Oluç: Hafta sonu sokağa çıkma yasağı, Korona Virüs ile part time mücadeledir

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, gündemdeki konulara ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Oluç, şunları söyledi: 

İnfaz Yasası düzenlemesi geçtiğimiz gün Meclis’teki oylama ile çıkmış oldu. 7-13 Nisan tarihleri arasında, 7 gün boyunca, İnfaz Yasa Teklifi Genel Kurul’da tartışıldı. Öncesinde de Adalet Komisyonu'nda 18,5 saat tartışıldı. 

Güçlü mücadelemiz Meclis tarihine geçti

70 maddelik bu teklifte tutuklular ve hükümlüler açısından eşitliğin ve adaletin sağlanması için çok ciddi bir çaba sarf ettik. Grubumuz adına 70 maddede önerge verdik. Yani yapabileceğimizin hepsini yaptık. 

Teklifin tümü, bölümleri ve maddeleri üzerinde 74 kürsü konuşması yaptık. Bu teklifin görüşmeleri toplamda 70 saat sürdü. Bu 70 saat boyunca hem HDP hem de diğer muhalefet partileri iktidara ve ortağına bu İnfaz Yasası’nın eşitsiz ve adaletsiz olduğunu anlattılar. Bunun özel af yasası olduğunu anlattılar. Anayasa’ya aykırı olduğunu anlattılar. Yandaşa af çıkarıldığını anlattılar ve bu 70 saat boyunca durmaksızın, HDP başta olmak üzere, tüm muhalefet partileri mücadeleyi sürdürdü. 

Sabahlara kadar Meclis tarihindeki en ciddi mücadelelerden biri verilmiş oldu. Bütün vekillerimizle 4 kez basın toplantısı yaptık. Görüşlerimizi kamuoyuyla paylaştık. Ayrıca 7 grup önergesi verdik bu tartışmalar içinde. Cezaevlerindeki sorunların araştırılması için araştırma önergeleri verdik. Sayısız görüşmeler yaptık. Zaman zaman iktidar partisinden direncin sona erdirilmesi yönündeki talepler geldi, ama bunu çok net bir şekilde reddettik. İç Tüzük haklarımıza dayanarak, defalarca yoklama ve karar sayımı istedik. Bütün bu çabalara rağmen, ne yazık ki İnfaz Yasası’nın eşitlikçi ve adil bir yasa haline gelmesini sağlayamadık. 

Risk grubunda ve kriz masalarında görevli vekillerimiz dışındaki tüm vekillerimiz Meclis'teydi 

Bu çalışma boyunca vekillerimizin yüzde 46’sını görevlendirdik. Vekillerimizin bir kısmı risk grubunda. Onları Meclis içi ve dışı görevlere bu süreçte dahil etmiyoruz. Risk grubunda olanların dışındaki vekillerimiz de kendi bölgelerindeki, yerellerindeki kriz masalarında çalışmalarını sürdürüyorlar. 

Biz yaptığımız çalışmaları, ki biliyorsunuz televizyonlar ve diğer medya imkanları iktidarın elinde, kendi sosyal medya imkanlarımızla duyurmaya ve kamuoyuna iletmeye çalıştık. 

Cezaevinde kalanlar için mücadelemizi sürdüreceğiz

Bu mücadeleyi de sürdüreceğiz. Cezaevlerinde 300 bin tutuklu ve hükümlü vardı. Bu yasadan yaklaşık 90 bin kişi etkilenecek ve çıkacak, ama 200 bin kişi cezaevlerinde kalmaya devam edecek. Hem Korona Virüs koşullarında kalmaya devam edecek hem de eşitsiz İnfaz Yasası nedeniyle kalmaya devam edecek. Biz cezaevinde kalanlar için mücadelemizi sürdüreceğiz. Hem hukuki alanda hem de siyasi alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. Mümkün olduğu kadar iyi bir sonuç almaya çalışacağız. Bu çıkarılmış olan yasanın eşitsizliğini giderecek adımların atılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. 

Saray içi entrikalar dönemiyle karşı karşıya olduğumuzu açık ve net bir şekilde gördük

İkinci değinmek istediğim konu sokağa çıkma yasağıdır. Tuhaf bir sokağa çıkma yasağı ilan etme hadisesi yaşandı. Çok ciddi toplumsal riskler yaratıldı halk sağlığı açısından. Bunun sonu istifaya, istifayı kabul etmemeye kadar gitti. Halkın sağlığının, toplumun sağlığının düşünülüp tartışıldığı, tedbirlerin alındığı, düşünüldüğü bir durum değil iktidar içi mücadeleler söz konusuydu. Saray içi entrikalar dönemiyle karşı karşıya olduğumuzu açık ve net bir şekilde gördük. 

