp dövize yöneliyorlar. Dolayısıyla ekonominin büyüyen gerçekleri bunlardır. Yandaş ekonomisi, Saray ekonomisi büyüyor ama halkın ekonomisi küçülüyor. Çok açık bir şekilde ortada. 

Yalanlarla pandemiyi yönetmeye çalışıyorlar: Şu anda açıklanan vaka sayıları da gerçek değil

Ücretsiz ve nitelikli Covid aşısı meselesine dair önergemiz reddedildi dedim az önce. Bu pandemi meselesine bir kez daha değinmek istiyorum. Bunu tartışmaya devam edeceğiz. Çünkü pandemiyi yönetemediler. Dünyada herhalde bir tek Türkiye’deki iktidarın aklına geldi bu: Yalan rakamlarla, sahte rakamlarla, bir algı yönetimi ile salgını yönetebileceklerini düşündüler. Dünyada başka hiç kimsenin aklına gelmedi bu kadar irrasyonel, akıldışı bir tutum. Ama Türkiye’deki iktidar "böyle yapabiliriz" diye düşündü. Ortaya çıkan tabloyu halkımız izliyor. Türkiye dünya sıralamasında 24’üncü sırada iken bir anda ilk üçe girdi. Hatta ikinci sıraya yerleşti. Üstelik biz TTB’nin verilerine göre biliyoruz ki şu anda açıklanan 31-32 bin bandındaki vaka sayısı da gerçek değil. Daha yüksek bir sayıyla karşı karşıyayız. Büyükşehir belediyelerinin rakamlarından da görüldü ki ölüm sayıları sahte ve doğru değil. Yani pandemi yönetimindeki fiyaskolar aynen devam ediyor. 

Dün maske dağıtımında yaşanan fiyasko bugün aşı meselesinde önümüze geldi 

Şimdi daha önce maske dağıtım meselesinde yaşanan fiyasko, döndü dolaştı aşı meselesinde önümüze geldi. Bütün dünyada pandemi ile ilgili aşı çalışmalarının hazırlıkları sürüyor ama bugüne kadar gördük ki aşı meselesinde de büyük bir fiyasko yaşanmış. Aşı meselesinde de maske dağıtımı meselesinde olduğu gibi büyük bir fiyasko yaşanacak maalesef. Çünkü bu iktidarın halk sağlığı, toplum sağlığı gibi bir derdi yok. Bakın hastaneler son derece yüklü vaziyette. Özellikle büyükşehirler başta olmak üzere yoğun bakımlar tıkanmış durumda.  

Gerçekleri açıkladıkları için tehdit edilen TTB ve SES bugün haklı çıktı 

TTB yaptığı bütün uyarılarda haklı çıktı. SES yaptığı tüm açıklamalarda haklı çıktı. İyi ki TTB ve SES var ve onlar da bu açıklamaları toplumla paylaştılar. Çünkü yaptıkları her açıklama bugün gördüğümüz gibi doğru çıktı. Ama onlar gerçekleri açıkladıkları için bu iktidarın hedef tahtasına oturtuldular, hain ilan edildiler, kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kaldılar. Neden? Çünkü iktidarın pandemi yalanlarına itiraz ettiler ve gerçekleri açıkladılar. 

Covid19'un meslek hastalığı sayılması için bütün partilere çağrıda bulunuyoruz

Sağlık emekçileri ve doktorlar büyük bir fedakarlıkla çalışıyorlar. Gerçekten büyük bir fedakarlıkla hizmet veriyorlar ama kendileri büyük bir yıpranma ve tükenme ile karşı karşıya. Çok sayıda sağlık emekçisi, son rakamlara göre yaklaşık 190 sağlık emekçisi ve doktor hayatını kaybetmiş bu mücadelede. Hala Covid19 bir meslek hastalığı sayılmıyor. Bugün bir kez daha Meclis'teki tüm partilere çağrıda bulunuyoruz. Bir an önce sağlık emekçileri ve doktorlar için Covid19 meslek hastalığı sayılmalıdır. Bir an evvel işçi ve emekçiler için de meslek kazası sayılmalıdır. Bu konudaki yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekiyor. Bu konuda elimizden gelen mücadeleyi sürdüreceğiz. 

