Oluç: Talebimiz çok açık: Abdullah Öcalan hızlıca avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmelidir

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Oluç, şunları söyledi: 

Ekonomide artık Nebati yöntemi var

Basın toplantısında birkaç konu üzerinde duracağım. Birincisi kaçınılmaz ekonomi. Biliyorsunuz Türkiye’de ekonomi literatüründe artık yeni bir yöntem ve yaklaşım var. Bunun adı Nebati yöntemi. Nedir bu yöntem? Mesela fiyat istikrarı için ya da yüksek enflasyona, rekorlar kıran ithalata, işsizliğe atasözleri, deyimler ve şiirlerden alıntılarla müdahale etmeye çalışmak. Aslında yöntem basit ve maliyeti de yok. Maliyeti yok neden? Söylediği sözlerin bir kısmını sakızların sarıldığı kağıtlarda alıyor. Oradaki manilerden alan bir Hazine ve Maliye Bakanıyla karşı karşıyayız. 

Hazine ve Maliye Bakanı ithalattan bahsetmiyor

Bir tane atasözleri ve deyimler sözlüğü alıp cebinize koyuyorsunuz, bir tane de şair ve onun şiirlerinden bir iki tane alıyorsunuz. Nebati yöntemiyle, "gözlerimde parıltı var" laflarıyla ekonomideki çöküşe ve enkaza karşı mücadele ettiğinizi düşünüyorsunuz. Olacak iş değil! En son Adana’da “2022 yılında 250 milyar dolar ihracat hedefimize ulaşacağımıza inanıyorum.” demiş. Güzel. Tüm veriler Türkiye’nin istihdamda atılımlar yaptığını gösteriyor. Peki, söylenmeyenler ne? İthalat rakamlarından bahsetmiyor bu Hazine ve Maliye Bakanı. Bu ülkede sadece ithalat mı yapılıyor? İhracat diye bir şey yok mu? İhracatın ithalatı karşılamadığı, açığın her ay arttığı görülmüyor mu? Bunları konuşmuyor Hazine Maliye Bakanı, sadece ihracatı konuşuyor. Çünkü pembeye boyarlarsa hem halkı uyutacaklarını düşünüyorlar hem de baş ekonomiste böyle başarılıyız mesajları vermiş oluyorlar. Gerçek öyle değil. 

İthalatın ihracatı karşılama oranı düşmüş

Türkiye’nin ihracatı nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre 24,6 artmış ve 23 milyar 368 milyon dolar olmuş. İthalat ne olmuş yine bir yıl öncesiyle karşılaştırırsak, yüzde 35 yükselmiş ve 29 milyar 489 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Nisan ayında aradaki fark 6 milyar dolardan fazla. Mayısta ne olmuş? İthalat ile ihracat arasındaki açık 10 milyar 679 milyon dolar olmuş. 2022 yılın ocak ve mayıs arasındaki periyotta 43 milyar 232 milyon dolar açık gerçekleşmiş. Bunları konuşsana Hazine ve Maliye Bakanı! İthalatın ihracatı karşılama oranı düşmüş. Nisan 2021’de 85.9'muş ihracatın ithalatı karşılama oranı, mayıs ayında yüzde 79.3’e gelmiş.

Hazine ve Maliye Bakanı açıkça manipülasyon yapıyor

Yani ithalat rakamları artıyor. Hazine ve Maliye Bakanı açıkça manipülasyon yaparak bardağın dolu tarafını gösterip boş tarafını konuşmuyor. Böyle ekonomi yönetimi olabilir mi? İstihdamda atılımlar yapıyoruz demiş konuşmasında, nereden almış bu verileri çok merak ettik. TÜİK'in mi, İşkur'un mu verileri? İstihdamda atılım nerede yapılmış? Geniş tanımlı işsizlik artmıyor da sanki istihdam artıyor. İşsizlik azalıyor hem de rekor düzeylerde. Öyle mi? Tamamen uydurma bir sözle karşı karşıyayız. 

Halkın sırtından aldığınız vergileri azaltmıyorsunuz

Enflasyonla mücadele ediyor sözde. Etmiyor, biliyoruz. Enflasyonu kendi lehine halkın sırtında büyük bir kambur olarak kullanıyor. Şimdi diyor ki “Enflasyonla mücadeleyi desteklemek üzere 241 milyar lirayı aşan vergi gelirlerinden vazgeçiyoruz.” Gerçekten müthiş! İlk dört ayın vergi gelirleri ne olmuş? 2022 yılı vergi gelirleri beklentilerinin yarısını aşmış. Siz halkın sırtından aldığınız vergileri azaltmıyorsunuz öyle bir gerçeklik yok. Dolayısıyla fahiş fiyatlarla ve yüksek enflasyonla halk ezilirken, halkı kandırmaya devam ediyorsunuz.

