Oluç: HDP bütün baskılara rağmen düşmedi, düşmeyecek!

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, milletvekillerimizle birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasında sonra milletvekillerimiz TBMM bahçesinde alkışlarla yürüyüş yaparak partilerine yönelik gerçekleştirilen gözaltı operasyonunu protesto ettiler. 

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç:

Gözaltına alınan yöneticilerimiz 2015 yılında konuya ilişkin ifade verdi

Değerli basın emekçileri, sizleri saygıyla selamlıyoruz, iyi bir hafta diliyoruz. Bugün vekillerimizle birlikte bir basın açıklaması yapma kararı aldık. Konumuz tahmin edebileceğiniz gibi şu anda gözaltında tutulan arkadaşlarımız. Şu anda 20 arkadaşımızı gözaltında. Bugün itibariyle savcılığa çıkarıldılar ve 4 gün daha gözaltı süresi uzatıldı ve emniyete geri götürüldüler. Şimdi Kobanî protestoları, hepinizin hatırladığı gibi 6-8 ekim 2014 yılında oldu. 2015 yılında bununla ilgili o dönemin Merkez Yürütme Kurulu üyelerine bir soruşturma açıldı. Şu anda gözaltında bulunan bütün MYK üyesi arkadaşlarımız 2015 yılında o soruşturma nedeniyle ifadelerini verdiler çeşitli illerde. 2015 yılından bugün kadar 5 yıl boyunca yedekte tutulan bu dava, bu soruşturma şimdi yeniden gündeme getirildi. 

İktidar yargı yolu ile HDP’yi tasfiye etmeye çalışmaktadır 

Aslında o gün ifadelerini vermiş olan arkadaşlarımız bugün hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulmaya devam ediyorlar. Öncelikle bunu kınıyoruz. Bu hukuksuzluğu protesto ediyoruz. Ortada ne hukuk ne yargı bıraktınız, artık herşey ama herşey Saray'ın kararları ve AKP’nin Adalet Komisyonu’na dönüşmüş olan mahkemeler aracılığıyla yapılıyor. Bu operasyon kesinlikle hukuki bir operasyon değildir, kesinlikle siyasi bir operasyondur. Siyasi bir karar alınmıştır. Bu siyasi kararla arkadaşlarımız gözaltında tutmaktadırlar. Bunu öncelike söyleyelim. Neden bu siyasi karar alındı? Bu siyasi kararı hedefi ne? Bu siyasi kararın hedefi açık biçimde AKP ve MHP ittifakını ve iktidarın demokrasi mücadelesinde büyük bir tehlike olarak gördükleri HDP’yi, tüm kurum kuruluşları, ittifakları ve bileşenleri ile demokratik siyasetten tasfiye etmektir. Amaç budur. İktidar tasfiyeci bir iktidardır, iktidar siyasi olarak rakibi olan HDP’yi siyaset yoluyla yenememektedir, o nedenle yargıyı kullanarak HDP'yi tasfiye etmeye çalışmaktadır. Bu tasfiyeci iktidarın hukuk dışı bir uygulamasıdır. 

Bu aynı zamanda siyasi intikam ve tasfiye operasyonudur 

Bu bir siyasi intikam operasyonudur. Sadece tasfiye operasyonu değildir. Bugün gözaltında tutulan MYK üyelerimiz aslında 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerinin de ayrıca yürütücüsü olan MYK üyelerimizdir. 7 Haziran 2015’te bu toplum büyük bir deli gömleğini attı kenara ve büyük bir umutsuzluğu toprağa gömdü. AKP’nin seçim yoluyla da tek başına hükümet kuramayacak duruma geleceğini bütün toplum gördü ve yaşadı. 7 Haziran 2015’in özelliği budur işte. 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerini yürütmüş olan MYK üyelerimize yönelik o nedenle de bir intikam operasyonudur aslında. O günün intikamı bugün alınıyor. Neden? Çünkü bugünkü konjonktür bu intikamı almayı gerektirdi. 