Ortada Çin aşısı hayaleti dolaşıyor; bu aşı ihtiyaca cevap verecek mi bilinmiyor

Bakın bir Çin aşısı hayaleti dolaştırılıyor ortada. Bu çok tartışmalı bir konu. Bunu söylediğimizde gene itiraz edecekler. Test fazları tamamlanmamış bir aşıdan bahsediyorlar. O Çin aşısı eğer Türkiye’ye getirilip kullanılacak olursa ihtiyaca cevap vermeyecektir. Aynen iki üç hafta önce söylediğimiz gibi aldıkları önlemler nasıl ihtiyaca cevap vermediyse ve iki gün önce yeni önlemler açıklamak zorunda kaldılarsa, o önlemler de yetersiz, onu da gelecek hafta konuşacağız, aynı şekilde Çin aşısı da yeterli olmayacaktır. Bu konuda iktidarın ve Sağlık Bakanlığının attığı adımlar ihtiyaca cevap vermeyecektir. Çin aşısının koruyucu olup olmadığı henüz bilinmiyor. Sonuçları olumlu çıkarsa elbette bütün test farzları tamamlanırsa Türkiye’de de uygulanmalıdır. Ama bunun böyle olup olmadığı henüz belli değildir. DSÖ tarafından da teyit edilmemiş bir durumdur. 11 Aralık’ta sağlık çalışanlarına aşı yapılacak denilmişti ama bugün 2 Aralık, ortada bir şey yok. Yeni bir fiyasko ile karşı karşıyayız. 

2 haftada 1000'e yakın kişi gözaltına alındı, aralarında Covid19'a yakalananlar da var

Son olarak şuna değinmek istiyorum; bir gözaltı furyası devam ediyor. Özellikle HDP'lilere dönük, HDP üye ve yöneticilerine dönük, HDP etrafında çalışma yapanlara dönük bir gözaltı furyası sürüyor. Son 2 hafta içinde 1000'e yakın insan gözaltına alındı. Bu gözaltına alınanlar arasında maalesef Covid19'a yakalanmış olanlar da var. Onların bir kısmı gözaltında tutulmaya devam ediliyor. Bu büyük bir sorumsuzluk. 

HDP'nin siyasi faaliyetlerini engellemek için yapılan gözaltı furyası sürüyor 

Bu gözaltılar tamamen hukuksuzdur. Demokratik siyaseti sürdürenlere yönelik gözaltılardır, bunları kınıyoruz. HDP'nin çalışmasını engellemek için, HDP'nin siyasi faaliyetlerini engellemek için yapılan gözaltılardır. 

Şırnak, İçişleri Bakanlığı ve iktidarın özel olarak seçtiği bir yerdir

En son dün Şırnak'ta gözaltılar yapıldı. Daha önce 2 hafta içinde yapılanlara bunlar da eklendi. Şırnak, İçişleri Bakanlığı ve iktidarın özel olarak seçtiği bir yer. Her türlü seçim hilesini Şırnak'ta gerçekleştirdiler, seçmen kaydırdılar. Bunu zamanında belgeleriyle ortaya koyduk. Bu yetmedi, Şırnak ve ilçelerine kayyım atadılar, belediyelere el koydular, seçmen iradesini gasp ettiler. Bu da yetmedi Şırnak il ve ilçelerinde gözaltı operasyonları ile demokratik mücadele sürdüren üye ve yöneticilerimizi gözaltına alıyorlar. 

İktidarın gündemi operasyonlar, saldırılar, HDP'yi tasfiye etme çabaları

Bütün amaçları HDP'nin siyasi faaliyetini sürdürmesini engellemektir. İktidarın gündemi hala operasyonlardır, saldırılardır, HDP'yi tasfiye etme çabalarıdır. Bu gündemden asla uzaklaşmadılar. 