Kur korumalı mevduat devreye girdiğinden bu yana döviz mevduatı artmaya devam etmiş

Bu zararın Hazine ve Maliye Bakanına rücu edilmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bakın diyor ki “Kur korumalı mevduatta 21.1 milyar lira ödeme gerçekleştirildi.” Mart, nisan ve mayıs ayındaki verileri söylüyor. Önceki aylarda ne oluyor onlar konuşulmuyor? Yani kur korumalı mevduat devreye girdiğinden bu yana ne olmuş? Öyle bir anlatıyor ki sanki herkes Türk Lirasına dönmeye başlamış, dövizleri bozdurmuş. Yalan. Kur korumalı mevduat devreye girdiğinden bu yana döviz mevduatı artmaya devam etmiş. Güven yok. İnsanlar döviz almaya devam ediyorlar.

Halkın vergilerinden alınan ödemeler aslında bir avuç rantiye aktarılıyor

Kur korumalı mevduatın Hazineye maliyeti çok yüksek. Halkın vergilerinden alınan ödemeler aslında bir avuç rantiye aktarılıyor. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Kur korumalı mevduatın yıllık maliyeti bugünkü kurla 150 milyarı aşmıştır. Merkez Bankasının yıl sonu kur tahmini var tutturamıyorlar, yine tutturamayacaklar. Ama yıl sonu tahmininde dolar demiş 18,80 olacak demiş. Buna göre bile hesapladığımızda çıkacak sonucun Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin söylediği rakamlarla alakası yok. Kur korumalı mevduat büyük bir delik yaratmıştır, enkazın temel nedenlerinden biri haline gelmiştir.  

Dağı taşı şantiye yaptınız

Ama mesele Hazine ve Maliye Bakanıyla sınırlı değil. Sanayi ve Teknolojisi Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede bir açıklama yaptı. Türkiye’yi Almanya ile karşılaştırdı. Almanya dedi, orman bile olsa tarım alanı bile olsa sanayiye çeviriyor. Almanya’nın ekonomik büyüklüğü 4,5 trilyon dolar. Milli gelirde dünyada 4’üncü sırada. Almanya ile Türkiye'yi karşılaştırıyor. Hadi onu bir kenara bırakalım. Sanki Türkiye'de AKP iktidarı sanayi yatırımcısı bir iktidar, yani boyuna sanayi yatırımları yapıyorlar. Böyle mi? Hayır, dağı taşı şantiye yaptınız. Ya yol inşaatı ya bina inşaatı. Sanayi yatırımlarına baktığımızda bu ülkede son 10 yılda böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. 

Büyüme oranları açıklandı. O büyüme oranlarının içinde finans ve sigortacılık sektörünün payı yüzde 24 olmuş. Sanayinin payı ne olmuş, yüzde 7.4. Tarımın payı ne olmuş, yüzde 0.9, Sanayi Bakan Yardımcısı “sanayi” diyor. Neyden bahsediyorsunuz? Tarım Bakanı neden susuyor, Sanayi Bakan Yardımcısının söylediklerine cevap vermiyor? Tarım Bakanı neden savunmuyor tarımı? Bakın Nisan ayı itibariyle çiftçinin girdi fiyatlarının yıllık artışı yüzde 117 olmuş. Tarım Bakanı farkında mısınız? Gübrede artış yüzde 241 olmuş, mazot ve enerjide yüzde 189 olmuş. Farkında mısınız? Girdi maliyetleri TL’nin hızla değer kaybı sonucunda tırmanmaya devam ediyor tarımda. Tarımda insanlar üretemez hale gelmiş. Çiftçi, küçük üretici ekemez, ürün alamaz hale gelmiş. Hayvancılık yapılamaz hale gelmiş. Tarımın getirisini sadece 50 milyar dolarla ölçebilir miyiz? Bu ülkenin insanları ne yiyecek? Tarımı çökerteceksizsiniz. Küçük üretici çiftçi ne yapacak? Bütün tarım alanlarını yandaşlarınıza satıp inşaat yapacaksanız. Böyle bir anlayış olabilir mi? Olabiliyor, iktidarın anlayışı bu. 

