
Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendi. Oluç, şunları söyledi:
Ekonomiden başlamasak olmuyor. Öyle bir ekonomi yönetimimiz var ki dünyaya bedel! Türkiye ekonomisi, her yeni Hazine ve Maliye Bakanı döneminde biraz daha dibe doğru gidiyor. En sonuncu Hazine ve Maliye Bakanı gerçekten çok müthiş. Ekonominin hangi anlayışlarla bu hale geldiğini kurduğu her cümleyle çok iyi özetliyor. Geçen gün diyor ki "Dünya, Türkiye ekonomi modelini izlemeye aldı". Doğru, izlemeye aldı. O övmek için diyor ama dünya ibretlik olduğu için Türkiye'nin ekonomi modelini izlemeye aldı. Bir ay önce Putin şöyle demişti: “Rus Merkez Bankasının faizleri artırmaması, ekonomimizi Türkiye ekonomisi gibi yapar.” Nasıl izliyormuş Rusya? İbret alıyor, ibret. Geçen gün ABD Merkez Bankası (FED) Richmond Şubesi Başkanı Thomas Barkin de "FED enflasyonu kontrol etmek için üzerine düşeni yapmazsa Türkiye'de olduğu gibi bunun tersi yaşanır.” dedi. Evet, dünya gerçekten bir ibret tablosu olarak görüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı ne dediğini bilmiyor
Ekonomiyi yönetemiyorsunuz, doğru kararlar almıyorsunuz ve her geçen gün bu ülkenin insanları yanlış kararlarınız nedeniyle daha fazla yoksullaşıyor, yaşamları daha çekilmez hale geliyor. Ekonomiyi kurtardık, dedi bu Hazine ve Maliye Bakanı. Nerenin ekonomisini kurtardınız? AKP Genel Başkanı Erdoğan da “Hayat pahalılığının farkındayız, yurttaşın en önemli sıkıntısı bu.” dedi. Bakanı “kurtardık, elhamdülillah", Genel Başkanı “hayat pahalılığının farkındayız” diyor. Yetmiyor bu bakan çok vahim bir laf daha etti: “Türk lirası en düşük duruma geldi daha ineceği yer yok, vatandaş rahat olsun”. Söze bakın, kim en dibe getirdi Türk lirasını? Yüzde 19 faizi beğenmeyip, zırva bir faiz enflasyon teziyle yüzde 14’e çektiniz faizleri ve şimdi kur korumalı mevduatta yüzde 48 faiz ödüyorsunuz. Kimin cebinden ödüyorsunuz, halkın cebinden. Kimin vergilerini aktarıyorsunuz baronlara, halkın vergilerinden oluşan hazineyi aktarıyorsunuz. Yüzde 19’u beğenmeyip yüzde 48’e getirdiniz. Çok yüksek enflasyon var, hayat pahalılığı, işsizlik var diyoruz; Bakan “Ezan susmaz, bayrak inmez” diyor. Ne diyorsunuz ya? Kim ezanla bayrakla ilgileniyor? Berat Albayrak istifa etti, ezan sustu bayrak indi mi? Sen olmasan da ezan susmaz, bayrak inmez. Ama yanlış ekonomi tahlilleri olmasa bu toplum rahatlar. Bakan ne dediğini gerçekten bilmiyor.