İktidar iç ve dış politikada tam bir fiyasko ile karşı karşıyadır 

Nedir o konjonktür? Bugün Türkiye’nin iç politikasına baktığımızda iktidar tam bir fiyasko ile karşı karşıyadır. Ekonomik kriz, sosyal kriz bütün bütün ağırlığıyla yaşanmaktadır. Bugün Türkiye’de işsizlik cumhuriyet tarihinin rekor düzeyine varmıştır. Bugün Türkiye’de hayat pahalılığı iktidarın bütün rakamlarına oynama girişimine rağmen inanılmaz boyutlara varmıştır. Halk bunun farkındadır. İşsizlik, hayat pahalılığı ve demokraside yaşanan büyük kriz, tek adam yönetimi, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılmış olması, yürütmenin yargıyı tahakküm ve baskı altına almış olması, yürütmenin yasamayı bir noter gibi kullanmaya başlaması ortadadır. Bu büyük demokrasi krizi ve yönetememe krizi de gündemedir ama sadece bu değil bir taraftan da dış politikada bu iktidar, fiyasko üzerine fiyasko yaşamaktadır. Bakın biz HDP olarak Doğu Akdeniz ve Ege meselesinde Meclis tatile girmeden önce getirilen bütün bildirilerde ve önergelerde şu açıklamayı çok net yaptık. Savaş ve çatışma değildir olması gereken, müzakere, diplomasi ve barış yolu ile sorunların çözülmesi gerekir dedik. O zaman bizi dinlemeyenler sonra NATO’yu, Almanya’yı, ABD’yi, Fransa’yı dinlemek zorunda kaldılar ve biz haklı çıktık. Müzakere, diplomasi, görüşme, komşularla görüşerek sorunlara çözme en doğru yoldu, bizim savunduğumuz gibi. İşte bu dış politikada yaşanan fiyasko da şimdi bir kere daha dönmüş dolanmış iktidarın ayağına dolanmıştır.

Hedef HDP’siz bir Türkiye’dir

Şimdi işte bu konjonktürde HDP demokrasi mücadelesinin ittifakının hukuk, adalet, eşitlik ve barış mücadelenin öncüsü olduğu için intikam operasyonu ile karşı karşıya kalmıştır. Tekrar söylüyorum; siyaseten yenemediklerini yargı yoluyla yok etmeye çalışıyorlar. Hedef HDP’siz bir Türkiye’dir, hedef, HDP’siz bir siyasettir, HDP’siz bir yaşamdır, HDP’siz parlamentodur. Dertleri budur. Ama şunu görmezden geliyorlar. HDP en az 6 milyon seçmeni ve alileri birlikte 20 milyon insanı temsil eden bir siyasi partidir. Türkiye'nin ve Meclisin üçüncü büyük partisidir. Biz HDP’yi bu tür tasfiye operasyonlarıyla ortadan kaldıramazsınız, etkisiz hale getiremezsiniz. Bunu dün de söyledik, bugün söylüyoruz. HDP’ye oy ve gönül vermiş milyonlarca insanı ne yapacaksınız? Tekrar soruyoruz. HDP’ye oy ve gönül vermiş milyonlarca insanı ne yapacaksınız. 

Bu operasyon aynı zamanda yüzde 50+1’i elde etme operasyonudur 

Şimdi HDP’nin halkla, toplumla, demokrasi güçleri ile ilişkisinden, barış, demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesindeki gücünden korktukları için bu intikam operasyonunu yapıyorlar. Bu intikam operasyonu aynı zamanda yapılacak genel ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde yüzde 50+ 1’i elde etme operasyonudur. Bu intikam operasyonu aynı zamanda 31 Ağustos’ta Eş Genel Başkanlarımızın burada açıkladığı barış deklarasyonuna karşı savaş cevabıdır. Bunun da farkındayız. Yani onlar barış istemiyorlar. 

HDP, barış, toplumsal müzakere, diyalog, toplumsal uzlaşma dedikçe onlar HDP’yi tasfiye etmek için uğraşıyorlar. HDP bitirilirse otokratik düzen, tek adam düzeni başarıya ulaşır diye düşünüyorlar. Demokrasi ittifakını girişimlerini engellemeye çalışıyorlar. Barış çabasını yargılıyorlar, bakın bir fotoğraf hatırlatmak istiyorum size. 