Asgari ücrete düzenlemeyi düşük yapmak için TÜİK enflasyonu düşük açıklıyor

Temmuz ayına yaklaştık. Asgari ücretin mutlaka 2022 Temmuz’unda düzenlemesi gerekiyor. Yani düzenlenecek, bir yasa var. İktidar lütfu değil bu. Enflasyon farkı oranında düzenleme yapılacak. Tabii ki yetersiz. Açlık sınırının 6 bin TL’nin üzerine çıktığı bir yerdeyiz. Asgari ücret 4253 lira. Yoksulluk 20 bin TL’nin üstünde asgari ücret 4253 TL. Mutlaka düzenleme yapılacak ama bu iktidarın lütfu değil. Şimdi bu düzenlemeyi düşük tutmak için TÜİK aracılığıyla mayıs ayı enflasyonunu yüzde 3 açıklayacaklar. TÜİK’in başkanı ve sorumluları emekçilerin, emeklilerin, işçinin ekmeğine kan doğramıştır. Bu vebalin üstesinden gelemeyeceklerdir. Temmuz’daki düzenleme yapılsın diye enflasyonu düşük gösteriyorlar. TÜİK’in yaptığı budur. Bir kez daha uyarıyorum.

İktidarın istediği kararları veren yargıçlara terfi, aksi yönde karar verenlere sürgün

HSK 5426 savcı ve hakimin görev yerlerini değiştirdi. İktidar güdümündeki bir HSK’dan bahsediyoruz. Ve baktık, çok ilginç değişiklikler yapılmış. Havuç sopa yöntemini kullanıyor bu HSK. Hakim ve savcılara karşı. İktidarın siyasi çıkarlarına hizmet edecek kararları veren hakim ve savcılar terfi almışlar ama iktidarın çıkarına olmayan kararlar veren yargıçların terfisi düşürülmüş. Oradan oraya sürülmüşler. Birkaç örnek vermek istiyorum. Bir tanesi Gezi Davasında muhalefet şerhi veren tek hakim Kürşat Bektaş İstanbul’dan Tokat’a sürülmüş. Kime bu işaret, bütün hakimlere. Kobanî Kumpas Davasında hukuku ayaklar altına alan Savcı Ahmet Altun’a bir havuç verilmiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili olmuş. Çok iyi çalıştın diye. HDP’ye yönelik dava açmak, fezleke göndermek savcılar için terfi meselesidir. Almış işte Ahmet Altun da. Cumhuriyet Gazetesine yönelik soruşturma yürüten ve operasyonlara imza atan savcı da terfi etmiş Malatya’dan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Üyeliğine getirilmiş.   

Kürt gazetecileri tutuklayanlara tatil bileti 

Cemal Kaşıkçı davası iade edildi Arabistan’a. Bu hafta Suudi Prensi gelecek. Davanın Suudi Arabistan’a devrine ilişkin karara şerh düşen hakim Maraş’a gönderilmiş. Sürgün yeri. Geçen hafta Diyarbakır’da 22 gazeteci gözaltına alındı, 16 gazeteci tutuklandı. Bu Kürt gazetecilerle ilgili soruşturma yürüten Bismil Cumhuriyet Başsavcısı İzmir'e gönderilmiş. İzmir'e tatil biletine sahip olmuş o savcı. Tutuklama kararı veren hakim nereye gönderilmiş, Bismil’den Sakarya’ya. Yani örnekleri artırabiliriz ama bu kadarı yetsin. Çok açık ve net bir şekilde HSK bütün hakim ve savcılara bu atamalarla demiş ki; iktidarın istediği yönde karar verenleri terfi ettiririz, iktidarın istemediği kararları veren, şerh yazanları ise terfi ettirmeyiz, sürgüne göndeririz, rütbesini alırız. Çok açık ve net bu görülüyor. 

İstanbul Finans Merkezine taşınmak istenen kurumlar emir komuta zinciri içinde çalışıyor

Bu hafta Meclis gündemi iki konuyla ilgilenecek. Bir tanesi İstanbul Finans Merkezi. Orada bir inşaat yapıldı, o inşaatın içine şimdi çeşitli kurumları Ankara’dan taşıyacaklar. Buna ilişkin bir kanun teklifi var. Eleştirilerimizi yaptık, yapmaya devam edeceğiz. İstanbul’da yapılan inşaatın içine Ankara’dan kurumları taşımakla ekonomi düzeltilecek olsaydı hep beraber o taşımayı yapardık. Öyle değil. Merkez Bankası, SPK, TÜİK gibi bağımsız olması gereken kurumlar iktidarın emir ve komuta zinciri içinde çalışmaktadır. Bu kurumları ve kamu bankalarını hangi inşaatın içine taşırsanız taşıyın ekonomi yönetimi açısından düzeltici bir sonuç almak mümkün değildir. 