Halk kendi sağlığı için endişelenirken, iktidar kendi koltuğu için endişeleniyor

Halk kendi sağlığı için endişelenirken, iktidar kendi koltuğu ve bekası için endişeleniyor. Bunun mücadelesini sürdürüyor belli ki. Bunun uygun bir durum olmadığını söylemeye devam edeceğiz. Halk sağlığı ve toplum sağlığıyla ilgilenmiyorsanız bu iktidarı sürdürmeyin. Siz kendi koltuklarınızın kavgasını verecekseniz, bunu halkın ve toplumun sağlığı üzerinden yapmayın. Meclis Genel Kurulu’nda da söyledik, söylemeye devam ediyoruz. 

İktidarın önlemleri ya geç ya yetersiz ya yanlış 

İktidarın Korona salgını karşısındaki önlemleri ya yanlış önlemler olmuştur, ya geç önlemler olmuştur yani önlem olmaktan çıkmıştır, ya da yetersiz önlemler olmuştur. Sokağa çıkma yasağı da böyledir. Bu hafta sonu da sokağa çıkma yasağı uygulanacak. 

Korona Virüs ile part time mücadele ediliyor 

Hafta içi işçiler, emekçiler sokağa çıkabilir, ağır koşullarda Korona Virüs tehdidi altında çalışabilir, ama hafta sonu evlerinde oturacaklar. Böyle bir tedbir akıl alır gibi değil. Bu Korona Virüs karşısında part time mücadele, kısmi zamanlı mücadele anlamına geliyor. Yani 5 gün işyerinize, atölyenize gideceksiniz, yan yana çalışacaksınız, son derece güvensiz koşullarda. Üstelik yağmur gibi şikayetler geliyor. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Antep... Birçok ilimizden, birçok işyerinden yağmur gibi şikayetler geliyor. Birçok ilde pozitif vakalar tespit edilmesine rağmen işçiler, emekçiler yan yana çalıştırılmaya devam ediyor. 

Bir taraftan bu şikayetler gelirken, siz öbür taraftan sadece hafta sonuyla ilgili önlem alacaksınız ve bunu da halk sağlığı, toplum sağlığı açısından aldığınızı iddia edeceksiniz. Böyle bir şey hiçbir yerde görülmedi. Yani dünyanın 181  ülkesinde Korona Virüs salgını var,  fakat hiçbir ülkede böyle bir önlem hiç kimsenin aklına gelmedi. Bir tek bu iktidarın aklına geldi. 

Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu laf olsun diye ilan edilmiş bir sokağa çıkma yasağıdır. Hani 'bir kere ilan edildi kontrolsüz bir şekilde, şimdi bunu sürdürelim bari' havasındalar. Yani bunun bir tedbir olduğunu iddia etmek gerçekten mümkün değil. Bunu bir kez daha söylemiş olalım. 

Hafta içi çalış, hafta sonu evde otur ve böylece Korona Virüs salgınından korun. Böyle bir önlem gerçekten görülmüş bir önlem değil. Bunu değiştirirler mi, başka bir önleme çevirirler mi, bunları bilemiyoruz elbette, göreceğiz. Bakın bunu başından beri vurguluyoruz, zorunlu sektörler, yani ilaç, gıda gibi zorunlu sektörler dışında, fabrikalarda, atölyelerde, işyerlerinde üretimi sürdürmek doğru değildir. Başından beri bunu vurguluyoruz, bir kez daha söylemiş olalım. 

Bu iktidar büyük fırsatçılık yapıyor

Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonu’na gelmiş olan bir torba kanun teklifi var, şu anda görüşülüyor Plan ve Bütçe Komisyonu’nda. Bugün itibariyle Genel Kurul'a da gelecek, Genel Kurul'da da görüşülecek. 

Plan Bütçe’ye gelmiş olan torba teklif ilk haliyle 62 maddeydi. Biz hep söylüyoruz, İnfaz Yasası’nda da bunu gördük; şimdi bu iktidar büyük bir fırsatçılık yapıyor. Yani mesela İnfaz Yasası 7 gün sürdü, aslında 1 günde bitecek bir konuydu. İnfaz Yasası’nda eşitlik ve adil infaz uygulaması için 3-5 maddelik bir teklifle bir günde bitebilecek konu, iktidarın fırsatçı anlayışı nedeniyle 70 madde tartışması ile sürdü. 70 maddenin 69'unun Korona Virüs salgını ile alakası yoktu. Aslında iktidarın daha önce ajandasında olan ve bir yıldır tartıştığı, kendi içinde anlaşamadığı, sonra bir uzlaşmaya vardığı ve iktidarın küçük ortağının zorla dikte ettirdiği ve büyük ortağının da kabul ettiği ve benimsediği bir şekilde geldi önümüze. 

Şimdi bu Plan Bütçe’ye gelen teklifte de böyle bir durumla karşı karşıya kalındı. İlk geldiğinde 62 maddeydi. İçinde çok acayip bir şekilde sosyal medya yasakları vardı. Sosyal medyaya ve dijital medyaya yönelik sansür uygulamak üzere maddeler koymuşlardı. Yani fırsatçılık. Ne alakası var Korona Virüs salgınına karşı alınacak önlemlerle? Hiçbir alakası yok. Muhalefetin ve bizlerin, HDP’nin itirazları sonucunda şimdilik geri çekilmiş oldu bu sosyal medya sansürü maddeleri, ama bitmedi. 