Hazineden kur korumalı mevduat sahiplerine düzenli faiz ve rant aktarılıyor
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bir gün demişti ki “Para bayrak gibi, milli marş gibi bir ülkenin gücünü ve itibarını, bağımsızlığını simgeler, paranın itibarı milletin itibarıdır.” Bu lafı hatırlıyor musun Ekonomi Bakanı? Sen ne diyorsun, Türk lirası en düşük duruma indi daha inecek yer yok. Siz ortada ne itibar ne ekonomi bırakmışsınız. Kendi genel başkanının söylediklerini bile bilmeyen bir Hazine ve Maliye Bakanı ile karşı karşıyayız. Bakan böyle olunca bu bakana bağlı olarak çalışan bürokratlar da ilginç oluyor. Merkez Bankası Başkanı geçen gün “Yurt dışında yaşayan vatandaşların tasarrufu 200 milyar dolar düzeyinde, bunun yüzde 10’u bile bizim için önemli bir kaynak.” dedi. Merkez Bankası Başkanı yurt dışında yaşayan yurttaşların tasarrufuna gözünü dikmiş. Müflis tüccar gibi, Merkez Bankası Başkanı bu. Evdeki her şeyi sattı, şimdi yurt dışı tasarruflarına göz dikmişler. Yurt dışındaki yurttaşlarımıza aman diyoruz. Hazineden mevduat sahiplerine düzenli faiz ve rant aktarımı başladı. Neyle, kur koruma mevduat hesapları ile. Vergilerden oluşan meblağ örtülü faiz olarak kur korumalı mevduat hesabı açanlara aktarılıyor. Bu kur korumalı mevduat hesaplarını önce bireyler için yaptı ekonomi yönetimi, Meclis’te bunun kanunu çıktı. Baktılar bireyler yetmedi, şirketleri eklediler. Bu da yetmeyince yurt dışındaki yurttaşları ve şirketleri de eklediler. Kur korumalı mevduat sistemini ayakta tutmak için, doların 15 liranın üstüne çıkmaması için sürekli arka kapıdan dolar satmaya devam ediyorlar. Milyarlarca dolar arka kapıdan satılıyor. İki gün önce kur korumalı mevduatın ilk vadesi sona erdi. Sonucu 14 milyar TL hazineden aktarıldı. Bütçeden koca bir delik açtı. Yanlış bir politika bu. Doların her yüzde 10’luk artış kamuya 60 milyar TL yük bindirecek. Sistem bu ve sürdürülebilir değil.
Yurttaş marketlerde etiketlere bakıp geri dönüyor
İşçinin, çiftçinin, emeklinin, EYT’lilerin taleplerine kaynak yok diyor ekonomi yönetimi ama kur korumalı mevduat hesabıyla halkın vergileri mevduat hesaplarına aktarılıyor. Yoksullardan, halktan toplanan vergilerle kur korumalı mevduat sistemiyle zenginlere para aktarılıyor. Ekonomi yönetimi esas itibariyle budur. Türkiye ekonomisini tefeciye düşüren bir ekonomi sistemi ile karşı karşıyayız. Ara sıra soruyorlar ya AKP yöneticileri “AKP olmazsa ne olur bir düşünün?” diye. AKP yönetimde olmazsa şunlar olur: Faiz lobileri ve tefeciler aç kalır, yandaş holdingler sefalet yaşar, bir avuç saray oligarkı beslenemez hale gelir. Esnafın, emeklinin, işçinin öğrencinin yüzü güler. Bir de demiş ki Hazine ve Maliye Bakanı “Türkiye en önemli, güçlü ve masada olan ülkelerden biri, daha ne istiyorsunuz?”. İnsan ne cevap vereceğini şaşırıyor. Bakın ne istiyor insanlar: 10 milyon asgari ücretli emekçi açlık sınırından kurtulmak istiyor, 10 milyon emekli sefalet içinde yaşamaktan, esnaf borç batağından, üretici artan maliyetlerden, tüketici ÖTV KDV soygunun kurtulmak istiyor. Gerçek bu iken AKP Genel Başkanı “Vatandaş zor da olsa her ürüne kolayca ulaşabiliyor.” diyor. Nasıl ulaşıyor? Raflarda ürünü görüyor ama alamıyor. Etikete bakıp geri dönüyor, çünkü alım gücü kalmadı.