Savcılar "ne kadar çok gözaltı yaparsak o kadar çok terfi şansına sahip oluruz" anlayışındalar 

Yıl sonu yaklaşırken biliyorsunuz polisler ne kadar ceza keserlerse, kesilen cezalardan prim alıyorlar. Demek ki şimdi savcılar da yıl sonu gelirken "ne kadar çok gözaltı yaparsak o kadar çok terfi şansına sahip oluruz" anlayışına kendilerini kaptırmışlar. Hızla gözaltı yapmaya devam ediyorlar. Bunun kabul edilemez bir durum olduğunu bir kez daha vurgulayalım. 

Gözaltı ve tutuklamalarla HDP'nin siyasi faaliyetlerini engelleyemezsiniz

Gözaltı ve tutuklamalarla HDP'nin siyasi faaliyetlerini engelleyemezsiniz. HDP'nin demokratik siyasetteki kararlılığını ve taviz vermez tutumunu değiştiremezsiniz. Ne kadar gözaltı ve tutuklama yaparsanız yapın HDP Kürt halkı başta olmak üzere tüm bileşen ve ittifaklarıyla, Türkiye demokrasi güçleriyle beraber demokrasi, özgürlük, adalet, barış mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. 

Çevre Ajansı kurulursa Çevre Bakanlığından daha yetkili olacak 

Son olarak bir konuya daha kısaca değinmek istiyorum. Meclis'in gündemine bu hafta 232 Sıra Sayılı Türkiye Çevre Ajansı'nın Kurulmasına Dair Kanun Teklifi gelecek. Bugün görüşülmeye başlanacak. Bu kanun teklifinde çok ciddi itirazımız olan 2 madde var. Bir tanesi Çevre Ajansı kurulmasına ilişkin. Bu ajans, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı ama ondan daha yetkili bir ajans olarak şekillendirilmek isteniyor. Bunun sıkıntılı olduğunu düşünüyoruz. Çevre Ajansı'nın kurulmasıyla ilgili çok ciddi eleştirilerimiz var. Bu maddenin gözden geçirilmesi, yeni düzenleme yapılması ya da geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

Kârlı geri dönüşüm kendi taşeronlarına, diğerlerinin yükü kamuya

Buradaki amaçları, geri dönüşüm süreçlerinde kârlı olan kısmı belirlenen taşeron firmalara aktarmak ve bertaraf edilmesi gerekenlerin maliyetini de kamuya yüklemektir. Bu konudaki çalışmanın son derece sıkıntılı olduğu kanaatindeyiz. Ajansa tanınan ayrıcalıkların ve muafiyetlerin bir gerekçesi yoktur. Bu ajans çevre ve ekoloji dengesinin bozulmasına, tahrip edilmesine, doğanın ve canlı yaşamın tahrip edilmesine ilişkin önlemleri alacak şekilde oluşturulamamaktadır.  

Otopark düzenlemesi ile de büyükşehirlerin gelirlerini kendi ellerindeki ilçelere aktarmak istiyorlar

Ciddi bir eleştirimizin olduğu ikinci bir madde de büyükşehirlerin otopark işletmelerinin ve gelirlerinin, büyükşehirlerden kısmen geri alınmasına yönelik olandır. İlçe belediyelerine aktarılmak istenmektedir. Bu iktidar yerel seçimlerde kaybettiği büyükşehirlerin acısını bu tür önlemlerle almaya çalışmaktadır. Büyükşehirlerin ekonomik imkanlarını aza indirmek ve ellerinde tuttuğu bazı ilçe belediyelerinin imkanlarını artırmak istemektedir. Dolayısıyla rantçı ve yandaş firmalara kaynak aktarmak konusunda adım atmak istemektedir. Bunun yanlış olduğunu bir kez daha vurgulayalım.

Büyükşehirleri kaybettiniz bu tutumla ilçe belediyelerini de kaybedeceksiniz

Büyükşehirleri kaybettiniz, böyle yaptığınızda büyükşehirlerin büyük ilçelerini de kaybedeceksiniz. Bu şekilde Türkiye’yi yönetemeyeceğinizi göreceksiniz.

2 Aralık 2020