HDP’ye sahip çıkmak demek demokrasiye sahip çıkmaktır 

Bakın bu 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Sarayı’ndaki fotoğraftır. Bu fotoğrafta olan kişilerden Mahir Ünal,  Efkan Ala, Yalçın Akdoğan AKP milletvekilleri ve yöneticileridir. 28 Şubat 2015’te yani 6-8 ekim 2014 Kobanê protestolarından 5 ay sonra Dolmabahçe’de bir mutabakat metni okunmuştur. Şimdi bu metni okumuş olan, bu toplantıya katılmış olan Yalçın Akdoğan, Efkan Ala ve Mahir Ünal susamazsınız. Bu toplantıya katılmış olan o zamanki Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken şimdi cezaevindedir. O zaman o toplantıya katılan Sırrı Süreyya Önder bugün gözaltındadır. Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan hakkında da fezleke hazırlandığı iddiası ortaya atılmıştır. Bir kez daha söylüyoruz. Bu toplantıya katılanlar Kobanî protestolarından 5 ay sonra neden oturdunuz bu açıklamayı yaptınız. Bunların hepsini soracağız ve o günün yaşanmış olan olaylarını Meclis'te de kamuoyununda da tartışacağız, biz her şeyin açığa çıkmasını istiyoruz. Bugün şunu çok açık bir şekilde ifade ediyoruz. Bugün HDP’ye sahip çıkmak demek HDP’nin tüm politikalarını benimsemek değildir. HDP’ye sahip çıkmak demek demokrasiye, demokrasi, özgürlük, barış ve eşitlik mücadelesine sahip çıkmak demektir. 

HDP bütün baskılara rağmen düşmedi, düşmeyecek! 

Bu nedenle çok büyük, çok yoğun bir şekilde dayanışma ve destek aldık ve bu dayanışma ve destek sürüyor, bugün de sürüyor yarın da sürecek. Öncelikle hem Meclis içindeki ve hem Meclis dışındaki siyasi muhalete, siyasi partilere, bütün sivil toplum kuruluşlarına, bütün derneklere, bütün meslek örgütlerine bizimle dayanışma içinde olan yurttaş girişimlerine, tek tek kanaat önderlerine ve demokrat ve vicdan sahibi bütün yurttaşlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Bu dayanışmayı daha da büyüteceklerini biliyoruz, çünkü onlar bugün HDP’nin bütün politikalarına katılmasalar da HDP’nin söylediklerine katılmasalar da HDP’siz bir Türkiye’nin demokrasi açısından ne kadar büyük bir kayıp olacağının farkındalar. Onlara teşekkür ediyoruz. Bu dayanışmaya büyütmek, bu desteği büyütmek istiyoruz. O nedenle de HDP düşmedi, geçmişte bütün baskılara rağmen ve düşmeyecek HDP bütün baskılara rağmen diyoruz. Çok teşekkür ediyoruz ve onlarla birlikte demokrasi mücadelesinde, barış mücadelesinde her türlü fedakarlığı yaparak mücadeleyi büyütme ve ortaklaştırma sözünü bir kez daha veriyoruz. Teşekkür ediyorum. 

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş: 

HDP’nin karar organı 29 kişiden oluşmuyor, karar organı halktır 

Değerli basın mensupları aslında büyük oranda sözlerimizi söyledik, ama tabi ki sözlerimizin biteceği bir mesele değil. Bu operasyon partimizde sadece 29 MYK üyemize değil bu operasyon HDP’nin bütün üyelerine, bütün o verenlerine, bütün seçilmişlerine yönelik bir operasyondur. Şunu iktidara ve ortağına, küçük ortağına, söylemek isteriz. HDP’nin karar organı 29 kişiden oluşmuyor; HDP’nin karar organı halktır, bize oy veren 6.5 milyon insan aynı zamanda HDP’nin karar organıdır. 

Bu operasyon ile HDP’nin sesini kısamazsınız 

Siz 29 kişiye operasyon yaparak HDP’nin sesini, sözünü mücadelesini, kısamazsınız. Bugüne kadar yaptığınız sistematik operasyonlarla HDP’yi nasıl küçültemediyseniz, tasfiye edemediyseniz bundan sonra da bunu başaramayacaksınız. Ham bir hayal peşindesiniz; evet şu anda 20 arkadaşımız gözaltında, HDP’yi susturmak o kadar kolay değil. Evet binlerce arkadaşımız şu anda rehin olarak cezaevlerinde tutuluyorlar, ama eğer yapmak istiyorsanız ki Türkiye açık bir cezaevine dönüştü, hiçkimse kendini güvende ve özgür hissetmiyor, HDP seçmenlerinin, HDP’lilerin yaşadıkları alanlara isterseniz demir çitler örün, isterseniz demirden ne istiyorsanız onu örün cezaevlerini belirginleştirin ama siz bununla rıza üretemezsiniz. O yaptığınız operasyonda hedeflediğiniz yüzde 50 artı 1’i alamazsınız. 