İşten çıkarmayı yasaklamak yerine grevi yasaklıyorlar

Bir başka madde daha var, o da grev yasağı. Korona Virüs salgını önlemleri içinde grev yasağı koymayı düşünmüşler. Yani işyerinde çalışmanın sürdürülmesini engellemeyi düşünmüyorlar da, zorunlu sektörler dışında üretimin durdurulmasını düşünmüyorlar da, grev yasağını düşünüyorlar. Ne kadar ilginç değil mi? Fırsatçılık! 

Türkiye'de grev yasakları yine 12 Eylül Darbesi döneminde gündeme gelmişti, darbe günlerinde grevler yasaklanır biliyorsunuz. Şimdi de bu torba yasanın içinde karşımıza geldi. Anayasa'ya da aykırı. Fırsatçılık yine, çünkü Korona Virüs günleri ile alakası yok. 

Önümüzdeki dönem için, 'acaba olur da işçiler greve giderlerse bunları yasaklayabilir miyiz' diye düşünmüşler. Hem Anayasa’ya aykırı, hem de Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere kesinlikle aykırıdır, İLO anlaşmalarına da aykırıdır. Buradaki tepkileri gördükleri için ve bizim itirazlarımız nedeniyle grev yasağı maddesini de geri çekmiş oldular. 

Ayda 1177 liralık ödenekle işçileri açlığa mahkum etmek vicdansızlıktır

Burada çok ciddi olarak itiraz ettiğimiz bir maddeye daha değinmek istiyorum. O da nedir? Teklifte, işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan, kısa çalışma ödeneğinden ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayanlara İşsizlik Fonu’ndan günde 39 lira 24 kuruş olmak üzere toplamda ayda 1177 lira ödeme yapılacak. Bunun içinden bir de damga vergisini düşecekler, tam rakamı hatırlamıyorum ama 48-49 TL gibi bir şey olabilir. Neyin damga vergisini düşeceklerse, bu 1177 liranın içinden. Sonuçta böyle bir kanun teklifini getirmiş oldular. 

Bakın Türk İş'in açıkladığı açlık sınırı Mart 2020 verisi; 2345 TL’dir. En düşük emekli maaşını Korona Virüs tedbirleri çerçevesinde 1500 liraya çıkardılar, ki o da yetersizdir. Asgari ücret 2300 TL civarındadır. 

Şimdi 1177 TL verecekler insanlara. Bu kadar büyük bir vicdansızlık, bu kadar büyük bir adaletsizlik kabul edilebilir değil. 1177 TL. Ne alacak bu insanlar 1177 TL ile? Nasıl geçinecekler? Nasıl yaşayacaklar? Bunların hiçbiri belli değil. Dolayısıyla bu adaletsizliği kesinlikle kabul etmiyoruz, bunun karşısında mücadele ediyoruz. Şu anda Plan Bütçe Komisyonu’nda ve Genel Kurul'da da eleştirilerimizi çok sert bir biçimde dile getireceğiz.

Olması gereken kısa çalışma ödeneğinin devam etmesidir

İşten çıkarmaların yasaklanması doğru bir yöntemdir; bunu biz en başından beri söylüyoruz, ama geç kalındı. Fakat ayda 1177 liralık ödenekle işçileri açlığa mahkum etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Bu aynı zamanda işsizlik ve kısa çalışma ödeneğini de boşa düşürme hamlesidir. Bu açıdan da kabul edilebilir bir durum değildir. İşten çıkarma yasağının yanında ücretsiz izin uygulamasına gerek yoktur bu kanun teklifinde geldiği gibi. Bu abesle iştigaldir. 

İşten çıkarma yasağı durumunda olması gereken, kısa çalışma ödeneğinin uygulanabilir olmasıdır, devam etmesidir. Bunun yerine 1177 TL'lik ücretli izin icadı işçiye daha az para vermek için yapılmaktadır. Bu konuda sendikaların ve meslek örgütlerinin çok ciddi eleştirileri var. Başta DİSK olmak üzere, önerilerini hem partilere iletmişlerdir hem de iktidara iletmişlerdir. Ama iktidar bu önerileri dinlememektedir, ciddiye almamaktadır. 

1177 lira ile Korona Virüs'e karşı önlem alıyoruz demeyin, bu büyük bir yalan 

Biz bir kez daha iktidar kanadına şunu hatırlatalım. Bu vicdansızlığı yapmayın, 1177 TL gibi bir parayı saptayarak, bunu işçilere verip, 'Korona Virüs karşısında işçiler için bir önlem alıyoruz, kendinizi güvence altında hissedin' demeyin. Çünkü bu büyük bir yalan, büyük bir ayıp, gerçekten büyük bir vicdansızlıktır. Bunu net ve açık şekilde bir kez daha vurgulayalım. Olması gereken, açlık sınırını ve asgari ücreti dikkate alan bir noktadan bu meblağın belirlenmesidir. Genel Kurul'da da bu konudaki eleştiri ve önerilerimizi bir kez daha dile getireceğiz.

15 Nisan 2020