Türkiye’nin acı gerçeği Kürt işsizliği
Durum böyle iken TÜİK 2021 yılına ait işgücü oranlarını açıkladı. Pembe yalanlar ve iktidarı kurtarma istatistikleri biliyorsunuz. TÜİK’i tekrar tekrar anlatmaya gerek yok ama TÜİK’in bile gizleyemediği bazı gerçekler var. Birinci acı gerçek, gerçek işsizlik yani geniş tanımlı işsizlik yüzde 24,4’e ulaşmış. Yaklaşık 9 milyon insan işsizlikle mücadele ediyor. Ne eğitimde ne de istihdamda olanları da ekleyince 10 milyona yakın insan ediyor. Bir de yaratılan istihdamın sektörel dağılımına bakalım. Artı değer ürütmekten uzak, teknoloji ve yeni istihdam sahaları yaratma potansiyeli taşımayan bir durum var. Yüzde 61,5’i hizmet ve inşaat sektöründe istihdamın. Artı değer, teknoloji üreten bir istihdam yok. Kalitesiz bir istihdam var. İkinci acı gerçek ne? 15-24 grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik yüzde 22,6 olmuş. Erkeklerde yüzde 19.4, kadınlarda yüzde 28,7. Genç işsizliği ortalama işsizliğin iki katına yakın, kadın genç işsizliği ise korkunç bir düzeyde. Üçüncü acı gerçek ise Kürt halkının işsizliği. İşsizlik oranlarında en yüksek değer nerede? Yüzde 29,8 ile Mardin, Batman, Şırnak, Siirt bölgesinde. İşgücüne katılım oranının en düşük olduğu bölge yüzde 40,6 ile Urfa ve Diyarbakır, buyurun. Bir de Kürt işsizliği var. Hazine ve Maliye Bakanının Türkiye ekonomisini getirdiği yer burasıdır. Ekonomi bir orta oyunu, siz de meddah değilsiniz. İnsanların hayatları ile ilgili kararlar alıyorsunuz. Bu aldığınız kararlarla insanları biraz daha yoksulluğa ve açlığa sürüklüyorsunuz. Bunu bilin, görün. Şaka, komedi yapacak, ileri geri konuşacak bir noktada değilsiniz. Kendinize gelin. Artık kim kimi affedecek bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı mı Hazine ve Maliye Bakanını yoksa halk mı en tepedeki faiz enflasyon tezini sunan ve ekonomiyi bu hale getiren kişiyi affedecek, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Aileler geleceğe dair olan umutlarını kaybetmiş vaziyetteler
TÜİK bugün bir rakam daha açıkladı. Ailelerin son 12 ayda gelecekte bazı şeylerin düzeleceğine dair inancında 18 puan gerileme yaşanmış. 2021 Mart’ında 88’e yaklaşan bu değer bugün 70’e inmiş. Aileler geleceğe dair umutlarını kaybetmiş vaziyetteler. Umudu tükettiniz siz umudu! Dün bütün bunlar yaşanırken bir de başka acayiplikler yaşanıyor. Et ve Süt Kurumu, kırmızı etin satış fiyatına yüzde 48 zam yaptı. Dün bunu eleştirdik. Et ve Süt Kurumu bunu nasıl yapar, dedik. Et ve Süt Kurumu Müdürü açıkladı. Hangi kurumun başında olduğunun farkında değil. Sen insanlara ucuz ürün satmakla yükümlüsün. Diyor ki, “Biz de et ucuz olduğu için uzun kuyruklar oluştu, kuyrukları görünce fiyatları artırdık. Böylece kuyrukları engellemiş olacağız.” Hazine ve Maliye Bakanı öyle konuşursa Et ve Süt Kurumunun başındaki de böyle konuşur.