İktidar bizi tasfiye edemediği için elindeki yargı aparatıyla susturmaya çalışıyor 

Bu operasyon neyin intikamı biliyor musunuz? Saruhan Başkan söyledi ama ben tarihleri hatırlatarak söyleyeyim: 7  Haziran’ın  intikamı, 1 Kasım’ın intikamı, 16 Nisan Referandumu’nun intikamı, 4 Kasım Darbesi’nin devamı niteliğinde aynı zamanda bir intikam operasyonu, 31 Mart’ın intikamı, 23 Haziran’ın intikamı. Karşımızda o kadar siyasi etikten ve ahlaktan yoksun bir iktidar aygıtı var ki bizimle rekabet etmiyor, bizimle siyasi bir yarışa girmiyor, siyasetin yarış yeri konuşulacağı yer sandıktır, seçim meydanlarıdır, bizimle yarışamadığı için, bizi tasfiye demediği için elindeki yargı aparatıyla bizi susturmaya çalışıyor. Evet siyaset gerçekten bu şekilde bundan bir siyaset, demokratik bir siyaset çıkmayacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz. 

Operasyon 82 milyona yöneltilmiştir 

Bu intikam operasyonunda seçimin hedeflendiğini, seçimdeki oylarının azalması, bizim oylarımızın yükselmesi ve Türkiye'deki demokrasi güçlerinin, toplumsal güçlerin yeni bir Türkiye, demokratik bir Türkiye özlemini engelleme çabasıdır aynı zamanda. Kendilerine karşı çıkan her sözü, her sesi kısma çabasıdır. Bu operasyon HDP şahsında 82 milyon insana yöneltilmiş bir operasyondur. 

Kobanî protestolarında yaşanan can kayıplarının sorumlusu AKP’dir  

Kobanî protestoları dönemini hatırlatacağız, Meclis'te ve bütün alanlarda. Kobanî meselesinde hesap verecek olan biz değiliz. Hesap verecek olan işte şu Dolmabahçe Mutabakatı’nda resimleri olan ve o dönem iktidarda olan kendi yönetimleridir. Neden? İktidardaki parti bu kadar insanın katledilmesine neden göz yumdu? Sokağa çıkma yasağı ilan ettiği halde neden insanların bu şekilde canice öldürülmesini engellemedi? Öldürüldükten sonra neden katilleri, failleri yargı önüne çıkarmadı? Bunun sorumlusu biz değiliz, bunun sorumlusu yürütmedir, bu işin yürütücüsü olan iktidar partisidir. Kobanî protestolarında yaşanan can kayıplarının da mal kayıplarının da yaralanmaların da müsebbibi, sorumlusu, hesap sorulması gereken merkez kesinlikle AKP iktidarıdır. 