Çok büyük bir sansür yasasıyla karşı karşıyayız, iktidar dezenformasyonu özgürce yapmak istiyor

Ayrıca basında ve sosyal medyada düzenlemeler içeren bir yasa ile karşı karşıyayız. Bunun neden getirildiğini biliyoruz. Çok büyük bir sansür yasası ile karşı karşıyayız. Sansürü krizin üstünü örtmek için istiyorlar. Yani TÜİK’in yalan ve hormonlu rakamlarını düzeltmeye çalışanlara yönelik sopa sallıyor iktidar. Sadece TÜİK değil bütün alanlardaki krizin üstünü örtmek için bu yasayı getirdiler. İktidar özgür biçimde dezenformasyon yapmak istiyor. Onun için bu sansür yasasını gündeme getirdi. İstiyor ki bütün medya ve sosyal medya, görsel işitsel ve yazılı medya tek yerden yönetilsin. Tek fikir hakim olsun orada. Örneğin A Haber gibi herkes yapsın haberlerini. İktidar bunu istiyor. İktidarın medyası, AKP’nin trolleri her yere hakim olsun da gerçekler konuşulmasın istiyor. Bununla ilgili bir yasa geliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğüne ve evrensel haklara ağır bir darbedir. İletişim hakkına, haber alma hakkına ağır bir darbedir. Bunları konuşmaya devam edeceğiz. 

Muhalefete de iktidara da soruyoruz: Tecrit insanlık dışı ve hukuk dışı değil midir?

Son bir konu var konuşmak istediğim. Bir haftayı geçti televizyon programlarında her zaman olduğu gibi HDP olmaksızın en fazla HDP konuşuluyor. Adımıza sınırsız söz kuruluyor. Kurulan sözler doğru olsa, çok güzel söylüyorsunuz diyeceğiz. Yanlış, gerçek bilgiden yoksun sözler kuruluyor. Tamamen bir spekülasyon ortamı. Bunu sadece iktidar medyası yapmıyor, kendisine muhalefet diyen kanallarda da görüyoruz. Bilgisiz yorumlar, bilgi sahibi olmadan yapılan yorumlar. Bunları daha açık konuşacağız. Bazı sorular sormak istiyoruz. Konu İmralı'daki mutlak tecrit. Sorular ne? İktidara da muhalefete de soruyoruz. Bir insanın kim olduğundan bağımsız olarak ailesiyle görüşme hakkı var mı? Hükümlüden bahsediyoruz. Hukukun herhangi bir yerinde var mı ailesiyle görüşme yapamayacağına dair bir hüküm? Hayır yok. Ama cevap verin. Var mı? Hukukun herhangi bir yerinde var mı? 23 yıl boyunca hükümlü olan birinin avukatlarıyla görüşemeyeceğine dair bir hüküm? Ulusal ve uluslararası hukuku kastediyorum. Hukukun hangi maddesi telefon hakkını kullanamaz diyor? Peki, CPT başta olmak üzere diğer uluslararası kurumların var dediği tecrit bir işkence sistemi değil midir? İnsanlık dışı ve hukuk dışı değil midir? Bu soruları soruyoruz. Bu basit sorular aslında tüm meselenin özüne işaret eden sorulardır.

Tecridin kaldırılmasına yönelik talebimiz üzerinden kimse spekülasyon yapmasın

İhlal ve hukuksuzluk var diyorsanız, bu konuya dair hukuki ve insani söz kurmak zorundasınız. Hukukun uygulanmasının önünü açmak zorundasınız. İktidara da muhalefete de söylüyorum. Siyasetin görevi budur. Bizim de söylediğimiz budur. Şimdi koşulsuz ve zamansız olarak bu gerçeklerin yanında duruyoruz. Talebimiz çok açık, daha önce de konuştuk, ben burada basın toplantılarında konuştum, Genel Kurul’da konuştuk ve konuşmaya devam edeceğiz. Talebimiz çok açık: İmralı’da Abdullah Öcalan ve yanındaki üç siyasi hükümlü avukatlarıyla ve aileleriyle görüştürülmelidir. Hem de hızlıca. Bu en doğal haktır. Kimse bunun üzerinden spekülasyon yapmaya kalkışmasın. Özellikle muhalefeti kastederek söylüyorum. Artık bu tür spekülasyonlara son verin, hukukun gereğini yapın ya da bunu savunun. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz. Çeşitli yanlarıyla değerlendirmeye devam edeceğiz. Biz hukuksuzluğun sona ermesi için bunu yapıyoruz. Hedefimiz esas olarak budur. 

20 Haziran 2022