Sadece TL'yi değil insan haklarını, demokrasiyi ve özgürlükleri de dibe indirdiniz
Hazine ve Maliye Bakanı Türk lirası en dibe indi diyor ya, siz sadece Türk lirasını en dibe indirmediniz. İnsan haklarını, demokratik hak ve özgürlükleri, adaleti, medya özgürlüğünü, yargıyı işlemez hale getirip dibe indirdiniz. Geçen gün Furkan Vakfı üyelerine yapılan saldırı insan hakları ve demokrasi açısından bakınca inanılır gibi değil. Kameralar önünde öldüresiye dövdüler. Bu nasıl kin ve nefret! İçişleri Bakanlığının sorumluluğundadır, İçişleri Bakanı en baş sorumlusudur bu işin bu hale gelmesinde. Ağzını açtığında ona buraya terörist diyen bir bakan var; herkesi çivi kendisini çekiç olarak görüyor. Biz hep söylüyorduk, kameralar olunca herkes gördü. Cezaevlerinde, gözaltılarda durum bu. İnsanlar anayasal haklarını kullanırken, yürüyüş ve mitinglerde durum bu. İşte böyle davranıyor kolluk güçleri. Çok net söyleyelim; amasız fakatsız kabul edilebilir bir şey değildir. Bu şiddet ve nefret asla kabul edilemez. İçişleri Bakanı Türkiye'yi bu hale getirmiştir. Kameralar varken bunu yapanlar kameralar yokken neler yapıyorlar, anlatılıyor ama duymuyor toplum. İşkence, kötü muamele, öldüresiye dayak bu iktidarın getirdiği durum. Ceberut devleti ele geçireceğiz diyorlardı ama daha beter halini bütün topluma bu iktidar yaşatıyor. Bu zulmün önüne geçmenin bir tek yolu var; demokrasi, adalet, hukuk açısından baktığımızda bunu yapanlara ve emrini verenlere hukukun uygulanmasıdır ama AKP komisyonu gibi çalışan mahkemeler bunu yapamaz.
Çektirmeyeceğiz dediğiniz o fotoğraf Diyarbakır Newrozunda çekildi
Burada oturanları tenzih ederek söyleyelim. Biliyorsunuz HDP Türkiye’nin 70 noktasında Newroz kutlamaları yaptı. Milyonlarca insan Newroz kutlamalarına katıldı ama medya görmedi. İktidar medyası da kendine muhalif medya diyen de görmedi, sadece özgür medya gördü. Özgür olan, medyaya önem veren, basın özgürlüğünü bilen ve tanıyanlar gördü. Hem iktidar hem muhalefet medyası yaşanmış olan bir gerçeği görmediğinde o yaşanmamış mı oluyor? Çok görkemli bir Newrozu geride bıraktık. 3 gün boyunca Türkiye’nin 70 noktasında kutlamalar gerçekleşti. Milyonlarca insan meydanlara aktı, herhangi bir olumsuz yaşanmadan Newroz’u kutladılar, direnişe ve mücadeleye devam edeceklerinin mesajını verdiler. Bir gazeteci bir tweet atmış, Hayri Demir. Biliyorsunuz Diyarbakır’da Newroz’a insanlar akın akın gelirken, engellemek için inanılmaz arama noktaları kurmuştu emniyet. Bu yetmemiş her arama noktasında 5’er kez arka arkaya aranıyordu insanlar. Neden, meydana gitmesinler diye. Orada emniyet amiri, Hayri Demir’in dediğine göre, “Size o fotoğrafı çektirmeyeceğiz.” demiş. Ama o fotoğraf çekildi. Sonradan o emniyet amiri "Siz kazandınız." demiş. Siz kime karşı mücadele ediyorsunuz? Sizin göreviniz Newroz meydanında buluşan halkın güvenliğini sağlamaktır, halkın meydana gitmesini engellemek değil. Bakın o fotoğraf çekildi; uçsuz bucaksız bu meydanda yüzbinlerce insan, milyonu aşan insan bu meydanda toplandı. En az bu kadarı da çevrede toplandı. Halka karşı mücadele etmekten, halkın özgürlük, barış ve demokrasi talebini engellemeye çalışmaktan, adalet isteğini engellemeye çalışmaktan vazgeçin.