Kobanî, AKP’nin elinde bir maymuncuğa dönüştü 

Evet, Kobanî, AKP’nin elinde bir maymuncuğa dönüştü. Her kapıyı açabilirim bununla. Bir yıl sonra soruşturma başladı, 2014’te oldu protestolar, bir yıl sonra başladı soruşturmalar. Ve şunu hatırlatmak isterim: o dönem Kobanî halkıyla dayanışma gösteren 70 ülke vardı, bütün dünya IŞİD’e karşı Kobanî halkının yanındaydı. IŞİD barbarlığının Şengal’de yaptığı katliamların, insanlık dışı uygulamalarının karşısındaydı. Evet, IŞİD’e  karşı bir dünya cephesi vardı, Kürtlere yönelik saldırıların, barbarlığın karşısında bir dünya cephesi vardı, önce bunu tartışalım. Türkiye neden koridor açmadı? Neden o protestolara giden yola mahal verdi? Demokratik protesto hakkı herkesin temel haklarındandır. Ama bugün failleri, katilleri, öldürülenlerin ailelerinin beklentileri olan yargılamayı yapmayan iktidar buradan kendine bir çıkar elde etmeyi amaçlıyor. Ne yapıyor? HDP’yi günah keçisi ilan ediyor. HDP’nin tek bir tweeti vardır; o da demokratik protesto hakkıdır. Bunun dışında bütün dünya Kobanî’de Kürt halkının, oradaki Arap halkının, Ermeni halkının yanında, IŞİD’in karşısında  yer almıştır. Türkiye’de  de bütün demokrasi güçleri, toplumsal muhalefet yine IŞİD’e karşı saf tutmuştur, ama bu maymuncuk bu sefer kapıyı açmayacak. Bir yıl sonra başlatılan soruşturmada 6 yıl sonra, hepsinin ifade verdiği bir soruşturmada tekrar bir yıl önce Yüksekdağ ve Demirtaş’ın ikinci kere sahtecilikle, hukukta olmayan bir yöntemle tutulan akıl bugün hepsi ifade veren MYK üyelerimizi tekrar gözaltına alarak bir sonuç elde etmeye çalışıyor. 

Saray'da hediyesini alan başsavcı, akabinde bu operasyonu başlattı 

Hukuk hukuk olalı, yargı yargı olalı hiçbir zaman böyle pespaye yöntemler görmemişti. En ufak hukuk başlangıcı dersinde bile bir suçtan dolayı iki defa soruşturma yapılmaz diye bir kural var. Ama bunlar hiçbir kural ve hiçbir ilke tanımıyorlar. Soruşturmayı kim yürütüyor? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yürütüyor. Geçen hafta epeyce gündemdeydi, biliyorsunuz: Yüksel Kocaman. Saray'da, balayına gitmeden gidip hediyesine alan başsavcı, hemen akabinde bu operasyonu başlattı. Bunu, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Operasyonu başsavcı mı başlattı yoksa AKP merkezi mi başlattı? Bu hukuk operasyonu değildir. Bu, bir siyasi operasyondur, HDP’yi tasfiye etme operasyonudur, etkisizleştirme operasyonudur ama tabi ki bunu başaramayacaklar. 

Arkadaşlarımızın gözaltında tutulmaları işkencedir 

Son olarak şunu da söyleyeyim. Kobanî protestolarına dair bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlar var. Bunları da dikkate almayan bir akıl var. Bu sabah arkadaşlarımız, yarın 4 gün doluyor, sonunda adliyeye getirilerek 4 gün daha gözaltı süresi uzatıldı. Avukatlarımız aracılığıyla öğrendik; daha tek birine tek bir soru sorulmadı. Orada tutulmaları; işkencedir, eziyettir, kötü muameledir, topluma bir gözdağıdır. Biz onları istediğimiz gibi, hiçbir soru sormadan gözaltında tutarız, adliyeye getiririz, hatta zehirlendikleri halde biz hastaneye kaldırmayız diyerek bu operasyonun asıl amacını ortaya koymaktadırlar. 

HDP’siz bir Türkiye yaratmayı başaramayacaksınız 

Evet dün akşam Ayhan Bilgen, Can Memiş ve İsmail Şengül bir gıda zehirlenmesi sebebiyle hastaneye kaldırıldı ve bütün girişimlerimize rağmen avukatlar önce görüştürülmedi, vekillerimizin Emniyet’e gitmesinden sonra avukatlar görüşebildi ve tedavinin başladığını söylediler. Bu kadar da büyük bir insanlık dışı, yani emin olun kelime bulamıyorum, bir hukuksuz yaklaşımla karşı karşıyayız. Gözaltı süresini uzatmak, onları gözaltında tek soru sormadan tutmak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre işkencedir, bu işkenceyi durdurun, arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Sizin seçim hesaplarınıza boyun eğecek ne bir parti var, ne bir halk var, ne bir Türkiye var. HDP’iz bir Türkiye yaratmayı başaramayacaksınız. Biz hep olacağız, ilerleyeceğiz bu saydığım tarihlerde olduğu gibi dayanışmayla, birliktelikle, Türkiye halklarının tümünün sesini, sözünü söyleyerek büyümeye ve demokratik siyasette ilerlemeye devam edeceğiz. 

28 Eylül 2020