Newroza katılanlar barış, demokrasi, adalet ve özgürlük istediklerinin mesajını verdi
Bu Newroz'da 70 noktada bütün meydanlarda verilen mesajın bir daha altını çizmek istiyorum. Kürt halkı, Newroz kutlamalarına gelen Türk halkı, Arap halkı, bütün insanlar birkaç mesaj verdiler. "Biz barış, demokrasi, adalet, özgürlük istiyoruz. Buna ulaşırken demokratik siyaset konusundaki kararlı duruşumuzu sürdürüyoruz." dediler. HDP’nin çağrısı ile milyonlarca insan meydanlara geldi. Merak ediyorlar ya kapatırsak HDP’nin etkisi ne olur, seçim barajı ile oynarsak HDP oylarını kaybeder mi diye. İşte bakın, bu fotoğraf sadece Diyarbakır'dan, bütün ilçelerde dahi bu fotoğrafı verdi. Halk kendi geleceğine ve HDP’ye sahip çıktığını gösterdi. "Barışta ısrarlıyız, 2013 Newrozunda Diyarbakır’da okunan Abdullah Öcalan’ın barış manifestosunun, Dolmabahçe Mutabakatının arkasındayız" dedi. "Müzakereyle, diyalogla aşılamayacak hiçbir sorunumuz yoktur. Biz hazırız konuşmaya yeter ki Türkiye’nin sorunları çözülsün, yeter ki Kürt sorunu ve demokrasi sorunu çözülsün." dedi. "HDP’yi kapatmakla uğraşmayın, siyasi irademizi sahip çıkıyoruz." dedi. "Asimilasyona karşıyız, Kürtçe anadilimiz ve kültürümüze sahip çıkıyor, özgürce bunu yaşamak, korumak ve geliştirmek istiyoruz." dedi. Bütün bu mesajlar çok net olarak 70 noktada dile getirildi. Duymak isteyen iktidar partilerine, muhalefet partilerine barışçı birçok mesaj çok açık bir biçimde 2022 Newroz meydanlarında verildi. Duymak isteyenler bu mesajları anladılar.
Öcalan’ın Diyarbakır Newrozunda okunan barış manifestosuna bir kez daha bakın
Soru: Newrozlarda Öcalan lehine sloganlar atılmasını, gelen tepkileri ve milletvekillerinizin konuşmalar yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha biraz önce dedim; "Newroz'a katılanlar, 2013 Diyarbakır Newrozundaki Öcalan’ın barış manifestosunun arkasındayız." dedi. 2013 barış manifestosu nasıl ortaya çıktı hatırlıyor musunuz? O zaman İmralı’da devlet ve hükümet heyetleri görüşme yapıyorlardı ve Abdullah Öcalan o heyetlerin huzurunda o barış manifestosunu yazdı ve o barış manifestosu devlet ve hükümet heyetlerinin gözetiminde dışarı çıktı. Diyarbakır’a geldi ve o gün bizim barış heyetimizin iki üyesi Sırrı Süreyya Önder ve bugünkü Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan o manifestoyu Newroz meydanında okudu. O manifestoda neler söyleniyordu, nasıl çıkıp Diyarbakır’a geldi, o günkü koşullar nelerdi diye bir kez daha bakmanızı öneririm. Kitlelerin 28 Şubat 2015 Dolmabahçe Mutabakatının arkasında olduklarını söylediklerini ifade ettim biraz önce. Barış isteyen herkes, Türkiye‘de atılması gereken adımları biliyor. Önemli olan siyasi cesaretin gösterilmesi ve bu adımların atılması. HDP olarak demokratik siyasette kararlıyız. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün yeri Ankara’dır, Meclis’tir. Demokratik siyasette muhatap HDP’dir. HDP her türlü fedakarlığı yapmaya, her türlü adımı atmaya, her türlü konuyu konuşmaya hazırdır.
23 Mart 2022